10.06.2018, 09:49 | #1 |
Çevrimdışı
|
Zamanlama Manidar! | Emin Çölaşan
Zamanlama Manidar! SEVGILI okurlarım, şunun şurasında seçimlere çok az bir süre kaldı. Şimdi ramazan ayındayız ve dinî duygular zirve yapmış durumda. |
2 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti. |
10.06.2018, 23:04 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Zamanlama Manidar! | Emin Çölaşan
Biraz önce Muharrem İnce'nin Silivri mitingini izlerken ekranın altından geçen bir haber, Adını hatırlamıyorum Amerika'lı bir üst düzey yetkilinin; Türkiye'ye bir hediye verdik ikinci turda Tayyip Erdoğan Kazanacak'' dediğini aktarıyordu. (Membiç ve Kandil operasyonlarını kastediyor)
Bakar mısınız düzene!.. Bir taşla iki kuş... Bu cümle AKP tabanında, Tayyip Erdoğan'la Amerika arasında seçimi ona kazandıracak bir işbirliği tablosu çizdiği için Erdoğan imajının karalanmaya çalışıldığı imajı yaratacağından hem dış mihraklar algısını güçlendirecek hem de CHP ve Amerikan söylemlerinin benzerliğine dikkat çekerek, CHP'nin dış mihraklarla işbirliği içerisinde bir parti olduğu algısını güçlendirecek... Kumpas kurulmuş her şey hazır o nedenle ben artık Muharrem İncenin topladığı kalabalıklara değil finans kapitalin ne yaptığına bakıyorum, böylesine büyük bir umuttan sonra ağır bir yenilgiyi hazmedemem çünkü, umutlar büyük olduğu için yıkım ve çöküntü de o oranda büyük hissedilecektir, böyle bir durumda muhalefetin bir daha toparlanması mümkün olmayacaktır, zaten galiba yapılmak istenen de o. |
3 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti. |
10.06.2018, 23:20 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Zamanlama Manidar! | Emin Çölaşan
Kumpas her zaman vardı.Türkiye 2000 yılına kadar 34 yıl boyunca ikiz yasaları imzalamaktan kaçınmıştır. 2000 Yılında Ecevit-Bahçeli-Yılmaz hükümeti tarafından AB , BM ve dervişin baskısyle yasa maalesef imzalanmış ama 3 sene sumen altında kalmıştır. T.B.M.M.’nin 04.06.2003 tarihli oturumunda Akp Hükümeti tarafından onaylanmıştır.
MHP Mersin eski milletvekili Ali Güngör “Benim Kavgam” kitabında şu bilgileri veriyor;Bahçeli’ye diyor ki: - “Siyasi sorumluluğunu taşıdığınız bu imza Türkiye Cumhuriyetini bölünmeye götürür. O zaman MHP’liler de Ülkücüler de bizi affetmez.” Devlet Bey kendinden emin bir şekilde hafifçe gülümsüyor: - “Unuturlar Ali Ağa, unuturlar!..” - “O zaman Rüştü Kazım Yücelen’in idam şerhini kaldırmasında sizin de onayınız var?” Devlet Bey susuyor, sonra arkaya yaslanıyor: - “Unuturlar Ali Ağa unuturlar!..” bkz: ALPER AKSOY - Unutmadık Devlet Ağa Unutmadık (2) - Yazarlar Bakın bu yasayı onaylayanlardan biri Bahçeli. Nedir bu ikiz yasalar Banu Avar tarif etmiş; Bu sözleşmeye göre, bu ülke içinde kendini halk olarak tanımlayanlar, kendi kaderlerini tayin hakkına sahipti. yani uluslararası camia düğmeye bastığı an, kendine "halk" diyenler sivil itaatsizlik ve çatışma sürecini başlatabilir ve haklı çıkardı. işte bu nedenle bdp eş başkanı demirtaş "isteklerimiz kabul görmezse ortalığı tahrir meydanına çeviririz" diyor ve kimse ağzını açamıyordu.. http://www.youtube.com/watch?v=B4E0esY4So0&t=73s Şimdi Bahçeli Milliyetçilik mi yapıyor? Ersan ŞEN ne demiş bu konuda; "1945 yılında kabul edilen birleşmiş milletler sözleşmesi'ne (şartı'na) taraf olan türkiye cumhuriyeti, 1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren “ikiz sözleşmeler” adı ile de bilinen iktisadi, sosyal ve kültürel haklara ilişkin uluslararası sözleşme ile medeni ve siyasi haklara ilişkin uluslararası sözleşme'yi kabule sürekli şekilde zorlanmıştır. türkiye cumhuriyeti bu sözleşmeleri, 15.08.2000 tarihinde imzalamıştır. 4867 ve 4868 numaralı kanunlarla onaylanan sözleşmeler, 23.09.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. anayasa m.90/5 uyarınca, anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemeyecek bu sözleşmeler, yeni anayasa tartışmalarının sürdüğü bu dönem ve sonrasında ayrı halk, ayrı dil ve ayrı sosyal yapı olma özelliğini kazananlar, taleplerini daha ileri götürmede dayanak oluşturabilecektir. yeni anayasa çalışmalarında ve hukuk düzeninde üniter yapıyı, birlik ve beraberliği koruyucu kural ve yöntemler seçilmediği takdirde, türkiye cumhuriyeti için kötüye giden bu sürecin önüne geçilemeyecektir. türkiye cumhuriyeti'nin imzalayıp kabul etmekte uzun süre direndiği bu sözleşmeler, sessiz sedasız bir şekilde imzalanmış ve yüce meclisten de geçmiştir. türkiye bu sözleşmeleri imzalarken, birleşmiş milletler iktisadi, sosyal ve kültürel haklara ilişkin uluslararası sözleşme'nin “eğitim - öğrenim hakkı” ile ilgili 13. maddesine türkçe lisanı konusunda anayasanın 3, 14 ve 42. maddelerini ve birleşmiş milletler medeni ve siyasi haklara ilişkin uluslararası sözleşme'nin de azınlık hakları ile ilgili 27. maddesine de lozan sözleşmesi'ni gerekçe göstermek suretiyle çekince koymuştur. türkiye cumhuriyeti şu an, başta eğitim - öğrenimde olmak üzere türkçe resmi dilinin kamu hizmetlerinde tek lisan olarak kullanımını kabul etmiştir. bu çekinceler olumlu gözükse bile, türkiye cumhuriyeti'nin uzun yıllardır kabul etmediği ”ulus devlet” anlayışını açıkça tehdit eden “ikiz sözleşmeler”, türkiye cumhuriyeti tarafından yukarıda kısaca değindiğimiz şekilde sessiz sedasız kabul edilerek, üniter yapıya, ulusal birlik ve bütünlüğüne ters düşen uluslararası mevzuat olma özelliğini de kazanmıştır. “ikiz yasalar” olarak da bilinen bu uluslararası sözleşmelerde, ulustan değil halktan bahsedilerek, bir ülkede halk olma özelliği taşıyan, uluslararası alanda “halk” kimliğini elde eden topluluklar, yaşadıkları ülkenin egemen gücünün kendilerine yönelik baskı, cebir - şiddet ve tehdit yöntemlerini kullandığını iddia etmek suretiyle birleşmiş milletler örgütü'ne başvurduklarında, birleşmiş milletler örgütü'nden yardım ve destek alma hakkını kazanacak ve avrupa birliği ile doğrudan doğruya temas kurabileceklerdir. bu uluslararası sözleşmelere göre, halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. halklar, bu hak vasıtasıyla kendi siyasi statülerini serbestçe tayin edebilecekler, iktisadi, sosyal ve siyasi varlıklarını serbestçe sürdürebileceklerdir. tüm halklar, bulundukları coğrafya üzerinde mevcut doğal kaynakları ve zenginlikleri kendi yararına serbestçe kullanabileceklerdir. bir halk, sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde yoksun bırakılamayacaktır. sözleşmelere taraf olan tüm devletler, halkların kendi kaderlerinin tayin hakkının sağlanması için çaba gösterecekler ve birleşmiş milletler sözleşmesi'ne uygun olarak bu hakka saygılı olacaklardır. devletin bu çaba ve göstermesi gereken saygının, üniter yapısı içinde bulunan ve kendisini “ayrı halk” olarak nitelendirenlerin ayrılmasını veya özerklik kazanmasını da kapsayacağı pekala iddia edilebilir. bu sözleşmeleri sessiz sedasız imzalamak ve bağlayıcı olarak kabul etmek, türkiye cumhuriyeti gibi coğrafyasında sürekli ayrı halk tartışmalarını yaşayan bir ülke açısından hatalı olmuştur. tarih tekerrürden ibarettir. bazı masumane taleplerin arkasına sığınarak, ulus devlet içinde kendisini ayrı halk olarak tanımlayıp uluslararası destek alanlar, gerçek amaçlarına ulaşma yolunda mesafe kaydettiklerinde, türkiye cumhuriyeti'nin bağlayıcı olarak kabul ettiği bu sözleşmelerden hareketle, uluslararası örgütten ve toplumdan fiili destek ve türkiye cumhuriyeti'ne müdahale için talepte bulunmayı da kendileri açısından meşru görebilirler ki, bunun kabulü mümkün değildir. ancak bu tehlike vardır ve maalesef türkiye cumhuriyeti bu tehlikeye, aleyhine hukuki dayanak kazandırmak suretiyle zemin hazırlamış gözükmektedir. cebir-şiddet ve tehdidi tırmandırarak bazı kazanımlar elde etmeye çalışanlar, bugün de yarın da trajikomik şekilde kendilerine hukuku dayanak alacaklardır. mevcut durumda, uluslararası toplum da sempati kazanmak için uğraş verenler, bu konuda da maalesef türkiye cumhuriyeti'nin bir adım önünde gitmektedirler. türkiye cumhuriyeti; üniter yapı, birlik ve bütünlüğü korumadaki haklılığını sadece ulusal seviyede değil, uluslararası alanda da anlatmak zorundadır. türkiye cumhuriyeti, bu sorumluluktan “içişlerimize kimse karışamaz” diyerek kurtulamaz. şimdi türkiye cumhuriyeti, ya bu sözleşmeden çekilmeli veya “halkların kendi kaderlerini tayin hakkı” konusuna çekincesini koyabilmeli veya bu sözleşmelerdeki hükümleri nasıl anladığını net olarak birleşmiş milletler örgütü'nde açıklamalı veya güçlü devlet olmanın gereklerini yerine getirmelidir. aksi halde, bugün sürekli verilen tavizlerin sonu gelmeyecek ve uluslararası alanda meşru zemin elde edenler, türkiye cumhuriyeti'nin üniter yapısını parçalama yönünde hızlı adımlar atmayı sürdüreceklerdir. başta yüce meclis ve hükümet olmak üzere herkes, bu gerçek, yakın ve açık tehlikeye karşı duyarlı olmalıdır." bkz. Ana dilde savunma ve ikiz yasalar - Prof. Dr. Ersan Şen |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
çölaşan, emin, manidar, zamanlama |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |