İncir Reçeli 2

Dikkat: Yorum spoiler, ayrıca argo ve küfür içerikli kelimeler içerir...

İlk filmdeki kaybından sonra bu kötü deneyimini kaleme alan Metin'in senaryolaştırdığı ve İncir Reçeli adı verilen film çok tutulmuştur. Hatta öylesine tutulmuştur ki bazı e-maillerdeki yorumlarda tabir edildiği gibi, seyircinin resmen ağzına sıçmıştır. Metin, hem bir barda şarkı söylemekte hem de kör kütük sarhoş olana dek içmektedir. Hemen hemen hergün sabaha karşı evine gidip sızan Metin'in hayatı böyle tekdüze ve kaybettiği sevgilisi Duygu'nun yasını tutmakla geçmektedir.. taa ki sahne aldığı barda, barmaid olarak çalışan Gizem'le tanışana kadar...

Devam filmlerinin ilk filmi geride bıraktığı örnekler dünya sinemasında bile az bulunur ki Türk sinemasında, bu filmi tek başına buna örnek gösterebiliriz. Gerçekten ikinci film ilk filmi her yönüyle geride bırakmış. Senaryosu, esprileri, oyunculukları hatta müzikleri ile. Gündüzleri -sadece geçerli bir hikâyesi olan insanlara- dövme yaparak hayatını kazanan Gizem'in, neden geceleri barmaidlik yaptığı sorusu aslında filmin başında cevaplanıyor: "Biz onu bulmadık, o bizi buldu" diye cevaplıyor barın sahibi, garsonlardan birinin "bu kızı nereden buldunuz?" sorusunu. Ve filmin ortalarında Metin'e "Bodrum'da dövmeci dükkanı açmak için para kazanmam lâzım" diyen Gizem'in finale doğru aslında aşık olduğu Metin'e yakın olmak için barda çalıştığı ortaya çıkıyor. Gizem, kendisine asılan müşterilere, kendi deyişiyle çok seri kafa atabilen bir kız ve bu özelliğinden dolayı da gece alemlerinde pek zorlanmıyor. Genellikle Türk filmlerinde erkeğin kızın peşinden koşmasına alışkınız. Bu filmde durum tam tersi ve bu da Gizem'in sıradışı kişiliği ile birebir örtüşüyor. Hikâyenin erkek karakteri olan Metin'in de sıradışı bir karakter olduğunu söyleyebiliriz; öyle ki, kendisine "götüm gibi şarkı söylüyorsun" diye lâf atan bir müşteriye, "taş gibi götün varmış o zaman" gibi bir cevabı, neredeyse ayakta duramayacak kadar sarhoşken bile yapıştırabilecek kadar hazırcevap biri...

Filmin, çoğunlukla Gizem'in dövme yaptığı insanlardan oluşan irili ufaklı yan karakterleri ve onların hikayeleri de çok sağlam; tiyatro kökenli karizmatik oyuncu Ahmet Uz'un hayat verdiği, sevdiği kızla evlenebilmek için Almanya'ya giden ve bu uğurda formalite evlilik yapan ve yirmi yıl hapis yatan Fikret Bey, koluna adresinin dövmesini yaptıran alzheimer hastası teyze, lösemiden kaybettiği oğlunun ismini koluna yazdıran çorbacıdaki garson, vesaire... Hele çorbacıdaki yaşlı adamın Metin'le arasında geçen:

"Aşık mısın?"
"Değilim dayı"
"Ol!..." diyaloğu efsanedir...

Filmde altı çizilesi ve bir kenara not alınası o kadar çok söz var ki, yakalayabildiklerimi aşağıda sıraladım...

"Mideniz sökülene kadar kustuktan sonra hâlâ tekila içebiliyorsanız, yüreğinizi söken birine takılıp kalmışsınız demektir..."

"Yolu uzun süre aşka düşmemiş bir adama denk gelirse yüreğiniz, çalkalayın. Zira dibine çökmüş olabilir seven yanları..."

"Zaten eksiğiz... Daha ne kadar azalabiliriz ki?..."
"İlk kez dürüst davrandın bana adam. Eğer 'Duygu' diye bir his varsa, sen bu gece onun amına koydun..."

"Herkesin bir hikâyesi vardır. Kimi kâğıda kazır hikâyesini, kimi etine. Kâğıt yanınca, et gömülünce biter hikâye. Kırk yıl sabredersin de, hayat bazen özür dileyecek beş saniyeyi çok bulur sana..."

Filmde çok beğendiğim sahnelerden biri de Metin ve Gizem'in Galata Kulesi'ne nazır, hatta onun şerefine kırmızı şarap içtikleri sahne. Galata Kulesi ile ilgili kısacık ve hoş bir tarihçenin de verildiği bu sahne, iddia ediyorum içmeyen adama bile içirir...

Yorum yazısını bitirirken, siz okurlardan üç şey için özür diliyorum:
Fevkalâde uzun bir yazı olduğu için,

Baştaki uyarıya rağmen sonuna kadar okuduysanız, verdiğim spoiler için
Ve, argo ile küfür içeren kelimeler için...

Son bir not: (Tabii ki bu not alkol kullananlar için) Film içki içerken çok iyi gidiyor. Kaçıncı seyredişiniz olsa da.. ancak film kesinlikle içkinin yanındaki meze değil, tam tersi; içtiğiniz içki meze, film de adeta o içki haline geliyor....

Zaten bu adamciğizin de şansı hep bardan hatun tavlamak oluyor sonra iki gözüm iki çeşme ağlıyor. Depresif erkeklerin de böyle tipleme kızlara bayılması beni benden alıyor. Adam kılık kız bulsana oğlum, mal mısın?


Film de konuşulan diyalogları aratmadım sanki.


--



Eline sağlık Jazz, güzel anlatım olmuş.