|
Sinema Haberleri Repliğinden tiradına, rolünden oscarına, sanatçılardan haberlere |
|
Seçenekler |
07.01.2011, 06:48 | #1 |
Çevrimdışı
|
Benim Klasiklerim
Kanun Namına Yönetmen: Lütfi Ö.Akad Senaryo: Osman F.Seden, Lütfi Ö.Akad Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis, Enver Burçkin Yapımcı: Kemal Film ( Osman F. Seden, Şakir Seden) Tür: Dram Yapım Yılı, Ülkesi: 1952, Türkiye Süre: 90 dk Siyah Beyaz Oyuncular: Ayhan Işık Gülistan Güzey Neşe Yulaç Talat Artemel Pola Morelli Muazzez Arçay Nubar Terziyan Konu: Motor ustası Nazım ve Ayten bir aşk evliliği yaparlar. Ancak, Nazım'ın baldızı Nezahat ve kirli işler çeviren Halil bu mutlu hayatı parçalarlar.Nazım'ın tepkisi ise bir trajedinin başlangıcı olacaktır... - Film hakkında: Yaşanmış bir olaydan uyarlanan 'Kanun Namına' pek çok açıdan Türk sinemasının dönüm noktası kabul edilir, Türk sinema dilinin gelişmesi açısından öncü bir klasiktir. Kameranın İstanbul 'un sokaklarına ve günlük yaşamına girdiği, dış mekanların bolca kullanıldığı, kavga ve takip sahneleri ile öne çıkan, son derece hareketli ve gerilimli olan 'Kanun Namına' , Lütfi Ö. Akad ustanın ilk çıkışını yaptığı özgün bir deneme ve yer yer Amerikan 'kara film' türünün etkilerini taşısa da Türk Sineması'nda ilk kez sinemanın tiyatrodan ayrı bir 'dil' olduğunu ortaya koyan, tiyatrocuların tekelini sona erdiren gerçekçi bir kent filmidir. Bu tür polisiye, büyük kent filmlerinde bir Akad etkisinin başlangıcı olan yapımda, Enver Burçkin'in de çok iyi bir kamera çalışmasıyla yaptığı katkı bir başka olumlu öge olmuştu. * Ödüller - 1953, Türk Film Dostları Derneği'nin düzenlediği 1. Türk Film Festivali: En Başarılı Film Lütfi Ö.Akad ,En Başarılı Yönetmen Osman F.Seden, En Başarılı Senaryo Ayhan Işık, En İyi Erkek Oyuncu - 1953, Yıldız Dergisi'nin okurları arasında düzenlediği soruşturma: Kanun Namına, En İyi Film Lütfi Ö.Akad, En İyi Yönetmen Ayhan Işık, En İyi Erkek Oyuncu Not: Yönetmen Lütfi Ö.Akad hakkında, 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. *********** Gülistan GÜZEY hakkında: Sinema ve tiyatro sanatçısı. 1927 yılında İstanbul'da doğdu. Parmakkapı 29’uncu İlkokul’dan sonra Beyoğlu İkinci Ortaokulu’nda okudu. Son sınıfta okurken gazetelerde, ‘Şehir Tiyatrosu kadın artist namzedi arıyor’ diye bir ilan çıktı. Gerisini şöyle anlatır Gülistan Güzey: "...50 kişi imtihana girdik. Perihan Tedü ile kazandık. Hemen kadroya alındık. 1943’te 100 lira aylık önemliydi. Annem önce bir hafta yüzüme bakmadı, sonra barıştı. Shakspeare’in "Nasıl Hoşunuza Giderse" oyununda figüran olarak sahneye çıktım. Altı yıl Çocuk Tiyatrosu’ndaki piyeslerde dansettim, ufak roller aldım. Benim kadar dansa kabiliyetsiz kadın yoktur. Üstelik çocukken balerin olmak isterdim. Tiyatroya girdiğim 1943 yılında "Detli Pınar" filmiyle sinemaya da başladım..." O yılların aranan oyuncusu bu sarışın ve güleç yüzlü sanatçı, Muhsin Ertuğrul ve Lütfi Ö.Akad gibi usta yönetmenlerle çalıştı ve döneminin sinema yapan bütün tiyatro sanatçılarıyla kamera karşısına geçti. 1963 yılında uzaklaştığı sinemaya 1968 yılında Ülkü Erakalın’ın yönettiği "Paydos" adlı film ile tekrar döndü. Ancak, 1963 yılına kadar hep başrol oynayan Gülistan Güzey, artık yan rollerde anne veya teyze olarak yer alıyordu yeniden döndüğü peyazperdede... 1974 yılında ise tamamen bıraktı sinemayı. 1976 yılında TRT için çekilen "Şıpsevdi" adlı dizi ile tekrar çıktı kameraların karşısına...1980 yılında yine TRT için çekilen "Parkta Bir Sonbahar Günüydü" adlı dizide oynadı. O yıllar, bugünkü gibi kolay para kazanılmadığı yıllardı. Uzun süre kirada oturdu Gülistan Güzey de... "Hiçbir zaman bahçeli bir evde oturamadık" diye anlatır, "Ben bu yüzden çiçek yetiştirmeye hasretim. En güzeli gül ama mor renklerden hoşlandığım için olacak menekşeyi de severim. Onun da ömrü çok kısa. Zaten güzel şeylerin ömrü kısa oluyor. Evde her şey eksik olabilir, çiçek eksik olmaz..." Sinema ve tiyatro tarihimizin önemli oyuncularından biri olan Gülistan Güzey, 6 Mart 1987 günü İstanbul'da yaşama veda etti. - Filmografisinden: Darbe 1990 Yabancı 1984 Gazap Rüzgarı 1982 Şıpsevdi 1977 Acı Hayat 1973 Üç Sevgili 1972 Yağmur 1971 Zindandan Gelen Mektup 1970 Uykusuz Geceler 1969 Paydos 1968 Bir Şoförün Gizli Defteri 1967 Sayın Bayan 1963 Akasyalar Açarken 1962 Şafakta Buluşalım 1961 Gece Ve Gündüz 1960 Kendi Düşen Ağlamaz 1959 Kelepçe 1958 Hata 1957 Yangın 1956 Artık Çok Geç 1955 Aramızda Yaşıyamazsın 1954 Katil 1953 Kanun Namına 1952 İstanbul Kan Ağlarken 1951 Çakırcalı Mehmet Efe 1950 Ölünceye Kadar Seninim 1949 Karanlık Yollar 1947 Sonsuz Acı 1946 Yayla Kartalı 1945 Hürriyet Apartmanı 1944 Dertli Pınar 1943 (güven ankara tarafından sinemalar.com, yesilcamhatirasi.blogspot.com, tr.wikipedia.org kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
4 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
11.01.2011, 13:02 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Gazap Üzümleri (The Grapes Of Wrath) Yönetmen: John Ford Senaryo: John Steinbeck, Nunnally Johnson Eser: John Steinbeck Görüntü Yönetmeni: Gregg Toland Müzik: Alfred Newman Yapımcı: Darryl F. Zanuck Tür: Dram Yapım Yılı, Ülkesi: 1940, ABD Süre: 128 dk Siyah beyaz Oyuncular: Henry Fonda Jane Darwell John Carradine Charley Grapewin Dorris Bowdon Russell Simpson Konu: ABD, 1930'lu yıllar...Kuraklık, kum fırtınaları ve yeni uygulanmaya başlanan tarım ve bankacılık metodları bir zamanlar verimli topraklara sahip olan Oklahoma'yı kırıp geçirmektedir. Cezasını tamamladığı hapishaneden henüz çıkan ve Oklahoma'daki ailesinin çiftliğine gitmekte olan Tom Joad, yolda önceden tanıdığı Casy'e rastlar. Birlikte Tom Joad'un çiftliğine ulaştıklarında Joad ailesinin göçe hazırlandıklarını görürler, zira banka onların çiftliğine de el koymuştur. Ertesi gün şafakta oniki kişilik Joad ailesi tüm eşyaları ile birlikte külüstür bir kamyona doluşarak California'ya 'vaadedilmiş topraklar'a doğru yola çıkarlar. Ama California'dan da çok umutlu değillerdir, çünkü "büyük ekonomik kriz" , tüm ABD'yi etkisi altına almıştır... - Film hakkında: Nobel edebiyat ödüllü Amerika'lı yazar John Steinbeck'in 1939 yılında yazdığı, kendisine Pulitzer Ödülü'nü getiren aynı adlı romanından uyarlanan "Gazap Üzümleri" , başarılı bir edebiyat uyarlaması ve sinemanın unutulmaz klasiklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Film eleştirmenlerine göre ışığın ve derinliğin olağanüstü kullanıldığı çekimleriyle siyah beyaz filmlerin teknik açıdan en başarılı olanlarından sayılmaktadır. Ünlü görüntü yönetmeni Gregg Toland'ın siyah beyaz görüntülerinin, "büyük ekonomik krizi" belgeselci bir bakış açısıyla yakalamayı başardığı film, büyük usta John Ford'un destansı ve şiirsel anlatımının yanısıra, oyuncuların başarısı ile de etkileyicidir. Örneğin yine film eleştirmenlerine göre Henry Fonda, sanat yaşamının en iyi performansını göstermiştir. Filmin sendika yanlısı duruşu, hem romanın yazarı John Steinbeck'in hem de yönetmen John Ford 'un McCarthy tarafından, komünizm yanlısı eğilimleri olduğu iddiası ile Kongre'de soruşturmaya uğramalarına yol açtı. Ayrıca film ve roman California'daki banka ve tarım şirketlerinin baskısı ile California dahil ABD'de birçok eyalette yasaklandı. Hatta 'Gazap Üzümleri ' romanı John Steinbeck'in memleketi olan Salinas, California'da bile 1990 yılına kadar halk kütüphanesine giremedi. Roman ve filmden dolayı hem Steinbeck hem de 20th Century-Fox film şirketi sayısız ölüm tehditleri aldılar. 20th Century-Fox birçok eyalette boykot edildi. Tüm bu bağnazca karşı çıkışlara rağmen roman halen ABD'de birçok okulda okunması zorunlu kitaplar listesinde yer alırken, film, Amerikan Film Enstitüsü'nün 'tüm zamanların en iyi filmleri' arasında 23.cü sırada ve ABD Ulusal Film Arşivi'nin koruma altına alınmasına karar verdiği 25 film arasında kendisine yer buldu. - Ödüllerinden: 1940 National Board of Review (ABD), En İyi Film 1940 New York Film Critics Circle Awards(ABD), En İyi Film 1940 New York Film Critics Circle Awards(ABD), En İyi Yönetmen (John Ford) 1941 Academy Awards ( Oscar), En İyi Yönetmen (John Ford) 1941 Academy Awards ( Oscar), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Jane Darwell) 1963 Blue Ribbon Awards (Japonya), En İyi Yabancı Film Not(1): Filmin yönetmeni John Ford hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. Not(2): "Gazap Üzümleri" kitabı ve yazarı John Steinbeck hakkında "Kitaplığımdan..." başlığından bilgi edinebilirsiniz. ********** Henry FONDA hakkında: ABD'li sinema ve tiyatro oyuncusu. 1905 yılında Nebraska'da (ABD) doğdu. Omaha Tiyatro Topluluğu'nda başladığı oyunculuk kariyerine, Broadway ve 1935 yılından itibaren de Hollywood'da devam etti. Meslek yaşamı boyunca 21 tiyatro oyunu ve 57 filmde rol aldı. John Ford filmleri ile ün yapan, kimi eleştirmenlerce "bakışlarıyla oynayabilen" bir oyuncu olarak nitelenen ve her türlü rolün altından başarıyla kalkan Fonda; dürüst ,sade ve mütevazi kahraman karakterini klişeleştirirken "kötü karakter"e de değişik bir boyut katmasını bildi. "The Fugitive / Kaçak" filminde Kuramsal içerikli filmler (örnek; Gazap Üzümleri,1940), tarihsel filmler(örnek; Lincoln'ün Gençliği, 1939), hafif komediler (örnek; Bayan Eve, 1939), savaş filmleri. (örnek; Bay Roberts, 1955), siyasal filmler, (örnek; En İyi Adam, 1964), western (örnek; Bir Zamanlar Batı, 1968) gibi hemen her tür filmde oynadı. 1978'de, sinemaya katkılarından ötürü Amerika Film Enstitüsü Ödülü'nü kazandı. 1981 yılında çevirdiği Altın Göl (On Golden Pond) filmine kadar bu büyük oyuncuyu görmezden gelen Akademi (Oscar), ölümünden önce (1982) en iyi erkek oyuncu ödülünü vererek hatasını bir anlamda telafi etti. Sinema oyuncuları Jane Fonda ile Peter Fonda'nın babası ve Bridget Fonda'nın dedesi olan Henry Fonda, 12 Ağustos 1982 günü Los Angeles'da (ABD) yaşama veda etti. "Once Upon A Time In The West/Bir Zamanlar Batı" filminde - 14 Ödül ve ayrıca 10 adaylık sahibi olan Henry Fonda'nın ödüllerinden: 1982 Academy Awards(Oscar), En İyi Erkek Oyuncu (Altın Göl / On Golden Pond) 1982 Karlovy Vary International Film Festival, En İyi Erkek Oyuncu (Altın Göl / On Golden Pond) 1982 American Movie Awards, En İyi Erkek Oyuncu (Altın Göl / On Golden Pond) 1958 BAFTA Awards, En İyi Erkek Oyuncu (12 Kızgın Adam / 12 Angry Men) 1958 Jussi Awards, En İyi Yabancı Erkek Oyuncu (12 Kızgın Adam / 12 Angry Men) "Jzebel" filminde - Filmografisinden: Altın Göl (On Golden Pond) 1981 Yangın (City on Fire)1979 Savaşın Soluğu (Il Grande Attacco) 1978 Kara Pazar (Roller Coaster) 1977 Midway (Midway) 1976 Mussolini Ölüme Giderken (Mussolini: Ultimo Atto) 1974 My Name Is Nobody 1973 Sometimes a Great Notion 1971 There Was a Crooked Man... 1970 Bir Zamanlar Batı (Once Upon A Time In The West) 1968 A Big Hand for the Little Lady 1966 Kirli Oyun (The Dirty Game) 1965 Soğuk Savaş (Fail Safe) 1964 En Uzun Gün (The Longest Day) 1962 Warlock 1959 Stage Struck 1958 12 Kızgın Adam (12 Angry Men) 1957 Lekeli Adam (The Wrong Man) 1956 Mister Roberts 1955 Fort Apache 1948 Uzun Geceler (The Long Night) 1947 Kanun Dışı (My Darling Clementine) 1946 The Ox-bow İncident 1943 The Male Animal 1942 You Belong To Me 1941 Gazap Üzümleri (The Grapes Of Wrath) 1940 Jesse James 1939 Jezebel 1938 You Only Live Once 1937 The Trail Of The Lonesome Pine 1936 The Farmer Takes A Wife 1935 (güven ankara tarafından imdb.com, sinemalar.com, orgalink.net, tumgazeteler.com, tr.wikipedia.org kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... Konu DarkAngeL tarafından (11.01.2011 Saat 14:18 ) değiştirilmiştir.. |
3 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
20.01.2011, 09:00 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Düşman Yolları Kesti Yönetmen: Osman F. Seden Senaryo: Tarık Dursun K. Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis Yapımcı: Kemal Film Tür: Dram, Macera, Savaş Yapım Yılı, Ülkesi: 1959, Türkiye Süre: 94 dk Siyah beyaz Oyuncular: Eşref Kolçak Nurhan Nur Sadri Alışık Kadir Savun Yılmaz Gruda Hulusi Kentmen Nubar Terziyan Konu: Kurtuluş Savaşı yılları...İstanbul'dan Anadolu'ya gizli olarak yürütülen silah sevkiyatı padişahın casuslarınca ortaya çıkarılarak durdurulur. Mustafa Kemal Paşa'yı İstanbul'dan destekleyenlerden Hulusi Bey, Ethem Bey gibi ileri gelenler yakalanarak kurşuna dizilir. Bunun üzerine yeni tedbirler düşünülür ve yeni hareket planlarında iletişimi sağlamak üzere İstanbul'da göze batan Yüzbaşı Nazmi, Anadolu'ya gönderilir. Yanında Teşkilattan Makbule Hanım'ın yanı sıra İdris bey de bulunmaktadır. Yüzbaşı Nazmi yola çıktığında kendisine ve dolayısıyla teşkilata yönelik tuzaktan habersizdir... - Film hakkında: 1959'da çektiği "Düşman Yolları Kesti" , usta yönetmen Osman F.Seden'in filmografisi içinde özel yeri olan bir yapımdır. Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan bir aşk ve ihanet öyküsünü ele alan filmde Seden, savaş yıllarını genel bir atmosferde ele almak yerine kişiselleştirerek, birkaç kahramanın gözünden anlatmayı denemiş, öyküyü kanlı çarpışmalardan ziyade, psikolojik bir gerilime oturtmayı amaçlamıştı. Gösterildiği dönemde değeri pek anlaşılamayan yapım, yıllar sonra eleştirmenler tarafından Seden sinemasının en iyi örnekleri arasında gösterildi. Koşut kurgu mantığının ve simgesel anlatım öğelerinin mükemmel biçimde kullanıldığı "Düşman Yolları Kesti" , özellikle oyuncu yönetimi ve yakın plan çekimlerle yaratılan gerilimli atmosferi ile dikkat çekti. Bugün bile 'Kurtuluş Savaşı' konulu filmler içinde en iyilerden biri olarak kabul edilen "Düşman Yolları Kesti" , her zaman izlenecek bir klasik olarak Türk Sinema Tarihi'nde yerini almış bulunuyor. Not: Filmin yönetmeni Osman F.Seden hakkında, 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. ********** Nurhan NUR hakkında: 1930 yılında Elazığ'da doğdu. Tam adı Nur Gençsüer'dir. Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. 1950 'de "Nam-ı diğer Parmaksız Salih" filmiyle sinemaya geçti. Sinema oyunculuğunun yanı sıra bazı filmlerin kostümlerini çizdi. Gen-Ar Tiyatrosu'nda "Aşk Zinciri" adlı oyunda oynadı. 1961'de "Dolandırıcılar Şahı" filmindeki rolüyle İzmir Fuar Festivali'nde ödül kazandı. "Düşman Yolları Kesti" filminde Yüksek oyunculuk gücünün yanısıra soylu bir güzelliğe de sahip olan sanatçı, kahramanlık öyküsü anlatan veya duygu yüklü filmlerin yanısıra Düşman Yolları Kesti, Son Kuşlar, Susuz Yaz, Selvi Boylum Al Yazmalım, Maden gibi birçok nitelikli filmde rol aldı. Örneğin, Türk Sineması'nın yüz akı filmlerinden "Yılanların Öcü"ndeki oyunuyla sinemaseverlerin belleğinde yer etti. Yönetmen Atıf Yılmaz ile evlenip boşanan Nur, ressam Kezban Arca Batıbeki'nin annesidir. - Filmografisinden: Hicran Sokağı 2007 Eskici Ve Oğulları 1990 Arka Evin İnsanları 1988 Üç Kardeştiler 1981 Yoksul 1979 Maden 1978 Selvi Boylum Al Yazmalım 1977 Aşk Dediğin Laf Değildir1976 Gerçek 1974 Susuz Yaz 1973 Yaşamak Hakkımdır 1969 Öksüz 1968 Yaprak Dökümü 1967 Kanun Benim 1966 Son Kuşlar 1965 Güzeller Kumsalı 1964 Yarın Bizimdir 1963 Yılanların Öcü 1962 Dolandırıcılar Şahı 1961 Sensiz Yıllar 1960 Düşman Yolları Kesti 1959 Bir Şoförün Gizli Defteri 1958 İlk Ve Son 1955 Şimal Yıldızı 1954 Aşk Izdıraptır 1953 Mezarımı Taştan Oyun 1951 Parmaksız Salih 1950 (güven ankara tarafından sinematurk.com,sinemalar.com, tulumba.com.tr kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
3 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
28.01.2011, 04:42 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Kayıp (Missing) Yönetmen : Costa Gavras Senaryo : Costa Gavras Donald Stewart Thomas Hauser Kitap : Thomas Hauser Görüntü Yönetmeni : Ricardo Aronovich Müzik : Vangelis Yapımcı : Edward Lewis Tür : Dram, Gerilim, Politik Yapım Yılı, Ülkesi : 1982, ABD Süre : 122 dk Oyuncular : Jack Lemmon Sissy Spacek Melanie Mayron John Shea Richard Venture Jerry Hardin Konu : Güney Amerika ülkesi Şili, 1970'li yıllar...Amerikanın desteğini alan General Pinochet'nin faşist darbesiyle ülkede büyük bir kıyım hüküm sürmektedir. Olaylar sırasında genç bir Amerikalı olan Charles Harmon ortadan kaybolur. Bu olayı karısı Beth araştırsa bile bütün çabaları boşa çıkar. Ardından Charles'ın muhafazakar babası Ed Horman Şili'ye gider. Ama Şili'de yaşanan korkunç insanlık trajedisiyle ilgili gerçekler ortaya çıktıkça, oğlunun politika yüzünden cunta tarafından ortadan kaldırıldığını, kendi ülkesinin de bu olayların içinde olduğunu acı bir biçimde anlıyacaktır... Film hakkında : Oğlunu Şili'deki darbe sırasında yitiren Amerikalı Ed Horman karakteri, gerçekten varolan biriydi; Thomas Hauser onun anılarından yola çıkarak romanı yazdı ve Gavras da beyazperdeye uyarladı. Demokrasinin kalesi" olduğuna bütün kalbiyle inandığı Beyaz Saray'ın demokratlığının(!) yalnızca "uysal ABD yurttaşları" için geçerli olduğunu, kendisinden farklı düşünen ABD yurttaşları sözkonusu olduğunda nasıl da kaypak ve umursamaz davrandığını Şili'nin başkenti Santiago'da geçirdiği birkaç hafta içinde acı bir biçimde öğrenen "vatansever ABD yurttaşı" Ed Horman, ABD'ye dönünce dava açtı. Ancak, açılan yığınla davadan sonra ne katil darbecilere, ne de destekçileri olan ABD görevlilerine hiç bir şey olmadı. Costa Gavras’tan ‘unutmama’ filmi: 'Kayıp / Missing' Siyasal baskı dönemlerindeki çarpıklıkları ve şiddeti sergileyerek acımasızca eleştiren muhalif yönetmen Constantin Costa-Gavras, "Z / Ölümsüz" (1969), "The Confession / İtiraf" (1970) ve "State of Siege / Sıkıyönetim" (1973) üçlemesinden sonra, örnek bir ülkeden askeri cuntanın insan haklarına aykırı tutumunu "Missing / Kayıp" filmi ile dile getirerek kariyerinde doruk noktaya ulaştı. Şili’de 11 Eylül 1973 günü kanlı bir darbeyle Allende hükümetini devirerek iktidara gelen Pinochet diktatörlüğü, 16 yıllık bir dönemde 3 binden fazla insanın infazına, binlerce kişinin ortadan kaybolmasına ve zindanlarda işkence altında yaşamalarına neden olmuştu. Costa-Gavras, Amerikalı gazeteci ve film yapımcısı Charles Horman'ın Şili'deki askeri darbe sırasında öldürülmesinden yola çıkarak Thomas Hauser’in yazdığı romanı yazarla birlikte sinemaya uyarladı. Costa-Gavras filminde siyasal polemiklerden uzak durmayı tercih ederek ‘dramatik belgesel’ türünde bir yaklaşım sergiledi. Baba karakterinin olayların akışına koşut biçimde dönüşümü, filmin asıl eksenine oturtuldu. Melodram tuzağına düşmeden çekilen final sahnelerindeki oyunculuk (babanın hezeyanı), kurgu ustalığı ve Vangelis’in müziği filmin dramatik etkisini artırdı. Jack Lemmon’ın Ed Horman karakteri, "Save the Tiger" (1973) filminden o güne dek oynadığı roller arasında en başarılı performansı olarak değerlendirildi. Costa-Gavras, filmin ilk gösteriminden sonra 7 Şubat 1982 günlü Boston Globe gazetesinde yayımlanan uzun söyleşide ilginç saptamalarda bulunmuştu: "Hükümet memuru olmak, acımasız bir adam olmayı gerektirir. O ülkedeki darbenin A.B.D. ile ilişkisini gizlemek gibi bir görev verilmiş onlara: genç adamın başına geleni açıklamamak... Bu bir trajedidir. Bazı eleştirmenler beni Amerika karşıtı olmakla suçladı. Ben, Amerika karşıtı biri değilim. Totaliter devlet düzenlerine ve siyasal şiddete karşıyım. Asla polemiklerle ilgilenmem. Polemikler filmler için değildir. Parlamentolarda ve televizyonlarda yapılan konuşmalar için polemik yapılır. Rahip ya da politikacı değilim ben. Doğruyu ya da yanlışı soyutlayarak anlatmıyorum. Çözüm sunmuyorum insanlara. Yanıtları da bilmiyorum. Gördüklerimi ve insanların neyi görmeyi umut ettiklerini filmlerimle göstermeye çalışıyorum sadece." "Kayıp / Missing", yaşanan acıları hatırlatıyor , tokat yemişcesine sarsıyor ve şu mesajı veriyor: "Diktatörler, düşer… (Akdoğan ÖZKAN) - Aralarında Oscar olmak üzere 8 Ödülü ve 13 adaylığı bulunan filmin ödüllerinden: 1983 Academy Awards / ABD, En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü 1983 BAFTA Awards, En İyi Senaryo Ödülü 1983 London Critics Circle Film Awards, En İyi Film/En İyi Yönetmen/ En İyi Senaryo Ödülleri 1983 Writers Guild of America / ABD, En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü 1982 Cannes Film Festival, En İyi Film Ödülü (Yılmaz Güney/Şerif Gören'in 'Yol' filmiyle birlikte) Not (1): Filmin yönetmeni Costa Gavras hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. Not (2): 'Kayıp / Missing’ kitabını, 'Kitaplığımdan...' başlığında bulabilirsiniz. ********** Sissy SPACEK hakkında : Akademi(Oscar) Ödüllü ABD'li oyuncu. 1949 yılında Quitman / Teksas'da doğdu. Gerçek adı Mary Elizabeth Spacek'dir. Oyunculuğa New York Actors Studio ve Lee Strasberg Tiyatro Enstitüsü'nde yaptığı çalışmalarla başlayan Spacek, adını Terence Malick'in "Badlands / Kanlı Toprak" (1973) filmiyle duyurdu. Aynı zamanda kocası olan Jack Fisk'in de sanat yönetmenlerinden biri olduğu Brian De Palma'nın "Carrie / Günah Tohumu" (1976) filmindeki rolüyle ilk kez Oscar'a aday gösterildi. Sissy Spacek, ergenliğe yeni adım atan Carrie rolünü canlandırdığı zaman 27 yaşındaydı. Çok büyük bir riski göze alarak oynayan Spacek, rolünün hakkını o kadar güzel veriyordu ki, filmin başlarında, solgun, farklı, yaralanmış bir masumiyet saçarken, filmin sonunda ise baştan aşağı domuz kanıyla kaplanmış haldeyken, adeta zaferini kazanmış bir kraliçe edasıyla göz kırpıyordu izleyicilere. "Carrie" filminde Ancak Oscar'a sahip olabilmek için 1981'deki "Coal Miner's Daughter / Madencinin Kızı" filmine kadar beklemesi gerekiyordu. O yıl bu filmle En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'nün sahibi olan oyuncu, aynı ödüle daha sonra 2001 yapımı "In The Bedroom / Yatak Odasında" filmiyle de aday olacaktı. 1990'da "The Long Walk Home"la sinemaya ve eski temposuna geri dönen aktris, aralarında "The Straight Story"nin de (1999)bulunduğu pek çok sinema ve televizyon filminde yer aldı. Oynadığı hiçbir filmde çizgisini düşürmeyen ve çoğunlukla mükemmel bir oyunculuk sergileyen Spacek, aralarında Oscar olmak üzere 27 Ödüle sahip ve ayrıca 30 adaylığı bulunmakta. "Üç Kadın" filminde - Ödüllerinden : 2002 Golden Globes (Altın Küre) En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Yatak Odasında) 2002 AFI Awards, Yılın Kadın Oyuncusu Ödülü (Yatak Odasında) 2002 Los Angeles Film Eleştirmenleri En Büyük Onur Ödülü (Yatak Odasında) 2001 Sundance Film Festival, En İyi Kadın Oyuncu Jüri Özel Ödülü (Yatak Odasında) 1987 Kansas City Film Critics Circle Awards, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Crimes of the Heart) 1981 Academy Awards, En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülü (Madencinin Kızı) 1981 Golden Globes (Altın Küre), En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Madencinin Kızı) 1977 National Society of Film Critics Awards/ABD, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Günah Tohumu) 1977 Avoriaz Fantastic Film Festival, Özel Ödülü (Günah Tohumu) - Filmografisinden : Zoraki Tatil (Four Christmases) 2008 Tam Gaz (Hot Rod) 2007 Tercih Meselesi (Gray Matters) 2006 Tek Başına (North Country) 2005 Ölümsüz Aile (Tuck Everlasting) 2002 Yatak Odasında (In The Bedroom) 2001 Geçmişin Sığınağı (Blast From The Past) 1999 Galeri (Affliction) 1997 The Grass Harp 1995 Trading Mom 1994 JFK (JFK / John Fitzgerald Kennedy) 1991 Uzun Yürüyüş (The Long Walk Home) 1990 Crimes of the Heart (Geçmişin Gölgesinde) 1986 Marie (Marie) 1985 Nehir (The River) 1984 Kayıp (Missing) 1982 Madencinin Kızı (Coal Miner's Daughter) 1980 Üç Kadın (Three Women) 1977 Günah Tohumu (Carrie) 1976 Bir Yılbaşı Macerası (Ginger in the Morning) 1974 Kanlı Toprak (Badlands) 1973 İntikam Kurşunları (Prime Cut) 1972 (güven ankara tarafından karakutu.com, altyazi.net, birikim dergisi, forum.divxplanet.com, movies.yahoo.com kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
2 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
06.02.2011, 06:54 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Umut Yönetmen: Yılmaz Güney Senaryo: Yılmaz Güney, Şerif Gören Görüntü Yönetmeni: Kaya Ererez Müzik: Arif Erkin Yapımcı: Yılmaz Güney, Cevat Alkan ( Güney Film) Tür: Dram Yapım Yılı, Ülkesi: 1970, Türkiye Süre: 100 dk Siyah beyaz Oyuncular: Yılmaz Güney Tunçel Kurtiz Gülsen Alnıaçık Osman Alyanak Enver Dönmez Kürşat Alnıaçık Lütfü Engin - Konu: Faytonculuk yapan Cabbar'ın atı bir arabanın çarpması sonucu ölür. Karısı, yaşlı anası ve beş çocuğuyla birlikte gecekonduda büyük bir yoksulluk içinde yaşayan Cabbar, yeni bir at alamaz ve emeğiyle çalışarak para kazanamayacağını düşünerek, kestirme bir yol aramaya koyulur. Hatta birisini soymaya bile kalkışır ama başaramaz. Sonunda, arkadaşı hamal Hasan'ın kendisini ikna etmesiyle, nefesi güçlü(!) bir hacının peşine takılarak define aramaya başlar. Ancak, sonuç bir trajedi olacak ve Cabbar aklını yitirecektir... - Film hakkında: Çok yönlü bir kültür adamı olan Yılmaz Güney’in "Umut" filmi, Türk Sineması için bir kilometre taşıdır. O zamana dek genellikle karton karakterlerle yapılan naylon filmlerin aksine “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” akımına yaklaşarak, kendimize bile söylemeye çekindiğimiz gerçekleri bu filmle çok sade ama etkili bir biçimde yüzümüze vurmuştur. Sinemada görsellik ön plândadır ancak süslü görsellik her zaman işe yaramaz. Adana’da yoksulluk yüzünden zor bir hayata mahkûm olan çok çocuklu bir aileyi peliküle taşıyacaksanız, tavrınızı sade bir anlatımla ortaya koyabilirsiniz. Yılmaz Güney de "Umut"ta bunu yapmıştır. Başarısı sadelikle beraber sözünü hiçbir zaman sakınmamasında yatan Güney'in her filminde dile getirdiği siyasi düşüncelerini, düzene getirdiği sistem eleştirisini bu filminde de okumak mümkün. Toplumun diğer kesimleri tarafından hiçe sayılan insanların ve bu insanların umutlarını yitirmemesi ; piyango , soygun ve define avcılığı gibi şekillerde refaha kavuşmak için umutlarını koruması ama her denemelerinde başarısız olan bu kaybeden insanların dramatik ve karamsar hikayesi izleyici duygulandırmanın ötesinde düşünmeye ve kendini o dönem şartlarında düşünmeye itiyor . "Umut", sonraki yıllarda, özellikle Yılmaz Güney tarafından peşpeşe çevrilecek siyasal filmlerin öncüsüdür. Kullanılan sinema tekniğiyle ve diliyle de hem Yılmaz Güney'in önceki filmlerinden ayrılır, hem de sonrasında birçok yönetmeni etkilemiştir. "İnsan Yılmaz Güney ve Umut .......... Umut, sorgulayan, eleştiren, yeniden üreten, çözüm yollarının ipuçlarını taşıyan, yarınlarımızı anlatan devrimci sinemanın başyapıtıydı. 70’li yılların toplumsal gelişimi içinde, Yeşilçam’ın geleneksel yapısını aşmaya yönelmiş, yani fakir kız-zengin erkek ya da tam tersi bir vuruşta beş on kişiyi yere seren başrol oyuncularının revaçta olduğu filmlerin aksine, ülkemizdeki sınıflar mücadelesinde geleceğe yönelik geleneklerin yaratıldığı, toplumsal muhalefetin yoğunlaştığı bir ortamın ürünü olmuştu. Büyük bir bölümü Yılmaz Güney’in kendi öz yaşam öyküsünü anlatıyordu. Özellikle kendi çocukluğu, ilk gençlik yılları ile ailesinin ve çevresinin yaşamından edindiği gözlemlere dayanıyordu. Umut’ta kalabalık ailesini geçindirmek için iskeleti çıkmış atıyla didinen faytoncu Cabbar’ın tek geçim aracını yitirmesiyle umudunu bir defineye bağlayışı ve büyük bir hayal kırıklığı içinde umudun büyük bir umutsuzluğa dönüşü anlatılıyordu. Umutları hiçbir zaman gerçekleşmeyecek düşlere bağlattırılanların öyküsüydü Umut. Ve Yılmaz Güney’in yıllar yılı yaşadığı, denediği, sabırla yüreğinde taşıdığı gözlemleri, gerçeğin kendiliğinden taşıdığı güç ve güzellikleriyle, başka bir katkıya gerek kalmadan gerçek değerini bulmuştu Umutta... İnsan onuruna olabildiğine aykırı, kopkoyu bir yoksulluğun içine itilmiş insanların gerçekleşemeyecek bir umuda, bundan da umutsuzluğa ve giderek doğaüstü güçlere yönelmelerini ve bir kısır döngüye kapılmalarını anlatan Umut sinemamızın o güne dek gerçekçilik yolunda ulaşabildiği son noktayı belirleyen bir yapıt olmuştu. Filmin gerçekleştirildiği koşullara bakıldığında, Yeşilçam geleneksel kalıplarını kıran Umut cesur bir çıkıştı. Verdiği mesaj net ve yalındı. Yılmaz Güney bu yalın öyküyü , buna çok uygun düşen yalın, abartısız bir dille ama görüntülerinin güzelliğine titizlik göstererek perdeye yansıtmıştı. Toplumsal sorunlara duyarlı, düşündüren, sorgulayan, kısaca yaşayan sinemanın ilk örneğini verdi ülkemizde Umut. Konu ve içerik ticari kaygılardan kurtulmuş, topluma yöneliyordu ilk kez. Bu yüzden yaratılan devrimci sinema üzerinde düşünülecek önemli bir basamaktı. Umuttan sonra da pek çok film çekildi, öncesinde olduğu gibi... Kimileri ciddi çabaların ürünüydü, kimileri ise toplumculuk adına duyguları sömüren devrimci değerleri yozlaştırarak dejenere etme suçuna ortak olmuşlardı. Yine “Arkadaş” filmi de sınıf gerçeğinin belirlediği toplumsal ilişkileri derinlemesine inceleyen yürekli bir adım olmuştur. Ancak Güney’den sonra toplumsal sorunlara, yaşananlara , sınıflar mücadelesine yaklaşımlar, eleştirel bakışlar, sadece rastlanabilen kareler olurken, yaşanan sorunların çözümüne ilişkin ipuçlarını veren filmler sinemamızın başat eksikliği olma özelliğini korudu. Sanatın diğer bazı dallarında gösterilebilen bu dönüşüm sinemada ise aksayan bir yan olarak kalmıştı. Bunda sinema tekniğinin özgünlüğü yanında konuyla ilgili birikim ve deneyim eksikliğinin olduğu yadsınamaz. Bu açıdan “Umut” çevrildiği koşullar gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve toplumsal sorunların çözümü doğrultusunda düşündüren, öneren devrimci sinemayı bir çizgi haline getirme yükünü omuzlamamız gerektiği de unutulmamalıdır." (Tamer UYSAL) - Ödüllerinden: 1970 II. Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Film, 1970 II. Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Yönetmen 1970 II. Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Senaryo 1970 II. Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu 1970 II. Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Fotoğraf (Kaya Ererez) 1970 Grenoble Film Festivali, Seçici Kurul Özel Ödülü Not: Sinemacı yönüyle Yılmaz Güney hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. ********** Tuncel KURTİZ hakkında: Sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen, yapımcı, senarist. 1936 yılında Bilecik'te doğdu. Dönemin kaymakamlarından Vala Kurtiz'in oğludur. Haydarpaşa Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. İlk kez 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlayan sanatçı, 1964 yılında "Şeytanın Uşakları" filmiyle sinema dünyasına adım attı. Nitelikli, ses getiren, yüz akı filmlerde oynadı ve hemen hepsinde aynı çizgiyi sürdürerek başarılı kompozisyonlar çizdi. "Sürü"" (1978) filmiyle zirveye çıkan Kurtiz, "Bir dakika içinde,aynı karede,aynı kamera açısından, bir insan hem sevimli,hem cani,hem otoriter,hem şefkatli olabilir mi ?.. Söz konusu oyuncu Tuncel Kurtiz ise olur..." dedirtecek oyun gücüyle Türk Sineması'nın gelmiş geçmiş en büyük oyuncularının başında gelir. Türk Sineması'na oyunculuk dışında "Gül Hasan"(1979) filmiyle yönetmen, "Bereketli Topraklar Üzerinde"(1979) filmiyle yapımcı olarak da katkıda bulundu. "Bereketli Topraklar Üzerinde" ve "Gül Hasan" ile "İnat Hikayeleri"(2003) filmlerinin senaryolarına imzasını attı. Tv dizilerinde oynadı. Yıllarca yurt dışında yaşadı. 1990'lı yılların başında Türkiye'ye döndü. Yurt dışı macerası kendi diliyle şöyledir: "Evet çok uzun bir süre Avrupa’da yaşadım. 1971 yılında Yılmaz’ın içeri girmesi... Balyoz harekatının başlatılması, gidersem ne olacağım düşüncesiyle ülkeye dönmedim. Burada çalışmayı denedim. Karşıma iyi olanaklar çıktı. Bir takım oyunlar da oynadım. Tiyatro olanaklarım vardı, onları değerlendirdim. Stockholm ve Berlin’de oynadım. 1974 yılında Ecevit döneminde Türkiye’ye döndüğümde de o zamanlar yine sex filmleri yaygındı, çalışma fırsatı bulamadım. Tiyatro zorlaşmıştı. Onun için tekrar yurtdışına çıktım. 1977 yılında Türkiye’ye gittiğimde Yılmaz beni cezaevine çağırdı. Bana “Sürü” filminin senaryosunu verdi. İnanilmaz güzeldi. Kendi filmimi bıraktim o filmde oynadım. Filmi bitirip yine fırladım İsveç’e. Bir sürü film ve tiyatroda oynadım. 1980 yılında Kenan Evren’in ne olduğuna dair televizyonlarda açıklamalarda bulundum. Ardından da, “Duvar” filminde oynadığım için Türkiye bana pasaport vermedi. Ancak 1991 yılından dönebildim. Tabii Avrupa’da çalışmanın olanakları daha fazla. Ancak her iki tarafında avantaj ve dezavantajları var. " (tumgazeteler.com) "İnat Hikayeleri" filminde Doğan HIZLAN, Tuncel Kurtiz için şunları yazar: "Tanıdığım Tuncel Kurtiz ...Tuncel Kurtiz herkesin yeteneksizliğini yeteneğe dönüştürdüğü sanat panayırında, alçakgönüllülük zırhını kimseye kırdırmaz. Tiyatro ve sinemanın şövalyesi gibi dolanır durur. İlkelerin ayak altında çiğnendiği bir ortamda, tavizin kazandırdıklarını sanata haram sayar. .......... Sevdiğim, beğendiğim her filmde oynadı, oynadığı her filmi sevdim, beğendim. Aktörün, seyirciyi yaklaştıran mesafesizliğini onun oyunlarında hissettim. Arama ne perdenin duru beyazlığı girdi ne de tiyatronun yapay ışıkları. Bir oyuncunun; oyunculuk bilgisi dışında, dünyasını zenginleştiren, her mimiğine, her hareketine yansıyan bilgi birikimini onda gözlemleyebilirsiniz. Oynarken; ben, onun ardında sevdiklerini, inandıklarını, okuduklarını görmüşümdür. İşin ustalığı şudur ki, bunlar rolünü gölgelemez, bir entelektüel gösteriye dönüşmez. Farkı; oyunculuk dışındaki unsurlar sağlamaz. Her şey oyunculuk kabında sindirilmiştir. .......... Hayat hikáyesi, gerçeklerle efsanelerin içiçe girdiği bir serüvendir. Okuyan zaman zaman mitoloji sözlüğünden bir sayfa buraya karışmış diyebilir." (hürriyet, 17 Kasım 1999) "Duvar" filminde - Ödüllerinden: 2007 Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Oyuncu (Yaşamın Kıyısında) 2002 Sadri Alışık Ödülleri, En İyi Erkek Oyuncu (Şellale) 1997 Ankara Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Akrebin Yolculuğu) 1994 Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Oyuncu (Bir Aşk Uğruna) 1986 Berlin Uluslararası Film Festivali, En İyi Aktör (Hiuch HaGdi) 1981 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo (Gül Hasan) - Filmografisinden: Siyah Beyaz (2009) Güz Sancısı (2008) Yaşamın Kıyısında (2007) İnat Hikayeleri (2003) Şellale (2001) Kumru (2000) Hoşçakal Yarın (1998) Akrebin Yolculuğu (1997) Işıklar Sönmesin (1996) Cemile Ve Umudun Masalı (1995) Aşk Ölümden Soğuktur (1994) Livsfarlig 1988) Aufbrüche (1987) Hiuch HaGdi (1986) Turkse (1984) Ağrı'ya Dönüş (1993) Mahabharata (1989) Duvar (1983) Bereketli Topraklar Üzerinde (1979) Gül Hasan (1979) Sürü (1978) Nehir (1977) Otobüs (1974) Umut (1970) Kuduz Recep (1967) Hudutların Kanunu (1966) Ben Öldükçe Yaşarım (1965) Şeytanın Uşakları (1964) (güven ankara tarafından turksineması.com, sinema.com, sinemalar.com, bildirgec.org, cinefan.net, hackhell.com kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
2 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
17.02.2011, 20:53 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Bonnie ve Clyde ( Bonnie & Clyde) Yönetmen: Arthur Penn Senaryo: Robert Benton, David Newman Görüntü Yönetmeni: Burnett Guffey Müzik: Charles Strouse Yapımcı: Warren Beatty (Warner Bross) Tür: Özyaşam Öyküsü, Dram, Duygusal, Suç Yapım Yılı, Ülkesi: 1967, ABD Süre: 111 dk Oyuncular: Warren Beatty Faye Dunaway Gene Hackman Michael J. Pollard Estelle Parsons Gene Wilder - Konu: Sıradan bir soyguncu olan Clyde bir araba çalarken Bonnie ile tanışır ve aralarında bir aşk başlar. Birlikte şehirden, şehire dolaşıp soygun yapan çiftin ünü gittikçe yayılır. Bu ünle birlikte ikilinin cesareti de artar ve akıllı bir insanın kolay kolay girişmeyeceği işlere girişmeye başlarlar. Ne var ki peşlerine düşen polis çemberi daralttıkça barınacak yer bulmaları zorlaşır ve yaşamları giderek daha büyük tehlikeye girer. Gerek aralarındaki aşk, gerekse cesaretleri halk arasında her ne kadar sempati uyandırsa da yasalarda duyguya yer yoktur... - Film hakkında: ABD'de "1929 Dünya Ekonomik Bunalımı" döneminde yaşanan öykü, hırsızlık kariyeri çok başarılı olmayan Clyde Barrow'un (1909 - 1934) çaldığı arabanın sahibinin kızı Bonnie Parker'ın (1910 - 1934), Clyde'a aşık olmasıyla başlar ve ABD tarihinin en ünlü soyguncularının doğmasına yol açar. Eyaletler arasında gezerek sürekli banka soygunları yapan ve hatta cinayetler işleyen çift, bütün bunlara karşın halkın gözünde kahramanlaşırlar. Çağdaş Robin Hood'lar olarak kabul edilen genç aşıkların suç dosyası giderek kabarınca ABD polisinin amansız takibine uğrayacaklar ve bu takip kanlı bir şekilde sonuçlanacaktır. Bonnie Parker ile Clyde Barrow'un gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak yapılan ve iki suçluyu kahraman olarak sunan film, aşırı şiddet içeren sahneleri sergilemekten çekinmemiş ve şiddetin yanı sıra cinsellik unsurunu da ön plana çıkararak bu konudaki diğer filmlerin önünü açmıştır. Usta yönetmen Arthur Penn, filmini tam 1960'lara uygun bir üslup içinde, belli biçim oyunlarıyla, sınırlı, ama gösterişli kamera hareketleriyle, oldukça hızlı bir kurguyla anlatılır. Filmde kullanılan ve daha sonra dönem filmlerinde çok taklit edilen bir banjo müziğiyle, o yıllara -bunalıma rağmen- eşlik eden neşeli ve çocuksu havaya ulaşır. Bu kırsal kesim ABD'si fonu üzerindeki soygun öyküsü, Burnett Guffey'in nefis görüntüleriyle bir görsel şölene dönüşür. Eve polis baskını, Buck'ın ölümü, Bonnie'nin köyünü ziyaret, iki genç insanın ilk kez aşk yapması ve Clyde'ın çocuksu sevinci...Sonunda ise, iki efsane kahramanın makineli tüfeklerden yağmur gibi yağan kurşunların altında, sarsılarak, sanki dans eder gibi öldürülmeleri, çalılıklardan havalanan kuşlar... Final ve kimi sahneleri yavaşlatılmış çekimle verilen bu şiddet ve kıyım, "şiddetin ozanı" olarak nitelendirilen bir diğer usta yönetmen Sam Peckinpah'ın sinemasını da haberler gibidir. Sinema eleştirmenlerinin; "Sayısız taklidi yapıldı, ama film hala hepsinin en iyisi." (Leonard Maltin); "Filmin formülü şu: Kaba komediden birden fişek gibi patlayan kanlı bölümlere atlamak ve hepsini pop-Freud'çu bir bağ ile birbirine bağlamak! ..." (John Simon); "Hem komedi, hem trajedi, hem eğlenceli, hem de Amerikan toplumunda silah ve şiddetin varlığı üzerine derinlemesine bir düşünme olarak mükemmel biçimde çalışıyor." ( Roger Ebert) gibi yorumlar getirdikleri "Bonnie ve Clyde", Yeni Hollywood Dönemi olarak adlandırılan sinema kuşağının başlangıç filmi kabul edilir. 1960'ların Hollywood'u için oldukça cesur bir yapım olan ve sinema tarihinin birçok tabusunu kıran "Bonnie ve Clyde", Amerikan Film Enstitüsü'nün "tüm zamanların en iyi 100 filmi" listesinde 1998'de 27'inci sırada, 2007'de 42'inci sırada yer aldı. Ve ikisi Oscar olmak üzere 20 Ödüle ulaşırken 22 kez de aday gösterildi. - Ödüllerinden: 1967 New York Film Critics Circle Awards, En İyi Senaryo (Robert Benton, David Newman) 1968 Academy Awards(Oscar), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Estelle Parsons) 1968 Academy Awards(Oscar), En İyi Kurgu ( Burnett Guffey) 1968 BAFTA Awards, Umut Veren Kadın Oyuncu (Faye Dunaway) 1968 BAFTA Awards, Umut Veren Erkek Oyuncu (Michael J. Pollard) 1968 David di Donatello Awards, En İyi Yabancı Kadın Oyuncu (Faye Dunaway) 1968 Laurel Awards, En İyi Dram/Aksiyon 1968 Laurel Awards, En İyi Kadın Oyuncu (Faye Dunaway) 1968 National Society of Film Critics Awards/ABD, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Gene Hackman) 1968 National Society of Film Critics Awards/ABD, En İyi Senaryo (Robert Benton, David Newman) 1969 Kinema Junpo Awards, En İyi Yabancı Film 1969 Kinema Junpo Awards, En İyi Yabancı Yönetmen (Arthur Penn) Not: Filmin yönetmeni Arthur Penn hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. ********** Faye DUNAWAY hakkında: Oscar Ödülü sahibi sinema oyuncusu. "Her şey için sorumluluk alamazsınız; böyle bir kontrole sahip olamazsınız. Bir noktadan sonra her şey elinizden kayıp gider. O an hayatınızın değiştiği andır..." (Faye Dunaway) 1941 yılında Bascom, Florida'da (ABD) doğdu. Tam adı Dorothy Faye Dunaway'dir. Boston Üniversitesi'nde Tiyatro Sanatları bölümünde okuduktan sonra Elia Kazan ve Robert Whitehead'in yönetimindeki Lincoln Merkez Repertuar Kumpanyası'na katıldı. Broadway dışı bir oyun olan "Hogan's Goat"da gösterdiği olağandışı performans onun için bir çıkış oldu ve yönetmen Otto Preminger'le bir sözleşme yapmasını sağladı. 1967'de birlikte ilk filmi olan "Hurry Sundown"ı çektiler. Ancak, şöhreti "Bonnie and Clyde" filmi ile yakaladı. Bu film onun sanat hayatında bir dönüm noktası oldu. En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'ne ve aynı dalda Altın Küre'ye aday gösterildi, BAFTA ödülünü aldı. "Küçük Dev Adam" (Little Big Man) filminde 1968'de yine çok önemli bir film olan "İkili Oyun" (The Thomas Crown Affair)'da Steve McQueen'le birlikte oynadı ve oyunuyla ses getirmeyi başardı. Bundan sonra yer aldığı birkaç projenin tökezlemesinin ardından 1970'te oynadığı "Little Big Man" büyük başarı kazandı. 1973 yılında ABD'li rock müzisyeni Peter Wolf'la evlendi. 1974'te Roman Polanski'nin ünlü kara filmi "Chinatown"da oynadı. Klasikler arasına giren bu filmdeki Evelyn Cross Mulwray rolü "Bonnie ve Clyde" dan beri gösterdiği en iyi performanstı ve ona Oscar, Altın Küre ve BAFTA adaylıklarını getirdi. Aynı yıl oynadığı "The Towering Inferno"nun çok iş yapması da Dunaway'in bir eksiksiz bir star olarak da sinemada var olduğunu ispatladı. 1975'te "Akbabanın Üç Günü" (Three Days of the Condor)'nde Robert Redford'la başrolü paylaştı, bu politik gerilim filmi çok iyi eleştiriler almıştı. 1976 yılında hırslı bir televizyon yapımcısını canlandırdığı Sidney Lumet'in iğneleyici kara komedisi "Network" geldi, ve ona üçüncü girişiminde nihayet Oscar'ı kazandırdı. "Şebeke" (Network) filminde 1981 yılında Joan Crawford'un hayatını didik didik edip gizli yönlerini ortaya döken bir biyografik film olan "Mommie Dearest"te oynadı, sonuç felaket oldu ve ona En Kötü Oyuncu Ahududu Ödülü şeklinde geri döndü. Çekici fiziği ile genelde tutkulu, zeki, maceracı, hırslı kadınları oynayan sanatçı, sinema perdesinde canlandırdığı güçlü ve yılmayan kadın portresiyle çalıştığı her yönetmenden büyük övgüler aldı. Kimi filmlere yönetmen, yapımcı ve senarist olarak da imza atan Faye Dunaway'in 18 Ödülü ve 26 adaylığı bulunmakta. - Ödüllerinden: 1977 Academy Awards (Oscar), En İyi Kadın Oyuncu (Network/Şebeke) 1977 Golden Globes, En İyi Kadın Oyuncu (Network/Şebeke) 1977 David di Donatello Awards, En İyi Yabancı Kadın Oyuncu (Network/Şebeke) 1968 David di Donatello Awards, En İyi Yabancı Kadın Oyuncu (Bonnie and Clyde) 1968 Laurel Awards, En İyi Kadın Oyuncu (Bonnie and Clyde) - Filmografisinden: La Rabbia ( Öfke) 2008 Cougar Club ( Puma Kulübü) 2007 Love Hollywood Style 2006 Blind Horizon (Kör Ufuklar) 2003 The Yards ( Çeteler Savaşı) 2000 Gia 1998 In Praise Of Older Women 1997 The Chamber ( Büyük Sır) 1996 Don Juan De Marco 1995 Arizona Dream (Arizona Rüyası) 1993 The Two Jakes ( Dedektif Jake) 1990 Burning Secret (Yakıcı Gerçek) 1988 Barfly (Alkolik) 1987 Supergirl ( Süperkız) 1984 The Champ ( Şampiyon) 1979 Eyes of Laura Mars (Laura Mars'ın Gözleri) 1978 Network ( Şebeke) 1976 Three Days of the Condor (Akbabanın Üç Günü) 1975 Chinatown ( Çin Mahallesi) 1974 The Three Musketeers (Üç Silahşörler) 1973 Doc ( Çirkin Kahraman) 1971 Little Big Man (Küçük Dev Adam) 1970 The Arrangement 1969 The Thomas Crown Affair (İkili Oyun) 1968 Bonnie And Clyde 1967 (güven ankara tarafından sinema12.8m.com, sinematurk.com, dvdclub.com.tr, portalistan.com kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
2 Üyemiz şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti. |
17.02.2011, 22:13 | #7 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Faye Dunaway ve Sissy Spacek..
İkisi de üstlendikleri rollere yakışan ve sanki rollerindeki karakter gerçekten de kendileriymiş gibi yansıtan sanatçılar. Bonnie ve Clayde çok güzel bir klasik, Warren Beatty'e diyecek yok zaten Teşekkürler Şövalye. |
LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti |
24.02.2011, 01:30 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Umutsuzlar Yönetmen : Yılmaz Güney Senaryo : Yılmaz Güney Müzik : Yalçın Tura Görüntü Yönetmeni : Gani Turanlı Yapımcı : İrfan Ünal (Akün Film) Tür : Duygusal, Dram Yapım Yılı, Ülkesi : 1971, Türkiye Süre : 90 dk Oyuncular : Yılmaz Güney Filiz Akın Şükriye Atav Nihat Ziyalan Kazım Kartal Tuncer Necmioğlu Hayati Hamzaoğlu Konu : Gözü pek bir kabadayı olan Fırat'la, genç ve güzel bir balerin olan Çiğdem bir tesadüf sonucu tanışırlar. Bu tanışma zamanla aşka dönüşür. Artık her iki genç de birbirlerini sevmektedirler. Ancak, aşklarının geleceği belirsizdir, çünkü önlerinde büyük bir engel vardır. Bu engel, Fırat'ın yasa dışı dünyasıdır... - Film hakkında : Yılmaz Güney'in şiirsel ve olgun bir anlatım biçimi ortaya koyduğu "Umutsuzlar", ünlü bir kabadayı ile kolej öğrencisi dansçı bir kızın sonu gelmeyeceği belli olan aşk öyküsünü anlatır. Bir hayli inceltilmiş biçimiyle kadın/erkek ilişkisi, aşk, silah tutkusu gibi motiflerden oluşan film için Fransız tarzı bir yapım olduğu ve Fransız yönetmen Jean Pierre Melville’nin kara filmlerindeki kaybeden gangsterlerin İstanbul’daki bir versiyonu nitelemesi yapılmıştır. Filmi buralı kılan özellik ise Fırat'la Çiğdem arasında ki aşkın yol alış biçimidir, ki bu yol alış Yılmaz Güney'in duygusallığını ve iç yaşamını sergiler. Bu açıdan da film için anahtar bir yapıttır denilebilir. "Umutsuzlar" bir başka yönüyle ele alındığında, sinemamızda genellikle örnek alınan en önemli mafya filmi olduğu görülür. Burada henüz 'mafya' kavramı pek yerleşmemiştir, 'kabadayı' vardır. Kabadayı(baba) ve ortakları birazda dert dinleyen bir 'makam'dır. Ezik ve yoksul insanlara adalet de dağıtan Fırat’ın, kendisinden yardım isteyen bir kadın, "Kızım bu gidişle oro.spu olacak" dediğinde adamlarına verdiği talimat, filmin unutulmaz sahneleri arasındadır: "Kızı evden alıp yatılı okula verin, oro.spu olacaksa okumuş oro.spu olsun..." Yılmaz Güney, "Umutsuzlar" filminde kabadayı Fırat’ı en yakınlarındaki adamların da saflarına geçtiği hainler ordusunun kurşunlarına isteyerek teslim ederken hem beyaz perdede ki 'çirkin Gangster'e ağıt yakmakta hem de kendi kariyerinde bir devrin kapanacağını işaret etmektedir. Filmde diyalogdan çok “bakış”lara yer verilse de, filmin etkileyiciliğinden zerre kadar götürmüyor. Tam tersine, yerinde kullanıldığında, sessizlik insanın beynine şimşek gibi çakıveriyor ve insanı altüst ediyor. Yılmaz Güney ve Filiz Akın’ın performansı dört dörtlük. "Umutsuzlar", Filiz Akın’ın salon filmlerinin tatlı kızı imajını terk edip bir dram oyuncusu olarak kendini bulduğu filmdir aynı zamanda. Filmin müziği ise her bakımdan mükemmel. Bestesi Yalçın Tura’ya ait bu baştan sona hüzün dolu esere dünyaca ünlü keman sanatçısı Cihat Aşkın, oda orkestrasıyla yeni bir eda katmış. Gerçekten soluk kesen ve insanı bir yerlere alıp götüren bir havası var. 'Bir Yudum İnsan'da anlattığına göre Filiz Akın, film çekilmeye başlamadan önce, Yılmaz Güney'in daveti üzerine onunla görüşmeye gider. Akın, Güney'le oynama olasılığı nedeniyle oldukça heyecanlıdır. Ancak ilk gün Güney'le görüşemez, "Ylmaz a'bi biraz meşgul" gibisinden bir şeyler söylenir kendisine...Tam üç gün boyunca, aynen bu şekilde, Güney'le görüşemez, buluşma sürekli ertelenir. Akın, dördüncü gün yine uzunca bir beklemeden sonra büyük bir kızgınlık ve yorgunlukla, "Ben gidiyorum artık" derken, Yılmaz Güney gelir ve görüşme nihayet gerçekleşir. Güney, Akın'a "Aşağı yukarı dört gün beklettik ama istediğimiz yorgun ve umutsuz ifadeyi gördük...Flimde işte bu ifadeyi istiyoruz" der. Filiz Akın'ın olayı renklendirip renklendirmediği bilinmez ama filmde, gözlerinden yorgunluk ve umutsuzluk akması gereken Çiğdem'i oldukça iyi oynar. - Filmin Ödüllerinden : 1971 Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Yönetmen Ödülü 1971 Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Senaryo Ödülü 1971 Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü 1971 Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi üçüncü Film Ödülü Not: Filmin yönetmeni Yılmaz Güney hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. ********** Filiz AKIN hakkında: 1943 yılında Ankara'da doğdu. TED Ankara Koleji'ini bitirdi. Ardından Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü'ne kaydoldu. İyi derecede Fransızca ve İngilizce bilen Akın, 1962'de Artist dergisinin düzenlediği yarışmaya katıldı ve kazandı. Aynı yıl Memduh Ün'ün yönetmenliğini yaptığı "Akasyalar Açarken" filmiyle sinema kariyeri başladı. Akın 1971 yılında, "Ankara Ekspresi" filmindeki oyunuyla Antalya Film Festivali'nde 'En başarılı kadın oyuncu' ödülünün sahibi oldu. 1980'lerin başında sinemaya veda eden oyuncu, yıllar sonra 1989'da yeniden izleyiciyle buluştu. TRT için çekilen "Geçmiş Bahar Mimozaları"nda Rutkay Aziz'le başrolleri paylaştı. "Ankara Ekspresi" filminde Dramadan komediye birçok farklı türde Türk Sineması'nın en başarılı kadın oyuncularından biri olan Akın, 1960'lı yıllardan günümüze rol aldığı sayısız filmde bir çok farklı karakteri canlandırdı, zerafet ikonu oldu. Güzelliği ve inceliğiyle romantik temalı Türk filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Akın'ın kariyerindeki en önemli filmler kendi anlatımıyla "Umutsuzlar" ile "Ankara Ekspresi"dir. Yönetmen/yapımcı Türker İnanoğlu, Bubi Rubinstein ve MİT müsteşarı Sönmez Köksal ile evlilikler yaptı. Bir dönem Türkiye'nin Paris sefiresi oldu. İnanoğlu ile evliliğinden, daha sonra sinemaseverlerin tanıyacağı, "Yumurcak" adlı seri filmlerinin başrol çocuk oyuncusu İlker İnanoğlu dünyaya geldi. Köşe yazarlığı da yapan Akın, 2002'de yakalandığı çene kanserini yendi. Kansere karşı destek amaçlı başlattığı 'Sarı bilezik' ve 'Mavi bilezik' gibi kampanyalar oldukça başarılı oldu. Aktris, 2005'te hastalık sonrası deneyimlerini kaleme aldığı "Güzelliklere Merhaba" ve "Hayata Merhaba" adlı kitaplarını yayımladı. - Filmografisinden : Le Ricain (1977) Tatlı Cadının Maceraları (1975) Yumurcak Belalı Tatil (1975) Almanyalı Yarim (1974) Memleketim (1974) Acı Hayat (1973) Soyguncular (1973) Utanç (1972) Ayrılık (1972) Umutsuzlar (1971) Oyun Bitti (1971) Ankara Ekspresi(1970) Beyaz Güller (1970) Yaralı Kalp (1969) Son Mektup (1969) Ömrümün Tek Gecesi (1968) Sabah Yıldızı (1968) Sefiller (1967) Cici Gelin (1967) Çıtkırıldım (1966) Günahkar Kadın (1966) Ölüme Kadar (1965) Sevinç Gözyaşları (1965) Gurbet Kuşları (1964) Prangasız Mahkumlar (1964) Beyaz Güvercin (1963) Ölüme Çeyrek Var (1963) Aşk Merdiveni (1962) Akasyalar Açarken (1962) (güven ankara tarafından Gökay GELGEÇ/sinematik.blogspot.com, xvidmania.com, yesilcam.gen.tr, olhayat.com, habercumhuriyeti.com kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti |
05.03.2011, 06:44 | #10 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Benim Klasiklerim
Anna Karenina Yönetmen: Bernard Rose Senaryo: Bernard Rose Eser: Leo Tolstoy Görüntü Yönetmeni: Daryn Okada Müzik: Dean Beville (Sergei Prokofiev, Sergei Rachmaninov, Pyotr Ilyich Tchaikovsky'den) Yapımcı: Warner Bros, Icon Entertainment International Tür: Dram, Duygusal Yapım Yılı, Ülkesi: 1997, ABD Süre: 105 dk Oyuncular: Sophie Marceau Sean Bean Alfred Molina Mia Kirshner James Fox - Konu: Sevgisiz evliliğinin içinde tutsak olmuş güzel ve evli Anna Karenina, akıl almazı yapar ve Kont Vronsky uğruna oğlu da dahil sahip olduğu her şeyden vazgeçer. Ancak, ondokuzuncu yüzyıl Rusya'sında böyle bir kadın davranışı asla hoş karşılanmayacak ve duygusal ve asi Anna ile Vronsky hızla trajik bir sona doğru ilerleyeceklerdir... - Film hakkında: 1828-1910 yılları arasında yaşamış olan büyük Rus yazar Leo Tolstoy'un ölümsüz eseri Anna Karenina, dünya klasikleri arasındaki sarsılmaz yerini korur her zaman. Romanın kahramanı Anna Karenina, yaptığı zoraki evlilik, aşkı, çocuğu ve yaşadığı dönemin insanı boğan tabuları arasında bocalayan bir karakterdir. Çarlık Rusya'sında geçen ve ölümsüz bir aşkı anlatan bu klasik romanın içinde kendine yer bulan sayısız tipleme insanın kafasını karıştırsa da, Tolstoy bu yolla insan ilişkileri ve ruh halleri üzerine kesin saptamalarda bulunmuş, romanın öyküsünü bu şekilde işlemiştir. Sinema tarihi boyunca 1914'ten bu yana 8 kez perdeye taşınan Anna Karenina'nın özellikle üç versiyonu öne çıkar...Greta Garbo'nun başrolde olduğu 1935 versiyonu, Vivien Leigh'in Anna'yı canlandırdığı 1948 versiyonu ve Fransız sinemasının güzel ve yetenekli oyuncusu Sophie Marceau ile can bulan 1997 yapımı Anna Karenina... Anna Karenina uyarlamalarındaki en büyük güçlük, karakterin tüm yanlış davranışlarına rağmen sempatik gösterilebilmesinde yatar. Gücün ve toplum kurallarının hüküm sürdüğü bir dönemde kalbinin sesini dinlemeye cesaret eden bir kadının dokunaklı ve bir o kadar da etkileyici öyküsünü anlatan Tolstoy'un okuyucusuna yapabildiği gibi, yönetmen Bernard Rose da izleyiciye Anna'yı sevdirebilmiştir. Rose, gizli/yasak aşkları nedeniyle hızla yıkıma doğru sürüklenen Anna ile Vronski'yi anlatırken, izleyiciye "Toplum özgürlüğe, özellikle de kadınların özgürlüğüne hiçbir zaman hazır olmayacak mı? " sorusunu da sorduruyor. Rusya'da çekilen ve müzikleri tek kelimeyle mükemmel, dekorlarıysa görkemli olan film, ödül almamasına karşın sinema eleştirmenlerinin övgü yağmuruna tutulmuştu. NOT (1): Filmin yönetmeni Bernard Rose hakkında 'Benim Ustalarım' başlığından bilgi edinebilirsiniz. NOT (2): "Anna Karenina" romanını 'Kitaplığımdan...(Dünya Edebiyatı)" başlığında bulabilirsiniz ********** Sophie MARCEAU hakkında: 1966 yılında Paris'te doğdu. Gerçek soyadı Maupu idi. Henüz 14 yaşındayken Fransız yönetmen Claude Pinoteau'nun çektiği "La Boum"da rol aldı. Film çok büyük iş yaparken bu gencecik başrol oyuncusu da bir anda Fransa'nın diline düşüverdi. Ertesi yıl filmin hemen ikincisi çekildi ve tabii ki Sophie yine başroldeydi. Henüz 17 yaşındaydı ve olay yaratmıştı. Masumiyetle fettanlığı birleştiren, baştan çıkarıcı güzelliğiyle dikkat çeken, özgürlüğüne ve bağımsızlığına düşkün Marceau, Fransa'nın en önemli yapım şirketlerinden Gaumont'la yaptığı sözleşmeyi bozmak için 1 milyon frank ödedi. Haklarını Gaumont'tan almasında, "La Boum 2"deki performansıyla 'Umut Vaat Eden Kadın Oyuncu' dalında Cesar Ödülü'nü kazanmasının da büyük etkisi olmuştu. Bu arada Polonyalı ünlü yönetmen Andrzej Zulawski'yle tanışan Marceau, onun filmi "Lamour Braque"da oynadı. Film onun dünya çapında tanınmasını sağladı. Bu arada özel hayatını da Zulawski ile paylaşmaya başlamıştı. "L'étudiante" (Öğrenci) filminde Artık Fransız filmlerinin değişmez oyuncusuydu. Güzelliği ve yeteneği ile herkesi büyülüyordu. Daha üçüncü filminde, Alain Corneau'nun "Fort Saganne"ınında Catherine Deneuve, Gerard Depardieu, Phillippe Noiret gibi yıldızlarla oynuyordu. Erken yaşta başladığı kariyerinde hızla arzu nesnesi oldu. Ancak "Braveheart" filminde kazandığı ünden sonra bile bu durumu istismar etmedi. Çoğu rolü güzelliği üzerine kurulu olsa da, o her zaman yaptığı işe zekâsını ve kişiliğini eklemesini bildi. Bugün Marceau'nun adı Avrupa ve Asya'nın sınırlarını aşıp, Kuzey Amerika'ya kadar gür bir şekilde ulaşabiliyorsa, bu daha çok, Oscar'lı "Braveheart" filminde Prenses Isabelle'i canlandırmasından geliyordu. Soylu güzelliğiyle bu rol için biçilmiş kaptan olan Marceau'nun yüzü bu film sayesinde Gibson'inki gibi efsaneleşiyordu. O ise, bu yeni şöhretinin büyüsüne kapılıp 90'lı yıllarda açıldığı Hollywood'un yapımcılarının kucağına asla oturmadı. 1999'da Bond kızı da oldu ve ondokuzuncu Bond filmi "The World Is Not Enough"ta, canlandırdığı Elektra King karakteriyle Pierce Brosnan'a eşlik etti. "The World Is Not Enough"( Dünya Yetmez) filminde 1990'ların başında, "Eurydice"teki rolüyle tiyatro sahnesine de adım attı. Tiyatroya adım atışı da, sinemada olduğu gibi bir 'en iyi ilk' ödülüyle süslendi ve 'Moliere En İyi Çıkış Yapan Oyuncu Ödülü'nün sahibi oldu. Antonioni gibi ustalarla çalışan Sophie Marceau, "Braveheart"tan sonra kamera arkasına da geçti ve Cannes Film Festivali'nde gösterilen "L'Aube a L'envers" adlı kısa bir filme imza attı. Yönetmenliğini yaptığı "Parlez-moi D'amour" (Bana Aşkı Anlat) adlı filmiyle 2002 Montréal World Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandı. "Oyunculuk, insanlar için harika bir terapi yöntemi. Sizin yerinize bir başkası acı çekiyor" diyen oyuncu, hata yapmaktan korkmadığını söylüyor: "Cahil bir tarafım var. Eğitim almadım. Ama bu yüzden her şeye kolayca cesaret edebiliyorum. Yapabildiğim kadar..." Sinema yaşamı boyunca 7 Ödül alan Marceau, sinema dışında edebiyat ve resimden oldukça etkilendiğini belirtirken aynı zamanda bir doğa koruyucusu ve büyük bir hayvansever olduğunu da vurguluyor. - Oyuncu filmografisinden: Les Femmes de L'ombre (Tehlikeli Kadınlar) 2008 Trivial 2007 Anthony Zimmer 2005 Alex & Emma 2003 Le Fantôme Du Louvre (Müzedeki Hayalet) 2001 La Fidelite ( Özgür Duygular) 2000 The World Is Not Enough ( Dünya Yetmez) 1999 Anna Karenina 1997 Marquise (Markiz) 1996 Braveheart ( Cesur Yürek) 1995 La Fille de D'artagnan ( D'artanyan'ın Kızı) 1994 Fanfan & Alexandre 1993 Pour Sacha 1991 Pacific Palisades 1990 L'étudiante ( Öğrenci) 1988 Descente aux Enfers 1986 Police (Polis) 1985 Joyeuses Pâques (Maceralı Tatil) 1984 La Boum 2 ( Patlarsam Yanarsın 2) 1982 La Boum ( Patlarsam Yanarsın) 1980 - Senarist ve yönetmen filmografisinden: Trivial 2007 Parlez-moi D'amour (Bana Aşkı Anlat) 2002 L'Aube à L'envers 1995 (güven ankara tarafından imdb.com, sinemalar.com, en.wikipedia.org kaynakları kullanılarak hazırlanmıştır.)
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar... |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
benim, klasiklerim |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |