Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Türk Edebiyatı > Türk Edebiyatı Ustaları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 28.08.2014, 15:10   #1
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart İlhan Berk (18 Kasım 1918 - 28 Ağustos 2008) Türk Şair



İlhan Berk (18 Kasım 1918 - 28 Ağustos 2008)



Diyorsun ki "Buğdayı gülleri severdik"
Diyorum ki; Buğdayı, gülleri ve seni özlüyoruz.İlhan Berk’e saygılarımla...






Hiç unutmam bir gün geç vakit
Tam benim geçtiğim zamana rastlamıştı
Büyüme saati bir ormanın
Şöyle iyice dinlesem sanırım artık
Bütün ormanları büyürken duyarım

İlhan Berk




YAŞAMI

1918 yılında Manisa'da doğdu. 28 Ağustos 2008'de Bodrum'da öldü. Balıkesir Necatibey ilköğretmen Okulu'nu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptı (1945-55).

Ankara'da Ziraat Bankası Yayın Bürosu'nda çevirmenlik yaptı (1956-1969) ve emekli oldu.

Şiiri değişik evrelerden geçti. Başlangıçta toplumcu anlayışla büyük kentin devingen yaşamını, işçileri, kırsal kesimdeki tarım emekçilerini anlatan; yaşama, dünyaya beslediği sevgi, umut ve coşkuyu, özgürlüğü ve eşitliği anlatan şiirler yazdı. İkinci Yeni anlayışının belirmesiyle şiirin işlevi, şiirde anlamı daha farklı algılamaya başladığını gösteren örnekler sundu. Dünya şiirinin olanaklarını Türkçe şiirde değerlendirdi. Geleneksel ve batılı şiir biçimleri üzerinde denemelere girişti. İnsanı, tarihi, doğayı, kutsal kitapları, mitolojiyi, kentleri, dirimbilimi şiirine ayrıntı ve çağrışım zenginliği ile bir olanak olarak sunan, çarpıcılığı ve şaşırtıcılığı saklı bir ilke gibi benimseyen İlhan Berk sürekli kendini yenileyen, dokunduğu her şeyi şiir yapan, bir şiir ustası oldu.







YAPITLARI

  • Güneşi Yakanların Selamı (1935)
  • Istanbul (1947)
  • Günaydın Yeryüzü (1952)
  • Türkiye Şarkısı (1953)
  • Köroğlu (1955)
  • Galile Denizi (1958)
  • Çivi Yazısı (1960)
  • Otağ (1961)
  • Mısırkalyoniğne (1962)
  • Âşıkane (1968)
  • Taşbaskısı (1975)
  • Şenlikname (1976)
  • Atlas (1976)
  • Kül (1978)
  • İstanbul Kitabı (1980)
  • Kitaplar Kitabı (1981)
  • Deniz Eskisi (1982)
  • Delta ve Çocuk (1984)
  • Galata (1985)
  • Güzel Irmak (1988)
  • Pera (1990)
  • Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum (1993)
  • Avluya Düşen Gölge (1996)
  • Şeyler Kitabı Ev (1997)
  • Çok Yaşasın Sayılar (1998)







ÖDÜLLERİ

  • 1979 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
  • 1980 Behçet Necatigil Şiir Ödülü
  • 1983 Yeditepe Şiir Armağanı
  • 1988 Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü







ŞİİRLERİ

  • 1919
  • Anlatılır Gibi Değil Yası Çiçeklerin
  • Âşıkane
  • Aşk
  • Ay
  • Ayrığın Yüreği
  • Ben Senin Krallığın Ülkene Yetiştim
  • Ben Uyandım Bir Aşk Demekti Bu Dünyada
  • Beyaz
  • Bir Fenikeli
  • Bir Kıyı Kahvesinde
  • Bir Orman
  • Çıt
  • Çok Yaşasın Sayılar'dan
  • Delta
  • Deniz Kitabı
  • Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum
  • Eğreltiotu
  • Gökyüzü
  • Gül I
  • Gül II
  • Güneşi Yakanların Selâmı
  • Güzel Irmak
  • Hacı Bektaş Veli
  • Han Yü Yazıtı
  • Haziran
  • Hikâye
  • İhtiyarintiharırmak
  • İlya Avgiri'nin Karısının Acı Türküsü
  • İstanbul'dan
  • Karahisari
  • Kayıp Oğlunu Arayan Bir Baba İçin Şiir
  • Kızılırmak
  • Koro
  • Ne Böyle Sevdalar Gördüm
  • Nigâri
  • Ölü Bir Ozanın Sevgili Karısını
  • Otağ
  • Ozan ve Sesler
  • Paul Klee'de Uyanmak
  • Pipo
  • Resim
  • Rüzgâr
  • Saint-Antoine'in Güvercinleri
  • Siz Ne Güzeldiniz Benimle Bilemezsiniz
  • Son Yerine
  • Su Günleri,I
  • Su Günleri,II
  • Su Günleri,III
  • Sunu
  • Tarih
  • Teşekkür
  • Troya'da Siz Sözü Güzeldi Eskiden
  • Türkiye Şarkısı
  • U
  • Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım
  • Üç Servi
  • Yavaş Yavaş Geçtim
  • Yazıt,I
  • Yazıt,II
  • Yeryüzü
  • Yoldan Geçen Biri








ŞİİR ÇEVİRİLERİ

  • Bir İspanyol Çiftçisinin Mezar Taşı - Attila JOZSEF
  • Bölge - Guillaume APOLLINAIRE
  • Camichi - Max JACOB
  • Canto L - Ezra POUND
  • En Yüksek Kulenin Türküsü - Arthur RIMBAUD
  • Eskil - Arthur RIMBAUD
  • Mutluluk - Arthur RIMBAUD
  • Nâibin Hikâyesi - Saint John PERSE
  • Olmak - André BRETON
  • Rondel - Stéphane MALLARMÉ
  • Sarı Asma Kuşu - René CHAR
  • Sesliler - Arthur RIMBAUD
  • Yaz Üzüntüsü - Stéphane MALLARMÉ


Kaynak



__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 28.08.2014, 15:32   #2
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İlhan Berk (18 Kasım 1918 - 28 Ağustos 2008) Türk Şair

Çalışma Masası





Bodrum- Şalvarağa Sokak / No: 16 numara





Şalvarağa Sokak / No: 16 numarada bulunan evinin avlusu






Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Eski 28.08.2014, 15:50   #3
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İlhan Berk (18 Kasım 1918 - 28 Ağustos 2008) Türk Şair

"Şiir diye birşey olmasaydı ilhan berk icat ederdi."

Turgut Uyar




1919

Ben dünyaya bir idare lambası altında geldim
Yeryüzü Birinci Dünya Harbi'ni yaşıyordu
Başımın üstünde mendil boyunda bulutlar vardı

Yunan Harbi'nde yanan şehirlerimizi bir dağdan seyrettim
O çadır çadır insanları askerleri esirleri
Arkalarında bir gömlekle kaçan halkımızı
İlk topu ilk tayyareyi gördüm
Anam kardeşim ve ben ayaktaydık
Kapanık dükkânlarıyla çarşılarımıza yağmur yağıyordu

Her sınıf insanıyla şehrim dağlara taşınmıştı

O yangından nehirlerimiz dağlarımız ve çeşmelerimiz kurtuldular

Yanmış ve yakılmış şehrimize bir akşamüzeri askerlerimiz girdi
Kursaklarında bir parça ekmekle insanlar ayaktaydı
O gün dünyayı ve insanları tanıdım
O gün ayağımın dibindeki şehirden ağlamayı öğrendim

İstanbul Kitabı






ANLATILIR GİBİ DEĞİL YASI ÇİÇEKLERİN

Karanfil

Adın her sabah uyandığımız gökyüzünün yerini aldı.
Hangi su olursa olsun
Yeşil sen bakınca.
Her gün sen baktıktan sonra
Bu kadar güzel
Bu gökyüzü.

Fesleğen

Sen varken karanlık bilmez
Hiçbir su.
Hiçbir su
Kaybolmaz.

Sarı Çiğdem

İlk biz geldik dünyaya
Gelir gelmez
Sevmeyi çalışmayı öğrendik
Bir gün yası öğreneceğimizi
Hiç bilmiyorduk.

Defne

Kimse ölümü övemez
Seni gördükten sonra
Kulluğu
Savaşı
Güzel gösteremez.

Lale

Yalan Ayvaz'ın laleyi sevmediği
Doğru değil sonra
İlk defa çiğdemin gördüğü dünyayı
İlk Ayvaz geldi
Bu manzara
Ona bakarak geldi
Hep ona bakarak geldik.




ÂŞIKANE

Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık

Kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık

Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
Bir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık

Bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık

Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık

Nice nice yaşamalara açılmışsındır
Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk

İşte Adakale Sokağındayım ve birden
Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık

Durup bir yıkık aşk dedim İlhan Berk bir yıkık
aşk Şimdi o şiirlerde senden kalan ancak


âşıkane



AŞK

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.





AYRIĞIN YÜREĞİ

Sessiz sedasız yaşayan bir ayrık otuydu Orta Anadolu'da
Kıtlıktan önce.
En küçük bir şeyden coşardı
Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak'a doğru
Köklerine su yürürmüş gibi sevinirdi.
Bir bulut geçsin üstünden
Ayrıklıktan çıkardı.
Dünyayı, derdi, dünyayı
Hiçbir şeylere değişmem.

Şimdi yaşamak istemiyor.

Türkiye Şarkısı



BEN SENİN KRALLIĞIN ÜLKENE YETİŞTİM

Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.

Sen o çıktığım sularsın, zencim benim
Denize bakan evler gibiyim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.

Sen gittiğin o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbul'un.

Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış.

Çivi Yazısı




BEN UYANDIM BİR AŞK DEMEKTİ BU DÜNYADA

(Rondo)

Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada
-Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi.
Karaydım, kâğıt gibiydim yaşamalarda
Adım görseniz her gün o denizlerdeydi
Bin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.

Ben vurdum sevilere belli değil miydi
Bin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.
Ne zaman aydınlığında adım geçti miydi
Bir aşk demekti bu dünyada.

Bir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da
Seninle yepyeni bir göktü gidilirdi
Baktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda
Şimdi bir gölgedir uzar ovalarımda
Böyle uyanırdım ya uyanmak değildi
Bir aşk demekti bu dünyada.

Çivi Yazısı




BİR KIYI KAHVESİNDE


Gün ağmıştı. Adaçaylarımızı söylemiş miydik?
Üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu
öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.
Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
-Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup
denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük
bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
Kalktı.
Biz işte o zaman gördük onu
ve çekilen denizi.
O zaman çıktık kendimizden.

Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök.

Delta ve Çocuk





ÇIT

Çıt
der
ölüm

çıt



avluya düşen gölge


__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Eski 28.08.2014, 17:07   #4
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İlhan Berk (18 Kasım 1918 - 28 Ağustos 2008) Türk Şair



Nehirler bizim onları sevdiğimizi bilmez. Bunu biliyor muydun?

İlhan Berk, Enis Batur’a Mektuplar





ÇOK YAŞASIN SAYILAR'DAN

3'dür sayıların en güzeli.
Biçimler biçimi.
Hiçbirine de benzemez.
Bir
daire
çiziyor
gibidir
ama

(alttan alta yatık iki açı da diyebiliriz)

iki çengel de
(gene
alttan
alta.)
Asıl da iki yarım dairedir: Dikey.
(Dikeyin
güzelliğini
düşünün!)

3'ün güzelliği salt biçimden de gelmez: esrik doğmuştur.
Uzaktan da olsa etikçi (etik şeylerin sorunu değildir) olduğunu da söyleyebiliriz.
Hazcı bir etikçi. Kaynağını aramaya çıkmış gibidir sevincin.
Hiç mi hiç asmamıştır yüzünü.
Hem sayılar içinde yalnız 3'ün canından söz edilebilir belki de.

'SAYILARIN CANI YOKTUR'

sonra da, güzel huyludur 3. Bu da yetmelidir bize.
Ama sayıların gizli tarihçisi sevgi Borges'e yetmez bu.
3'e 1'i de katarak 3 için özel bir varlık kütüğü de biçecektir.
Varlık tutkunu Eskimolar da 3'ü belki de bu yüzden severler.
Eskimo dilinde üçten çoğu yoktur, yalnızca koca bir

ÇOK

vardır.
Her şey üç ile ve çok'la biter.
Dünya da 3 ile anlatılır.
3 gelecektir hem.

Büyük uzaklık!
(Hem 3'le öğrenmedik mi biz uzaklığı?)

çok yaşasın sayılar





Neden Çok Yaşasın sayılar?Neden '3'dür Sayıların En Güzeli?


"-“Şeyler'in dünyasını, kısaca, dünyayı algılamak için bir sözlüğün yeterli” olduğunu söylüyorsunuz, Şeyler Kitabı Ev adlı kitabınızda. Şimdi ise sayılarla karşımıza çıkıyorsunuz. Sözden, sayıya geçişiniz insanın aklına, Anne Marie Schimmel'ın sayılarla ilgili yorumunu getiriyor: '”Sayıların bir işlevi de, çeşitli şekillerde bir araya gelerek eşyaya tesir etmektir.” Sözden sayıya geçişi nasıl açıklarsınız?

- Nesnelerin dünyası beni sürekli ilgilendirmiştir. Nesnelerin, yine yanı başındaki 'Şeyler' için de aynı şey geçerlidir. Şeyler ve Nesneler'den oluşur dünya. Yöreme bakıyorken, onlarla dolu buluyorum kendimi. Ben, şimdi söyleşiyi yaptığımız odadaki nesnelerle canlılarmış gibi yazarım. Çalışmam bittiğinde, bu odanın kapısını kapatır Allahaısmarladık, derim. Kalemler, kitaplar, elimi sürdüğüm her şey varlığını sürdürür. Sanki onlarla hem iç içeyim, hem de içimden konuşurum. Kısaca, ben nesnelere cansız şeyler gibi bakmam.
“Sayılar içinde en çok 3'ü severim”

- Kitabın girişinde, okuyucu ile sayılar arasında bir ilişki kuruyorsunuz, daha doğrusu onların varlık biçimlerini açıklıyorsunuz: “Biçimleri de adlarıdır/ görmeyiz/ bakıyorlarsa” diyorsunuz. “Bakmak” sözcüğü çok çağrışımlı geldi bana; hem sayılara tarih boyu yüklenen anlamlara hem de astrolojiye doğru bir uzanış var. 'Bakmak' sözcüğünü bu bağlamda açabilir miyiz?

- Sayılara bakarken harflerde olduğu gibi, resim gözüyle bakmışımdır. Çok Yaşasın Sayılar kitabında bir gravür vardır. 1 sayısını ayakta gösterir, 2'yi eğilmiş olarak ek alır. 3 daha bir eğilmiş ve sol kolunu dizler hizasından çıkararak, sağ ve sol kolla 3'e dönüşür. 4'ü ise 3'ün başı ve sağ ayakları oluşturur. Ben bu gravür'ü gördüğümde, resme olan saygım, sayılara götürdü beni. Sayılar da bütün nesneler, şeyler gibi açıktır. Bir bardak neyse, sayılar da odur. İlişkilerine gelince; biz onlarla ilişki kurmadıkça, hiçbir ilişkiye yanaşmazlar. Biz onlara anlamlar verirken, ben onların bize içten içe güldüklerini görür gibi olurum.

- 'Bir' sayısına gelirsek: “Gene yalnız o biçim yoksunudur” diyorsunuz bu sayı için. 1'in bölünmezliğine, zıtlıklar, çelişkiler içermediğine bir gönderme mi?

- Özellikle, '1' üzerinde durduğumun ayırdındayım. Nedeni ise '1' in, bütün sayılarla uğraşan yazarların, düşünürlerin onda tanrısal bir yan bulmalarıdır. Her şeyin başının '1' sayısı olduğunu ileri sürmeleri, '1' i neredeyse dünyanın direği olarak göstermeleri beni rahatsız ediyor. Ben '1' in şairlerin düşmanı olduğunu söylüyorum, çünkü '1' kapatıcı bir sayıdır. Özellikle de sonsuzluğu kapatır. Ben '1'i hırslı olduğu için sevmem. Her şeyi sıraya koymaya kalkar. Biçim olarak güzel olduğunu ilan etmiştir, '1' benim için bunun tam tersidir, '1' bir biçim yoksunudur.

- 2 sayısı, sizin de belirttiğiniz gibi 1'in karşıtıdır. “2, 1'i bıçakla keser gibi ikiye böler” ve “karşıtlar hiçbir zaman birleşemez” dizelerine gelirsek...

- '1'e duyulan saygı, '2' ye hiçbir zaman gösterilmemiştir. Oysa benim '2' için düşüncelerim değişiktir. '2' yi ikinci olduğu için severim. Buna da sımsıkı sarılması beni ilgilendirmiştir. '1' in hırslı, bencil, dik, kapalı oluşuna o ilk şamarı vurmuştur. '1' e karşı ilk saldırıyı yapan odur. Bunun için '1', '2' yi yok sayar.

- 3 sayısı için söylenmiş, “İyi şeyler üç kere olur” sözüyle, şu dizeler arasında ilişki kurabilir miyiz? “Hazcı bir etikçi. Kaynağını aramaya çıkmış gibidir sevincin”

- Sayılar içerisinde ben en çok '3' ü severim. Nedendir bilmem, onu kendime benzetirim. '3', benim gözümde, benim gibi bir adamdır. Sanırım aynı yaşta, aynı boydayızdır. Ben ne zaman '3' ü düşünsem, kendimi düşünürüm. '3' teki sevgimi, benim gibi bir deneyci olmasıyla açıklayabilirim. Sonra da, biçim olarak sayıların en güzelidir.

“Yerinden mutlu olmayan bir sayıdır 7''

- “4 ki kabalacıdır” derken, evrenin 4 kısma ayrıldığına ve siyah'a, 4. Kısma, nesneler dünyasına bir göndermeden yola çıkabilir miyiz?

- Önemli bir noktaya değiniyoruz. Kabalacıların dünyası beni çok ilgilendirmiştir. Sayılara böyle anlamlar verirken, bazı disiplinler edinmişlerdir. Kabalacıların yaşamı büyük gizlilik örneğidir. Umberto Eco, Gülün Adı ve Foucault Sarkacı'nda kabalacıların yaşamını çok iyi bir biçimde sunar. Kabalacılar için asıl varoluş yok oluştur. Bir gizlilik tarihi yazmışlardır. Bundan ilginç bir şey olamaz. Sayıları yazmaya götüren asıl sorun bu oldu benim için. Hele, kabalacıların, öldürülmeleri karşısındaki tavırları ilginçtir. Kabalacılar, “Yeryüzünde nasıl silinmeden yaşayabiliriz?” diye, sayıları ortadan kaldırmak istemişlerdir.

- Sayın Berk, '5' sayısına gelelim. Bu sayı bir çift ve bir tek sayıdan elde edilen ilk sayı olarak biliniyor. Kitapta, '5' ile '6' nın duruşu da bunu vurguluyor. Ayrılma'nın, buluşma'nın yaşandığı aşkın sayısı mı '5'?
Bunun için mi şu dize? '5 doğuştan yaşamın, aşkın sayısıdır'


- Aslında bütün sayılar kendilerini hemen ele vermez, gizlenir. Kapanırlar, “Güneşle eşleşir, güneşin aylası dışında da düşünmez kendini”. Bunu nereden çıkardığını anlamak zor. Her şeyin biraz arka bahçesi vardır. 5'in de hakkı bu. “5'in bilmediğimiz bir yönü olsun bu” diyerek, 5'i rahat bırakalım. Belki de her şeyin yakınında olmak yaralıyordur onu.

- Sayılar dünyasını inceleyenler için '6' evrenin mükemmel sayısı olarak tanımlanır. Oysa, siz onu böyle görmek istemiyorsunuz. “...yetkinlik dediğimiz (neyse o) büyülü sözcüğün simgesi olup çıkmıştır. Bu da sıkmıştır onu” diyorsunuz. '6' ile ilgili görüşünüzü açabilir misiniz?

- '6' sayısında beni ilgilendiren hem Hermes'ci hem de Zodyak'cı bir sayı olmasıdır. Benim şiiri algılayışımın karşılığı gibidir. '6' sayısı kapalılığın tadını çıkarır. Yetkinliğin âşığıdır. Benim gibi kapalı olduğu için yaşama da alışamamıştır. '6', senin de vurguladığın gibi yetkinlik örneği, diye bilinir. '6' nın buna razı olacağını sanmıyorum. Yetkinlik gelişmeyi engeller. Duruk bir kavramdır. O nedenle herhangi bir alanda yetkin olmayı sevmem. Çünkü, sizi, yaşam içerisinde arayışlardan uzak tutar.

- '7' yi, 'Bir gül lekesidir o' şeklinde tanımlıyorsunuz. Bilgelik, İrade, Duygu tüm bunları mı içeriyor '7' sayısı?

- '7' sayısının nedense yerinden mutlu olmadığı kanısı vardır bende. Bu, '7'nin kendisine çok önem vermesinden geliyor. Çok kendini düşünüyor '7'. Bencil bir sayıdır.

- '”Ona ilk cennetlik sayı diyebiliriz. Bahçeler bahçesidir 8” dizeleriyle, Babil Uygarlığı'ndan, İslamiyet'e kadar uzanan geniş bir alana göndermede bulunuyorsunuz ve şiiri şöyle bitiriyorsunuz: “İki katlı bağımsız bir ev olan 8'in içinde yaşamak isterdim.”
'8' nedir sizin sayı dünyanızda?


- '8' hem sayı bilimcileri için, hem de düşünürler için en 'sofu' sayı anlamını taşır. Sofuların yeri ise bildiğimiz gibi cennettir. Ben 8'in bu yönde kavramlar üretmesini, cennet bahçeleri kurmasını yadırgamam; severim. Buna karşın '8' anlatımdan kaçar, gizlilik peşinde gibidir. Kıvrıla kıvrıla içine döner, öyle yaşar. Sonra da, en çok üşüşen sayıdır. Sürekli açtır.


“Tepetaklak '9', şair sayısıdır”

- '9' u '10' sayısına komşu olarak, ama en önemlisi '10' un varlığından dolayı eziklik duyan sayı şeklinde sunuyorsunuz: “Ben yalnızlığı sayılara önermek istemem. Yeterince yalnızdır çünkü sayılar. ”Bu dizeler, aynı zamanda '9' sayısına getirilen 'acının sayısıdır' yorumuna yakın durmuyor mu?

- Önemli bir tespit. Biçim açısından ele aldığımızda, '9' un tepetaklak duruşu ilginçtir. Bir terslik vardır '9'da. Bu belki de kendini çok yalın bulmasındandır. Yalınlığın sayısıdır zaten '9'. Bu yüzden şair bir sayıdır. Şairler gibi. Yalınlığı insancıldır. '9'un duruşu aynı zamanda, yetkinlikten, tamlıktan, bütünlükten bir kaçışı da imler. Kapanmak için değil, parçalanmak için kıvranır gibidir. Bunda da haksız değil. Kendisinden önce gelen sayıların tek düzeliği, belki de sıkmıştır onu; parçalanıp dağılmak istiyordur. Onun için de acıya ve mutsuzluğa açıktır.

- Ve tamamlayan, mükemmele ulaşan '10' sayısının konumuna gelirsek...

- '10' sayısı senin de vurguladığın gibi eksiksizliği imler. Kocaman bir dünyası vardır onun. Evleri, sarayları, köprüleri onu oluşturur. Her şeyden önce '10' dünyanın en mutlu sayısıdır. Her şeydir '10'.

- 'Bütün sayılar varoluşu hızlı yaşar. Hele '0' son zebani. Son bulgu' diyorsunuz '0' için. Tekilden, çoğula geçiş ve çoğalmanın da kökü değil midir '0' sayısı?

- '0' a gelince! '0' o büyük maratoncu. Hem yokuş, hem de iniş. '0' ın yutan bir sayı olduğunu öğrendim. "



Çok Yaşasın Sayılar/ İlhan Berk/ Adam Yayınları/ 96 s.


Kaynak



Madem ki en çok sevdiğimiz sayı 3, bizde "Üç kez Seviyorum diye Uyandım"diyelim...

ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

Deniz Eskisi


__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1918, 2008, ağustos, berk, ilhan, kasım, türk, İlhan, Şair


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:54.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.