16.09.2015, 20:00 | #1 |
Çevrimdışı
|
Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
Şeyh Bedrettin isyanından sonra Osmanlı Devleti’nde dini nitelikli diğer önemli bir isyan olan Şahkulu isyanının sebepleri şunlardır; Şahkulu İsyanı’nın sonuçları; Kaynak: tr.wikipedia.org / barikat-lar.de / blogcu.com /enfal.de/ tarihsayfasi.com / bilgibirikimi.net / |
10 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
17.09.2015, 22:27 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
8. Mısır'da Hain Ahmet Ayaklanması / 1524
|
8 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
18.09.2015, 20:14 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
12. Anadolu’da Abaza Paşa Ayaklanması / 1624 13. Balıkesir Bölgesinde Cennetoğlu Ayaklanması 1624 14. Tokat Bölgesinde Hüsrev Paşa Ayaklanması / 1632
21. Gürcü Nebi Ayaklanması / 1649
23. Halep Valisi Abaza Hasan Paşa Ayaklanması / 1658
Eflak ve Buğdan Prenslikleri, Osmanlı hakimiyetine girene kadar çeşitli milletlerin istilalarına maruz kaldı. Ancak XV'inci yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu bu bölgelerde varlığını hissettirmeye başladı. |
8 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
19.09.2015, 19:49 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
25. Edirne Olayı ve Ordunun İstanbul Üzerine Yürümesi / 1703
Ulemadan Zulalî Hasan Efendi ve İspirzade asilerle uzlaşmaya gönderildiler. Fakat Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istediler. Uzlaşma heyeti de Patrona Halil ile isyanın sona ermesinin ancak Sultan III. Ahmed'in tahttan inmesi ile mümkün olacağına anlaştılar. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 30 Eylül gecesi yeğeni Şehzade Mahmud'u Kafes Köşkü'nden getirip önce alnından öptü; saltanata dair öğütlerde bulundu ve şehzadeleriyle birlikte yeni sultana biat etti. |
21.09.2015, 19:15 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
27. İstanbul’da bulunan Arnavutların Ayaklanması / 1731
Kabakçı Mustafa isyânı, Osmanlı Devleti’ne maddî ve manevî bir çok zararlar verdi. Devletin ilerlemesi için gerekli olan kabiliyetli devlet adamlarının öldürülmesi kayıpların en büyüğü idi. Büyük emekler harcanarak kurulan Nizâm-ı cedîd’in kaldırılması ise maddî yönden olan kayıplardandır. İsyandan kısa bir süre sonra Rusçuk âyânı Alemdâr Mustafa Paşa, İstanbul’a gelerek ihtilalin ele başılarını öldürdü ve sultan İkinci Mahmûd Hân’ı tahtta geçirdi. |
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
23.09.2015, 17:13 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
Selim'i katleden saray mensupları ve cellâtlar, ardından Şehzade Mahmud'u aramaya koyuldular, bir odada sıkıştırdılar ve hançerle kolundan ve kaşından yaraladılar. Şehzade Mahmud, başta lalası Amber Ağa olmak üzere birkaç yakın adamı ve hizmetkârlarının cansiperane çabalarıyla bacadan Kuşhane mutfağının damına çıkarıldı ve damdan kaçarak canını kurtardı.
__________________
Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü) |
8 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
27.09.2015, 15:28 | #7 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
32. Mora Ayaklanması / 1821
Kaynak: semrabayraktar.blogspot.com.tr Not: Bu konu geniş kaynaklar kullanılarak Serap Toprak hanımefendi tarafından hazırlanmışır. Kaynaklar hakkında bilgi edinmek isteyenler Semra Hanım'ın blog linkine tıklayarak ayrıntılı olarak inceleyebilir. |
28.09.2015, 21:44 | #8 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
33. Tepedelenli Ali Paşa Ayaklanması (Yanya Ayaklanması) / 1821-1822 Tepedelenli Ali Paşa (1744–24 Ocak 1822) Osmanlı valilerinden, Osmanlı Devletine isyan etmiş olan Yanya valisidir.
Osmanlı-Rusya-Avusturya Savaşında 1787’de Avusturya cephesinde Pançova Harekatına katıldı. Sırbistan’da çıkan isyânı bastırmada hizmetleri oldu. Rus cephesinde de savaştı. Rütbesi 1795’te mirmiranlığa yükseldi. Yanya bölgesindeki yerli halkın çıkardığı isyanların bastırılmasında, Napolyon’un Mısır’a saldırısı sırasında Fransızlarla yaptıkları mücadelelerde zaferler kazandı. 1798’de Preveze yakınında Fransızları bozguna uğratınca kendisine Sultan Üçüncü Selim tarafından vezirlik verildi. Rumeli valisi olarak dağlı eşkıyanın cezâlandırılması için bir sene kadar bu vazifede bulundu. On dokuzuncu yüzyılın başında Osmanlı Devletiyle İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki siyasi olaylardan da istifade ederek Makedonya bölgesinin en güçlü adamı hâline geldi. Bu bölgenin tanınmış vâlilerinden İbrâhim Paşayı hileyle getirterek, ölünceye kadar Yanya’da hapsetti. Oğlunu yerine göndererek Arnavutluk’un Toskalık bölgesinde hakimiyet kurdurdu.
Dip Not: Bir gece, isyanın mimarlarından biri olan Kanaris isimli bir denizci, Osmanlı Sancak Gemisi üzerine ateş kayıkları sevk ederek yangın çıkarır. Alev almış bir enkaz parçası, yangını söndürmek ve gemiyi kurtarabilmek için çabalayan Kaptan-ı Derya Nasuhzâde Ali Paşa’ya isabet eder. Kaptan yanarak denize düşer ve boğulur. Kendisinden sonra gelen nesli, bu kaza neticesinde vefat eden atalarından dolayı Arapça “ateşte yanmış” anlamına gelen Mahrûkî lakabı ile tanınır. |
7 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
29.09.2015, 22:21 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
35. Mısır’da Mehmet Ali Paşa Ayaklanması / 1832
1853–1856 yılarında Kırım meselesinden dolayı Osmanlı-Rus Savaşı’nın çıkması üzerine Ruslardan yardım ve teşvik gören Yanya bölgesinde yaşayan Rumlar isyandabulundular. İsyanın Yanya ve Tırhala dolaylarında yer yer çatışmalara sebep olması üzerine 1854 Nisanı’nda Osmanlı-Yunan diplomatik münasebetleri inkıtaya uğradı. Olayların gelişmesi ve Rusya’nın Yunanlıları desteklemesi karşısında İngiltere ve Fransa Pire limanını işgal ederek Yunanlıları tarafsız kalmaya zorladılar. Osmanlı Devleti de Keçecizâde Fuat Paşayı Yüksek Komiser sıfatıyla bölgeye göndererek isyanın daha fazla büyümeden bastırılmasını sağladı. 1866 yılında Girit Hıristiyanları, asıl maksatları ilhak olmakla beraber, adadaki Osmanlı idaresinden ve bu idarenin uygulamakta olduğu vergilerin ağırlığından şikâyetle yeni bir kıyama yönelmişler, Müslüman ahalinin can ve mallarına tasallutta bulunarak bu emellerini kuvveden fiile çıkarmaya çalışmışlardı. Girid’in Yunanistan’a ilhakı yolunda kurulmuş olan gizli cemiyet üyelerinden Kallegris’in hazırladığı yeni bir isyan programını tatbike koyan Rumlar bu maksatla adada bir İhtilal Komitesi meydana getirmiş ve 2 Eylül 1866’da da Girid’in Yunanistan’a ilhakını ilan etmişlerdi. |
04.10.2015, 20:33 | #10 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Osmanlı'dan Günümüze Ayaklanmalar ve İsyanlar
38. Hersek Ayaklanması / 1875 19. asrın sonlarına doğru Avrupa'da, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya devletleri belli başlı güç odakları durumundaydılar. Bu üç devletin üzerinde durdukları en önemli konu Şark meselesi idi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin hâkimiyeti altındaki Hıristiyan unsurun tahrik edilerek Hıristiyanların yaşadıkları bölgelerin kendi nüfuzları altına alınması yolundaki faaliyetlerden geri durmamışlardır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Bosna-Hersek üzerinde uzun süredir emelleri bulunmaktaydı ve bu devletin esas amacı Selanik'e ulaşmaktı. 1875 yılında Bosna-Hersek'te yeni bir isyanın çıkmasında kuşkusuz Avusturya'nın rolü çok büyüktür. Bosna-Hersek'in Sırbistan ve Karadağ gibi iki Slav ülkesi ile Avusturya arasında yer alması burayı propaganda için uygun bir duruma getiriyordu. Ayrıca 1856 Paris Antlaşması'ndan sonra Karadağ, Sırbistan ve Girit gibi yerlerin, çıkan isyanlarla muhtariyet kazanmış olmaları da Bosna-Hersek'in Hıristiyanlarını heveslendiriyordu. Hersek isyanı, Nevesin kazası Hıristiyan ahalisinden bir kaç yüz kişilik bir grubun Karadağ'a geçerek Prens Nicola'ya Osmanlı vergilerinin ağırlığından bahsederek, jandarmanın yaptığı zulümlerden şikayet etmesi ve prensin de bu durumu İstanbul'daki Rus Elçisi İgnatiyef'e bildirmesinden sonra mültecilerin cezalandırılmamak şartıyla geri dönmelerine izin verilmesiyle 1875 yılı Nisan ayında başlamıştır.
1875 yılında Rusya’nın Filibe ve Ruscuk konsoloslarının da yardımıyla ihtilal cemiyetleri meydana getirilmişti. Bunlar ilk hareket sahası olarak Kızanlık, Eski Zağra, Çırpan ve Hacıköy kazalarını tespit etmişlerdi. İhtilalcıların yargılanmaları sırasında, bütün Bulgaristan’da büyük bir ihtilalın hazırlanmakta olduğu ve Sırpların da bu ihtilâli desteklemek için Osmanlı Devleti’ne savaş açacağı delilleriyle ortaya konmuştu. 1876 Bulgar İsyanı’nın Sebepleri Bulgarların kendilerine ait bir kiliseye sahip olma düşüncesi ilk olarak Stefanaki Bey’in Osmanlı Devleti’ne takdim ettiği arzuhalle başlar. Osmanlı Devleti bu isteği olumlu karşılar ve izin verir. 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı’ndan sonra ise Bulgarlar daha da cesaretlenerek müstakil bir kiliseye kavuşmak için harekete geçerler. 1860 yılından sonra ise Bulgarlar artık Rum Patrikhanesini tanımamışlardır. Hatta Bulgarlar daha da ileri giderek Katolikliğe geçmeyi bile düşünmüşler ve bu sayede kendi kiliselerine sahip olmaya çalışmışlardır. Ancak bu durum en çok Rusya’yı rahatsız etmiştir. Çünkü Rusya Bulgarların Ortodoks olarak kalmalarını istiyordu. Bu şartla ancak Bulgarlara yardım edecekti. Eğer Bulgarlar Katolik olurlarsa işin içine Papalık ve Avusturya ile Fransa’da karışacaktı. Bulgarların mezhep değiştirmelerini hiçbir şekilde kabul etmeyen Rusya Papanın atadığı Başpiskoposu görevinden uzaklaştırdıktan sonra müstakil Bulgar kilisesi için Osmanlı Devleti’ni sıkıştırmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti de bu meselenin daha fazla büyümemesi için 11 Mart 1870 tarihinde bir ferman yayınlayarak Bulgar Eksarhlığı’nın teşkilini sağlamıştır. Osmanlı Devleti bu fermanla Bulgar Kilisesi meselesinin istismar konusu edilmesinin önüne geçmiştir. Her ne kadar Patrikhane itiraz etmişse de Osmanlı Devleti kararda ısrar etmiş ve diğer devletlerden destek alamayan Patrikhane susmak zorunda kalmıştır. Aynı zamanda isyanın bir diğer nedeni de Avrupa’daki siyasi dengelerin değişmesidir. Rusya, Paris Antlaşması’nın hükümlerini hezimete uğramış bir vaziyette imzalamıştı. Ancak 1 Eylül 1870 tarihinde Fransa’nın Prusya tarafından hezimete uğratılmasından sonra Ruslar 1856 yılından beri bekledikleri fırsatı bulmuşlar ve Paris Antlaşması’nın Karadeniz’le ilgili maddelerinin hükümsüz olduğunu açıklamışlardır. 13 Mart 1871 tarihinde Londra’da toplanan Avrupalı devletler Paris Antlaşmasının 11. , 13. ve 14. Maddelerini Rusya lehine değiştirmişlerdir. Rusya, bu sayede daha rahat bir siyaset izlemeye başladı ve Osmanlı Devleti’nin topraklarına müdahale edebilmek için Avrupalı devletler nezdinde haklı gerekçeler aramaya başladı. 1876 isyanında etkili olan bir diğer unsur da Slav Cemiyetleri’dir. Bu cemiyetler, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki topraklarında geniş bir teşkilatlanmaya gitmişlerdir. Bu cemiyetler, Petersburg’dan idare ediliyor ve Osmanlı memurlarının en küçük gafletinden istifade etmeye çalışıyorlardı. Daha önceki isyanlardan, Bulgarların dışarıdan yapılan tahriklerle isyana kalkışmayacakları anlaşılmıştı. Bunu gören Bulgar Komitacılar, artık Bulgaristan topraklarında teşkilatlanmaya başladılar. Romanya’da başlayan bu faaliyetler daha sonra Bulgaristan’ın içine kaydırılmış ve her köy ve kasabada teşkilatlanmaya gidilmiştir. Küçük küçük teşkilatlanan bu komiteler daha sonra birleştirilerek bölge komiteleri haline getirilmiştir. Bu komitalar Rusya’nın da desteğiyle büyük bir isyan hazırlığı içine girdiler. Komitacıların isyan hazırlığı devam ederken Osmanlı Devleti hiçbir tedbir almamıştır. Osmanlı Sadrazamı Mahmut Nedim Paşa Rus Sefiri İgnatiyaf’in tavsiyelerinden bir an bile ayrılmamış, onu gücendirmemek için elinden geleni yapmıştır. Sadrazamın bu tavrı karşısında da mevkilerinden olmak istemeyen memurlar bu tavrı görmemezlikten geliyorlardı. Çünkü 1875 yılında teşebbüs edilen isyan girişimini bastıran görevliler mükâfatlandırılmak yerine görevlerinden uzaklaştırılmışlardı. Sadrazamın Bulgaristan’da gelişen olaylara ilgisiz kalmasına rağmen, Filibe mutasarrıfı Aziz Paşa, vakit geçirmeden tedbirlerin alınması için Bab-ı âli’yi ve Edirne valisi Akif Paşa’yı ikaz etmiştir. Akif Paşa’nın elinde yeterince asker olmaması ve Bab-ı âli’nin olaya ilgisiz kalması nedeniyle tedbir alınmamıştır. 1867 Bulgar İsyanı’nın Planı Bulgaristan’daki Slav ajanları Rusya’nın da desteğiyle Bulgarlar arasında Türk düşmanlığını rahatça yayıyorlardı. Aslen Avratalanlı olan ve Kırım Savaşı sırasında Rus casusluğu yapan Naydankerof isminde biri Bulgar köylülerini isyana hazırlamak için Filibe’ye konsolos tayin edilmişti. Bu tahrikçi, Viyana’da doktorluk eğitimi görmüş, kardeşinin de yardımıyla Mayıs 1876 yılı için bir isyan hazırladı. İsyan planı basitti: Köyler yakılacak; Türkler katledilecek ve asiler, bu hareket bütün Bulgaristan’ı sarana kadar savunulması kolay yerlerde kalacaklardı. İsyan merkezi olarak da Otluk Köyü ve Avratalan seçilmişti. İsyanın Başlaması ve Yayılması İsyan mayıs ayı için tasarlanmışken nisan ayında başladı. Otluk Köyü ve Pazarcık çevresinde bulunan Bulgar köyleri halkı, Türk evlerini yakmaya ve Türkleri türlü eziyetlerle katletmeye başladılar. İsyan, kısa sürede Filibe ve çevresine yayıldı. Filibe Mutasarrıfı Aziz Paşa, Bulgaristan’da böyle bir ihtilâlin çıkacağını tahmin ettiği için Babıâli’den asker istemiş ancak gerekli yardımı görmemişti. Babıâli’nin bu durumu isyancılara cesaret verdi. Telgraf tellerini keserek, köprüleri yıkarak ve çevre köyleri ateşe vererek isyana devam ettiler. Bir süre sonra da Sofya taraflarında isyan başladı. Bu durum karşısında Bulgaristan’da yaşayan Türkler kendilerini korumak için Bulgar isyancılarla aynı metoda başvurdular. İsyanın Bastırılması Osmanlı Devleti, Bulgaristan’daki yöneticilerin yardım isteyen telgraflarına önem vermediği için, isyan başladığı sırada Filibe ve Tatarpazarcık’da dağınık halde 300 asker bulunuyordu. Durum böyle iken az sayıdaki bu askerlerle geniş alana yayılan bu isyanı bastırmak mümkün değildi. Filibe mutasarrıf Aziz Paşa, en azından bir tabur asker gösterilmesini istemişse de istediği yardımı alamamıştır. İsyanın başlamasından sonra ilk şaşkınlık atladıktan sonra, Filibe halkından Müslüman ve Hıristiyanlar 4 Mayıs 1876’da Hükümet Konağında bir toplantı düzenlediler. Asilere karşı mevcut insanların kullanılmasına karar verilen bu toplantıda ahalisi kalabalık olan yerlerden birkaç bin “asâkir-i muavene” temin edilerek, silâh altına alınması da kabul edilmiştir. Son çare olarak alınan bu karar Edirne Valiliği’ne de bildirilmiştir. Bölgede gerekli sayıda askerin olmaması sebebiyle yirmi beş kadar Müslüman ve Hıristiyan köyü yakılmış ve Türkler çeşitli işkencelerle öldürülmüştü. İsyanın ciddiyetinin İstanbul’da anlaşılmasından sonra 18 bin kişilik bir kuvvet gönderilmiş ve isyan şiddetli çatışmalardan sonra bastırılmıştır. Berlin Memorandumu Bulgar İsyanı’nın şiddetle bastırılmaya girişilmesi, softaların isyanı sonucu Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın düşürülmesi Rusya’nın İstanbul’daki nüfuzunu azaltmıştı. Rus başvekili Gorçakov bunu bir diplomasi hareketiyle telafi etmeye kalkıştı. 12 Mayıs 1876’da Çar, Alman İmparatorunu ziyaret etmek amacıyla Berlin’e gitti. Bu fırsattan faydalanarak Gorçakov, Bismark ve Adraşi, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki durumu gözden geçirdiler ve Gorçakov tarafından hazırlanan projeyi görüşerek onu Berlin Memorandumu suretine getirdiler. Memorandumun sebebi şöyle ilan edilmişti: Osmanlı İmparatorluğu’nda, yabancı devlet tebaası ile Hıristiyan tebaanın emniyetlerinin tehlikede olduğu Selanik Vakası ile anlaşılmıştır. Bu gibi olayların tekrarına mani olmak için, büyük devletlerin tehlikede olan bölgelere deniz kuvvetleri göndermeleri ve orada asayişi sağlayacak tedbirler almaları mümkündür. Bosna Hersek İsyanı’nın bir an önce teskini içinde asilerle iki aylık bir anlaşma imzalanmalıdır. Berlin Memorandumu Osmanlı Devleti’ne gönderilmeden önce Paris Antlaşması’nı imzalamış devletlere sunuldu. İtalya ve Fransa’nın kabul etmesine rağmen İngiltere reddetti. İngiltere’nin reddetmesi üzerine İtalya ve Fransa muvafakatlerini geri çektiler. Bu nedenle memorandumun Osmanlı Devleti’ne tebliğ edilmesi lüzum ve imkânı ortadan kalktı. Sonuç Bulgarlar her ne kadar Osmanlı Devletine karşı isyan etmek istememişselerde Özellikle Rusya’nın kışkırtmaları Bulgarlar arasından Osmanlı Devletine karşı isyan hareketini körüklemiştir. Bulgaristan’da gerçekleşen birçok isyan dışarıdan başlatılmıştır. Bulgaristan’da gerçekleşen birçok isyana bölgede yaşayan Bulgarlar karışmamışlar. Hatta Osmanlı devletine teşekkür bile etmişlerdir. Gerçekleşen bir isyan Rusya’nın desteğiyle gerçekleşmiştir. Aslında çıkan isyanlar Osmanlı Devleti’nin bir iç meselesiyken, Rusya’nın müdahalesi ile bir dış siyaset meselesi olmuştur. Nihayet uzun bir zaman diliminde sistemli bir çalışmayla Türkleşen bölge, 5 Ekim 1908 tarihinde ilan edilen müstakil bir devlet idaresiyle, bir daha geri gelmemek üzere Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır.
__________________
Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü) |
6 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |