Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Türk Edebiyatı > Türk Edebiyatı Ustaları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 25.04.2012, 23:01   #1
Çevrimdışı
Gece
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

İngiliz edebiyatından yaptığı çevirilerle tanınan Mina Urgan ömrünün son dönemlerinde yazdığı iki kitabıyla popüler oldu.

İngiliz Edebiyatı Profesörü olan yazar ve çevirmen Mîna Urgan, [D:1 Mayıs 1915 İstanbul- Ö: 15 Haziran 2000].

Tam adı Fatma Mîna Urgan olan yazar, Şefika Hanım ile şair ve oyun yazarı Tahsin Nahit Bey’in kızıdır

Şair ve ressam Mustafa Irgat oğlu, tiyatro oyuncusu Zeynep Irgat Urgan’ın kızıdır. Tiyatrocu Cahit Irgat’ la evlilik yapmış. Boşanmıştır.

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'ndeki öğreniminden sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi'ni bitirdi ve aynı fakültenin İngiliz Filolojisi Bölümü'nde doktora yaptı.

Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar” adlı çalışmasıyla doçent ve 1960'ta profesör oldu.

Aynı yıl, Türkiye İşçi Partisi'ne girdi ve İngiliz edebiyatı profesörü olarak sürdürdüğü öğretim üyeliğinden 1977 yılında emekli oldu.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin kurucu üyeliğiniyaptı.

Mina Urgan, İngiliz edebiyatının en önemli eserlerini Türk literatürüne kazandırmıştır.

Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley, Graham Greene, William Golding,
John Galsworthyve Shakespeare’in eserlerini çevirmenin yanı sıra yazdığı Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri isimlerindeki iki kitabıyla da okuyucudan büyük ilgi görmüştür.

Cumhuriyet tarihini yaşamış, Cumhuriyet aydınlarıyla birlikte olmuş, medeniyetin gerektirdiği her türlü yeniliğe ve değişime ayak uyduracak bir eğitim almış olan yazar hayatı boyunca çevresini aydınlatmak için uğraş vermiştir.

Urgan, çevirmen ve yazar olarak vasıfları, geniş bakış açısı,
Türkçe ve İngilizce'ye hakimiyeti, edebiyata kazandırdıkları ile duayen olarak görüldü.

1986'da kitap raflarındaki yerini alan İngiliz Edebiyatı Tarihi adlı çalışması başta olmak üzere, Thomas More, Shakspeare,
Virginia Woolf üstüne yaptığı incelemelerle düşünce dünyasında çıtayı yükseltti. Türk edebiyatını birçok önemli başvuru kitabıyla tanıştıran yazar, özellikle"Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More"adlı çalışmasıyla hayatı özgürlük ve barış teması çerçevesinde yorumladı ve bu çalışma büyük ses getirdi.

Yazarın 1995'te Virginia Woolf, 1997'de D. H. Lawrence İncelemesi isimli kitapları yayınlandı. Ancak Urgan'ın, eserlerinin ve Türkiye için öneminin geniş bir okuyucu kitlesi tarafından keşfedilmesi 1998 yılında gerçekleşti.

Urgan'ın tanınması ihtisas gerektiren çalışmalarından çok yaşamının son yıllarında kaleme aldığı anılarının yayımlanmasıyla gerçekleşmiştir.

Seksen üç yıllık bir ömrün anı ve tanıklıklarını bir araya getiren Bir Dinozorun Anıları (1998) altmış, gezi yazılarından oluşan Bir Dinozorun Gezileri adlı kitabı ise altmış altı baskı yaparak Mîna Urgan'ı, "çok satar" yazarlar arasına kattı.

Mîna Urgan
'ın, "Benim gibi bir kocakarının hayatını kim merak eder ki" çekincesiyle kaleme aldığı “Bir Dinozorun Anıları” başta kendisi olmak üzere herkesi şaşırtarak yüzbinlerce okura ulaştı. Alabildiğine alçakgönüllü, ufak tefek, sürekli sigara içen, sözünü sakınmadan komünist ve ateist olduğunu söyleyebilen bir İngiliz edebiyatı profesörünün özellikle kendiyle alay etmeyi ihmal etmeden ve hemen hemen her satıra sindirilmiş yaşama sevinciyle kaleme aldığı anı ve tanıklıklarının içtenliği her kesimden okurun çok büyük ilgisiyle karşılandı.

Bir Dinozorun Anıları, anıların eksenine Mîna Urgan’ı oturmakla birlikte Atatürk'ten Halide Edip'e,
Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik ve Yahya Kemal'den Ahmet Haşim'e sayısız tanıklık ve bu tanıklık aracılığıyla çizdiği panoramayla da çok önemli bir "doküman" niteliği kazanmıştır. Bir Dinozorun Gezileri'nde ise, başta Mavi Yolculuk ve Bodrum olmak üzere, Anadolu, Paris, İngiltere, İtalya, Sovyet Rusya ve Amerika'ya "dinozorca" (az parayla) yaptığı yolculukları, eksilmeyen yaşama sevinci ve gülümseten izlenimlerle aktardı.

"Evet ben bir dinozorum, çünkü eskiden ne düşünüyorsam şimdi de aynısını düşünüyorum" diyen Mîna Urgan, tedavi gördüğü İstanbul Nöroloji Servisi'nde, 15 Haziran 2000 günü, 85 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Mîna Urgan kitaplarının çok satmasına kendi bile şaşırmış! Şaşkınlığını şu şekilde ifade etmiştir;

"Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hala da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?"

Aldığı Ödüller: 1993 Altın Kitap Ödülü,

Virginia Woolf ile 1995 Sedat Simavi Vakfı Onur Ödülü,
1996 Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü.
__________________
"Aşk nasıl da kırılgan, sus dedim ama olmadı
Kalbimden ismin geçti , kimseler duymadı"
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Gece'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.04.2012, 23:14   #2
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Cok da mütevazi imis


Tesekkürler Gece.
  Alıntı ile Cevapla
LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 25.04.2012, 23:29   #3
Çevrimdışı
Duayen
Huysuz ve Tatlı Kadın

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Kaç kere okudum hatırlamıyorum ama, hiç bıkmadan okuyacağım iki kitap.Hayran olduğum, muhteşem küçük dev kadın, Mina Urgan..
Özellikle, gezilerini okurken kitabın içinden çıkmak istememiştim..
O inanmasada, ben ona Allahtan rahmet diliyorum..

Teşekkürler Gece
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Duayen'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.04.2012, 23:32   #4
Çevrimdışı
Gece
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Bir de unutamadığım bir sözü vardı kitabında
'Bu kadar genç ölürken , yaşamaktan utanıyorum '
diyordu...
Ben de severek okudum kitaplarını...
__________________
"Aşk nasıl da kırılgan, sus dedim ama olmadı
Kalbimden ismin geçti , kimseler duymadı"
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gece'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.04.2012, 23:38   #5
Çevrimdışı
Duayen
Huysuz ve Tatlı Kadın

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

İştahlı bir insan olmasından kaynaklı yemekleri anlatışı inanılmazdı
Özellikle, aldığı kokunun peşine takılıp, yüzerek denizdeki balıkçıların teknesine çıkıp, yemeklerine ortak olmasını onlarla kadeh tokuşturmasını unutamıyorum
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Duayen'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.04.2012, 00:00   #6
Çevrimdışı
SuLTaN
Fosforlu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Duayen Mesajı göster
İştahlı bir insan olmasından kaynaklı yemekleri anlatışı inanılmazdı
Özellikle, aldığı kokunun peşine takılıp, yüzerek denizdeki balıkçıların teknesine çıkıp, yemeklerine ortak olmasını onlarla kadeh tokuşturmasını unutamıyorum
Neden bu kadar çok sevdiğin belli oldu annem. Tamam tamam kızma.

Teşekkürler Gece.
__________________
"Dostlar bizi hatırlasın..."
  Alıntı ile Cevapla
SuLTaN'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 02.03.2015, 17:07   #7
Çevrimdışı
Deniz
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Beğenile okudum kitap..

Teşekkürler @Gece
__________________
Bağımsızlıktan yoksun bir ulus,Uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  Alıntı ile Cevapla
Deniz'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 02.03.2015, 18:57   #8
Çevrimdışı
Flaneur
Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Virginia Woolf incelemesini tavsiye ediyorum ben de, çünkü zaten en eğlenceli, en güzel kitaplarını (kendi anıları) okumuşsunuz çoğunuz.
__________________
The opposite of love is not hate, it's indifference. The opposite of art is not ugliness, it's indifference. The opposite of faith is not heresy, it's indifference. And the opposite of life is not death, it's indifference.

Elie Wiesel
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Flaneur'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.03.2015, 23:37   #9
Çevrimdışı
Jazz
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Müthiş bir kadın; onunla tanışabilmeyi çok isterdim...

Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri kitaplarını çok sevmiştim; özellikle Bir Dinozorun Anıları'nı...

İşte Bir Dinozorun Anıları'ndan bana göre en çarpıcı paragraflar:

Gençliğimde başlayan kronik bronşiti hâlâ çektiğim için, sigaranın ne denli zararlı olduğunu herkesten iyi ben bilirim. Yoğun bir anti-tütün propagandası yaparım her fırsatta. Bir polis kıza bile yaptım bu propagandayı: Yedi yıl önce uçakla Adana'ya gittim. Havaalanında polis kız üstümü aradı. Bu kontrol biter bitmez, bir sigara yaktım. Polis kız, ne zamandan beri sigara içtiğimi ve kaç yaşında olduğumu sordu. "On beş yaşında başladım. Şimdi yetmiş beş yaşındayım" deyince, o emniyet mensubu, üstüme atıldı, büyük bir şefkatle boynuma sarılıp beni öptü. Her şey aklıma gelirdi de bir polisin, kız ya da erkek, beni bağrına basıp öpeceği aklıma gelmezdi. Meğer yirmi beş yaşında olan bu kıza hekimler, sigaradan vazgeçmezse, yakında öleceğini söylemişler. Kız da beni o yaşta hâlâ dinç bir durumda gördüğü için, sigaraya devam edebileceğini düşünüp sevinmiş. Ama ben, ayaküstü küçük bir söylev vererek, sigara içmenin zararlarını gene de anlattım…



Dinsiz olduğum için, camilere taşınmaları, cenaze namazlarını, Arapça duaları filan da istemem. Bir meslektaşımızın cenazesinden sonra, o sırada Dekan olan arkadaşım rahmetli Mazhar Şevket İpşiroğlu'na bunu söylemiştim. Ters ters yüzüme bakmış, "aman sen de! Hep olmayacak şeyler istersin zaten" demişti. Başka ülkelerde, isteyene dinsel cenaze, isteyene sivil cenaze yapılır, ama bizde dinsel tören olmadan toprağa verilmenin yolu yok. Ancak aslanım Aziz Nesin başarabildi bunu. Camilere taşınmadan, Arapça dualar okunmadan, kendi kurduğu vakfın bahçesinde bilinmeyen bir yere gömüldü. Onun ve benim kadar tanrıtanımaz olduğunu bildiğim bazı kişilerin cenazesinde, "iyi ki öldüler; olup bitenleri görmüyorlar, duymuyorlar" diye düşünürüm. Kendi cenazemde ben de ölü olacağıma, ben de görmeyeceğime duymayacağıma göre, fazla dert edinmiyorum o imamları, o Arapça duaları.
..



Daha on iki yaşındayken, bir çocuğun basit mantığıyla, annem Şefika'ya dedim ki: "Eğer Tanrı varsa, iyi bir Tanrı olması gerekir. Oysa bunca felâket var, savaşlar var, depremler var, trafik kazaları var. Hiçbir günah işlememiş insanlar, masum küçük çocuklar ölüyor. Böyle haksızlıklara izin veren, kötülüğe göz yuman bir Tanrıya ben neden inanayım?" Bunları söylemem, son derece inançlı bir Müslüman olan annem Şefika'nın yüreğine indi. Böylesine yalın bir mantıkla karşı karşıya gelince, zekâsının .parlaklığıyla ünlü, hiçbir lâfın altında kalmayan, çok etkileyici bir biçimde konuştuğu için herkesin susup dinlediği Şefika'nın dili tutuldu sanki. Daha sonraları da bu konuyu benimle tartışmadı hiçbir zaman...





İnsanlar şaşırtıcı, hem de çok şaşırtıcıdırlar. Yakından tanıdığınız, bencil ve aptal sandığınız bir kişi günün birinde, öyle güzel bir şey yapar, öyle duyarlı, öyle derin bir söz söyler ki, afallayıp kalırsınız. Bunun tam tersi de olur ne yazık ki. Duyarlı ve zeki sandıklarınız, aklın alamayacağı kötülükler ya da aptallıklar yapabilirler. Hele tanımadıklarınızın dış görünüşlerine hiç, ama hiç aldanmamak: Bir gün Taksim'de otobüs bekliyordum. Demin söylediğim gibi, insanlar bende hep merak uyandırdıkları için, duraktakilere dikkatle bakıyordum gene. Bir genç kadın fena halde sinirime dokundu. Aşırı süslüydü, rüküştü, kötü makyajlıydı. Bayağılık akıyordu her bir yanından. On beş santimlik topuklarının üstünde zor durabildiğini belli ederek, aptal aptal sırıtıyor; çevresini, özellikle beyleri çapkın gözlerle süzüyordu. Derken, yanımızdaki elektrik direğini onaran orta yaşlı bir işçi direğe dayadığı yüksek merdivenden düştü. Bizler polise haber verilmesi, bir ambulans gelmesi için telâşlanırken, son derece sevimsiz sandığım o genç kadın, süslü giysilerinin kirlenmesine hiç aldırmadan, çamurlu kaldırıma oturdu. İnleyen işçiyi kucağına alıp, acı çeken çocuğunu avutan bir anne gibi, ona mırıl mırıl bir şeyler söyleyip durdu. Ambulans gelinceye kadar, yani bir hayli zaman, kucağından bırakmadı yaralı işçiyi. Ben de ayakta dikildim, içimden hep özür dileyerek, genç kadınla birlikte bekledim ambulansı. O genç kadını bir tek kez gördüğüm halde hiç unutamadım. Çok eskiden Alanya'da gene bir tek kez gördüğüm Osman Efendiyi de unutamadım. Bir rakı sofrasındaydık ve Osman Efendi herkesten çok içiyordu. O masada oturanların biriyle ilgili, şimdi ne olduğunu anımsamadığım ve sevecenliğini açığa vuran, çok ince, çok derin bir söz söyledi. Ben de "ne kadar iyi yüreklisin, Osman Efendi" deyince, "yüreğim temizdir; çünkü onu her akşam rakıyla yıkarım" dedi...





Şefika'nın kişiliği ne kadar ilginçse, Müslümanlığı da o kadar ilginçti. Tanrıya sonsuz inancı, bütün dinlere büyük saygısı vardı. Ama son din olduğu için, dinlerin en mükemmeli bilirdi İslâmı. Bir yandan Ramazanlarda oruç tutarken, bir yandan da, bu iş henüz moda olmadığı halde, St. Antoine Kilisesi'nde Noel gecesi Katoliklerin âyinine katılırdı ya da Rum dostlarıyla Ortodoks kiliselerinde mumlar yakardı. Bir defasında Ayayorgi Kilisesi'nde, çok yaşlı bir papaz tarafından fena halde azarlanmıştı. Büyükada'da uzun süre oturduğu ve "pararnanası" yani sütninesi Rum olduğu için, kusursuz Rumca konuşurdu. Yaşlı papaz da annemi Rum sanmış. Kardeşim Halil ile benim Türkçe konuştuğumuzu görünce de, son derece Müslüman annem gibi hoşgörülü olmadığından, "utanmıyor musun! Neden bir Müslümanla evlendin!" diye ona çatmıştı. Şefika da, gözlerini gökyüzüne kaldırıp derin derin içini çekerek, trajik bir sesle "utanıyorum, ama ne yapabilirdim ki? O Müslümanı sevdim" deyince, Rum arkadaşları katıla katıla gülerek kiliseden kaçmışlardı...



Mustafa Kemal'in ölümünden sonra, Fevzi Çakmak'ın cumhurbaşkanı seçileceğinden korkuyorduk. İsmet Paşa seçilince rahatladık. Annem radyoda haberi dinledikten sonra, "artık bu millet sevgilisini kaybetti, kocasıyla uslu uslu oturması gerekecek bundan böyle" dedi. Şefika bunu bir espri yaparcasına değil, ağlayarak söylemişti. Çok daha sonraları Lord Kinross'un Atatürk kitabının ilk sayfalarında yer aldı annemin bu sözü...


__________________
Küçük hırsızlar el feneri kullanır, büyük hırsızlar deniz feneri...

  Alıntı ile Cevapla
Eski 03.03.2015, 02:29   #10
Çevrimdışı
Çengelli İğne
«... Beklenen Şarkı ...»

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Bir Dinozorun Öyküsü - Mina Urgan

Ben de büyük keyif alarak okudum bu kitabı tek kelime ile harika.
  Alıntı ile Cevapla
Çengelli İğne'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
dinozorun, mina, urgan or bir


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:04.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.