Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Bir Yudum İnsan > Sosyal Bilimler

Sosyal Bilimler Sosyoloji, felsefe, hukuk


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 15.12.2014, 17:12   #1
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşyalar

Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşyalar




EL YIKAMA SAHNESİ (TOMBAK LEĞEN İBRİK )

Leğen - İbrik takımı, eski İstanbul evinin en önemli eşyaları arasında yer alırdı. Konaklarda, evin beyinin, hanımının ya da misafirlerin ellerini yıkamaları, abdest almaları için iki kişi görevlendirilir, bunlar itina ile hizmet ederlerdi.

Adell Armatür Koleksiyonu



TOMBAK LEĞEN İBRİK

Tombaklama tekniğinin şaheserlerinden, tombak leğen-ibrik

Türk ve İslam Eserleri Müzesi Envanter No:211


Osmanlı İstanbul’unda yaşam ve sanat her zaman iç içe olmuştur. Başka bir şekilde ifade edersek; Osmanlı İstanbulu’nda yaşam, her zaman incelikli bir görünüm içinde karşımıza çıkar. Saray ve konaklarda kullanılan eşyalar bir yana, sıradan halkın günlük yaşamını yansıtan, ancak o dönemin çok da seçkin olmayan nesnelerinin bile, bizlere birer sanat eseri gibi görünmelerinin nedeni budur.

Osmanlı İstanbul’unda günlük yaşam, diğer bir makalede işlendiği gibi (Ayrıca bkz. Suyun Binbir İmgesi: Eski İstanbul Yaşantısında Su adlı makale); 19. yüzyıla kadar çok fazla değişmemiştir. Kullanılan eşyalar bile, döneminin üslûbu dışında hemen hemen aynıdır. Bunu konumuz olan su kültürü açısından sınırlandıracak olursak, kabaca şöyle bir liste yapabilmemiz mümkündür: Ev yaşamında kullanılan maden ya da pişmiş toprak kaplar (Küpler,testiler, ibrikler, leğenler, maşrapalar, bardaklar, mataralar, hamam tasları vs.), ahşap eşyalar (nalınlar vs.) ya da farklı amaçlar için ve genelde basit tezgâhlarda dokunmuş tekstil ürünleri (havlu, peştemal vs)

Su saklama ve kullanma söz konusu olunca, elbetteki en önemli sorun, kullanılan malzeme olmaktadır. Binlerce yıldır olduğu gibi, Osmanlılar da, hem pişmiş toprak, hem de maden kapları kullanmışlar, ihtiyaca ve işleve bağlı olarak seçim yapmışlardır. Örneğin, su küpleri gibi büyük depolama kapları, her zaman pişmiş topraktan, sırsız, bezemesiz olarak imal edilmiştir. İstanbul’da, Eyüp ve Göksu’da pişmiş topraktan kapların üretimi yapılıyor olmasına rağmen, İstanbul’a günlük yaşamda kullanılmak üzere dışarıdan, her dönemde büyük miktarda sırlı, bezemeli ve dönemin üslûbuna uygun kapların getirilmiş olduğu bilinmektedir.



SU KÜPLERİ

İstanbul evlerinde, genellikle toprak su küpleride kullanılmaktaydı.

Adell Armatür Koleksiyonu

Gündelik yaşama yönelik kapların üretimi ve İstanbul’a getirilmesi yeni üslupların gelişimini işaretlemekteydi. İznik çinilerinde olmayan, gündelik yaşama ait çeşitli kaplar arasında, Kütahya’dan getirilen “Kütahya İşi” ya da Çanakkale’den getirilen “Çanakkale İşi”, sırlı ve bezemeli seramik kaplar bunların en bilinenleridir.

Osmanlılar, ibrik, sürahi gibi sürekli kullanım kaplarının maden olanlarını, her zaman tercih etmişlerdir. Elbette ki bunlar da, sıradan halkın günlük yaşamında ayrı, saray ve konaklarda ayrı olurdu. Sıradan halk, ancak ucuz olan bakır, bronz ya da pirinç kapları satın alabilmekteydi. Buna karşın saraylarda ve konaklarda, özellikle testi/desti, ibrik, bardak gibi kapların gösterişli olmasına özellikle önem verilirdi. Saraylarda altın kapların dahî kullanılmış olduğu bilinmektedir. 19.yüzyılda, konaklarda, saf gümüşten kullanım kaplarının olduğu yolunda bilgiler vardır. Gümüş ve özellikle altın gibi soy metallerin pahalılanması sonucunda, benzer bir görüntüyü sunmak amacıyla “tombak” adı verilen, altın kaplama kaplar yaygın olarak kullanılmıştır.

Evinde suyu olmayan Osmanlı insanı, suyu biriktirmek için ya küçük sarnıçlar olarak tanımlanabilecek su hazneleri ya da büyük su küpleri kullanırdı. Bu durum hemen hemen hiç değişmeden Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir. Depolama için kullanılmış olan su küpleri, hem formunun yaygınlığı hem de devamlılığı anlamında, çağlar boyunca en bilindik örneklerden biridir. En eski arkeolojik yerleşmelerden, yakın dönem Anadolu yaşamına kadar her yerde görülürler.

İstanbul’a daha çok Enez’den geldiği için halkın “İnoz (Enez) küpü” olarak adlandırdığı su küplerinin hepsi pişmiş topraktan yapılmış olup, kaba, bezemesiz ve hattâ çoğu sırsızdır. Su küpleri, evlerin bahçesinde toprağa gömülü olarak dururlar ve kirlenmesinin önüne geçmek için, genellikle ağızları tahta bir kapakla kapatılırdı. Küplerden su almak için büyük maşrapalar kullanılırdı. Su alındığında kirlenmemesi için de genellikle bakırdan yapılmış ve yalnızca bu iş için kullanılan büyük maşrapalar vardı.

__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.12.2014, 17:17   #2
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşy




KART ve BAKIR GÜĞÜM

Eski İstanbul yaşamı, Batılılar'ın ilgisini çekmekteydi. Bu ilgi çikolata kartlarına bile girmiştir. Elinde güğüm taşıyan bir hanımı gösteren çizim.

Bakır Güğüm Kastamonu işi, Osmanlı 19. yüzyıl


Sürekli kullanım kaplarında, ilk bakışta büyük bir çeşitlilik olduğu düşünülürse de, aslında kökenleri çok eski dönemlere kadar inen belirli formların, döneme uygun çeşitlemeleri oldukları kabul edilebilir. Su taşıma veya dökme amacıyla kullanılmaya uygundurlar. Genel olarak; hacmi arttırmak için şişkin karınlı, taşımayı ve dökmeyi kolaylaştırmak için kulplu ve akıtacaklı, devrilmeden durması için de düz diplidirler. Bardak gibi daha küçük bir kaba su doldurmak amacıyla kullanılanlar, genellikle daha kısa boyunlu ve ağızda basit akıtacaklıdır. Güğüm, sürahi ya da testilerin büyük çoğunluğu bu kapsama girerler. Özellikle testilerin, her yerde olduğu gibi İstanbul’da da büyük bir kullanım çeşitliliği vardı. Çeşmeden su taşımak için kullanılan, kaba, sırsız ve nispeten daha büyük örneklerinin yanında, evde değişik amaçlar için kullanılan Çanakkale işi yeşil sırlı, küçük örnekleri de vardı. Örneğin, “Başucu ibriği/testisi” denilenler, gece yatağın başucunda durduğundan bu adı almıştı. Çanakkale seramiklerinin en yoğun kap üretimi, testi, sürahi gibi formlardır.

Eski İstanbul’da, kullanımı en yaygın ve en özel kaplardan biri de ibrikti. İbrikler, uzun, ince boyunları ve genellikle “S” biçimli olan uzun, çok ince akıtacakları ile kolayca ayırtedilirler. Formları, yavaşça su dökülen, el, yüz, ayak yıkama ya da özel olarak, abdest almak gibi işlerde kullanılmış olduklarının ipuçlarını verir. Zarif formları nedeniyle madenden üretilmeye daha uygun olsalar da, seramik örnekleri de vardır.

İbrikler, zamanla leğenlerle birlikte üretilip, kullanılmaya başlanmışlardır. Söz konusu leğenler, diğer leğenler gibi derin ve dışa çekik, geniş kenarlıdırlar. Yalnız içlerinde “sabunluk” adı verilen ve süzgeç görevi gören delikli bir parça vardır. Sabunluklu özel leğenlerin olmadığı durumlarda, doğal olarak, bilinen basit leğenler kullanılıyordu.

Batılı bir seyyah, 17. yüzyılın ortalarında, Müslüman bir Osmanlı evinde, yemekten sonra: “Elhamdülillah” dendiğini ve kalkıp ellerin yıkandığını kayda geçirecek kadar önemli bulmuştu ve ibrikler kullanılıyordu. Konaklarda, normal zamanlarda evin beyine ya da hanımına, misafir olduğu zaman misafirlere su dökmek için genellikle iki kişi görevlendirilirdi. Hizmet edenlerden biri ibrikle su döker, diğeri havluyu tutardı. Sıradan bir İstanbul evinde bu işleri, ibadetin ya da geleneklerin bir parçası gibi düşünüldüğü için, genellikle aileleri tarafından usulünce öğretilmiş olan evin küçük çocukları yapar, karşılığında büyüklerin hayır dualarını alırlardı.

Umur-ı Mülkiye Nâzırı Pertev Paşa’nın torunu olup, 19. yüzyılın kibar konaklarındaki yaşayışı çok iyi bilen Abdülaziz Bey, bir İstanbul konağında ellerin yıkanması gibi basit bir şeyin bile, nasıl incelikli bir şekilde ve ayrıntılarına dikkat edilerek uygulandığını anlatmaktadır: “Ekserî hanelerde yemekten sonra ellerin abdesthanelerdeki musluklarda yıkanma usulü yaygın ise de leğenlerde el yıkama alışkanlığı olan kübera ve tabiat sahibi kimseler için safi gümüşten yapılmış leğen ibrikler vardır. Bunların bakır üzerine âdeta kaplama tarzında kalın altın yaldızla yaldızlanmış tombak denen cinsleriyle, sarı pirinçten ya da bakırdan yapılmış olanları en çok kullanılanlardır.

Kibar çevrelerde leğenlerin altına kırmızı çukadan kenarları zihli yaygı serilmesi âdettendir.El yıkanırken elinden sabunu kaçırmak, kırmızı yaygı üzerine ellerinden su akıtmak, leğene tükürmek ekâbir arasında çok ayıp sayılırdı. Teşrin-i sâni’den sonra ibriklere mutlaka ılık su konurdu. Kullanılan sabunlar da yerli Misk, Girit, Edirne Saray ve Arap sabunları idi.”

İbrikler aynı zamanda İstanbul konukseverliğinin gösterilmesi için de önemliydi. İstanbul konaklarında, hane halkının girip kullanmadığı, yalnızca misafirlere mahsus odalar bulunurdu. Bu odalarda, misafirin ihtiyaç duyabileceği her şey düşünülüp, önceden yerleştirilirdi. Bildiğimiz kadarıyla, ibrikler, böyle misafir odalarının en önemli eşyalarından birisiydi ve mümkün olduğu kadar yeni ve gösterişli olmasına dikkat edilirdi. Hatta eski Türk evlerinde misafire hitaben şöyle bir beyit dahi bulunmaktaydı: “Ey, misafir kıl namazın kıble bu caniptedir, İşte leğen, işte ibrik işte peşkir iptedir.”

Zarif görünüşleriyle dikati çeken ibriklerin, hat ya da divân edebiyatı gibi diğer sanatlara da ilham kaynağı olduğu görülmektedir. Örneğin, divân edebiyatının ünlü şairi Nâbi, ibrik-leğen birlikteliğinden (ve ayrılığından) esinlenerek bir dörtlük kaleme almıştır: “Nâbi edemez kısmet-i Hakkı idrak Çalak ise ne denlü akl-ı derrak İbrük-ü leğen maden-i vahidden iken Birinde su pâk birinde nâ pâk” (Nâbi)
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.12.2014, 17:24   #3
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşy




BARDAK GRUBU

Çeşitli form, biçim ve materyallerden yapılan bardaklar

Adell Armatür Koleksiyonu


Osmanlı döneminde günlük kullanım kapları içinde en büyük grubu, şüphesiz bardaklar oluşturmaktadır. Bilinen en temel ve en basit kap formları arasında yer alan bu kapların da pişmiş toprak ya da maden örnekleri bulunmaktadır. Kulplu ya da kulpsuz, sırlı ya da sırsız, bezemeli ya da bezemesiz olabilen bardaklar, mutlaka düz diplidirler. Pişmiş toprak örneklerin içi çoğunlukla sırlı olup, içmeyi kolaylaştırmak için, hafif dışa çekik dudaklıdırlar. Maden örneklerde ise, yuvarlatılmış pervaz dudak uygulaması sıklıkla görülür.

Özellikle oksitlenmeyen, altın ve gümüş gibi metallerin tercih edilmiş olduğunu biliyoruz. Ayrıca, maden kaplar arasında malzemeden kaynaklanan özellikler nedeniyle değişik nitelikte ürünler ortaya konulmuştur. Açılıp kapanabilen seyahat bardakları bunların en önemli örnekleri arasındadır.

Yoğun kullanımını haklı çıkaracak şekilde Osmanlı döneminden günümüze, sayısız bardak ulaşmıştır. Kütahya işi bardaklar, bunlar arasında kolayca ayırt edilen önemli bir grubu oluşturur. Beyaz renkli, sırlı ve genelde çok renkli boya bezemeli olan bu bardaklar Osmanlı İstanbul’unda çok revaçtaydı. 19. yüzyıldan itibaren, özellikle Avrupa’dan ithal edilen bardaklar, İstanbul’un kibar konaklarında büyük rağbet görmüştü. Batılı sanat anlayışında imal edilmiş son derece süslü porselen bardaklar ve Osmanlılar’ın “billûr” dedikleri kristal bardaklar sevilerek kullanılmıştır.



ÇAMÇAK

Savatlı, gümüş, çamçak Osmanlı, 19.yüzyıl

Adell Armatür Koleksiyonu


Maşrapalar da bardaklar gibi temel formlardan birisidir ve çoğu zaman aralarındaki fark yalnızca boyutlarıyla ilişkilidir. Bardaklardan daha büyük olan maşrapalar, günümüzde bile benzer işlevlerle kullanılmaktadır.

Her yerde görülen belli başlı kaplardan ayrı olarak, eski İstanbul’da, ihtiyaca göre üretilmiş özel eşyalar da bulunmaktaydı. Örneğin, günlük kullanımlardan farklı, yalnızca çok büyük zevatın gelinlerinin çeyizleri için yapılmış leğenler ya da yalnız mutfaklarda kullanılmak üzere imal edilmiş, musluklu, bakır küpler, abdesthânelerde veya sofalarda duvara gömülü, musluklu, küçük küpler vardı.



__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 15.12.2014, 17:36   #4
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşy

TÜRK HAMAMI



London News gazetesinde 26 Temmuz 1862 tarihinde yer verilen bir ilüstrasyon


Adell Armatür Koleksiyonu


Osmanlı’da hamam, İstanbul yaşam kültürünün, kullanılan eşyalar da hamam kültürünün önemli bir parçası olarak görülürdü (Ayrıca bkz. Binbir İmgesi: Eski İstanbul Yaşantısında Su adlı makale). Havlu, peştemal, nalın, hamam tası, sabun kutuları gibi eşyalar bu eşyaların başlıcaları arasında yer alırdı. Elbette ki, yukarıda sayılan eşyaların da çok farklı türleri vardı. Üretildikleri malzeme, işçilik kalitesi bunların değerini belirlerdi. fiekilleri, süslemeleri belirli şeyleri anlatırdı.

HAMAM HAVLU TAKIMI


Bursa İşi, Osmanlı 19. yüzyıl sonu - 20.yüzyıl başı


Adell Armatür Koleksiyonu



Günümüzde olduğu gibi, geçmişte de hamam eşyaları arasında, en çok kullanılanları şüphesiz havlulardı. Evde, günlük kullanım için üretilenler olduğu gibi, yalnızca hamamda kullanılmak üzere üretilenleri de vardı. Osmanlı’da havluların birçok çeşidi olmakla birlikte, çoğunlukla beyaz, pamuklu olup, 19. yüzyıla kadar el tezgâhlarında dokunuyorlardı. Havlular, dokundukları yere göre ya da dokundukları malzemeye göre isim alır, değer bulurdu. Doğrudan İstanbul’da dokunanlar olduğu gibi, çok uzak yerlerden getirilenler dahi vardı. Abdülaziz Bey, eski İstanbul’da kullanılan havlular hakkında detaylı bilgiler vermektedir: “El silmek için kullanılan hvlular, Dersaadet’te ve evlerde dokunan yerli havlular, Bursa’da yapılan iki tarafı tüylü ve başları ipekli olanlar, Selanik’te yapılan “kırmızı minare” denilenler, Cebel Lübnan’da yapılan, ipekle ve sarı ketenle dokunmuş ve sırmalıları bulunan havlulardan ibarettir. Bunların bazılarının bir, bazılarının iki tarafı tüylü olur. Havluların başları sarı veya beyaz ipekle işlenmiş ya da düz yahut som halis sırma veya sim denen yaldızlı bakır telden yapılmış olanlarına cihaz havlusu denir.Hamam takımları da omuz, baş ve arka havlusuyla silinilen ve bele bağlanan peştamal ile değişmek için silecek peştamaldan ibarettir. Bir de adî cinsten ufak boy ayak havlusu vardır.”
Dikdörtgen biçimli olan havlulardaki işlemeler, her zaman kısa kenarları boyunca görülür. Büyük bir işleme çeşitliliği vardır. En yoğun kullanılanları ise büyük ve canlı renklerle işlenmiş bitkisel motişerdir. Motişer yaygın bir şekilde yerleştirildikleri gibi, büyük, kalın bir bant oluşturacak şekilde de işlenirlerdi.

NALIN




Sedef kakmalıi 19. yüzyıl

Adell Armatür Koleksiyonu

Osmanlı’da herkesin kullandığı nalınlar arasında, gusulhâne, abdesthâne ya da eskilerin matbah dediği mutfaklarda kullanılanları, günümüzde kullanılanlardan pek farklı değildi. Buna karşın, kullanılacak yere göre nalınlar son derece süslü ve pahalı olabilmekteydi. Son derece süslü olan, “Gelin Nalını” ya da “Arabkârî” adı verilen nalınlar kadınlar tarafından –en azından özel günlerde kullanılıyordu.

“Hamamlarda kullanılanlar evde giyilenlere benzerse de hamam sahibesinin, natır ve hademelerin nalınlarının ayakları yaklaşık iki karış yüksekliğindedir. Sim işlemeli tasması üzerinde kırmızı ufak püskülü bulunur. Bu nalınların cevizden yapılmış, üzerine ve ayaklarına gümüşten çiçekler mıhlanmış, tasması sırmayla işlenmiş ve püskül konmuş olanına gelin nalını denir ve yalnız gelinler tarafından kullanılır. Bunun bir de “arabkârî”si vardır. Ayakları epeyce yüksek, som sedef kakmalı, tasması kadife ve sırmalıdır. Ayrıca cevizden üzeri oyma çiçekli, tasması rugan denen parlak köseleden olanları da vardır.”
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 15.12.2014, 17:41   #5
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşy

GÜMÜŞ HAMAM TASI



Sultan II. Abdülhamid tuğralı Osmanlıca "Feridil 1315" yazılı

Adell Armatür Koleksiyonu



Binlerce yıldır yıkanma kültürünün bir parçası olan hamam tasları, Osmanlı hamamının da değişmez eşyalarından biridir. Hamam tasları, malzeme ve bezeme açısından her dönemde ve her kültürde kendine özgü özellikler gösterseler de, form olarak, ilk üretildikleri dönemden günümüze kadar hemem hemen hiç değişmemişlerdir. Söz konusu standart formu şu şekilde tanımlamak mümkündür: Küresel gövdeli, hafif dışa açılan pervaz dudaklı ve en önemlisi de hamam zeminine yapışmasını önlemek için, dip kısımlarının ortası göbekli (Yun. Omphalos).


GÜMÜŞ HAMAM TASI



Sultan II. Abdülhamid tuğralı

Adell Armatür Koleksiyonu


Hamam tasları, kalıplaşmış formlara sahip olsalar da, her dönemde farklı bezeme anlayışı ile karşımıza çıkarlar. Düz gövdeli olanların dışında, sarmal ya da dikey dilimli gövdeli hamam tasları en bilinen biçimlerdir. Bununla daha döküm aşamasında doğrudan kabın yüzeyinin hareketlendirilmesi ile, bezeme sorunu büyük ölçüde halledilmiş olmaktadır. Ayrıca, Osmanlı dönemi hamam taslarında, kazıma ya kabartma tekniği ile yapılan bezemeler de son derece yaygın ve çeşitlidir. Özellikle bitkisel motişerde büyük bir yaygınlık ve yetkinlik görülür. Kabın tüm gövdesini dolanan sarmaşık motişeri olduğu gibi, ayrı ayrı ya da bir kare biçiminde yüzey içine yerleştirilmiş olanları da vardır. Osmanlı’da hamam taslarının göbeğinin bezenmesi uygulaması da vardı. Burada, alanın uygunluğundan dolayı, merkezden çıkan, simetrik kompozisyonlar uygulanırdı. Osmanlı padişahlarının tuğrasını ya da sahibinin adını taşıyan hamam tasları, Osmanlı hamam kültürünün önemli örnekleri olarak koleksiyonlarda yer almaktadırlar.

Kaynak
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.12.2014, 00:41   #6
Çevrimdışı
Mihri Sultan
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yaşamın Aynası : Osmanlı İstanbul'unda Su İle İlgili Belli Başlı Eşy

Bu konuyu uzun uzun inceleyip her karesini değerlendireceğim..

Teşekkürler Mislina paylaşım için
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Mihri Sultan'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
aynası, başlı, belli, eşyalar, ilgili, istanbulunda, osmanlı, yaşamın, İlgili, İstanbulunda


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:02.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.