Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Türk Edebiyatı


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 20.01.2014, 17:43   #1
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı




Tasavvuf Ar. taSawwuf kelime anlamıyla "sufi olma, sufiye yolunu izleme" demektir.


Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’di








Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Tasavvuf edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tasavvuf şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur. Eserler dörtlük birimiyle yazılmıştır.

Genellikle yarım uyak kullanılır .

En büyük şairleri Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, Abdû Furkan gibi önemli şairleri vardır. Bu şairler tarihin ve günümüzün en önemli şairleridir. Tasavvuf felsefesine göre kainatın yaratılış sebebi tanrının kendi güzelliğini görmek ve bilinmek istemesidir. Tanrının "ol" emri ile kainat yaratılmıştır. Varlıklar tanrıdan kopma bir parçadır. Dolayısıyla Tanrı "vahded-i Vucud" yani tek varlıktır.




Dolayısıyla evrendeki varlıklar asıl varlığa dönmek ister. Varlığın kendi varlığını tanrı varlığında yok etmesi tasavvufta en son aşamadır. Dini görüşler ve bunların işlenişi bakımından arap ve iran edebiyatı ile etkileşim söz konusudur. Fakat bu etkileşimin boyutu divan edebiyatındaki kadar büyük değildir. Dinî-Tasavvufî osmanlı edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. İslâmiyet'in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla yayılmaya çalışılmıştır. Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir.

Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufi düşünceyi yaymaktır. Tekke şairlerinin çoğu tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Tekke şiiri, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır.Tasavvufçu olmak için nefsi kontrol etme , kendine terbiye etme,acı çekme gibi bazı şartları vardı. Bu özelliklerin dışında kalan; eserlerini aruz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı diliyle, hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan tasavvufçular da vardır. Örneğin Mevlana Anadolu’da yetişen ilk ve en büyük Türk mutasavvıf olduğu halde eserlerini Farsça yazmıştır.





Şeyh Galip, Divan tarzında eser verdiği için Tekke Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez, Di-van Edebiyatı mensubu sayılır.


En belirgin özellikleri şunlardır:
  • Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan'da yetişen Hoca Ahmet Yesevi'dir.*Tekke Edebiyatı, Anadolu'ya 13. y.y.'dan itibaren gelişmiştir.
  • Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
  • Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
  • Hem aruz hem hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Şiirlerin çoğu ezgilidir.
  • Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
  • İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
  • Dili Aşık Edebiyatı'na göre ağır, divan edebiyatına göre sadedir.
  • Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir.



Yüzyıllara göre bu edebiyatın en önemli temsilcileri şunlardır:


YUNUS EMRE (1249–1322)

* Eskişehir’de doğup öldüğü söylenir.
* Hayatı efsanelerle örülmüştür.
* Dili sadedir.
* Allah inancını ve insan sevgisini işler.
* Şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Lirik bir şairdir.
* Şiirlerinde hem aruz hem de hece vezni kullanılmıştır.
* İşlediği konular yönüyle evrenseldir.
Eserleri: Divan, Risaletün Nushiye




PİR SULTAN ABDAL (?-1560)

* 16.yy! da yaşamış bir Bektaşi şairidir. Sivas’ın Banaz köyünde doğmuştur. Hızır Paşa tarafından Sivas’ta öldürülmüştür.
* Tasavvuf, tabiat, aşk ve halkın gerçek yaşayışıyla ilgili konular işler.
* Divan edebiyatında etkilenmemiştir. Dili sadedir.






HACI BEKTAŞ-I VELİ (1209-1270)

13.yy’da yaşamıştır, Türkistan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur. A.Yesevi’nin isteğiyle Anadolu’ya gelmiştir.
Bilinen en önemli eseri ‘’Makalat’’tır. Sohbetler sözler anlamına gelir. Hz Adem’in yaratılışı, Şeytan ve Şeytani işler, Allah’ın birliği gibi konuları ele almıştır.

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı - Tekke Edebiyatı

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır.

İslâmiyet’in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla yayılmaya çalışılmıştır.

T
asavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan bir düşünce düzeni, bir din felsefesidir. Kalbi dünya alâkalarından ayırarak, Allah sevgisiyle doldurmayı amaçlayan tasavvuf, bir düşünüş ve inanç sistemidir. İçinde yaşadığımız âlemin esrarı nedir? Niçin yaşıyoruz? Niçin geldik bu dünyaya? Biz neyiz? Yaşamanın anlamı, var olmanın aslı, gerçek başlangıç ve son nelerdir? İşte tasavvuf bu sorulara cevap vermeye çalışır.

Tasavvufa göre her şeyin kaynağı Tanrı’dır. Evrenin varlığı Tanrı’nın güzelliğinin yansımasıdır. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır. İnsanlar da Tanrı’nın birer parçasıdır. İnsan yaratılmakla, dünyaya gönderilmekle aslında gurbete gönderilmiştir. Herkes ona kavuşmak için çalışmalıdır. O’na kavuşmak için çabalayanlara ve O’nun mutlak ve eşsiz güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Mutasavvıf ise âşık olmanın yanı sıra, tasavvuf felsefesini yazı ve şiirlerinde işleyen, insanlara tasavvufu, dolayısıyla insan ve Allah sevgisini aşılayan kişilerdir.



Bunlardan Hoca Ahmet Yesevî (Öl.1167), Anadolu Türklerinin geliştirdiği tasavvuf edebiyatının ilham kaynağıdır. Onun Divan-ı Hikmet adlı tasavvufî eseriyle ve Orta Asya’dan Anadolu’ya gönderdiği öğrencileriyle Türk Tasavvuf edebiyatının XIII. yy.da temelleri atılmıştır. Bu edebiyat, Bektaşîlik tarikatiyle gelişmiş, Yunus Emre ile en mükemmel anlatım yeteneğine ulaşmıştır.

Yunus Emre’yi bu kadar üne kavuşturan bir başka özellik de dinî-tasavvufî konuları ayrımsız bir insan sevgisiyle anlatmış olmasıdır. XIII asrın ikinci yarısıyla XIV. Asrın başlarında yaşamış olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre; Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur. Eserlerini sade bir dille söylemiş, hem heceyi hem aruzu kullanmış, lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir.




Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-yazavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, mensup olduğu tarikatin düşünce sistemini, felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak kullanmıştır. Bunda anonim halk edebiyatının büyük etkisi olmuştur.

Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Onlar dinî inançları yasaklama ve korkutma yöntemiyle değil, insanı, Allah’ı, tabiatı, cenneti vb. sevdirmekle yaymışlardır.

Tekke şiir, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır.

Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.
Dil sadedir, çünkü halka yöneliktir.




  • 12.yy.: Hoca Ahmet Yesevi
  • 13.yy.:Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
  • 14.yy.:Kaygusuz Abdal
  • 15.yy.: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
  • 16.yy.: Pir Sultan Abdal
  • 17.yy.: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
  • 18.yy.: Sezai
  • 19.yy.: Kuddusi, Turâbi

Bu özelliklerin dışında kalan; eserlerini aruz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı diliyle, hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan tasavvufçular da vardır. Örneğin Mevlana Anadolu’da yetişen ilk ve en büyük Türk mutasavvıf olduğu halde eserlerini Farsça yazmıştır. Şeyh Galip, Divan tarzında eser verdiği için Tekke Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez, Di-van Edebiyatı mensubu sayılır.

Kaynak








  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.01.2014, 18:13   #2
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı



Allah'ı bilmek nasıl olur? Kâinatın yaratılışı nasıldır? Biz neyiz? Niçin geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nelerdir? Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna Tasavvuf düşüncesi denir. [Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) Teorisi].

Bu düşünüşe göre Allah tek varlıktır. (Vücud-i Mutlak). Aynı zamanda tek güzelliktir (Hüsn-i Mutlak).

Tek varlık olan Allah kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve kâinatta bilinmek istemiştir.

Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir. Ayna varlığın çeşitli görüntülerini yansıtır.

O halde, evren ve tüm insanlar Allah'ın bir görüntüsüdür. Öyleyse insanlar arasında renk, inanç, dil, ırk gibi ayrımlar yapmak anlamsızdır.

Bütün görüntülerde "varlık" ve "yokluk" öğeleri bir arada-dır. İnsan dünyaya bağlı tutku ve zevklerini yok ederek "varlık" öğesini geliştirir. Bunun yolu da tekkelerden (tarikatlar) geçer. Burada insan sıkı bir eğitimle dünya nimetlerinden vazgeçerse, sonunda özü olan Allah'a kavuşabilir. Bu da gerçek aşktır. İnsanların birbirlerine duyacakları aşk ise mecazdır. Bu, kişiyi Allah'tan uzaklaştırır. "Bir hırka, bir lokma" insana yetmelidir. Tekkelerde bu yolla Allah'a ulaşan insan sonunda "Enel Hak" ("Ben Allah'ım") derecesine varır. Bu kişilere "İnsan-ı Kâmil" ya da "Ermiş" denir.








Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği): Evrende sadece Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer varlık zannettiğimiz, bu “mutlak varlığın”, Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler.

Tekke: Tasavvuf ehli kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş.

Pir: Tarikat kurucusu

Şeyh: 1.Tarikat kurucusu. 2. Tarikatta en yüksek dereceye ermiş kişi. 3. Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimsedir.

Tarikat: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu topluluk.

Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan kimse.

Abdal: Gezgin derviş

Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişidir.






Tekke şiirinde görülen ve dinsel içerikli konuları işleyen ilahi, nefes, deme, şathiye ... gibi ürünler nazım biçimi değil, birer nazım türüdür. Çünkü bunlar da koşma tipi nazım biçimiyle ve hece ölçüsünün genellikle 7, 8 ve 11'li kalıplarıyla söylenir. Söz konusu türlerde dörtlük sayısı genellikle 3 - 7 dir. İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir.

Geniş Kapsamlı olarak;

1- İlahi: İlahiler, tasavvuf görüş ve anlayışını anlatan bunun inceliklerini, ilahi hikmetleri ve sırları dile getiren manzumeler olup herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Tanrı’yı öven, Tanrı’nın büyüklüğü ve gücünü telkin eden şiirlerdir. Dini törenlerde ve dergahlarda kendine özgü bir makamla söylenir. İlahiler dörtlükler ya da beyitlerle yazılırlar. Dörtlüklerle yazılanlar genellikle 7′li, 8′li bazen de 11′li hece ölçüsü ile koşma uyak düzeninde yazılır. Beyit ile yazılanlar ise genellikle 11,14 ve 16′lı hece ölçüsü ile bazıları ise aruz ölçüsüyle yazılır.

  • Herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Allah'ı öven şiirlere denir.
  • Daima özel bir ezgi ile söylenir.
  • Divan şiirindeki tevhit ve münacaatın Halk Edebiyatındaki karşılığıdır.
  • En ünlü şairi Yunus Emre'dir.
  • Değişik tarikatlara göre "deme, nefes, ayin" gibi adlar alır.
  • Şekil olarak koşma biçimindedir. Yani dörtlüklerden oluşur.
  • Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer.
  • Genelde 7'li hece ölçüsü kullanılır. Bazı ilahilerde aruz vezni kullanılmıştır. Aruz vezninin kullanıldığı ilahiler gazel şeklindedir.
İlahi Örneği:

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın âşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Yunus Emre






2- Nefes: Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşma gibidir. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7,8,11′li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır.

  • Bektaşî şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir.
  • Nefeslerde genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut (varlığı birliği) kavramı anlatılır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammet ve Hz. Ali için övgüler de söylenir.
  • Nefeslerde kalenderane ve alaycı bir üslûp göze çarpar.
  • Edebiyatımızda Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür.
Nefes Örneği:

Şu görünen yayla ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Pîrim ben gidiyom sen himmet eyle
Bu yıl bu yayladan Şâh'a gidelim
Eğer ekilir de bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Bu yıl bu yayladan Şâh'a gidelim
Bir bölük turnaya sökün dediler
Yürekteki derdi dökün dediler
Yayladan öteki yakın dediler
Bu yıl bu yayladan Şâh'a gidelim

Pir Sultan Abdal





3- Ayin: Mutasavvuflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin terimi daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatına da geçmiş Mevlevilerin sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur.

4- Tapuğ: Gülşeni tarikatında ayinler sırasında okunan şiirlere tapuğ denir.

5- Durak: Mevlevi dışındaki tarikatların hemen hepsinde bulunan fakat genellikle Halveti Tarikatına mensup kişilerce zikrin birinci bölümünü teşkil eden Kelime-i Tevhidden sonra İsm-i Celal zikrine geçmeden önce verilen orada bir yada iki zakir tarafından her makamdan okunan, serbest olarak bestelenmiş Türkçe manzumelerdir.

6- Cumhur: Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışında topluca okunan ilahilere verilen addır.

7- Hikmet: Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere denir.








8- Devriye: Dini ve tasavvufi halk edebiyatında devir nazariyesini işleyen şiirlerdir.

Devriye; evrenin ve insanın Tanrı’dan çıkıp, tekrar Tanrı’ya dönmesi felsefesine göre yazılan tasavvufi şiirlerdir.

  • Evrendeki canlı cansız her şey Allah'tan gelmiştir, yine Allah'a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir.

Devriye Örneği:

Ak süt iken kızıl kana karışıp
Emr-i Hak'la coşup cevlana geldim
Mâ-i carî ile akıp yarışıp
Katre-i na-çizden ummana geldim
Dokuz ay on gün batn-ı maderde
Kudretten gözüme çekildi perde
Vaktim tamam olup ahiri yerde
Çıkıp ten donundan cihana geldim
Hakikat meyinden nûş edip kanıp
Can gözlerim o gafletten uyanıp
Kudretten her türlü renge boyanıp
Bu âlem-i nakş u elvana geldim
Bir zerreyim âfitâbımdan durum
Aşk ile mesrurum kalbi pür-nûrum
Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum
Seyr ü sülük edip seyrana geldim

Hüsni





9- Şathiye : Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir.

  • Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir.
  • Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar, inançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır.
  • Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.
  • Medrese hocalarına göre bu şathiyeler küfür sayılır.
  • Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal'dır.
Şathiyye Örneği:

Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Sen ey mimarbaşı eyvancı mısın
Ayı günü çarhı burcu var ettin
Ey mekân sahibi rahşancı mısın
Denizleri yarattın sen kapaksız
Suları yürüttün elsiz ayaksız
Yerleri temelsiz göğü dayaksız
Durdurursun acep iskâncı mısın
Kullanırsın kanatsızca rüzgârı
Kürekle mi yaptın sen bu dağları
Ne yapıp da öldürürsün sağları
Can verip alırsın sen cancı mısın
Sekiz cennet yaptın sen Âdem için
Adın büyük bağışla onun suçun
Âdemi cennetten çıkardın niçin
Buğday nene lâzım harmancı mısın

Azmî





10- Tevhid : Allah’ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzumelere “tevhid” denir. Divan edebiyatı nazım türlerinden gazel, kaside ve mesnevi biçimlerinde kaleme alınmışlardır.

11- Nutuk: Tekkelerde tarikat ulularının özellikle eğitici mahiyette olmak üzere söyledikleri şiirlere verilen addır.

  • Tekke Edebiyatı'nda Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren müridleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik şiirlerdir.
Nutuk Örneği:

Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Erişir canına fazlı Huda'nın
Kurtulursun emarenin elinden
Erişir canına fazl-ı Huda'nın
İkincide verir lafzatu'llâhı
Anda keşf ederler sıfatu'llâhı
Hasenat yeter der eder günahı
Erişir canına fazl-ı Huda'nın
Üçüncüde yâ Hû ismini oku
Garib bülbül gibi durmayıp şakı
Kendi vücudunda bulagör
Hak'ı Erişir canına fazl-ı Huda'nın





12- Deme : Alevi tarikatından olan tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine “deme” adı verilir. Genellikle 8′li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.
  • Alevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine "deme" adı verilir.
  • Genellikle 8'li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.

Deme Örneği:


Gel benim san tanburam
Sen ne için inilersin?
İçim oyuk, derdim büyük
Ben anınçün inilerim
Koluma taktılar perde
Uğrattılar bin bir derde
Kim konar kim göçer burda
Ben anınçün inilerim
Gel benim sarı tanburam
Dizler üstüne yatıram
Yine kırıldı hatıram
Ben anınçün inilerim
San tanburadır adım
Göklere ağar feryadım
Pir Sultan’ımdır üstadım
Ben anınçün inilerim

Pir Sultan Abdal

13- Duvaz: Düvaz imam, düvaze, imam da denilen duvazlar On İki İmam’ı öven nefeslerdir.

Kaynak



  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.01.2014, 10:54   #3
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı


Düz yazı (nesir) olarak yazılmış yapıtlardır.

Dini-tasavvufi halk edebiyatı bir yandan manzum eserler verirken diğer yandan mensur ürünler de vermiştir.Mensur eserler dört ana başlıkta toplanmaktadır.

Bunlar fütuvvetname,gazavatname,menakıbname ve Battalname şeklinde sınıflandırılırlar.

Halkın anlayabileceği bir dille yazılan bu eserler halk nesrinin başka bir deyişle basit nesrin örnekleridir.








Fütüvvetname: 12. yüzyılda kurulan ahilik teşkilatının temel prensibine fütuvvet denir.

Fütuvvet; kardeşlik, cömertlik ve kaynaşma anlamlarına gelir.Ahilik ( fütuvvet) dini,ahlaki,mesleki yardımlaşma örgütüdür.

Ahiliğin mensupları kendi ailelerinden çok ahilikteki kardeşlerini düşünürler.Fütüvvetnameler ise fütuvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlardır.

Bu yapıtlarda, fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname, 10. yüzyılda mutasavvıf Sulemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve’dir.


Yazarın adıyla birlikte anılan fütuvvetnameler de vardır: Burgazi Fütüvvetnâme'si, Nasırî Fütüvvetnâmesi, Haliloğlu Yahya Fütüvetnamesi gibi.


Haliloğlu Yahya'nın Fütüvvetnamesi Türkçe yazılan ilk fütüvvetnamedir.







Gazavetname: Türk Edebiyatı’nda, savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir.

Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine, gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir.

Türk Edebiyatında kırkı manzum olmak üzere ikiyüz elliden fazla gazavât-nâme mevcuttur.


Gazavât-nâmeler tarih için büyük önem taşımaktadır. Çünkü belli bir döneme ışık tuttuğundan ve ayrıntılı olarak işlediğinden dolayı araştırma için niteliklidir.

Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara “fetihname”, düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise “zafername” denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden “gazavetname” denilmiştir.

Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmıştır. Kâşîfi’nin Gazaname-i Rum’u bu türün örnekleri arasındadır






Menakıbname: Menakıbnamelerde, kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır.

Kahramanlar, olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yaparlar. Türk edebiyatında 100’ü aşkın menakıbname yazılmıştır.

Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir. örneğin Mustafa Dede’nin Sefine-i Nefise adlı eseri gibi. Ya da sadece bir ermişi konu edinir, örneğin Müstakimzade süleyman saddedin’in Menkıb-ı imam-ı azam’ı gibi






Battalname
: Battal Gazi’nin menkıbeleşmiş hayatı üzerine kurulmuş destansı halk hikayesidir.

Yapıtta, Battal Gazi’nin tarihsel kişiliği çerçevesinde oluşan menkıbelerin yanısıra, başkalarına ait kahramanlıkların Battal’a mal edilmesi ve hikâyecinin düşsel katkısı ile oluşan; böylece gerçek tarihten iyice uzaklaşan serüvenler anlatılır.

Battal’ın adı çerçevesinde oluşmuş iki halk hikayesi vardır: Arapça “Z’at ül-himme” (halk ağızında Zelhimme) ile Türkçe “Battalname”.


Kaynak




__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.02.2014, 02:07   #4
Çevrimdışı
Redwine
"Her Şey Güzel Oldu"

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı

Kapsamlı bir konu olmuş ellerine sağlık MyStery
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Redwine'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 20.02.2014, 09:40   #5
Çevrimdışı
Lion
...Az İnsan Çok Huzur...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı

"Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter" diye boşuna dememiş
Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy...
Bu yüzdendir ki Tasavvuf; başta arınmak demektir.

Önemli bir paylaşım olmuş, ellerine sağlık kardeşim. Uğraşın için teşekkürler.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 31.10.2018, 11:11   #6
Çevrimdışı
cihann
Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Tasavvuf (Tekke) Edebiyatı

Araştırdığım bir konuydu teşekkürler.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
divan, edebiyatı, tasavvuf, tekke, türk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:22.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.