19.10.2013, 21:30 | #1 |
Çevrimdışı
|
Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
__________________
|
19.10.2013, 21:45 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Şimdi ki jöleli ve jölesizlerin piri...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
19.10.2013, 22:49 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Öngörü böyle bir şey olsa gerek!
Kelimeler özenle seçilmiş, belden, yürekten değil, direk beyinden vurulmuş!! Mekanın cennet olsun güzel insan... |
31.05.2014, 20:48 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Bu mektuba Necip Fazıl'ın da bir cevabı vardır yalnız. Tarafsız bir bakış sunmak adına bunu da belirtmeliyiz bence;
"Nâzım Hikmet! Nafile çabalıyorsun. Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım. Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz. Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum. Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun. Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin. O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile ***ürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun. Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı: Ben – Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun? Sen – Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim? Ben – Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun? Sen – Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler. Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım. Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü… Senin nene mukabele edeyim? Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer? İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir? Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme! Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim. Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim. Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman… Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor. İşte görüp göreceğin rahmet! (11 Nisan 1936) Necip Fazıl Kısakürek
__________________
Kırılmasın diye üzerine titrerdim, O hep üşüyorum sanırdı... Can Yücel |
31.05.2014, 23:15 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Üstadın cevabını çok beğendim dili sade anlatımı imalı ve usuldan giydirme var.
__________________
Sevdan üfledi bir kere,
Vakit Aşk-ı Kıyamet. Sen! Kopuyorsun yüreğimde... Ey Yar,"Yüreğim Yüreğine Emanet" |
MoStAr'in Mesajına Teşekkür Etti |
01.06.2014, 15:07 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Peyami Safa
Kaynak
__________________
|
ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti |
01.06.2014, 15:11 | #7 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
NFK e adam diyenler, dürüst diyenler, kendi adamlığını ve dürüstlüğünü sorgulamaları gerekir. NFK yi tam tanımayıp da beğenen ve tasvip edenler bu dediklerimin dışındadır elbette..
__________________
|
|
2 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti. |
01.06.2014, 15:36 | #8 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Bunlar gibileri, sadece günümüzde var zannederdim yanılmışım .
Hiç ummadığım ünlü yazarların şu düşmüş oldukları duruma bakın. Gururları yerlerde. Şaşırdım... |
Canan'in Mesajına Teşekkür Etti |
01.06.2014, 22:59 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Nazım Hikmet'in Necip Fazıl'a Mektubu
Necip Fazıl'ın Kubilay Olayından Sonra Yazdığı Yazı
__________________
|
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
bilirim, fazıla, hikmetin, mektubu, nazım, necip, sevgili |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |