Sakıp Sabancı Müzesi, “Joan Miro: Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” sergisi kapsamında İspanyol sinemasının önde gelen filmlerini sinemaseverlerle buluşturuyor.

Etkinlikler kapsamında, otoriteler tarafından sinema tarihinin en etkili yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen sürrealist Luis Bunuel ve sisteme karşı tavrıyla İspanyol sinemasına yeni bir soluk getiren Carlos Saura’nın yanı sıra, günümüz yönetmen ve senaristlerinden Pedro Almodovar’dan örneklere yer verilecek.

Ekim, Kasım ve Aralık ayı boyunca devam edecek olan sinema günleri kapsamında; ayrıca 3 Aralık Çarşamba günü, 19.00-21.00 arasında Atilla Dorsay’ın katılımıyla, İspanyol sineması hakkında bir panel de izleyicilerle buluşacak. Türkçe altyazılı olarak gösterilecek film gösterimlerine katılım ücretsiz.

• Program

Burjuvazinin Gizli Çekiciliği, Luis Bunuel, 1 Ekim, 17.00-19.00

Sosyeteden 6 kişinin yemek yeme planlarının aksilikler yüzünden sürekli suya düşmesi gibi son derece basit bir konudan yola çıkarak sadece komedinin değil, gerçeküstücü akımın da en güzel ve eğlenceli örneklerinden birini sergiliyor. Terörist eylemler, cinsel kaçamaklar ve tutuklanmalar arasında sürekli aksayan yemek, sinema tarihinin en çarpıcı rüya sahnelerinden birine de malzeme oluyor. Bunuel’e yeni başlayanlar için en doğru seçenek.

Gündüz Güzeli, Luis Bunuel, 8 Ekim, 17.00-19.00

Çok sevdiği kocasıyla mutlu bir hayat yaşamak Séverine’nin hayatının sadece görünen yanıdır. Diğer yanıyla çok mutsuz bir hayatı olan genç kadın, mutluluğu gündüzleri bir genelevde çalışmakta bulur. Gündüzleri zevk için genelevde çalışıp akşamları ruhsuz bir ev kadını kimliğine bürünen Séverine’in belalı müşterisi Marcel ile gereğinden fazla yakınlaşması, kocasının hayatını hiç beklemedikleri bir yöne doğru sürükleyecektir.

Tangolar, Carlos Saura, 15 Ekim, 17.00-19.00

Ünlü yönetmen Mario Suarez, karısı Laura tarafından terk edilmiştir. Üzüntüsünün üstesinden gelebilmek için kendisini tango hakkında bir film yapmaya adar. Film için oyuncu seçimlerinin yapıldığı bir günde Elena adlı genç ve güzel bir dansçıyla tanışır. Ancak bu kadın, filmin en büyük yatırımcısı olan Angelo Larroca’nın metresidir ve Larroca işine karışacak adamlardan değildir.

Iberia, Carlos Saura, 22 Ekim, 17.00-19.00

İspanyol besteci Isaac Albeniz’in “Iberia” isimli kompozisyonundan esinlenilerek gerçekleştirilen dansların bütününden oluşan müzikal bir film Iberia. Carlos Saura’nın, kamerasını tıpkı bir dansçı gibi kullandığı çalışmanın en önemli yanlarından biri, bir dans ekibinin bütün hazırlık, prova ve sahne aşamalarını en ince ayrıntılarına kadar, son derece şiirsel bir dille vermesi. Tutku ve yaratıcılığın dansla birleştiği noktada ortaya çıkabilecek sonucun en keyifli örneklerinden…

Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar, Pedro Almodovar, 5 Kasım, 17.00-19.00

Televizyon yapımlarında dublaj yapan Pepa Marcos, kısa süre önce sevgilisi Iván tarafından terk edilir ve depresyona girer. Uyku ilaçları alarak yaşayabilen kadın yalnız başına acısını çekme fırsatı bulamayacaktır. Çevresindeki yakınları nedeniyle kendisini curcuna dolu olayların içinde bulan kadın, sinir krizinin eşiğine adım adım yaklaşmaktadır… Film, İspanyol sinemasının en önemli yönetmenlerinden Pedro Almodovar imzalı. 1988 yılında Akademi Ödülleri’nde ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisinde Oscar ödülüne aday gösterilen film, yönetmenin dünya çapında tanınmasını sağlamıştı.

Yüksek Ökçeler, Pedro Almodovar, 12 Kasım, 17.00-19.00

Bir televizyon kanalında haber sunuculuğu yapan Rebeca, çocukluğundan bu yana görmediği annesi Becky’i karşılamak için Madrid havalimanında endişeli bir bekleyiştedir. Ünlü bir şarkıcı olan annesi, 15 yıl Meksika’da yaşamasının ardından İspanya’ya dönmektedir. Rebeca, annesini beklerken çocukluk anılarını hatırlar ve annesiyle yaşayamadığı her şeyi telafi etmenin hayalini kurar. Anne döndüğünde kızını eski sevgililerinden biriyle evlenmiş bulur ve işler çığırından çıkar.

Annem Hakkında Her Şey, Pedro Almodovar, 26 Kasım, 17.00-19.00

Madrid’te yaşayan yalnız bir anne olan Manuela, 17 yaşındaki oğlunun doğumgününde hayatını kaybetmesine tanık olur. Genç Esteban, başarılı bir yazar olmayı ve de bir gün babasının kim olduğunu öğrenebilmeyi umarak yaşamıştır. Oğlunun günlüğünü okuyan Manuela ardından Barcelona’ya gidip oğlunun babasını aramaya koyulur. Bu süreçte yaşayacakları aşk, dostluk ve keder dolu anlara sebep olur. Almodovar’ın uluslararası arenada da büyük yankı uyandıran, hatta Oscar kazanan yapıtı hüzünlü ve eğlenceli bir başyapıt.

Konuş Onunla, Pedro Almodovar, 3 Aralık, 17.00-19.00

Benigno ve Marco, bir sinemada tanışırlar. Aynı ikili tesadüfen bir hastanede de karşılaşırlar. Beningo bu hastanede sağlık görevlisi olarak çalışmaktadır. Marco’nun sevgilisi ise bu hastanede komadadır. Hastanede görevli olan Beningo, Marco’ya komadaki sevgilisiyle konuşmasını söyler. Son bir umutla bu yolu da deneyen Marco ile, Beningo arasında yakın bir dostluk oluşur.

Dönüş, Pedro Almodovar, 10 Aralık, 17.00-19.00

Hayatını kazanmak için elinden geleni yapan Raimunda, ailesine bakabilmek için birden fazla işte çalışmaktadır. Ablası Sole, onun kadar savaşçı değildir. Yine de kuaförlük yaparak para kazanır. Bu kendi hallerinde yaşayan insanlar bir gün halalarının vefat haberini alırlar. Halasının cenazesine ablasıyla gitmek isteyen Raimunda, gittiği yerde daha keskin bir acıyla karşı karşıya gelecektir. Öte yandan Sole de cenazede hayatının şokunu yaşar. Yıllar önce bir yangına kurban giden anneleri geri dönmüştür. Hem kızlarının hem de torununun ona ziyadesiyle ihtiyacı vardır. Film uluslararası festivallerde büyük beğeni kazandı.

Kırık Kucaklaşmalar, Pedro Almodovar, 24 Aralık, 17.00-19.00

Karanlıkta yazan, yaşayan ve seven bir adam. Bundan 14 yıl önce Lanzarote adasında geçirdiği trafik kazasında sadece görme yeteneğini değil, Lena’yı, yani hayatının kadınını da kaybetmiştir. O günden sonra kendi adını bir daha kullanmaz ve senaryo yazarken kullandığı takma adı Harry Caine ismiyle hikayeler yazmaya devam eder. Penelope Cruz’un başrolünde olduğu ve 2009 Cannes Film Festivali programında da yer alan Broken Embraces, klasik Almadovar filmleri çizgisinin dışında bir film.
Sabancı Müzesi

__________________

Ev sinema sistemleri, dvd ler çıktı, artık sinema salonlarının yolunu unuttum. Hay bu teknolojiye.

Eski günleri mumla arıyorum. Sinema salonunda film izlemenin keyfi daha başka.

* * *

İstanbullular gitsin

Teşekkürler Mislina

__________________

Evet, özellikle görsel efektli filmlerde sinema salonlarının yeri farklı.

Belki bizde denk geliriz belli mi olur?

__________________

Ev sinema sitemlerini sevmiyorum bir heves aldım öylece duruyor...Sinemanın tadını hiç bir şey tutmaz... Bir kere evde sesi o kadar fazla açamazsın komşular haklı olarak kapıya dayanır...

Film sinemada izlenir onu bilir onu söylerim...

Sabancı müzesinde Monet'in sergisine gitmiştim... Helal olsun Sabancı ailesine Atlı Köşkü şahane bir müzeye dönüştürmüşler bayıldım...

Teşekküler Mislina...

__________________

Sinemaya giderken bir enerji harcıyor insan. Giyiniyor, hazırlanıyor, yola , matine saatine bakıp bir emek harcıyor.. Yani motive olup gidiyorsun. Evde öyle mi ?? Şuan bile film izliyorum. Durdurup durdurup , oturup kalkıp araya başka şeyi sıkıştırarak. Her ikisinin de yeri ayrı güzel ama emek verdiğin şeyin hakkını da veriyorsun.

Konu çok güzel olmuş Mislina.. Paylaşım için teşekkürler

__________________