15.03.2009, 16:25 | #1 |
Çevrimdışı
|
Türklerde ve Dünyada Nevruz
Türklerde ve Dünyada Nevruz Nevruz'un Tarihi Kaynakları En eski Türk bayramı olan Nevruz, Türkler aracılığıyla Avrasya'ya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yaşamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart'ta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz.
İşte bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi millîciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak, O'nun milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim, Nevruz ile ilgili hassasiyeti bunun bir göstergesi olmuştur. Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara'nın Keçiören semtinde Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.
Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan, Balkan Türkleri'ne ve hatta Amerika'daki Kızılderililerin yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz.
İran’da Nevruz ayında pazarlarda rengârenk yumurtalar satılıyor ve yumurta seçerken insanlar çok zorlanıyor Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden "davar evleri"ne yerleşmiş olanlar köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak "Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun" şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar birlikte yenilir. Sünni olan yörüklerde imamlar tarafından yapılan dualara halk katılır ve şükrederler.
Altay Türkleri arasında 21 Mart'a tekabül eden günde kutlanan "Cılgayak" bayramı vardır. Bu bayram da Nevruz gibi baharın gelişi, tabiatın canlanması ve yeni bir yıla giriş bayramı olarak kutlanır. Bu bayramın hazırlıkları yaz mevsiminde başlar. Bir önceki yıldan toplanarak saklanmış yılın ilk çıkan bitkileri olan kandıklar ve onların sargay adı verilen kökleri çıkarılarak bunlardan çeşitli yiyecekler hazırlanır. Ayrıca bu bayram için bal katılmış yoğurt, dondurulmuş ve kurutulmuş et, koyun ve mal tırnaklarından yemekler yapılır. Dört tahıl hazırlanır. Güneş bayramının kutlandığı kır başına vurmaya başladığı zaman dört tahılın üzerine arçın bırakılır. Ateşle bu arçınlar alaslanır. Büyükler çocuklar gibi oyunlar oynar. Akşama doğru köye dönülürken hep bir ağızdan şarkılar söylenir.
Uzun süren bir kışın ardından Saha halkı bir araya gelip eğlenir; eğlencelerde kımız içilmesi, bayram yerinde pişirilen şiş kebapların yenmesi, milli oyunların oynanması, güreş, at yarışları, Olonhosut yarışları ve vazgeçilmez olarak Osuohay dansı yapılmaktadır. Olonhosut yarışları kaya parçalarını kaldırarak omuzdan arkaya atarak yapılan güce dayalı bir Sibirya sporudur. Sibirya'da yaşayan Hakaslar ve diğer Türk halklarında da aynı spor yaygındır. Osuohay ise Isıakh törenlerinin vazgeçilmez kısmını oluşturmaktadır. Kımızlar içilip bazı yarışmalar, eğlenceler yapıldıktan sonra Anadolu halaylarında da bulunan, ellerin parmakların birebir kilitlenmesiyle yanyana dizilen insanlar Isıakh ateşinin etrafında dans veya halay çekmeye başlarlar. Bazı destanlarda bu halayın 9 gün sürdüğü yazılmaktadır. Amerika'nın toprakla ve ziraatla uğraşan Kızılderili kabileleri arasında dinî ağırlıklı merasimlerle kutlanan mevsimlik bayramların başında Mart ayında "Yeni Yılın Başı"için yapılan kutlama törenleri ve şenlikleri gelir. Kaliforniya Eyaletinde geçimini topraktan temin eden yerleşik, şehirli Kızılderili kabileleri, göçebe bir hayat sürerek, yazın serin dağ yamaçlarına ve kışın ise daha ılık ve mülayim bölgelere göç eden ve geçimini avcılıkla temin eden Kızılderili kabilelerine kıyasla "Yeni Yılın Başı" kutlamalarına daha büyük bir bağlılık göstermektedirler. Bu kutlamalar, "Eski yıldan yeni yıla geçişi, ölümden sıyrılıp yeniden dirilişi, kısırlıktan kurtulup yeniden üremeye dönüşü kutlamak maksadıyla"yapılmaktadır. Orta Asya'da Nevruz bayramlarında geleneksel olarak pişirilen sümelek buğdaydan yapılan bir çeşit tatlıdır.
|
15.03.2009, 16:31 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Nev – Ruz - Koç Burcu
__________________
|
15.03.2009, 18:26 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Olaya birde bu açıdan bakın ve meydana gelen olayları bu pencereden süzün, devletin bu tür etkinlikleri kutlaması, terör örgütünün kullandığı argümanları elinden alma mantığıdır hepsi bu, insanoğlu acayip bir varlık, kutlanacak günde bile bozguncuk ve kavga çıkarmanın peşinde,,, *********** Kürtlerin kutladığı Nevruz Bayramı'nın dayandığına inandıkları Demirci Kawa Efsanesi'nin birkaç farklı sürümü vardır. Bunlardan birkaçı aşağıdaki gibidir: 1. Sürüm 1 Nevruz’un tarihsel kökenine inildiğinde günümüzden yaklaşık 4350 yıl gerilere dayanan bir geçmişinin olduğu görülmektedir. Bu dönemde Gutilerin tapınaklarda Zagmuk adında bir bayram yaptıkları bilinmektedir. Zagmuk da ‘Yeni gün’ anlamındadır. Zagmuk bayramı törenlerinde ateşler yakılır ve kral halkın arasına girer. Daha sonraki yüzyıllarda Zagmuk geleneğinin Zerdüştlükte de ortaya çıktığı görülür ve bu tören gelenekleri Gutilerden sonra Hurriler Kassitler Mitaniler Urartular ve Medler zamanında da korunur. Bugün Nevruz efsanesi olarak bilinen ve özgürlük tutkusuyla bütünleşmiş olan Demirci Kawa efsanesi şöyledir: Bundan çok eski zamanlar öncesinde daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olmuştur. Birinin adı Hürmüzdür ve bereket ve ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise ise Ehrimandır ve kötülük ve kıtlık saçan anlamındadır. Fırat ve Dicle’nin yaşam bulduğu Ahura Mazda’nın kutsadığı topraklarda Hürmüz hep iyinin ve uygarlığın temsilcisi Ehriman da onun karşıtı olmuştur. Hürmüz dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü gönderir ve yüreğini sevgi ile doldurur. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz’e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüzyıllar boyunca sürecek olan iyilerle savaşına başlar. Tüm iyilere Zerdüşt’ün soyuna ve iyiliklere Medya coğrafyasındaki yaşamı çekilmez bir duruma getirir. Ehriman bazen gökten ateşler yağdırır bazen fırtınalar koparır ve iyiliğe ve iyilere hep zulm eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Kral Dehak’ın beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar. Dehak’ın bildiği tek şey kötülük etmektir. Zalim Dehak halkının kanını emerken beynindeki zehir bir ura dönüşür ve onu ölümcül bir hastalığın pençesine düşürür. Dehak acılar içinde kıvranırak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalaığıjnın iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece kürtlerin yaşadığı coğrafyada aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar; her gün zorla anne babalarındna alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehak’ın yarasına sürülür. Bu katliam sürerken sıra Med halkının çocuklarına gelir. Gençler öldükçe Fırat’ın Dicle’nin Mezrabotan’ın hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür. Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir Hergün kürt gençleri Dehak'ın askerleri tarafından başlari kesilmek üzere götürülürken Kawa'nın aklına başkaldırı fikri gelir ve bu konuyu etrafında güvendiği bir kaç kişiye açıklar. Demirci dükkâninda demirden savaş malzemeleri olarak Gürz-ü Kember Kér gibi araçlar yapar ve bir taraftan da baskaldırı için etrafındakileri eğitir.Bu hareket yavaş yavaş yayılmaya başlar. Mart ayının 20'sini 21 'ine baglayan gece zalim Dehak'a karşı direniş başlar. O gece kralın sarayı direnişçiler tarafından ele geçirilir. Aynı zamanda bu direniş Dehak'ın egemenliğindeki bütün topraklarda devam eder. Direnişçiler kendi aralarinda dağlar da ateş yakarak haberleşmekteydiler. Direniş bittiginde Kawa'nın halk harekâtı Dehak'ı ve yönetimini devirir. Sevinçle dağlara koşan halk bu ateşlerin etrafında oynamaya başlar. Bir diğer söylentiye göre de Kawa 20 Mart'ı 21 Mart'a bağlayan gece sabaha kadar demir ocağının başında sabahlar ve oğlunu zalim Dehak’ın katlinden kurtarmak için çareler düşünürken imdadına göğün yedinci katındaki iyiliğin temsilcisi Hürmüz Ninowa'lı Kawa'nın yüreğini sevgi ve umutla doldurur ve bileğine güç aklına ışık verir. Ona Zalim Dehak'tan kurtuluşun yolunu öğretir. 21 Mart sabahı gün doğduğunda Kawa oğlunu kendi eliyle Dehak’a teslim etmek ister ve zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehak'ın sarayına girer. Oğlunu zalim Dehak’ın huzuruna çıkarırken yanında getirdiği örsünü Dehak’ın kafasına vurur. Dehak’ın ölü bedeni Demirci Kawa’nın önüne düştüğü anda kötülüğün alevi Ninowa’da söner. Kısa sürede bütün Ninowa ve bölge halkı isyan eder ve ateşler yakarak saraya yürürler. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa demir ocağında çalışırken giydiği yeşil sarı kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapar. Ninowa cayır cayır yanarken meşaleler elden ele dolaşır dağ başlarında ateşler yakılır ve kurtuluş coşkusu günlerce devam eder. Zalim Dehak’tan kurtulan halklar 21 Mart’ı özgürlüğün kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlar. Demirci Kawa; başkaldırı kahramanı Nevruz ise; direniş ve başkaldırı günü olarak tarihe geçer.[1] 2. Sürüm Kürt mitolojisindeki Kawa efsanesine göre Kürtler günümüzden(2007) 2500-2600 yıl öncesinde Zuhak (Bazı kaynaklara göre Dehak)adında Asurlu çok ama çok zalim bir kralın altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardı. Bu kral tam bir canavardı ve efsaneye göre her iki omuzunda da birer yılan bulunuyordu. Her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki kişiyi sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yemek olarak verdiriyordu. Aynı zamanda bu canavar kral ilkbaharın gelmesini engelliyordu[2]. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına mutfağa aşçı olarak girmeyi başarırlar ve Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar[3]. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar. İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır ve bu kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Böylece Kawa'nın liderliğindeki bu ordu bir 20 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa kralı çekiç darbeleri ile öldürmeyi başarır. Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlarlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulmuş olur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur. 3. Sürüm Turan (Türkistan) ve İran topraklarının Cemşit’ten sonraki hükümdarı olan Dahhak adında zalim bir hükümdarın omuzlarında kanser hastalığı ortaya çıkar. Hükümdar ülkenin tüm hekimlerini çağırarak hastalığına çare arar; fakat hekimler hükümdarı iyileştirmek isteseler de başarılı olamazlar. Bir gün hekim kılığına giren şeytan Dehhak’a gelerek "Eğer genç insanlardan iki kişiyi her gün kurban edip beyinlerini yaralarına sürecek olursa iyileşeceğini" söyler. Bu şekilde yapılan tedavide tesadüfî olarak ağrı dinmeye başlayınca her gün İran ve Türkistan’da iki genç yakalanarak kurban edilir. Daha sonra bu işi yapmakla görevli mutfak çalışanı vicdan azabı çektiğinden her gün öldürülen iki gençten birini salıverip yerine koyun beyni götürmeye başlar. Saraydan kaçan gençler ise uzaklardaki dağlara sığınarak zamanla çoğalırlar. Nesilleri bu gençlerden oluşan topluluğa Kürt denilmiştir. Daha sonra içlerinden demircilik yapan Kava adında bir kişi Kürtleri bu dağlardan kurtarıp Dehhak’a karşı isyan başlatır ve zalim Kralı öldürür. Bu efsane Göktürklerin türeyişini anlatan Ergenekon Destanı ile benzerlik göstermektedir: Çinliler tarafından esir edilen Türkler zamanla kaçarak dağlara sığınmış ve orada çoğalarak millet haline gelirler. Daha sonra bir demirci demirden dağı eritip Türkleri özgürlüğe kavuşturur. Daha sonra Türkler düşmanlarını öldürerek bölgeyi ele geçirirler. Ergenekon’dan çıkış zamanı bahar ayları olduğundan bu efsaneden dolayı Türk zümreleri bahar bayramı adı verilen Nevruz’da bir demirci temsili olarak demiri döverek bayramın başlangıcını yapar. Akabinde günahlardan ve kirlerden temizlenmek için ateşten atlama törenleri yapılır. Hem Kürt hem de Türk efsanesindeki figürler ve törenler birbirine oldukça benzemektedir. Kürtlerin kökeni ile ilgili araştırmalar da yapmış olan araştırmacı-yazar Ömer Özüyılmaz Demirci Kava adlı kişinin aslında Türk veziri Bilge Tonyukuk olduğunu düşünmektedir: "Şerefname’de de bu geçer. Göktürk yazıtlarında Bilge Tonyukuk’un adı Gave olarak geçer. Aslen Çin topraklarında yaşayan bir Türk ailenin çocuğu iken Göktürk devletinde vezirlik yapmıştır. Doğu Türkistan Türklerinde Çin’den gelen ailelere ’Gave’ denmektedir. Göktürklerde ve Doğu Türkistan Türklerinde vezirlerin ünvanı ’demirci’dir. Dolayısıyla Bilge Tonyukuk’un Türkçe ünvanı Demirci Gave’dir. Bu benzerliğin tesadüfle açıklanmasına imkân göremiyoruz. Ergenekon destanında anlatılan hadise tamamen Demirci Gave efsanesi ile aynıdır." demektedir. Bu görüşe göre bu ve benzeri birçok Türk efsanesi Türklerin İran’a gelmelerinden sonra Fars edebiyatına geçmiştir. Firdevsi’nin yazdığı Demirci Kava efsanesi Türklerin İran’a gelmesinden sonra gerçekleşmiştir. Hem Demirci Kava Efsanesi'nde hem de Göktürkler'in türeyiş destanında bir demircinin dağı erittiği ve halkı özgürlüğe kavuşturduğu ile demircinin zalim kralı öldürdüğü aynı benzerliklerle anlatılmasından dolayı Firdevsi'nin de Türklerden duyduğu bu efsaneyi kaleme aldığı öne sürülmektedir. ALINTIDIR.
__________________
Bizde bilirdik kıkırdak fıkırdak olmasını...Ama kalbe en güzel hüzün yakışıyordu, bizde onu bastık sinemize...
Tanıdık |
21.03.2011, 00:00 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Nevruz, "baharın müjdecisi olarak biliniyor. Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Afganistan ve Tacikistan'da nevruz kutlamaları milli bayram olarak kutlanıyor ...
Yüzlerce toplulukta, farklı adlarla 5 bin yıldan bu yana kutlanan ''nevruz'', kültürel miras yoluyla günümüze kadar ulaşan, Türk dünyasının millet bağını güçlendiren en önemli bayramlardan biri olarak kabul ediliyor. Dünyadaki birçok toplulukta farklı inanışlarda ve farklı isimler altında şenliklere konu olan dünyanın en eski bayramı ''Nevruz'', Avrasya'nın geniş coğrafyasında yaşayan halklarda baharın müjdecisi ve ''yeni gün'' olarak biliniyor. Alinti |
21.03.2014, 11:50 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
__________________
“Gittin mi büyük gideceksin!
Ayrılık bile gurur duyacak seninle..” |
21.03.2014, 12:49 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Türk cumhuriyetlerinden brinde yaşıyor olsaydım nevruzu kutlardım ama ülkemde o artık bahar bayramı değil adıda nevruz değil newroz .
__________________
Bazen su olmak lazım sessiz sakin ...!!! Bazen sel olmak lazım öfkeli ve hırçın...!!!
Bazen mum alevi olmak lazım; sabırla tükenmeyi bekleyen, bazense volkan olmak lazım; önüne gelen herşeyi hızla tüketen...!!! Kimine SU oLacaksın, kimine SEL ...!!! Kimine MUM olacaksın, kimine VOLKAN ...!!! Ama kimseye asla ve asla KUL oLmayacaksın... !!! |
21.03.2014, 15:55 | #8 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Bahar geldi hoş geldi... İnşallah 30 Mart'tan sonra ülkemin her yerinde çiçekler ve ağaçlar özgürlük ve hoş görü içinde açacaklar..
Teşekkürler Cansuyu.. |
21.03.2014, 16:04 | #9 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Çok güzel dilekler @Redwine teşekkürler...
__________________
Bağımsızlıktan yoksun bir ulus,Uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
|
21.03.2014, 16:07 | #10 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Türk'lerde ve Dünyada Nevruz
Nevruz Bayramı, bütün Türk halkları arasında en az üç bin yıldan beri, birlik, kardeşlik, dostluk, özgürlük ve yeni yıl bayramı olarak kutlanıyor. Türkiye ve Azerbaycan’da Nevruz, Türkmenistan’da Navruz, Doğu Türkistan’da Noruz, Özbekistan’da Növroz, Kırgızistan’da Noruz, Kazakistan’da Novrız, Tataristan’da Navruz, Çuvaşistan’da Naras adıyla 21 Mart günü, bayram yapılıyor. Bu bayram, el içinde dostluk, kardeşlik ve barışı kuvvetlendirmeye vesile oluyor. Küsler barışıyor, kavgalılar anlaşıyor, aileler birbirlerini ziyaret ediyor, Nevruz sofraları açılıyor, fakir fukaraya yemek dağıtılıyor. ....
__________________
Bağımsızlıktan yoksun bir ulus,Uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
|
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
bahar, bayrami, bayramı, dünyada, nevruz, türklerde |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |