Tayyip’in Muhatabı Leyla! | Emin Çölaşan

[@Canan]

Sevgili okuyucularım, Türkiye siyasetinde ilginç bir kadın var. Son seçimde yine HDP’den milletvekili seçildi.
Geçmişte uzun yıllar hapis yatmıştı. Bu olay hanımefendinin gözünü korkutmuş olacak ki, şimdi egemenlere yanaşıp kendi paçasını kurtarma peşinde.
1 Kasım seçimi sonrasında Meclis açıldığında her milletvekili gibi o da kürsüye çıktı…
Yemin edecekti!
Yemin metni anayasanın 81. maddesinde yazılı ve onu kürsüde aynen okuması gerekiyordu. Özetliyorum:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağıma… demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma…anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

* * *
Arkadaş kürsüye çıktı ve yine kendince bir cingözlük sergilemeye kalkıştı.
“Büyük Türk Milleti” demek yerine “Türkiye Milleti” diye zırvaladı.
Milletimizin yeni adını böylece onun ağzından öğrenmiş olduk!
Yemini geçersiz sayıldı.

* * *
Buna benzer bir atraksiyonu 1991 seçimleri sonrasında yine Meclis kürsüsünde sergilemişti.
Başına taktığı, PKK’nın renkleri olan sarı, yeşil ve kırmızı bant ile şov yapmaya kalkışmış, olaylı yemin krizinde “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği için ediyorum” anlamına gelen Kürtçe sözler söyleyince Meclis karışmıştı.
Sonrasında terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan tutuklandı, hapis yattı.

* * *


Not: Yazının devamını okumak için, aşağıdaki linki tıklayınız.


------Sözcü-------

[@Paneb]

Egemenlere yanaşmak diyince Çölaşan hep Stalin geliyor aklıma.

"Stalin ve çalışma arkadaşları birlikte toplanmış sohbet ediyorlardı. Birden yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.

– Sizler yıllardır devlet için çalışmış, ihtilale emeği geçmiş kişilersiniz. Söyleyin bakayım halkın yönetime kayıtsız şartsız baş eğmesi için yöneticiler nasıl davranmalıdır?

Salonda bulunanlar çeşitli fikirler ortaya attılar. İçlerinde haktan, adaletten, demokrasiden, sürgünden, idamdan, hapisten söz edenler oldu. Stalin söylenenleri beğenmedi.

– Yönetimi eline geçiren en güçlü ve en yücedir. Halkın karşınızda baş eğmesi için ne gerektiğini size bir örnekle göstereyim.

Hemen çalışanlardan birine buyurdu:

– Bana hemen bir tavuk getirin.

Tavuğu çabukça bulup getirdiler. Stalin salonda oturanların şaşkın bakışları arasında canlı tavuğun tüylerini yolmaya başladı. Tavuğun bütün tüylerini yolup cascavlak bıraktıktan sonra salonun ortasına saldı. Çalışma arkadaşlarına döndü:

– Şimdi izleyin bakalım bu şaşkın tavuk nereye gidecek.

Zavallı tavuk çektiği azaptan kurtulmak için aralık kapıdan dışarı çıkmak istiyor ama soğuktan titriyor. Masaların altına giriyor, masa ayakları canını acıtıyor. Duvar diplerine gidiyor ama her yanı yara bere içinde., Şömineye yaklaşıyor ama tüysüz derisi sıcağa dayanamıyor. Çaresizlikten tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sığınıyor. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıyor ve yolunmuş tavuğun önüne tane tane atıyor., Yemlenen tavuk Stalin nereye giderse peşinden ayrılmıyor.!! Ağızlarını açmış şaşkınlıkla kendisini izleyen arkadaşlarına gülerek bakan Stalin şöyle diyor:

– Gördünüz mü HALK dediğiniz topluluk bu TAVUK gibidir.!! Tüylerini yolacak ve serbest bırakacaksınız., O zaman yönetmek kolaylaşır…!!"

Bu "hikayeyi" mussolini için anlatanlar da var.
Bence özü şu ki ; yeni yapılanacak o şey her neyse herkes -susanlar, bağıranlar, tüyü yolunanlar, yanaşanlar- hepsi verilecek sufleden nem kapmak, yeni bir rol almak peşindeler. Siz hiç kafası takılıp düşen adam gördünüz mü?