Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Bir Yudum İnsan > Sosyal Bilimler

Sosyal Bilimler Sosyoloji, felsefe, hukuk


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 06.04.2016, 14:39   #1
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Evren Canlı mıdır?

Evren Canlı mıdır?




Evren yalnız canlı değildir. Aynı zamanda akıllıdır da. Bu başlık altında evrenin neden akıllı bir canlı olduğu tartışılacaktır.

  • Canlı Nedir
Canlılık maddenin özgün davranış biçimlerinden birinin veya bazılarının ürünü olabilir mi?

Geçen yüzyılın başlarına kadar bilime canlılığın maddenin özel bir davranış biçimi olduğu anlayışı hakim olmuştur. Canlılığın maddenin davranışlarının son derece özel bir biçimi olduğu inancı o kadar yaygın ve derindir ki, ondan kurtulmak kolay olmamıştır. Günümüzde bile canlılığın evrende maddenin belki de yalnız dünyada mevcut bir dizi koşullardan yararlanarak ortaya çıkan bir davranış biçimi olduğuna inananlar vardır.

Bildiğimiz yaşam şekli ancak bazı spesifik doğal koşullar içinde gerçekleşebilir. Her ne kadar o koşullar sanıldığından çok daha geniş bir yelpaze oluştururlarsa da yaşam, yine de fizik ve termodinamik yasalarından yararlanarak ortaya çıkarken, madde özgün değilse bile ekstrem diyebileceğimiz davranış biçimlerini sergilediğinden, oldukça dar sınırlar içinde kalmak zorudadır. Canlı varlıklar, canlı kalarak, maddenin bütün davranış biçimlerini sergileyemezler. Örnegin canlılar, aşırı sıcak ve aşırı soğuk ortamlarda bildiğimiz anlamda canlı olarak varlıklarını sürdüremezler. Cansız maddeye dönüşürler ve o zaman maddenin diğer davranış biçimlerini sergilerler. Çoğu kere bu sırada canlılıklarını tekrar kazanamamak üzere yitirirler.

Canlı organizmalarda mevcut karmaşıklığa hükmeden düzen, özgün fizik yasalarına mı dayanır?

Maddenin çok zengin bir davranış repertuvarına sahip olduğunu biliyoruz. Nedenini de az çok tahmin edebiliyoruz. Madde son derece küçük atomlardan, onlar da çok daha küçük atomaltı parçacıklardan oluştuğu için, hepsinin çesitli kombinazonlarda bir araya gelmesi maddenin davranış biçimlerinin son derece zengin olmasından sorumludur. Canlılık o davranış biçimlerinden biridir.

Madem maddenin davranış biçimleri son derece zengin bir repertuvara sahiptir, o halde bazı davranış biçimlerinin diğerlerinden çok farklı ve özgün olması beklenmez mi? Canlılık onlardan biri olamaz mı?

Bazı hücreler ve dokular aşırı soğuk bir ortamda yıllarca canlılıklarını yitirmeden ve canlı olmanın hiç bir belirtisini göstermeden, saklanabilirler. Suspended animation denen bu durumda canlılık geçici olarak durdurulmuştur. Bu canlılar ileri bir tarihte uygun koşullarda ısıtılarak veya kurutularak saklanmışlarsa ıslatılarak, yeniden canlandırılabilirler. Bu ilginç durumu bazı böceklerde de gözlemleriz. Su ayısı olarak bilinen bir böcek (tardigrade) kurutulup cansız bir madde olarak yıllarca saklanabilir. Bu böcek kaybettiği suyu tekrar kazanır kazanmaz canlılığını da kazanmaktadır. Su aygırı küçük ama yine de, çok hücreli bir hayvan olduğundan, son derece karmaşık bir canlıdır.
Bu gözlemler açıkça canlıların cansız atom ve moleküllerden oluştuğunu ve onların kimyasal yapılarının bozulmadan korunduğu koşullarda, canlılığın da korunabileceğini bütün gerçekliği ile gözler önüne sermektedir.

  • Canlılar için özel biyolojik kanunlar var mdır?
Biyolojik yasalar birinci ve ikinci termodinamik yasalarının dışında yer alamazlar. Yani biyolojik sistemlerin kendi spesifik yasaları yoktur. Canlı varlıklarla termodinamik yasalar arasındaki ilişki, cansız varlıklarla termodinamik ilişkiler arasındaki ilişkilerden farklı değildr. Canlı olma durumunu termodinamik yasaları da dikkate alarak değerlendirmek zorunluğu vardır.

  • Cansız madde ile birlikte bütün fizik yasalarına harfiyen uyan canlı varlıkların kökeni cansız maddeler midir?
Başka ne olabilir? Canlılık, maddenin oldukça geniş bir yelpaze oluşturan davanış biçimleri repertuarında yer alan davranışlardan biridir. Doğa kendisi ile ilgili anıların çoğunu bilgi olarak kaydeden fiziksel bir yapıya sahiptir. Onları kaydedecek eli, kolu ve aklı yoktur belki ama, Big Bang’den beri geçerli, anılarını saklamada yararlandığı bazı kurallara ve onlara boyun eğen koşullara sahiptir. Onlara sadık kalarak, geride bıraktığı hemen her anını büyük bir özenle saklayarak, onları yakından incelemek isteyen akıllı yaratıklara bilgi şeklinde ifşa edebilmektedir. Evrenin biz insanlardan uymamızı istediği tek koşul, kendi tasarımladığı oyunu, onun kuralları çerçevesi dışına çıkmadan oynamamızdır. Buna biz bilimsellik diyoruz. Doğanın doğasını inceleyen insan aslında kendi doğasını ve geçmişini de incelemektedir. Doğa ile ilgili her şey aynı zamanda insanın kendisi ve geçmişi ile de yakından ilgilidir. İnsan yalnız akıllı bir yaratık değildir. Aynı zamanda doğanın bilincidir de. Evren, ortaya çıkışının 14’üncü milyar yılında insanı yaratarak, onda bilince kavuşmuştur. Yalnız kendisini farketmekle kalmamıştır, evren. Aynı zamanda kendisini yakından tanımaya ve büyük bir özenle biriktirip sakladığı anılarını yakından izleyerek, insanı yaratana kadar hakkında hiçbir şey bilmediği kendi geçmişini de, ögrenmeye başlamıştır.

Canlı varlıkları yakından incelediğimiz zaman onların en azından fiziksel yapılarının ve görünüşlerinin cansız varlıklardan farklı olduğunu gözlemliyoruz.Bu durumda canlı varlıklarla cansızlar arasında makro düzeyde bazı farkların olması gerekiyor. Canlılığı bu kritere dayanarak incelersek karşılaşacağımız tablo, canlılar arasındaki farkların, canlılarla cansızlar arasındaki farklardan daha fazla olduğu şeklinde olacaktır. Bu da bize açıkça canlı olma durumunda tablonun çok renkli olduğunu göstermektedir. Cansızlarda maddelerin bir araya gelmesinden oluşan tablo canlılardaki kadar renkli ve çesitli değildir. O kadar çok ve çesitli canlı türü vardır ki, aralarındaki ilişkileri bilmek, hatta tahmin etmek bile, mümkün olmayabilir. Canlı varlıklar hiç bir zaman tek başlarına varlıklarını sürdürmezler. Her seferinde birden fazla tür bir araya gelerek bir koloni oluşturur ve birlikte varlıklarını sürdürürler.Onların aralarındaki ilişki için biz simbiyoz diyoruz. Simbiyotik ilişkilerde türler karşılıklı olarak birbirlerinden yararlanırlar ve birbirlerine gereksinim gösterirler.Biri olmazsa, diğeri de olmaz. Biri ölürse, diğeri de ölür.

Canlılarla ilgili büyük manzara bize onların gerçek doğası hakkında hemen hiç bilgi vermez. Hatta bizi yanıltır.Canlılığın maddenin özgün ve spesifik davranış biçimlerinden birinin ürünü olmamasına rağmen, ortaya çıkan canlı varlıkların davranışının ve görünüşünün son derece zengin bir repertuvar oluşturması bize bir çelişki gibi gelmektedir. Maddenin uyduğu yasalara uymalarına rağmen, ortaya çıktıktan sonra canlı varlıklar, farklı davranış örnekleri sergilemektedirler.

  • Materyelist bakış açısından yaşamı nasıl tanımlayabiliriz?
Canlı varlıklar, sayısız atom ve moleküllerden oluşan ve cansız varlıklar gibi termodinamik yasalara harfiyen uyan bir yapıya sahiptirler. Bu yapı asla statik değildir. Canlılığın her anı sürekli bir devinim içindedir. Birleşerek bir insanı oluşturan sperm ve ovumun moleküler yapısı bile döllenmeden önce sürekli bir değişim içindedir. Canlı ölünceye kadar mevcut bütün atomlarını sürekli olarak yeniler. Bu metabolizma olarak bilinir. Vücut dışına atılan atomlar asla yok olmazlar. Çünkü proton çürümez. Bu durumda diyebiliriz ki canlıları oluşturan atomlar canlı ortaya çıkmadan önce de vardırlar. Atomlar canlının yaşamı süresince durmaksızın yenilendiklerinden dolayı, materyelizm açısından canlıları kesin ve değişmeyen fiziksel birimler olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü canlı birimlerin bir başlangıç ve sona sahip gibi görünmelerine rağmen, canlılığın bilinen bir başı ve sonu yoktur. Aynı atomlar milyarlarca yıldır, sürekli olarak, çeşitli canlıların yapısına katılmaktadırlar. Canlıları oluşturan atomlar yok olmazlar. Bir diğer canlıda devam ederler..

Yaşamı materyelist açıdan ele alınca, başı sonu olmayan sürekli bir süreç olduğu sonucuna varırız. Doğum ve ölüm biz insanların algıladığı, moleküler düzeyde doğada olmayan kavramlardır. Doğada doğum ve ölüm yerine sadece değişimler ve devinimler vardır. Madde enerjidir. Enerji yok olmaz. Sadece bir şekilden diğerine geçer.

  • Bu durumda materyelist felsefe bakış açısından canlıyı nasıl tanımlayabiliriz?
Canlı, kendisini oluşturan atomların sürekli bir devinim yaptığı karmaşık bir yapıya sahip, her türlü etkinliğin canlının bütünlüğünü korumak ve idame ettirmek amacına hizmet etmek üzere senkronize edildiği, fizik yasalarına harfiyen uyulan bir enerji değişimi olduğu, son derece kompleks ve sürekli süreçlerin aslında olağan fizik yasalarına uymak şeklinde tezahür ettiği, kendisinden önce gelenlerin devamı olduğu gibi, kendisinden sonra gelecek olanlarla da devam eden, bu arada atomlarının sürekli deviniminden dolayı, her anı farklı bir şekil alan, olağanüstü bir varlıktır.

Canlıları içinden çıktıkları cansız kaynaklardan soyutlayamayız. Canlılığın gerçek doğasını ögrenmek istiyorsak yalnız diğer canlı yaratıkların değil, cansız varlıkların da devamı olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Bu ilginç gerçeği kabul etmemek mümkün değildir. Çünkü bunları reddetiğimiz an, canlılarla ilgili gizeme çözüm getirecek yoldan sapmış oluyoruz.

Yaşamımızın başlangıcını Big Bang’de ve yıldızların merkezindeki fırınlarda aramak, onun tanrısal bir emirle başladığını iddia etmekten çok daha yararlıdır. Hatta diyebiliriz ki, bu yoldan en ufak bir şekilde sapmak, yalnız kendi geçmişimizi değil, bütün evrenin ortaya çıkış nedenlerini de yanlış yorumlamak demektir.
İnsan olarak, canlı olarak, cansız madde olarak birer yıldız tozu olduğumuzu unutmamalıyız.

Birçoğumuz için bu mütevazi başlangıç, gerçek bile olsa, kabul edilemeyecek kadar onur kırıcı bir durumdur. Onurumuzu hayvanlara ve cansız maddelere empoze edecek kadar kibirliyizdir. Onların devamı olduğumuz gerçeğini hasır altı etmek için katetmeyeceğimiz mesafe, uydurmayacağımız yalan yoktur. Gururumuzu cilaladığına inandığımız o yalanların bizleri bir düş alemine sürüklediğini ve oradan kurtulmanın ancak kendi sapkın kibirimizden kurtulmakla mümkün olabileceği gerçeğini ihmal etmemeliyiz. Doğa içindeki yerimizi doğru olarak değerlendirmek için buna mecburuz.

İnsan bir hayvan türüdür ve diğer hayvanların devamıdır. Hayvanlar diğer canlıların devamıdırlar. Onlar da cansız maddelerin devamıdır. Cansız maddeler ise diğer cansız maddelerin devamıdır. Onlar da enerjinin. Evrende herşey enerji dönüşümlerinin ürünüdür.

Öyle ise hiç çekinmeden iddia edebiliriz ki, canlı cansız hepimizin ortak bir başlangıcı vardır ve o başlangıç Big Bang’dir. Cansız maddelerin bir araya gelerek canlıları oluşturamayacağını iddia eden görüş, insan yaşamına bir anlam getirmede ve canlılığın gizemini çözmede yetersiz bir yaklaşımdır. Yalnız yetersiz değildir bu görüş. Aynı zamanda insan entellektüalitesine karşı kaba bir müdahaledir de.

Yalnız tek bir gerçek vardır ve ona ulaşacak yegane yol bilimselliktir. Nihai gerçek bu yoldan yapılacak en ufak sapmalara karşı son derece duyarlıdır. Arada bir yanlış bir patika izlenecek ve çıkmaz bir sokağa sapılacaktır. Oradan hemen uzaklaşarak, bizi peşine düştüğümüz nihai gerçeğe götürecek ana yola geri dönmemiz gerekmektedir. Bu süreç sırasında yolumuzu aydınlatacak ışık ilahi değildir. Somut ve katı bilimsel kurallardır.

Canlılarda vital force denen bir kuvvetin, bir tür ruhun olduğu 19’uncu yüzyıla kadar ulaşan ve orada kaybolan bir kavramdır. Hücrelerin çekirdekleri dışında sahip oldukları jelatinimsi madde için yakın zamanlara kadar protoplazma terimi kullanılırdı. Proto ilk ve öncü demektir. Plazma ise eski yunanca ortaya çıkan, şekli olan demektir. Protoplazma’nın yalnız canlılarda olan bir madde olduğuna inanılırdı. Şimdiye kadar yapılan bütün araştırmalar, protoplazma denen oluşumun yalnız cansız atom ve moleküllerden ibaret olduğunu göstermiş ve bu terim artık kullanılmaz olmuştur. Onun yerini alan yeni terim sitoplazma’dır. Hücre plazmasıdır, yani.

Canlıların yalnız cansız atom ve moleküllerden oluştuğu anlaşıldıktan sonra biyoloji bilimi dev adımlarla ilerlemiştir. Günümüzde tıp insanlığa her geçen gün biraz daha yararlı olmaktadır. İlahi bir gücün araştırılması zaman ve maddi kaynakların kaybına neden olacaktır. Hem zaten bu gücün araştırılacağı bir yöntem bilinmemektedir.
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 14:40   #2
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

EVREN CANLI MIDIR -1

Evren, Big Bang’de tohumu atılmış bir canlı yaratık gibi, embryonik dönemden geçerek doğmuş, gelişmiş, büyümekte olan bir varlıktır.

Evreni oluşturan elementlerin bazen birbirleri ile yer değiştirip, bazen birbirlerine dönüşmeleri sırasında ortaya çıkan enerji, canlıların metabolizması ile karşılaştırılabilir.

Canlılarda olduğu gibi evrende de bilgi birikimi ve dağılımı, o bilgileri kullanacak araçlar ve sistemler vardır.

Galaksinin her yöresi diğer yöreleri ile sürekli ilişkiler içindedir. Yöreler arasında sürekli olarak bilgi alış verişi yapılır. Bu bilgi alışverişi kütleçekim dalgaları ve belki de doğalarını henüz bilmediğimiz diğer kuvvetler ve uzayın gizemli dokusu tarafından başarılmaktadır. Bu kuvvetler ve uzayın dokusu bilgiyi, evrenin en kuytu yöreleri arasında bile sürekli olarak taşımakta ve bütün evrenin tek bir vücutmuş gibi davranmasını sağlamaktadırlar.

Bilgi ancak ışık hızında yayılabileceği için, yörelerin birbirlerine olan tepkileri, buna uygun olarak, milyarlarca yıl süren dalgalanmalar şeklinde gerçekleşmekte ve evren kabına sığmayan bir su gibi, kabarmakta ve genişlemektedir.

Bu büyük çapta bilgi alışverişinin yanı sıra, atomların içinde ve aralarında da ilginç bir haberleşme sistemi vardır. Protonlar birbirlerinin varlığından haberdardırlar. Bu haberleşme gluonlar aracılığı ile başarılmaktadır. Proton ve nötronları oluşturan quark’lar da birbirleri ile sürekli işbirliği yapmaktadırlar. Güçlü nükleer kuvveti simgeleyen gluonlar aracılığı ile, birbirlerini itmekle yükümlü olan protonların bu isteği önlenebilmektedir. Gluonlar ancak 100 civarında protonu bir arada tutabilecek bir kuvvete sahiptirler. Bu nedenden dolayı proton sayısı giderek artan elementler kararsızlaşırlar. Onlar için radyoaktif element deyimi kullanılır.

Protonlarla, onların zıttı bir yüke sahip olan elektronlar, birbirlerini çekerler. Ama nedense normal koşullarda bu ikisi bir araya gelip, yüksüz bir atomaltı parçacığa dönüşememektedirler. Çünkü bu süreç çok büyük basınçlara ve çekim kuvvetinden kaynak alan negatif enerjiye gereksinim göstermektedir.

Elektronların negatif yüke sahip olduğu bilgisi pozitif yüklü protonlara, onların etrafını bir bulut şeklinde kuşatan bazı özel fotonlar aracılığı ile iletilmektedir. Onlar da yine özel fotonlar aracılığı ile varlıklarını elektronlara belli etmektedirler. Bu bilgiyi kullanan elektron ve proton, birbirleri ile belli bir mesafeyi koruyarak birleşmeden bir arada varlıklarını sürdürmektedirler.

Atomun ortaya çıkma nedeni proton ve elektronların quantum nedenlerden dolayı birleşememeleridir. Elektronlar ayrıca etraflarında bir bulut oluşturan fotonlar aracılığı ile diğer elektronları tanımakta ve onları kendi varlıklarından haberdar etmektedirler. Foton bulutundan bir elektron ayrılmakta ve bu sırada elektronu bir yöne doğru itmektedir. Aynı foton diğer elektrondaki foton bulutuna çarparak onu da başka bir yöne doğru iterek uzaklaştırmaktadır. Elektronların birbirlerini itmelerindeki mekanizma budur.

Elektronlar atom çekirdeği etrafında dönerlerken, orbital denen yörüngeleri kullanmaktadırlar. Bu orbitallerde hareket halinde olan elektronlar parçacık şeklinde değil, dalga şeklinde bir davranış sergilemektedirler. Elektronlar bazı durumlarda dalga, diğer durumlarda ise parçacık şeklinde davranmaktadırlar. Hareket halinde iken dalgasal niteliklere bürünen elektronlar, hedeflerine parçacık şeklinde ulaşmaktadırlar. Elektronların ayrıca spin denen iç momentumları da vardır. Bu sayede etraflarında manyetik bir alan oluşturmaktadırlar. Bu alan da varlığını fotonlara borçludur.

Bütün bu nitelikleri ile evren, inanılmayacak kadar büyük, tek hücreden oluşmuş akıllı ve canlı bir varlık gibi davranmaktadır.

Evet, evren tek hücreli ama, son derece karmaşık ve görkemli, aynı zamanda akıllı olarak da nitelendirilebilecek bir canlı yaratığa benzemekte ve onun gibi davranmaktadır.


EVREN CANLI MIDIR -2


Evrende canlıların ortaya çıkmasının nedenlerinin başında evrenin canlıya benzer davranışlar sergilemesi vardır. Bu davranışlar, evrende en azından bir gezegende, maddenin davranışlarına yön vermiş ve canlıların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

  • Evrende maddenin hangi davranış özellikleri canlılıktan ve bilinçten sorumludur?
Bilinci canlılıktan soyutlayamayız. Canlının en önemli özelliği bir bilince sahip olmasıdır. En ilkel canlıda bile bilinç vardır. Bir tür bilinci olmayan canlı varlık varlığını sürdüremez. Bu bağlamda bilinçi canlıların içinde bulundukları ortamı tanımaları ve ona uyum yapmaları olarak tanımlayabiliriz.

  • Yalnız maddeden ibaret olan canlı yaratıkta bilinç nasıl ortaya çıkmıştır?
  • Bu bilinç cansız ve akılsız atom ve moleküllerdeki bilincin devamı olabilir mi?
  • Cansız ve akılsız atom ve moleküllerde de bilinç var mıdır?
  • İki molekülün birbirlerini tanımasını ve bir araya gelerek yeni bir molekül oluşturmasını nasıl açıklıyorsunuz?
  • Örneğin hidrojen ve oksijen birbirlerini tanımasalar ve bir araya gelmek zorunda olmasalardı, su ortaya çıkabilir miydi?

Hidrojen ve oksijen onları bir araya getiren bir kuvvete boyun eğmektedirler. Bu ilahi bir kuvvet değildir. Doğası çok iyi bilinen kimyasal bir kuvvettir. Çok da basit bir açıklaması vardır.

Aslında evren canlıdır-değildir gibi tartışmalı sansasyonal iddialarla ortalığı bulandırmaya gerek yok. Çünkü biliyoruz ki evrende canlılar var. O canlılardan biri de akıllı insan ve diğer hayvanlar.

Onlar evrenin yapıldığı aynı ham maddeden oluşan varlıklar. Bir araya gelmekten başka hiçbir özellikleri yok. Neyin tartışmasını yapıyoruz?

Evren açıkça canlı ve akıllı bir varlıkdır. Tamamı canlı gibi davranmaktadır. Bir köşesinde bir gezegende ise evren aynı zamanda akıllı bir canlı gibi davranmaktadır. O halde evren hem canlıdır hem de akıllıdır.

Son derece ilginç ve gizemli bir evrende yaşıyoruz. Onun görkeminin en büyük nedeni bir yaratıcı tarafından tasarımlanmadan, kendiliğinden ortaya çıkmasıdır. Bir yaratıcının varlığı evrenin bu muhteşem ve gizemli görkemine gölge düşürmektedir.

Evren canlı mıdır sorusunun çok basit bir cevabı vardır.

Evren elbette canlıdır. Başka ne olabilir? Ben bunları yazabiliyorsam, siz bunları okuyabiliyorsanız ve bizler evreni oluşturan elementlerin aynısından oluşmuş birer canlı isek, evren canlıdır. Canlı olmak zorundadır.

Evrenin cansız olduğunu düşünmek önyargidir. Evrenin canlı olduğu nosyonuna sıcak bakmayanlar canlı ve cansız varlıklar arasındaki farkları bilmeyenler ve büyük manzarayı göremeyenlerdir.

Ayrıca evrende bilinç olmasaydı, canlılarda ve insanlarda da bilinç olmayacaktı. İnsandaki ve bütün canlı varlıklardaki bilinç evrende mevcut materyel bilincin zamanla evrilmesinden kaynak almıştır.

Allah yoktur, çünkü Allah'a gereksinim yoktur.

Evren canlı olmasaydı, ya da canlıların ortaya çıkması için gerekli bütün öğelere sahip olmasaydı, canlı varlıklar ortaya çıkamazlardı.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 14:43   #3
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?


EVREN CANLI MIDIR -3


Dünyada yaşam bir tesadüf sonucu ortaya çıkmış olabilir. Ama bu evrende o kadar çok yıldız ve gezegen vardır ki, bazılarında yaşamın olmamasına imkan yoktur. Evrende diğer gezegenlerde de yaşamın olduğunun kanıtı, dünyada yaşamın olmasıdır. Diğer gezegenlerde yaşamın olmadığını iddia etmek mantıksızdır.

Dünyayı evrenin içinde kapalı bir kutu olarak düşünürsek, içinde bir canlı barındırdığı ifadesi anlam kazanır. Ama dünyayı evrenin diğer yerlerinden soyutlayarak değerlendiremeyiz. Dünya evrenin bir parçasıdır. Aynı maddeden oluşan devamıdır.

Canlıda ne varsa, evrende de o vardır. Evreni oluşturan ne varsa, canlıyı da o oluşturmaktadır. Bu durumda evrenin canlıyı barındıran bir mekan olduğu iddia edilemez. Çünkü evrenin canlıyı barındıran bir mekan olması demek, içinde canlıları ile dünyanın, bir yaratıcı tarafından tasarımlanmış olması demektir. Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Çünkü evreni oluşturan madde canlılarda devam etmektedir. Evren ve canlılar aynı maddeden yapılmışlardır. Canlılar evrende mevcut cansız maddelerin uyduğu kanunlara aynen uymaktadırlar. Bu gözlemler evrenin canlı olduğunun kanıtıdır. Evrenin canlı olduğu paradigmasından kurtulmamız mümkün değildir.

Canlılığı evrenden soyutlamamız mümkün olmadığı gibi, evreni de canlılıktan soyutlamamız mümkün değildir. Canlılık kendini sürekli bir değişim ve devinim olarak manifest etmektedir. Evren de aynı davranışı tekrarlamaktadır. Evrende madde ve enerjiden oluşan herşey sürekli bir değişim ve devinim içindedir. O halde evrenin tümü canlıdır. Bu mantıklı bir çıkarımdır. Canlılık kendini dünyada, evrenin diğer yerlerinden farklı bir şekilde manifest ediyor olabilir. Ama bütün evrenin bir canlı gibi davrandığı gerçeğinden uzaklaşmamız için yeterli bir neden değildir. Çünkü dünya evrenden kopuk bir mekan değildir. Onun devamıdır. Evrende ne varsa o evrilmiş ve canlı varlıklar ortaya çıkmıştır. Yani canlı olarak, akıllı yaratıklar olarak ne isek, onları evrendeki canlılık potansiyeline borçluyuz. Evrenin cansız denilen elementleri bir araya gelerek canlıları oluşturdu ise, canlılığı evrenden soyutlamak ne dereceye kadar mantıklıdır? Herşeyimizi evrende mevut enerji ve fizik yasalarına borçlu değil miyiz?

Bu durumda neden BİZLER EVRENİZ diyemeyelim?

Hatta ben daha da ileri gidebilirim..

Bizler birer yıldız tozuyuz.

Doğanın en değerli birikimi, milyarlarca yıllık çabası sonucu yaratılan ve bir araya getirilen atomlardan oluşan değerli ve görkemli bir varlığız.

Bizler yıldız topluluğuyuz...

Galaksileriz.

Bizler kayan, sönen yıldızlarız.

Bizler süpernovalarız.

Bizler bitkiyiz, hayvanız.. canlıyız..

Bizler insanız, EVRENİZ..

Bizler Tanrıyız...

Bu panteist bir çıkarım bile değil. Bizler Tanrıyız çünkü Tanrı'yı yaratan bizleriz.


EVREN CANLI MIDIR -4

Evrenin akıllı, bilinçli bir canlı olması, eğer evren bunları kendi kendine başardı ise, ilahi bir inanç olamaz. Bu bir gerçektir. Evrenin canlı olduğu iddiasının delilleri vardır. Evreni oluşturan madde ve enerji ve onların uyduğu yasalar, en ufak bir şekilde bile değişmeden, canlılarda devam etmektedirler.

O halde canlılık evrende, evrenin diğer bölümlerinden soyutlanabilen bir olgu değildir. Evrenin kendisi, tümü canlıdır. Çünkü canlılık çok özel, ilahi olan veya olmayan, özel bir dizi kanunlara tabi olarak ortaya çıkmamıştır. Evrende canlılık madde ve enerjinin kendi kendine organize olması ile ortaya çıkmıştır.

Evrende canlılığı, onda ortaya çıkan madde ve enerjinin özel bir davranışı olarak kabul edenler, ister ateist olsunlar, ister teist, aslında ilahi bir gücün varlığına inananlardır. Oysa evrende ilahi veya evrenden farklı ve onu manüple eden bir güç olmadığı halde canlılığın var olması, bütün evrenin canlı olması paradigması ile özdeştir.

Evren canlı olduğu için onu ve içinde yaşayan canlıları yaratan bir Tanrı yoktur. Çünkü evrende madde ve enerji, canlılarda olan madde ve enerjinin aynısıdır. Herşey madde ve enerjidir. Onlar aynı zamanda canlılarda görülen davranışlara sahiptirler.

Evrenin akıllı ve bilinçli bir canlı olduğundan kuşku duyanlar, kendi ateistiklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü onlar evreni oluşturan canlı ve cansız varlıklar arasındaki ilişkiyi yanlış yorumlayan, onların sürekliliğini anlamayan ve doğru değerlendiremeyen cahillerdir.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 14:44   #4
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

EVREN CANLI MIDIR -5


Evren - İnsan

Evrenin en ilginç özelliği aklı, bilinci ve canlılığı değildir. Eşi bulunmaz bir entelektüaliteye sahip olmasıdır. Evren bunu insanı yaratarak başarmıştır.

Bu başarıyı bir Tanrıya atfetmek, evrene yapılacak en büyük haksızlıktır.

Evren yalnız kendi kaynaklarından yararlanarak önce canlıları, ardından onların devamı olarak, üstün entelektüalitesi ile insanı yaratmıştır. İnsanın yaratılışına kadar evrenin bir amacı yoktur.

Başka bir deyişle insan bilinçli bir evren tarafından bir amaca hizmet etmek üzere yaratılmamıştır. Evren bir arayış içinde değildir. Sadece rasgele denemeler yapmaktadır. Bu denemeler sırasında bütün canlılar gibi insan da, tesadüfen yaratılmıştır. Bu amaçsız bir yaratılıştır. Ama insanın ortaya çıkması herşeyi tümden değiştirmiş ve evrene ilginç bir sorumluluk ve amaç yüklemiştir.

Bilinçli bir akla kavuşan evren artık yaratılış nedenini ve amacını araştırmaya başlamıştır. İnsanda bilince kavuşan evren onların olmayacağını kabul etmek istememektedir. Çünkü insan henüz evrensel bilinç ve entelektüaliteyi simgelediğinin ve kendisinin evren-insan olduğunun farkında değildir.

Başını kaldırıp gökyüzüne bakan ilk evren-insan, aslında kendisine baktığının bilincinde değildir. Gözlemlediği muhteşem manzaranın kendisi olduğunu henüz bilmemektedir. Evren-insanı yaratan evren, sonunda bir amaca sahip olmuştur. Bu amaç kendisini yakından tanımaktır. Bu sorumluluğu üstlenen evren-insan, bilimi oluşturarak kendini incelemeye ve bulduklarından yararlanarak, varlığına bir anlam kazandırmaya çalışmaktadır. Bu anlam evrenin canlı olmasından çok daha fazladır. Kendiliğinden ortaya çıkan bu muhteşem evren sonunda varlık nedenini açıklayacak bir entelektüaliteye sahip olmuştur.

Canlılık niteliği evren için yeterli değildir. Evren aynı zamanda akıllı, bilinçli ve entelektüel bir varlıktır.

  • Evrenin canlı olduğu görüşünü ciddiye almak neden önemlidir?
Canlılık evrenin içinde ortaya çıkmıştır. Canlılığın kökenini bu şekilde belirtmek aslında canlılık hakkında önemli bir beyanda bulunmaktır. Buna göre canlılığı evrenden soyutlamak mümkündür. Ancak bu ifade canlılıkla evren arasındaki ilişkilere atıfta bulunmamakata, öyle bir ilişkinin olabileceğine değinmemektedir.

Bu yaklaşimla ne evren hakkında doğru bir yorum yapmak, ne de canlılığın doğasını doğru olarak değerlendirmek mümkündür. Canlılık evrenin içinde ortaya çıkmıştır ama, evrenden soyutlanamaz. Çünkü canlılık yalnız evrende mevcut ve evren tarafından sürekli olarak sentez edilmekte olan elementlerden oluşmuştur ve onların uyduğu bütün fizik yasalarına harfiyen uymaktadır. Canlılıkla ilgili özel fizik yasaları yoktur.

Canlılığı evrenden soyutlayan her düşünce ve her açıklama ona bir tür ayrıcalık tanımaktadır. Bu ayrıcalık maddenin davranışları ile ilgilidir.
  • Maddenin canlı bir varlık olarak davranması, nasıl bir ayrıcalıktır?
Evrende mevcut fizik kanunlarının bazı elementlere olan etkisi diğerlerine olan etkilerinden daha mı farklıdır?

Şimdiye kadar öyle bir etki gösterilememiştir. O halde cansız maddenin bazı koşullarda canlı gibi davranması canlıların sahip olduğu bir ayrıcalık değildir. Evrenin içinde ortaya çıkan canlılık, evrenin canlılık kazanması ile özdeşdir. Evrenin canlılık kazanması ise onun canlı olması demektir. Bu canlılığın temeli Big Bang'de atılmıştır.


EVREN CANLI MIDIR -6


Bilim yaşamın evrenin yalnız bir köşesinde maddenin kendiliğinden örgütlenerek başladığını savunmaz. Her ne kadar yüzeyel olarak böyle bir başlangıç söz konusu ise de, bu yaklaşım evrenin diğer yerlerini dikkate almadığı için, yeterince bilimsel değildir ve bir inanç olmaktan öteye gidemez. Canlılık evrende madde ve enerjinin çesitli niteliklerinden ve davranış örneklerinden biridir. Muhtemelen evrende yalnız dünya ile sınırlı olmayıp, yaygın bir fenomendir. Evren madde ise ve canlılık yalnız maddeden ibaretse, aynı zamanda canlıdır da.

Ateizm de bu kavramı adapte etmek zorundadır.

Ateizm de canlılığın çok özel, farklı kanunlarla denetlenen ve ayrıcalıklı bir nitelik olduğunu savunmaz. Ateizme göre de canlılık evrende bir köşede kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Ateizme göre de evren, canlı, akıllı, bilinçli ve entelektüel bir varlıktır. Buna varlığının çesitli aşamalarında kavuşmuştur.

Bilindiği kadarıyla evren 13,4 milyar yıllık yaşamının en az son 4 milyar yılını canlı olarak deneyimlemektedir. Diğer gezegen sistemlerine bu süre daha fazla olabilir. Evrenin canlılığının tohumları Big Bang ile atılmıştır.

SORU: Çok ilginç bir yaklaşım. Fakat şunu da düşünelim: Milyarlarca sene sonra oluşan bilinçli ve akıllı insan evrenin hiç de umurunda değil gibi... Örneğin serseri bir asteroid dünyada insanın yaşamını ve canlıların çoğunu yok edebilir. Daha da ötesi bunu deli bir diktatör bile başarabilir. Evrenin bunu önlemeye ne niyeti var ne de yeteneği... Evren için canlıların hiç önemi yok gibi duruyor.

CEVAP: İnsan tarafından simgelenen bilinci, aklı ve entelektüalitesi olan evren, kendi varlığını tehdit eden doğal felaketlere karşı önlem almaya da çalışabilir.Yaşam dünyada yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıkmıştır. Bu yaşam güneşin varlığına ihtiyaç duymaktadır. Herhangi doğal bir süreç sonu güneş sönerse, dünyada da yaşamın sonu gelir.

Ama insanda bilince kavuşan evren bu şekilde bir sonu kabul etmeyecektir. Bilinçli ve akıllı insan, evrende yaşamaya devam edeceği bir gezegen aramaya ve gerektiğinde oraya taşınmaya çalışacaktır. Daha şimdiden ilerde yaşamak için uygun olacağı düşünülen gezegenler araştırılmaktadır. Bilince kavuşan evren artık kendi geleceğine de hükmetmeye başlamıştır. Canlı, bilinçli, hatta entelektüel evren, kendisini her türlü tehlikeden, doğal felaketlerden, bu bağlamda kendisinden bile, savunmaya ve korumaya çalışacak, fizik kanunlarından yararlanıp doğal olguları manüple ederek varlığını sürdürmeye devam edecektir.

Bu süreç başlamıştır.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 14:45   #5
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

EVREN CANLI MIDIR -7

Evrenin insanda bilince kavuşması insana diğer canlıları ilgilendirmeyen bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır. Her bireyin ve her insan toplumunun ortak sorumluluğudur.

Bu sorumluluk yalnız eylem ve davranış bazında değildir. Aynı zamanda düşünce bazındadır, inanç bazındadır, entelektüel bazdadır.

İslam'ın öngördügü gibi insan evrenin halifesi veya efendisi değildir. İnsan evrenin kendisidir.

Aslında bu ilginç gerçek insana evrenin sahibi olmaktan daha büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu evren bize ait değildir. Evren bizizdir. Kendimizizdir. Onu istediğimiz gibi kullanmamalıyız. Onun doğasını ögrenmeli ve onu korumalıyız. Bunun için de önce kendi doğamızı ögrenmeli ve kendimizi yakından tanımalıyız.

Dünyada insanın ve dünyanın geleceğini düşünürken çoğu kere birkaç yüzyılla, bilemedin birkaç bin yılla yetiniriz. Oysa insanın dünyada geleceğini onbinlerce, yüzbinlerce yılla da ifade edebiliriz.

Bu da yetmez.. Bu geleceği milyonlarca yılla, ya da yüzmilyonlarca yıllla, hatta milyarlarca yılla da belirtebiliriz.

Dört milyar yıldır var olan canlıların ve bu arada insanların da ilerde var olmaya devam etmesi artık biz insanların sorumluluğu olmuştur.

Bilince ve akla kavuşan evren-insan bunu başaracak entelektüalite ve beceriye sahiptir.

Tabii aslında bu başarıdan insan değil, evrenin kendisi sorumlu olacaktır.


EVREN CANLI MIDIR -8

SORU: Bütün özellikleri aynı değilse evrene canlı denilebilir mi? Panteistler bile bütün(evren) ile bütünün parçasını(canlıları) bir tutmazlar.

CEVAP: Yaşayan her canlıda canlı ve cansız kesim vardır.Tırnaklar cansızdır, örneğin. Kıllar cansız sayılır. Derinin keratin tabakası cansızdır.
Canlı varlıklarda cansız dokular vardır. Ama bunlardan bile daha önemli olarak evrenin canlı olduğunu kabul etmek zorunluğu vardır. Çünkü evrende madde kendi kendine organize olduktan sonra canlılık ortaya çıkmıştır.

Başka bir deyişle evrende canlı varlıklar evren dışı ve üstü bir mekanizma ile değil, cansızların uyduğu fizik kanunları ile kendiliğinden ortaya çıkmışlardır.

Evrenin genel olarak cansız olduğu iddiası, canlı varlıkların ilahi veya cansızların uymadığı çok farklı bir mekanizma ile ortaya çıktığını telkin etmektedir.

Oysa cansız maddelerin uyduğu bütün fizik kanunlarına canlılar aynen uyarlar. Canlılar başka spesifik kanunlardan yararlanmadan canlılık kazanmışlardır.

Evrende bilinç ve insanda doruğa ulaşan akıl ve entelektüalite de maddenin davranış biçimlerinden biridir ve kendi kendine ortaya çıkmıştır.

Evrende akıllı, mantıklı, entelektüel canlılar var mıdır? Onlar evrende kendi kendilerine ortaya çıkmışlar mıdır?

O halde evren canlıdır ve canlı olma potansiyeli ile ortaya çıkmıştır. Yani Big Bang'le ortaya çıkan evren, daha başlangıç dönemlerinde canlılık potansiyeline sahiptir.

Evrenin yaşi 13,7 milyar yıldır. Canlılığın dünyadaki yaşi 4 milyar yıldır.
Evrenin akıllı bir canlı olmadığını iddia eden görüş, canlılığın doğa dışı bir varlık olduğunu ve bir yaratıcı ile ortaya çıktığını iddia etmiyorsa, bu görüşü kesin olarak yanlıştır.

Evrenin küçük de olsa yalnız bir kısmının canlı olması, tümünün canlı potansiyeli olması demektir. Bu potansiyel dünyada ve belki de henüz bilmediğimiz başka gezegenlerde de kendini manifest etmiştir.

Evrenin canlı olup olmadığı yeni olmayıp, yıllardır tartışılan bir konudur. Ama şimdiye kadar bu sorunun cevabı kesin olarak verilmiş değildir. Biz burada bu sorunun cevabını kesin olarak veriyoruz. Evrenin canlı olmasından başka olasılık yoktur. Evren kesin olarak, en ufak bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde canlıdır.

Nedenlerini sıralayalım:

Evrende var olan canlılar yine evrende var olan enerji ve maddeden (elementlerden) oluşmuşlardır.

Canlılar cansız dediğimiz maddenin bütün davranış repertuvarına sahiptirler.

Canlılar cansız maddenin uyduğu fizik yasalarına aynen uyarlar.

Canlılar için ayrı ve özgün fizik yasaları yoktur.

Canlılar ve cansızlar arasında elementer ve moleküler düzeyde fark yoktur. Fark onların davranışlarındadır.

Evrende enerji sürekli bir dönüşüm içindedir. Canlılık enerji dönüşümünden başka birşey değildir.

Evrende enerji yok olmaz. Zamanla enerjinin kullanılabilirliği azalır. Buna entropi denir ki canlıların yaşamına da hükmeder ve yaşlılıktan sorumludur.

Evrende enerji sürekli olarak bir yerden diğer yerlere taşınır. Canlının vücudunda da aynı mekanizma mevcuttur.

Canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri için dışardan sürekli olarak enerji sağlamaları gerekir. Yıldızlar varlıklarını sürdürmek için madde olarak depolanan enerjiyi, maddeyi kuantum mekanik süreçlerle birleştirerek veya parçalayarak açığa çıkarırlar ve etrafa yayarlar.

Canlılarda ve cansız evrende sürekli bir enerji devinimi ve dönüşümü vardır.

Canlılığı oluşturan maddeler ve onların cansız karşılığı kendi kendilerine örgütlenme paradigmasına uyarlar.

Kasırgalar ve tayfunlar ve canlılar iki ekstremde yer alan ve kendi kendilerine örgütlenen otokatokinetik sistemlerdir.

Maddenin davranış biçimlerinden biri de canlılıktır. Canlılık maddenin olağanüstü bir davranış örnegi değildir.

Bilim insanları arasında canlılığın maddenin olağan davranışları sonucu ortaya çıktığı konusunda genel bir konsensus vardır.

Canlılarda maddenin davranışı karmaşıktır ama, bu karmaşıklık yüzmilyonlarca yıl içinde ilk canlıda organize olmuş, milyarlarca yıl içinde canlılarda günümüzdeki şeklini almıştır.

Canlı olmak için maddenin olağanüstü davranışlarda bulunmaması, bize canlılığın evrenin diğer gezegenlerinde de ortaya çıkmaması için bir neden olmadığını göstermektedir.

Canlı madde cansız maddenin devamı olduğuna göre ve evrenin her yerinde canlılık kendiliğinden ortaya çıkabileceği için bütün evreni cansız yerine canlı kabul etmek zorunluğu vardır. Şu anda cansız olan gezegenlerde de ilerde canlılığın ortaya çıkmayacağının kesinliği yoktur. Evren hem bir gezegende canlılık kazanmıştır, hem de bütün gezegenler söz konusu olunca, potansiyel olarak canlıdır.

Evrenin canlı olmayıp, yalnız bir köşesinin veya bazı köşelerinin canlı olduğunu iddia etmek, canlılığa cansızlıktan farklı birtakım nitelikler atfetmektir. Davranışları dışında, yalnız canlı varlıkların sahip olduğu özgün nitelikler yoktur. Canlılık evrende madde ve enerjinin davranış biçimlerinden biridir.

Canlılık ve cansızlık birbirleri ile iç içedir. Canlılık ve cansızlık birbirlerinin devamıdır.

Canlılık ve cansızlık fiziksel olarak aynı şeylerdir.

Ben bunları yazabiliyor ve sizler bunları okuyabiliyorsanız....

HEPİMİZ EVRENİZ.

HEPİMİZ CANLIYIZ.

Kaynak:
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 15:05   #6
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

Bu konuyu açtım çünkü daha önce böyle bir konudan hiç haberim olmamasına rağmen aynen böyle düşündüğüm için çok enteresan geldi, tabii benim özetimin tam bir açılımıdır bu yazı, özetle düşüncem şuydu: Hani hep Tanrı'dan şöyle söz edilir: ''Doğmamıştır doğurmamıştır, ezeli ve ebedidir diye...
Bu özelliklere haiz olan tek bir kavram vardı bana göre, o da doğa kanunlarıydı...
Evet, doğa kanunları ne doğmuştur, ne doğurmuştur, ezeli ve ebedidir, bir Tanrıya da ihtiyacı yoktur çünkü doğa kanunları madde temelli olasılıklar ve koşulların ortaya çıkardığı mükemmel bir etkileşim ve uyumun, mükemmel bir sonucudur...
E hal böyle iken bu yazıyı paylaşmak boynumun borcu oldu.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.04.2016, 23:56   #7
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

Fazla bir uğraşısı olmayan kişiler biraz da meyillise şayet bu tür konulara derinlemesine inerse kafayı sıyırır.

Konruyu tam okuyamadım, ama daha önce az çok bildiklerim var elbette. Daha sonra bu konuya tekrar denk gelirsem ki illaki denk gelirim, o zaman sindire sindire okurum.

Ellerine sağlık teşekkürler Rosebud

__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 07.04.2016, 01:24   #8
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Evren Canlı mıdır?

Evet mutlaka noktasına virgülüne kadar sindire sindire okunması gereken bir makale, şiddetle tavsiye ediyorum, bir an için karşı koyulamaz bir merak duyduğunuz konuda kendi kelimelerinizle çerçevesini çizebildiğiniz ancak çok da ayrıntısına giremediğiniz bir takım düşüncelerinizin aniden ayrıntılandırılmış haliyle karşınıza çıktığını tasavvur edebilirseniz bunun benim için ne kadar şoke edici ve tarif edilemez bir mutluluk olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Hoş, emekli olmadan önce de fazlasıyla ilgileniyordum bu tür konularla ama artık daha bir keyfini çıkararak ilgileniyorum, gecenin geç saatlerine kadar...
Din ve Tanrı konusu hep ilgimi çekmiştir fakat pek bilindik şekliyle değil...
Daha derin...
Sığ sularda yüzmek daha tehlikeli geliyor bana insanlık açısından.
Şunu çok net söyleyebilirim ki kafayı sıyırmıyorsunuz, bilâkis ufkunuz genişliyor daha bir başka bakıyorsunuz evrene ve yaşama...
Ve ben bu özgür, sınırsız, uçsuz bucaksız bakışı sevdim.
Hem de çok.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
canlı, evren, mıdır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 22:50.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.