Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Türk Edebiyatı > Türk Edebiyatı Ustaları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 06.07.2014, 11:22   #1
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri







Hüseyin Nihal Atsız (12 Ocak 1905; Kadıköy, İstanbul - 11 Aralık 1975, İstanbul), Türk yazar, şair, tarihçi ve fikir adamı. Nejdet Sançar'ın ağabeyidir. Yağmur Atsız ve Buğra Atsız'ın babasıdır. Cumhuriyet Döneminde Türkçülüğü savunan sanatçılar arasında öne çıkan bir isim olmuştur ve bu konuda makale, şiir ve roman türlerinde eserler vermiştir.





Atsız'ın babası Gümüşhane'nin Torul kazasının Midi köyünün Çiftçioğulları ailesinden Deniz Güverte Binbaşısı Mehmet Nail Bey, annesi Trabzon'un Kadıoğulları ailesinden Deniz Yarbayı Osman Fevzi Bey'in kızı Fatma Zehra Hanım'dır.

Çiftçioğulları ailesinin tesbit edilen ceddi 19. asrın başlarında yaşadığı tahmin edilen Ahmed Ağa'dır. Ahmet Ağa'nın İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir adlı dört oğlu olmuştur. İsmail Ağa'nın çocukları Midi'den, Yozgat'ın Akdağ Madeni kazasının Dayılı köyüne göçmüşlerdir. Şakir Ağa'nın evladı olup olmadığı bilinmemektedir.

Ahmet Ağa'nın üçüncü çocuğu olan Hüseyin Ağa (1832 - 1894) ise 1850-1852 şıralarında Deniz eri olarak Istanbul'a gelmiş, okumayı ve yazmayı asker ocağında öğrenmiş, askerliğinin nihayetinde de teskere bırakarak Donanma-yı Hümayun' da kalmış ve makina önyüzbaşlığına Çarkçı Kolağalığı'na terfi etmiştir.

Hüseyin Ağa'nın eşi Emine Hayriye Hanım'dır. İki çocukları olmuştur. Nevber Hanım ile Mehmet Nail Bey (1877- 1944). Mehmet Nail Bey de Osmanlı Donanması'na girmiş ve Deniz Kuvvetlerinde Deniz Güverte Binbaşılığı'ndan emekli olmuştur.

Mehmet Nail Bey'in ilk eşi 1903 yılında Yüzbaşı iken evlendiği Fatma Zehra Hanım (1884 - 1930)'dır. Fatma Zehra Hanım, Deniz Yarbayı (Bahriye Kaymakamı) Osman Fevzi Bey ile Tevfika Hanım'ın kızıdır. Osman Fevzi Bey, Trabzon'lu olup ailesi Kadıoğulları namı ile maruftur.

Mehmet Nail Bey'in ilk eşinden üç çocuğu olmuştur. 12 Ocak 1905'de Hüseyin Nihal (Atsız), 1 Mayıs 1910'da Ahmet Nejdet (Sançar) ve Aralık 1912'de Fatma Nezihe (Çiftçioğlu) dünyaya geldi.

1930 yılında ilk eşinin damar sertliğinden vefatı üzerine Mehmed Nail Bey, 1931 yılında yeniden evlenmiştir. İkinci eşinin adı da Fatma Zehra'dır. İkinci eşinden 1932 yılında Necla (Çiftçioğlu) adlı bir kızı olan Mehmed Nail Bey ikinci eşiyle geçinememiş ve iki yıl sonra ayrılmıştır.





Hüseyin Nihâl Atsız, 12 Ocak 1905'te İstanbul Kadıköy'de doğdu.

İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul Sultanilerinde (İstanbul Lisesi) yaptı. Buradan mezun olunca Askerî Tıbbiye’ye yazıldı.

Atsız, yükseköğrenim çağına gelip Askerî Tıbbiye'ye kaydolduğu çağlarda Türkçülük fikrinin etkisi altına girmeye başladı. Ziya Gökalp'in cenaze töreninin yapıldığı günün gecesi Türkçülük fikrine karşı öğrencilerle kavga ettiği ve daha sonrasında ise aralarında bir takım problemler geçen Arap asıllı Bağdatlı Mesut Süreyya Efendi adlı bir mülazım (teğmen)'a selam vermediği gerekçesi ile 4 Mart 1925 tarihinde 3. sınıf talebesiyken Askeri Tıbbiye'den çıkarılmıştır.

Bu olaydan sonra üç ay kadar Kabataş Erkek Lisesi'nde yardımcı öğretmenlik yapan Atsız, daha sonraları Deniz Yolları'nın Mahmut Şevket Paşa adlı vapurunda kâtip muavini olarak çalışmış ve bu vapurla İstanbul-Mersin arasında birkaç sefer yapmıştır.

Üniversite Yılları ve İlk Fikirler
1926 yılında İstanbul Dârülfünûnu'nun Edebiyat Fakültesinin "Edebiyat Bölümü"ne ve İstanbul Dârülfünûnu'nun yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi'ne kaydolan Atsız, bir hafta sonra askere çağırılmış, tecil isteği kabul edilmeyen Atsız askerliğini 9 ay olarak 28 Ekim 1926-28 Temmuz 1927 tarihleri arasında İstanbul'da Taşkışla'da 5. piyade alayında er olarak yapmıştır.

Ahmet Naci adlı arkadaşı ile birlikte hazırladığı 'Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri' adlı makalenin Türkiyat Mecmuası nın ikinci cildinde yayınlanması ile hocası olan Mehmet Fuad Köprülü' nün dikkatini çeken Atsız, 1930 yılında Edirneli Nazmî'nin divanı üzerinde mezuniyet çalışması yapmıştır ('Divân-ı Türkî-i Basit, Gramer ve Lügati', 1930, 111 s. Türkiyat Enstitüsü Mezuniyet Tezi, no 82). Aynı yıl Edebiyat Fakültesi'nden mezun olmuştur.

Atsız'ın sınıf arkadaşları arasında Tahsin Banguoğlu, Ziya Karamuk, Orhan Şâik Gökyay, Pertev Nâilî Boratav, Nihad Sâmi Banarlı gibi isimler yeralıyordu.

Mezuniyetinden sonra Edebiyat Fakültesi Dekanı olan hocası Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Maarif Vekâleti’nde Atsız için girişimde bulunarak, Yüksek Muallim Mektebi'ni öğrenci olarak bitirdiği için, liselerde yapması gereken 8 yıllık mecburi hizmetini affettirmiş ve 25 Ocak 1931'de Atsız'ı kendisine asistan olarak almıştır.

Atsız, yine 1931 yılında Dârülfünûnun felsefe bölümünden mezun olan ilk eşi Mehpare Hanım ile evlenmiş, ancak 1935 yılında ayrılmıştır.

Atsız, 15 Mayıs 1931'den 25 Eylül 1932 tarihine kadar Atsız Mecmua (17 sayı)'yı çıkarmaya başladı. Mehmet Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi edebiyat ve tarih bilginlerinin de içinde bulunduğu bir kadro ile yayın hayatına atılan bu Türkçü ve Köycü dergi, devrinde ilim, fikir ve sanat alanında çok tesir yaratan Türkçü bir çığır açmış, âdetâ Cumhuriyet devri Türkçülüğünün öncüsü olmuştur.

Atsız, kendini tanıtmaya başlayan ilk yazılarını (H. Nihâl) imzası ile, hikâyelerini de (Y.D.) imzasıyla, bu dergide yayınlamaya başlamıştır. 1932 Temmuzunda Ankara'da toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi esnasında, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan'a Dr. Reşid Galib'in yaptığı eleştiriler üzerine Atsız, içerisinde ikinci eşi Bedriye Atsız ile Pertev Nâilî Boratav' ın da bulunduğu 8 arkadaşı ile, Dr. Reşid Galib'e "Zeki Velîdî'nin talebesi olmakla iftihar ederiz" diyen bir protesto telgrafı çekmiş ve bu telgraf üzerine de Reşid Galib'in tepkisini üzerine çekmiştir.

19 Eylül 1932'de Reşid Galib, Maarif Vekili olmuştu. Kısa bir süre sonra da Mehmet Fuad Köprülü'nün dekanlıktan ayrılması üzerine Edebiyat Fakültesi Dekanlığı'na vekâleten bakan Ali Muzaffer Bey asâleten tâyin edilmiştir.Reşid Galib, Atsız Mecmuanın 17. sayısındaki 'Dârülfünûn'un kara, daha doğru bir tabirle, yüz kızartacak listesi' adlı makalesi nedeniyle Edebiyat Fakültesi Dekanı'na baskı yaparak, 13 Mart 1933 tarihinde Atsız'ın üniversite asistanlığına son vermiştir.

Üniversiteden çıkarılmasından birkaç gün sonra Atsız, Edebiyat Fakültesi'nin Dekanı'nı Tokatlıyan Otelin'deki bir çayda yakalayıp yüzlerce kişinin önünde tokatlamıştır. Atsız'a bu hadise için hiçbir şekilde tepki gösterilmemiştir.





Üniversite asistanlığından çıkarılan Atsız, Malatya Ortaokulu'na Türkçe öğretmeni olarak tayin edilmiştir, Malatya'da kısa bir müddet (8 Nisan 1933-31 Temmuz 1933) Türkçe öğretmenliği yapan Atsız, Edirne Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin edilmiştir. Atsız'ın Edirne'deki edebiyat öğretmenliği de 3-4 ay kadar kısa bir müddet devam etmiştir. (11 Eylül 1933-28 Aralık 1933).

Atsız, Edirne'de iken Atsız Mecmuanın devamı mahiyetindeki Aylık Türkçü Dergisi olan Orhun (5 Kasım 1933-16 Temmuz 1934, sayı 1-9)'u yayımlamıştır. Orhun dergisinde, Türk Tarih Kurumu tarafından çıkarılan ve liselerde ders kitabı olarak okutulan dört ciltlik tarih kitaplarında bulunduğunu iddia ettiği yanlışları ağır bir şekilde eleştirdiği için 28 Aralık 1933'te bakanlık emrine alınmıştır ve Orhun dergisi de 9. sayısında Bakanlar Kurulu kararı ile kapatılmıştır.

Dokuz ay bakanlık emrinde kalan Atsız, 9 Eylül 1934 tarihinde Kasımpaşa'daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'na Türkçe öğretmeni olarak tayin olunmuştur.

Şubat 1936 tarihinde ikinci eşi olan Bedriye Hanım ile evlenen Atsız'ın bu evlilikten 4 Kasım 1939 tarihinde Yağmur Atsız ve 14 Temmuz 1946 tarihinde de Buğra Atsız adlı iki oğlu olmuştur. Atsız, ikinci eşi Bedriye Atsız'dan da Mart 1975 tarihinde ayrılmıştır.

Atsız, Kasımpaşa'daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmeni olarak 4 yıl kadar çalışmış ve 1 Temmuz 1938 tarihinde bu görevinden ihraç edilmiştir.

Bunun üzerine Özel Yüce-Ülkü Lisesi'ne geçen Atsız, burada 1937 yılından 1939 yılının Haziranının sonuna kadar edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Atsız, 19 Mayıs 1939 ile 7 Nisan 1944 tarihleri arasında yine özel bir lise olan Boğaziçi Lisesi'nde edebiyat öğretmenliğinde bulunmuştur.

Atsız, Boğaziçi Lisesi'nin Türkçe öğretmeni iken Basın ve Yayın Genel Müdürü Selim Sarper'in de teşvikiyle Orhun dergisini (1 Ekim 1943-1 Nisan 1944, sayı:10 ile 16 arası, 7 sayı) yeniden yayınlamaya başlamıştır.





II. Dünya Savaşı sürerken Türkiye'de komünist faaliyetlerin arttığını düşünen Atsız, Orhunun Mart 1944'te yayınlanan 15. sayısında, daha önce 5 Ağustos 1942 tarihli meclis konuşmasında "Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir" diyen devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na hitaben bir açık mektup yayınlamıştır.

Atsız, Nisan 1944'te yayımlanan 16. sayıda, Şükrü Saraçoğlu'na hitaben ikinci açık mektubunu yayınlayarak Giritli Ahmed Cevat Emre, Pertev Nâilî Boratav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel'in Marksist faaliyetlerde bulunduklarını ve Milli Eğitim Bakanı'nın "komünistleri kolladığını" ileri sürerek devrin Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel'i istifaya çağırmıştır. Bu ikinci açık mektup, Türkçü çevreler içinde büyük bir galeyana sebep olmuş, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde, komünizm aleyhinde gösteriler yapılmaya başlanmıştır.

Bunun üzerine Hasan Âli Yücel, 7 Nisan 1944 tarihinde Atsız'ın Boğaziçi Lisesi'ndeki edebiyat öğretmenliğine son vermiş, ama aynı zamanda Sadrettin Celal Antel de İstanbul Üniversitesi'denki görevinden bakanlık hizmetine alınmıştır.

Orhun dergisi de Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden kapatılmış, bu arada Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Ankara Musiki Muallim Mektebi öğretmeni Sabahattin Ali'yi Atsız aleyhine hakaret davası açmaya teşvik etti. Sabahattin Ali'nin arkadaşı ve Atsız'ın da yakın arkadaşı olan Ankara Musiki Muallim Mektebi Müdürü Orhan Şaik Gökyay'ın arabuluculuğuna rağmen dava açmak zorunda kaldı. Aleyhine dava açılan Atsız, trenle Ankara'ya gitmiş ve Türkçü gençler tarafından istasyonda karşılanarak bir otelde misafir edilmiştir.

Hakaret davasının 26 Nisan 1944 günü yapılan ilk oturumu olaylı geçmiştir. Bunun üzerine 3 Mayıs 1944 tarihinde yapılan ikinci oturuma üniversite öğrencileri alınmamış, bu yüzden de öğrenci gösterileri olmuş ve yüzlerce kişi tutuklanmıştır.

Davanın 9 Mayıs 1944 günü yapılan karar oturumunda, Sabahattin Ali'ye "vatan haini" dediği için 6 aya mahkûm edilen Atsız'ın cezası hâkim tarafından "milli tahrik" gerekçesi ile 4 aya indirilmiş ve 4 aylık bu ceza da ertelenmiştir.

Atsız, cezasının ertelenmesine rağmen 9 Mayıs 1944 tarihinde mahkemenin kapısından çıkarken tevkif edilmiştir.

19 Mayıs 1944 törenlerinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren nutkunu söylemiş ve bu nutuk üzerine de Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanmaya başlanmışlardır. Aralarında Alparslan Türkeş gibi subay, üniversite profesörü, öğretmen, doktor ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu sanıklar, sorguya çekilmişler; Atsız dahil sanıklar, daha sonra tabutluk diye adlandırılan hücrelerde işkence gördüklerini belirtmişlerdir. 7 Eylül 1944 günü yargılama başlamış, 'Irkçılık-Turancılık davası' adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanmış ve Atsız 6,5 yıl hapse mahkûm olmuştur.

Atsız, bu kararı temyiz etmiş ve Askerî Yargıtay, 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nin kararı esastan bozmuştur. Böylece Atsız, bir buçuk yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra, 23 Ekim 1945 tarihinde tahliye edilmiştir.

5 Ağustos 1946 tarihinde 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde tutuksuz olarak başlayan Atsız ve arkadaşlarının davası (bu dava Kenan Öner-Hasan Âli Yücel davası adı ile tanınmıştır), 31 Mart 1947 tarihinde sonuçlanmış ve 29 oturum devam eden mahkemede bütün sanıkların beraatına karar verilmiştir.





Nisan 1947'den Temmuz 1949'a kadar kendisine iş verilmeyen Atsız, Ekim 1945-Temmuz 1949 tarihleri arasında geçinmek için kitaplarından bazılarını satmak zorunda kalmıştır. Bir müddet Türkiye Yayınevi'nde çalışan Atsız, Türk-Rus savaşlarının özeti olan "Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir" adlı kitabını da Sururi Ermete adlı şahsın adı ile yayınlamak zorunda kalmıştır.

Atsız'ın sınıf arkadaşlarından Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu Millî Eğitim Bakanı olunca, Atsız'ı 25 Temmuz 1949'da Süleymaniye Kütüphânesi'ne "uzman" olarak tayin etmiştir.

Bir müddet bu vazifede çalışan Atsız, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra 21 Eylül 1950'de Haydarpaşa Lisesi Edebiyat Öğretmenliği'ne tayin olmuştur.

4 Mayıs 1952 tarihinde Ankara Atatürk Lisesi' nde vermiş olduğu "Türkiye'nin Kurtuluşu" konulu bir konferans üzerine Cumhuriyet Gazetesi, Atsız'ın aleyhine haberler yayımlamıştır. Hakkında bakanlık tarafından soruşturma açılan Atsız'ın konuşmasının bilimsel olduğu tespit edilmiştir. Fakat Atsız 13 Mayıs 1952 tarihinde Haydarpaşa Lisesi'ndeki edebiyat öğretmenliği görevinden "muvakkat" kaydı ile alınarak yine Süleymaniye Kütüphânesi' ndeki görevine tayin edilmiştir.

31 Mayıs 1952 tarihinden itibaren emekliliğini istediği 1 Nisan 1969 tarihine kadar Süleymaniye Kütüphânesi'nde çalışan Atsız'ın en uzun süreli memuriyeti bu kütüphânedeki memuriyet olmuştur.

Atsız, 1950-1952 yıllarında yayımlanan haftalık Orkun dergisinin başyazarlığını yaptı. 1962'de kurulan Türkçüler Derneği’ nin genel başkanlığını üstlendi. 1964'ten vefatına kadar Ötüken dergisini yayımladı.

Devrin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Gaziantep' e giderken bir işçinin kendisine "idareciler Araplara toprak veriyorlar, biz Türklere vermiyorlar" sözlerine karşılık, "Türk topraklarında yaşayan herkes Türk’tür." demiş; Atsız bunun üzerine, Ötüken in Nisan 1967'de yayınlanan 40, sayısından itibaren "Konuşmalar, 1" (Sayı 40), "Konuşmalar, II" (Sayı 41), "Konuşmalar, III" (Sayı 43), "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası" (Sayı 43), "Doğu mitinglerinde perde arkası" (Sayı 47) ve "Satılmışlar-Moskof uşakları" (Sayı 48) adlarıyla yayınladığı seri makalelerinde, Marksistlerin Doğu bölgelerinde gizli çalışmalarda bulunduklarını iddia etmişti. Bu makaleler hakkında savcılıkça soruşturma açılmış fakat Atsız'a hiçbir suçlamada bulunulmamıştır.

Ancak bu yazılar üzerine, Ankara sokaklarında Atsız aleyhine hazırlanmış, ayrılıkçılığı ilan eden bildiriler dağıtılmış[kaynak belirtilmeli] ve aynı günlerde Adalet Partisi Diyarbakır senatörlerinden biri, Senato kürsüsünden Atsız aleyhine ağır bir konuşma yapmıştır.

Hasan Dinçer'in Adalet Bakanı olduğu dönemde, bakanlık tahkikat açmış ve Atsız mahkemeye verilmiştir. Davanın devam ettiği 6 yıl içerisinde 12 Mart (1971) muhtırası verilmiş ve arkasından sıkıyönetim ilân edilmiştir.

Uzun duruşmalardan sonra mahkeme, Ötükenin sahibi Atsız'ı ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Kayabek'i 15'er ay hapse mahkûm etmiştir. Mahkeme başkanının karara katılmadığı ve 2-1'lik ekseriyetle verilen bu karar, temyiz edilince Yargıtay tarafından bozulmuştur. Fakat aynı mahkeme 2-1'lik kararda ısrar edince, Yargıtay kararı onaylamıştır. Atsız ve Mustafa Kayabek "Tashih-i karar" isteğinde bulunmuşlar ancak bu istekleri mahkemece kabul edilmemiştir. Böylece mahkûmiyet kararı kesinleşmiştir.

Kronik enfarktüs, yüksek tansiyon ve ağır romatizmadan rahatsız olduğu için Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne yatan Atsız'a, Haydarpaşa Numune Hastanesi tarafından "Cezaevine konulamayacağı" kaydı bulunan rapor verilmiştir. Ancak 4 aylık bir rapor Adlî Tıp tarafından kabul edilmemiş ve "reviri olan cezaevinde kalabilir" şeklinde değiştirilmiştir.

Bunun üzerine infaz savcılığı 14 Kasım 1973 Çarşamba günü sabahı Atsız'ı evinden aldırarak Toptaşı Cezaevi'ne sevk etmiştir. 40 kişilik adi suçlular koğuşuna konulan Atsız, bir müddet sonra reviri olan Sağmalcılar Cezaevi'ne nakledilmiştir.

Atsız, kesinleşen 1,5 yıllık cezasını çekmek için hapse girince, üniversite hocaları ve öğrencilerinden oluşan bir grup Cumhurbaşkanı'na başvurup Atsız'ın affını istemiştir.

Atsız, suç işlemediğini belirterek bizzat af talep etmediği halde, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, kendi yetkisini kullanarak Atsız'ın cezasını affetmiştir.

22 Ocak 1974'te Bayrampaşa Cezaevi'nden tahliye edilen Atsız, 1,5 yıllık cezasının 2,5 ay kadarını cezaevinde geçirmiştir.

İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın tarifi ile "Atlıyı atından indirecek derecede şiddetli yazılar yazan" Atsız, ateşli ve keskin bir üslûba sahip idi.





Atsız, 1975 yılının kasım ayının ortalarında hasta olduğundan şüphelenmiş, ancak yapılan muayene ve testler sonucunda bir hastalık bulunamamıştır. 10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır. Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş, 11 Aralık 1975 Perşembe günü vefat etmiştir.

13 Aralık 1975 tarihinde Kurban Bayramı'nın ilk günü Kadıköy Osmanağa Câmii'nde Kılınan ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Kaynak : Vikipedia
__________________
  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 11:36   #2
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri










  • Dalkavuklar Gecesi
  • Bozkurtların Ölümü
  • Bozkurtlar Diriliyor
  • Deli Kurt, İstanbul
  • Z Vitamini, İstanbul
  • Ruh Adam, İstanbul





  • 'Dönüş', Atsız Mecmua, sayı.2 (1931), Orhun, Sayı.10 (1943)
  • 'Şehidlerin Duası', Atsız Mecmua, Sayı.3 (1931), Orhun, Sayı.12 (1943)
  • 'Erkek Kız', Atsız Mecmua, Sayı.4 (1931)
  • 'İki Onbaşı, Galiçiya...1917...', Atsız Mecmua, Sayı.6 (1931), Çınaraltı, Sayı.67 (1942), Ötüken, Sayı.30 (1966)
  • 'Her Çağın Masalı: Boz Oğlanla Sarı Yılan', Ötüken, Sayı.28 (1966)





  • Yolların Sonu, (Bütün şiirlerinin toplandığı kitap) İstanbul 1946. ISBN 978-975-437-806-1
  • Afşın'a Ağıt
  • Aşkınla
  • Ay Yüzlü Güzel Konçuy
  • 'Asker Kardeşlerime', Atsız Mecmua, Sayı.2 (1931), 'Boz kurt' imzasıyla Ergenekon, Sayı.3 (1938)
  • 'Ayrılık', Atsız Mecmua, Sayı.17 (1932)
  • 'Bahtiyarlık', Kopuz, Sayı.10 (1944)
  • 'Bugünün Gençlerine', Atsız Mecmua, Sayı.1 (1931), 'Boz kurt' imzasıyla Ergenekon, Sayı.1 (1938)
  • 'Bugünün Gençlerine' (başlıksız), Atsız Mecmua, Sayı.16 (1932)
  • Davetiye
  • Dosta Sesleniş
  • 'Dünden Sesler: Yarın türküsü', Orkun, Sayı.53 (1951)
  • 'Dünden Sesler: Koşma', Orkun, Sayı.58 (1951)
  • 'Dün Gece', Orhun, Sayı.1 (1933)
  • Eski Bir Sonbahar
  • Gel Buyruğu
  • Geri Gelen Mektup, Orkun, Sayı.44 (1951)
  • 'Hatıralar', Çınaraltı, Sayı.2 (1941)
  • Kader
  • Kağanlığa Doğru
  • Kahramanların Ölümü
  • Kahramanlık
  • Karanlık
  • Kardeş Kahraman Macarlar
  • Korku
  • 'Koşma', Atsız Mecmua, Sayı.2 (1931)
  • 'Koşma' (başlıksız), Atsız Mecmua, Sayı.12 (1932)
  • 'Kömen', Ötüken, Sayı.2 (1964), Ötüken, Sayı.28 (1966), Ötüken, Sayı.95 (1971)
  • 'Macar İhtilâlcileri', Ötüken, Sayı.79 (1970)
  • 'Macar İhtilâlcileri', Ötüken, Sayı.82 (1970)
  • 'Muallim Arkadaşlarıma', Atsız Mecmua, Sayı.5 (1931)
  • Mutlak Seveceksin
  • 'Nejdet Sançar'a Ağıt', Ötüken, Sayı.138 (1973)
  • 'O Gece', Orhun, Sayı.2 (1933)
  • Özleyiş
  • Sarı Zeybek
  • Selam
  • Sona Doğru
  • 'Şehit Tayyareci Erkânıharp Yüzbaşı Kâmi'nin Büyük Hatırasına', Atsız Mecmua, Sayı.6 (1931)
  • 'Şiir' (başlıksız), Atsız Mecmua, Sayı.8 (1931)
  • 'Şiir' (başlıksız), Orhun, Sayı.3 (1934)
  • Topal Asker, Atsız Mecmua, Sayı.4 (1931), Kopuz, Sayı.4 (1943)
  • 'Toprak-Mazi', Atsız Mecmua, sayı.14 (1932), Kopuz, Sayı.3 (1943)
  • Türk Gençliğine
  • Türk Kızı, Tanrıdağ, Sayı.4 (1942)
  • 'Türkçülük Bayrağı', Ötüken, Sayı.119-120 (1973)
  • Türkistan İhtilalcilerinin Türküsü
  • 'Türklerin Türküsü', Atsız Mecmua, Sayı.3 (1931), 'Boz kurt' imzasıyla Ergenekon, Sayı.2 (1938)
  • Unutma
  • 'Varsağı' (başlıksız), Atsız Mecmua, Sayı.9 (1932), Atsız Mecmua, Sayı.10 (1932), Atsız Mecmua, Sayı.17 (1932)
  • Yakarış I
  • Yakarış II
  • Yalnızlık
  • 'Yarının Türküsü', Çınaraltı, Sayı.10 (1941)
  • Yaşayan Türkçülere Ağıt
  • Yolların Sonu, Atsız Mecmua, Sayı.17 (1932)
__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 11:42   #3
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Şiirlerinden Esintiler

Şiirlerinden Alıntılar




Mutlak Seveceksin

Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın...
Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...
Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin!
Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...



Bahtiyarlık

Bahtiyarlık ne zafer kısrağına binmektir;
Ne yaşarken dünya uçmağına inmektir.
Şekli olmaz, rengi yok, belirsizdir ve tektir.
Bahtiyarlık: Ömründe bir kere sevinmektir...
Bir karanlık geceye akıyorken bu varlık
Bulunur mu dünyada ebedi bahtiyarlık?
Mükafatın, yapsan da en büyük bir yararlık
Nihayet zafer adlı bir kısrağa binmektir.
Dört hecelik söz olan “bahtiyarlık”... O bir sır...
Bilmeyecek insanlık bunu daha bin asır.
Bilgi, bolluk, din, para... Hepsi boş, hepsi kısır...
En fazlası bir dünya uçmağına inmektir.
Her şeyin bir şekli var, her derdin bir ilacı...
Türlü türlü yemişler verir dünya ağacı.
Zafer çetin, ilim güç, bozgun kötü, aşk acı.
Halbuki bahtiyarlık: Belirsizdir ve tektir.
Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak
Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak,
Tanrı’nın sofrasında mest olarak konuşmak
Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir...




Geri Gelen Mektup

[...]
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
[...]
__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 12:19   #4
Çevrimdışı
Tanıdık
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

Gençlik yıllarımda okuduğum bir yazardı, o zamanın Ocaklarında eserleri mutlaka bulunurdu, zaten boş kaldığımızda ocaklar ocağımızdı...

Az okumuşum eserlerini yeni fark ettim..

Bozkurtların Ölümü- Bozkurtlar Diriliyor ve Ruh Adam okuduğum romanları..

Şiir Kitaplarında ise Yolların Sonu isimli eseri okuduklarım arasında....

Kavi bir Türkçü' ydü...


O zamanlar için etkileniyorduk, sonraları farklı şeyler okudukça görüş ve düşünce dünyamızda da değişiklikler elbette oldu, değişim hâlâ da devam etmekte... İnsan fikren ve zikren terakki halinde olmalıdır buna inanıyorum.. Şu anki düşünce yapımda ırkı önceleyen anlayışlara uzağım, Türk olmak benim aidiyetimin adıdır o kadar, asla başkalarına üstünlük aracım değil.. Türk olduğum içinde ne utanırım, nede geri adım atarım bu benim kimliğim...


Eğrisiyle doğrusuyla o zamanın Ocakları gerçek bir kültür evleriydi.. Yeni nesile bakıyorumda... Neyse

Teşekkürler Ekin...
__________________
Bizde bilirdik kıkırdak fıkırdak olmasını...Ama kalbe en güzel hüzün yakışıyordu, bizde onu bastık sinemize...

Tanıdık
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Tanıdık'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 12:32   #5
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

Faşist bir varlık.. Bakın insan demiyorum..

Varlık.. Zehiri yayanlardan. Keşke hiç var olmasaydı.
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 12:40   #6
Çevrimdışı
Raffael
Yeni Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri


Hüseyin N.Atsız Davası uğruna hiç birşeyden korkmayarak verdiği mücadele türk gençlerine örnek olmalıdır şu an lider olarak dünyada yaşamasını istediğim 3 kişiden biridir cenab - ı hak'tan rahmet diliyorum.

Ülkücülüğün,ülkünün ne olduğunu bilmeyen ve ocaklara giden ve gençliklerini ziyan eden kardeşlerimize üzülüyorum , umarım eski zamanlara geri döner ve temiz gençler yetiştirmeye devam ederler.



Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi SerseriGezgin Mesajı göster
Faşist bir varlık.. Bakın insan demiyorum..

Varlık.. Zehiri yayanlardan. Keşke hiç var olmasaydı.

Sen böyle birine hakaret etme hakkını kendınde nasıl buluyorsun sen kimsin ?
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Raffael'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 12:56   #7
Çevrimdışı
Tanıdık
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

Sanal alemde içinde bulunduğum her zeminde şunu söylemişimdir...

Forumlar fikir meydanlarıdır...Benim için forumların önceliği budur... Tartışmak ve karşılıklı fikir beyanları insanlara kazandırır...Yalnız dikkat edilecek hususlarda yok değil...

En başında, konuya müdahil olanların tartışılan veya konuşulan konudan uzaklaşmadan, yani olayı kişiselleştirmeden ve hakaret etmeden yapabilmeleri esastır..

Malum olduğu üzere her birey apayrı bir kişilik ve alemdir... Yetiştiği, yetiştirildiği ve beslendiği kaynaklar fikri yapısını ve yaşam tarzını belirler...Güçlü bir hakikat vardır ki o da; hiç kimsenin hiç kimseyi değiştiremeyeceğidir... Burada bunun farkında olmayan insan olmadığını düşünüyorum...

Fikir, görüş ve düşüncelerimizi serdetmede sıkıntı yaşamamamız gerektiğini de düşünüyorum, bana, sana, ona göre uç ve marjinal gelen fikirler olabilir... Bu gibi durumları sükunetle karşılamasını bilmeliyiz...

Yok sayılmayı arzu etmediğimiz gibi yok saymayı da kendimize mübah görmeliyiz...


Hülasa; fikire fikirle karşılık benim düsturum...
__________________
Bizde bilirdik kıkırdak fıkırdak olmasını...Ama kalbe en güzel hüzün yakışıyordu, bizde onu bastık sinemize...

Tanıdık
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Tanıdık'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 13:17   #8
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

@Raffael

Kim olduğum önemli değil..

Paranoya derecesinde bu ülkenin topraklarında yaşayan azınlıklara iç düşman gözüyle bakan, Türklüğü diğer milletlerden soyutlayan ve üstün tutan bir şahsın düşüncelerine güler geçerim o kadar söylüyorum.

Yanlış kişileri örnek alıyorsunuz.

@Tanıdık

Saygıyı hakedene saygı gösterilir. Irkçı düşüncede var olan bu şahsın zehirlediği zihinleri görünce bu adama saygı göstermem lüks kaçar. Bu topraklarda bariz bir ayrımcılık varsa bu ve bunun gibi adamların zamanında var olmaları sayesindedir. Bunu sizde biliyorsunuz.
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 13:19   #9
Çevrimdışı
Raffael
Yeni Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi SerseriGezgin Mesajı göster
@Raffael

Kim olduğum önemli değil..

Paranoya derecesinde bu ülkenin topraklarında yaşayan azınlıklara iç düşman gözüyle bakan, Türklüğü diğer milletlerden soyutlayan ve üstün tutan bir şahsın düşüncelerine güler geçerim o kadar söylüyorum.

Yanlış kişileri örnek alıyorsunuz.

@Tanıdık

Saygıyı hakedene saygı gösterilir. Irkçı düşüncede var olan bu şahsın zehirlediği zihinleri görünce bu adama saygı göstermem lüks kaçar. Bu topraklarda bariz bir ayrımcılık varsa bu ve bunun gibi adamların zamanında var olmaları sayesindedir. Bunu sizde biliyorsunuz.

Demekki senın yetiştiğin hamur bozuk tiynet bozuk bende diyecek birşey bulamıyorum bu sözlerinden sonra evet sen bu zamanda oldugun için şanslısın böyle rahat konuşabiliyorsun ne güzel
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Raffael'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.07.2014, 13:27   #10
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Nihal Atsız | Hayatı | Eserleri

@Raffael

Varsın benim hamurum sütüm bozuk olsun sorun değil. Siz fanatikliğinizden dolayı böyle düşünüyorsunuz. Gözleriniz kör çünkü.

Benim söylediklerim bu yüzden size ağır geliyor. Sizinle daha fazla tartışmayacağım..

Saygılar.
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1905, 1975, aralık, atsız, atsız'ın, eserleri, hayatı, hüseyin, nihal, ocak


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:01.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.