Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Türk Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 08.06.2010, 21:49   #1
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart İstanbulun Deprem Tarihi


SON ARAŞTIRMALAR

Prof.dr. Naci Görür, "Marmara Denizi Altındaki Faylarda Normalde 220 Yılda Biriken Enerji ve Stres Gölcük ve Düzce Depremleri ile 55 Saniyede Yüklenmiştir. Deprem Hızla Yaklaşıyor. 250 Yılda Bir Tekrarlanan Deprem Oluşma Süresi Dolmak Üzere. Maalesef Bizim Nesil Tam Bu Süreye Denk Geldi Bu Strese Bu Kabuk Fazla Dayanmaz" Diye Konuştu.

Marmara Denizi dibindeki fay hatlarına denizaltıyla inerek inceleme ve gözlem yapan İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi ve deprem uzmanı Prof.Dr. Naci görür gözlem ve incelemelerini "Fay'a Seyahat" ismiyle kitaplaştırdı.

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan kitabın tanıtımı dolayısıyla düzenlenen toplantıda bir konuşma yapan Prof.Dr. Naci Görür, "Marmara Denizi altındaki faylarda normalde 220 yılda biriken enerji ve stres Gölcük ve Düzce depremleri ile 55 saniyede yüklenmiştir. Deprem hızla yaklaşıyor. 250 yılda bir tekrarlanan deprem oluşma süresi dolmak üzere. Maalesef bizim nesil tam bu süreye denk geldi Bu strese bu kabuk fazla dayanmaz" diye konuştu.


1.239 METRE DERİNLİKTEKİ FAY HATTI KIPIR KIPIR

Marmara Denizi içinde çok ciddi bir fay sistemi olduğunu, denizin bin 239 metre derinliğine inerek yaptıkları gözlemler ve çektikleri görüntülerle bilimsel olarak tespit ettiklerini belirten Prof.Dr. Naci Görür, "İstanbul'u tehdit eden fay her şeyiyle kıpır kıpır. Birçok noktada fay hattı üzerinde sular ve gazlar fokurduyor.Bu haliyle 1999 Gölcük depremi öncesi İzmit Körfezi'ndeki fay kolunun durumuna benziyor" dedi. Kitapla birlikte verilen DVD de Marmara Denizi'nin dibindeki fay hatlarından çarpıcı görüntüler sunuyor.


ANKARA' NIN SESSİZLİĞİ FAYLARIN SESSİZLİĞİNDEN DAHA ÇOK ÜRKÜTÜYOR

Uzun zamandır yer bilimleri alanında uluslararası uzmanlarla bilimsel çalışmalar yürüttüklerini, ancak şimdiye kadar Ankara'dan, Hükümet etkililerinden resmi ya da gayri resmi hiçbir bilgi talebinde bulunulmadığından yakınan Prof.Dr. Görür, "Deprem konusunda Ankara'nın ve bizi yönetenlerin bu sessizliği beni Marmara Denizi'nin altındaki fayların sessizliğinden çok daha fazla ürkütüyor" görüşünü dile getirdi.

2029'A KADAR DEPREM BEKLENİYOR

Naci Görür, "2029 yılına kadar Marmara'da büyük bir deprem olabilir. Bu durum bizim şahsi görüşümüz ya da hiçbir araştırmaya dayanmadan görüş açıklayan bazı meslektaşlarımızın yaptığı spekülasyon olmayıp, bizzat uluslar arası ekibin yürüttüğü bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu gerçektir" diye konuştu.

Gelişmiş ülkelerde hiçbir yıkıma ve can kaybına yol açmayan 5 büyüklüğündeki depremlerin bile Türkiye'de ciddi hasara ve ölümlere neden olduğunu savunan Görür, "O yüzden Marmara Depreminin büyüklüğü 6 mı 7 mi olur tartışmasına odaklanmak yerine Hükümetimiz bu ciddi tehlike karşısında yerel yönetimlerle birlikte çok ciddi bir çalışma içine girip gerekli çalışmaları hiç zaman kaybetmeden yapmalı. Hükümet derhal bu işe el atmalı. Sadece yerel yönetimlerin çabası ile bu risk ve tehdidin giderilmesi mümkün değildir" dedi.

Prof.Dr. Naci Görür, İstanbul'daki yapıların yüzde 60'ından fazlasının kaçak olduğuna dikkat çekerek, Hükümet ve yerel yönetimlerin öncülüğünde bankaların, mortgage ve sigorta şirketlerin oluşturacağı bir şemsiye altında kentsel dönüşüm planlarının depreme uygun yapılar üretecek şekilde geliştirilmesi gereğine işaret etti.

Haber : ANKA

************************************************** ********

İstanbul'un geçmişte ki kıyametleri; ( Alıntı : Hürriyet Gazetesi )


Tarih boyunca bir çok deprem yaşayan İstanbul, depremle Bizans İmparatorluğuna başkent olmasından 12 yıl sonra, 342 yılında tanıştı, ancak kent depremden çok fazla etkilenmedi. İstanbul halkı, bir çok küçük sarsıntının dışında 447, 542, 1296, 1509, 1719, 1766, 1894, 1912, 1935, 1963 ve 1999'da meydana gelen depremlerle korku dolu anlar yaşadı.

Eminönü Belediyesince, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, tarihçi Prof. Dr. Vahdettin Engin ve Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu'ya hazırlatılan “Payitaht-ı Zemin Eminönü: Bir Dünya Başkenti” adlı eserden derlenen bilgilere göre, kentte, tarih boyunca bir çok deprem yaşandı.

İstanbul, ilk depremini Bizans İmparatorluğunun başkenti olmasından 12 yıl sonra 342 yılında yaşadı. Ancak kent depremden çok fazla etkilenmedi.

İstanbul, 24 Ağustos 358'de İzmit'i yerle bir eden depremle yeniden sarsıldı. Kentte, 402, 412, 417, 423, 437 ve 442 yıllarında meydana gelen depremler çeşitli hasarlara yol açtı.

İstanbul'da 447'de meydana gelen deprem büyük yıkıntıya neden oldu. Bu yıllarda “Tanrının Kırbacı Atilla” Roma ve İstanbul'u tehdit ettiği için surların önemli bir kısmının yıkılması, kentte paniğe yol açtı. İstanbullular, bu tehdidi önleyebilmek için gece gündüz çalışarak surları bir kaç ayda tamir etti.

Sonraki yıllarda da İstanbul depremlerle sallanmaya devam etti. 450, 477, 487, 525, 533 yıllarında meydana gelen depremler İstanbul'da hasara sebep oldu.

Bir çok evi, surları, heykelleri yıkan 16 Ağustos 542'deki şiddetli deprem, binlerce insanın ölmesine neden oldu. İstanbul'da 7 Mayıs 558'de gerçekleşen deprem çok büyük hasara yol açtı, Ayasofya'nın kubbesi çöktü, yüzlerce ev yıkıldı.


İMPARATORUN YATAĞI SARSILDI

İstanbul, 583 ve 611 yılındaki depremlerden sonra uzun süre depremlerden uzak yaşadı. Yaklaşık 130 yıl sonra 26 Ekim 740'ta İstanbul büyük bir depremle sarsıldı, daha sonra 780, 790, 796, 860, 866, 869, 948, 989 ve 1010 depremleri meydana geldi. İstanbul 13 Ağustos 1032 ve 16 Mart 1033'te arka arkaya iki depremle tahrip oldu, bunları 1042 ve 1064 depremleri izledi.

Kentte 1 Mart 1202'de meydana gelen deprem, şiddeti kadar saraydaki olayla da tarihteki yerini aldı. Depremde Bizans İmparatorunun yatağının önü yarıldı ve bir harem ağası oraya düşerek öldü.

Bu depremden 3 yıl sonra İstanbul 1261'ye kadar sürecek Latin işgaline uğradı. Latin döneminde 11 Mart 1231 salı günü meydana gelen şiddetli depremde şehir ve surlar zarar gördü.

1419 DEPREMİNDE TSUNAMİ MEYDANA GELDİ

Fazla şiddetli olmayan 1289 depreminden 7 yıl sonra 1 Haziran 1296 Cuma gecesi İstanbul'da büyük bir deprem oluştu. Bu depremde İstanbul'da taş üstünde taş kalmadı. Evler, saraylar, kiliseler, surlar yakıldı, su baskınları meydana geldi, artçı sarsıntılar 2 ay kadar devam etti ve Bizanslılar'a korku dolu anlar yaşattı.

İstanbul, Ocak 1303'te ard arda 2 deprem yaşadı. Depremin 1. Athanasios'un ikinci kez patrikliğe tayini sırasında meydana gelmesi, patriğin “Hayır duası” olmadığı şeklinde yorumlandı.

Bizanslılar 1402'de Timur karşısında Osmanlılar'ın mağlup olmasına sevinirken İstanbul'da meydana gelen deprem, sevinçlerini kursaklarında bıraktı. 1419 depreminde tsunami meydana geldiği de anlatıldı. Bizans döneminde İstanbul'da son deprem 1437'de oldu.


1000 YILINDAN SONRAKİ EN BÜYÜK DEPREM

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethinden sonra meydana gelen iki büyük deprem, 2. Bayazıd'ın hükümdarlığı dönemine denk geldi. Kentte 10 Eylül 1509 günü gece saat 04.00'te meydana gelen deprem, İstanbul için çok yıkıcı oldu. “Kıyamet-i Sugra” yani “Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremden sonra padişah Edirne'ye gitti.

İnsanlar ne olduğunu anlayamadan bütün şehir harap oldu. 1509 İstanbul Depremi, “1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdeniz'de meydana gelen en büyük deprem” olarak nitelendirildi. Bolu'dan Edirne'ye kadar kendini hissettiren depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10'u deprem sonucu ya öldü ya da yaralandı.

Deprem en büyük hasarı camilere verdi. 109 cami tamamen yıkılırken ayakta kalanların da tümünün minaresi tahrip oldu. 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, burçlardan 49'u yıkıldı ya da ağır hasar gördü.

Ayasofya Camisi'nin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkıldı. 2. Bayazıd'ın Topkapı Sarayı'ndaki yatak odası da depremden çöktü, ancak padişah bir kaç saat önce odadan ayrıldığı için zarar görmedi.


EK VERGİ KONULDU

Depremden sonra toplanan Divan-ı Hümayun, depremin izlerini silebilmek için her evden 22 akçe ek vergi toplanmasına karar verdi.

Şehrin yeniden imar edilmesi için imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadolu'dan 37 bin, Rumeli'den 29 bin işçi ve usta İstanbul'a getirildi. Şehrin imarı için işçi ve malzeme temini zaman aldığından İstanbullular 1509 kışını derme çatma yapılarda büyük zorluklar içinde geçirdi.

İstanbul'daki imar faaliyetlerine 29 Mart 1510'da başlandı ve çok kısa bir sürede 1 Haziran 1510'da bitirildi.


FATİH CAMİ HER DEPREMDE ZARAR GÖRDÜ

İstanbulluların hafızalarındaki korkuyu 10 Temmuz 1510'da meydana gelen deprem tekrar canlandırdıysa da fazla bir hasara yol açmadı.

Kentte 10 Mayıs 1556'da yaşanan deprem ise hayli yıkıcı oldu. Her İstanbul depreminde olduğu gibi bu depremde de Fatih Camisi büyük zarar gördü. Ayrıca Ayasofya Camisi ve surlarda da hasar oluştu.

Bu tarihten sonra 90 yıl kadar İstanbul'da deprem olmadı. 28 Haziran 1648'de sabaha yakın bir saatte İzmit ve İstanbullular depremle uyandı. Ancak bu depremin merkez üssü uzakta olduğu için İstanbul'da fazla bir hasara yol açmadı. Daha sonra, 1653, 1654 ve 1659 depremleri meydana geldi.

İstanbul'da 1663 Kasımında meydana gelen deprem aynı anda patlayan fırtına ile kente büyük zarar verdi.

Kent 23 yıl aradan sonra Ege Adaları, Karadeniz'in Anadolu sahilleri, Edirne civarı ve bu arada İstanbul'da da hissedilen büyük bir depremle sarsıldı. Ancak bu felaket yüzünden bölgede oluşan zarar konusunda yeterli bilgi bulunmuyor. İstanbul'da 1688, 1689, 1690'da da çok şiddetli olmayan depremler meydana geldi.


18. YÜZYIL KABUS

18. yüzyıl, İstanbul'da depremlerin adeta kabusa döndüğü bir dönem oldu. 1708, 1711, 1712, 1715'te meydana gelen depremler fazla hasara yol açmadı, ancak 1719 sabahı meydana gelen deprem oldukça şiddetliydi. Tahribat sahası Düzce'den başlayan deprem, İzmit, Sapanca, Orhangazi, Karamürsel ve Yalova'yı da etkiledi. İstanbul'da camiler, saraylar ve surlarda yıkıntılar meydana geldi.

İstanbul'da 1723-1749 yılları arasında meydana gelen depremler önemli can ve mal kaybına yol açmadı. 2 Eylül 1754 gecesi meydana gelen depremden sonra dönemin padişahı I. Mahmud şehri terk etti.


İKİNCİ BÜYÜK DEPREM 1766'DA

Osmanlı hakimiyeti altındaki İstanbul'da 1509'dan sonra ikinci büyük deprem, 22 Mayıs 1766'da yaşandı. Kurban Bayramı'nın üçüncü gününe denk gelen deprem, bir perşembe günü, güneş doğduktan yarım saat sonra meydana geldi. Deprem sırasında korkunç gürültüler işitildi ve bu gürültüleri yaklaşık 2 dakika süren bir sarsıntı takip etti. Bundan sonra ise 4 dakika kadar süren düşük şiddetli deprem oldu. Bu depremin artçısı olan sarsıntılar 8 ay devam etti. Depremde yaklaşık 4 bin kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı.

Depremde Fatih Camisi tamamen harap oldu, 100'den fazla öğrenci medresenin yıkıntıları altında kaldı. Sultanahmet, Çorlulu Ali Paşa, İbrahim Paşa, Davud Paşa, Firuzağa, Hafız Ahmed camileri de hasar gördü. Topkapı Sarayı, Eski Saray ve surlar da etkilendi. Devrin padişahı 3. Mustafa bir kaç gün boyunca çadırda kaldıktan sonra İstanbul'u terk ederek Edirne'ye gitti.

Vezirhan, Hırkacılar, Şekerciler, Baltacılar, Çuhacılar ve Kalpakçılar hanlarında bazı bölümler yıkıldı. Kapalıçarşı, Esir Pazarı ve Örücüler Çarşısı da hasar gördü. Yerebatan Sarnıcı'nın desteklerinden biri çöktü ve şehir sular altında kaldı. Yollar ve köprüler hasar gördü, bazı yollar kapandı.

Halk uzun süre çadırlarda kaldı. Artçı depremlerin 8 ay sürmesi ve 5 Ağustosta da şiddetli bir depremin daha yaşanması insanların evlerine uzun süre girmesini engelledi.
Şehirdeki gıda depolarının ve hanların yıkılması veya harap olması sonucu yiyecek sıkıntısı doğdu, içme suyu şebekesinin zarar görmesi halkın temiz su bulmasını zorlaştırdı.


1894 DEPREMİ

İstanbul'u tarih boyunca etkileyen büyük depremlerden biri de 10 Temmuz 1894'te yaşandı. Kent, öğleden sonra 12.24'te şiddetli bir depremle sarsıldı. Deprem yaklaşık 18 saniye sürdü ve birbirini takip eden 3 dalga halinde etkisini hissettirdi.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, özellikleri itibariyle İstanbulluları çok korkutan ve günlerce sokaklarda kalmalarına neden olan 1894 depremine benzetildi. Depremin birinci derecede etkilediği alanlar Marmara Depremi'nin etkilediği alanlarla benzerlik gösterdi. 1894 depreminden Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Adalar, Üsküdar, İstanbul, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çatalca, Marmara Denizi'nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel ve Sapanca etkilendi.

Dönemin padişahı 2. Abdülhamid, zarara uğrayan ve ihtiyacı olan halka yardım yapılmasını istedi ve yaralıların belediye hastanesinde tedavi edilmesini sağladı.
Depremin olduğu gün hemen hasar tespitine başlandı. Ayasofya Camisi'nin tamiri için 544 bin kuruşluk bir ödenek ayrıldı.

Depremin yarattığı korku nedeniyle halk günlerce evlerine girmedi, memurlar da işlerine gitmedi. 2. Abdülhamid, 11 Temmuzda bütün memurların iş yerlerine girmelerini emretti. Buna rağmen memurların binalara girmemesi üzerine bakanlık bahçelerine barakalar inşa edildi.

Depremzedelere yardım kampanyası düzenlenmesi de bu arada gündeme geldi. 2. Abdülhamid 16 Temmuz 1894 tarihli iradesinde depremden zarar görenler için kendi adına 1000 lira bağışladığını, şehzade ve sultanlarının ise 500 lira ile kampanyaya katıldıklarını belirtti. Bu arada yabancı ülkeler de yardım kampanyaları düzenledi.

Bu deprem sonrasında 2. Abdülhamid biri Yıldız Sarayı bahçesine diğeri İstanbul Rasathanesi'ne konulmak üzere son sistem 2 sismograf alınmasına karar verdi.
Sarsıntının niteliğini ve etkilediği alanları araştırmak üzere Atina Rasathanesi Müdürü Ejinitis, 2. Abdülhamid tarafından İstanbul'a davet edildi. Ejinitis, Marmara Denizi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını Padişah'a sundu.

Deprem çok şiddetli olmasına rağmen Marmara Denizi'nde meydana geldiği için İstanbul'daki binalarda çok büyük bir tahribata yol açmadı. Tahminlere göre bu depremde 280 kişi öldü, 298 kişi de yaralandı.

10 Temmuz depreminde yıkılan yerlerden birisi hiç beklenmedik şekilde Kapalıçarşı oldu. Yapılan araştırmada Kapalıçarşı esnafının dükkanlarını genişletmek amacıyla duvarları tıraşlayarak incelttikleri ve bu incelen kemerlerin depremin sarsıntısına dayanamadığı anlaşıldı.


1912 DEPREMİ

Osmanlı döneminde İstanbul'u etkileyen son büyük deprem 9 Ağustos 1912'de Şarköy-Mürefte'de meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremdi.
Edirne'nin güneyinde büyük hasara yol açan deprem, İstanbul'da bir çok evin bacasının yıkılmasına, duvarlarının çatlamasına ve telgraf direklerinin hasar görmesine neden oldu.

İstanbul'u şiddetle sarsan 1894 ve 1999 depremleri arasında Marmara Denizi merkezli iki ayrı deprem daha şehirde etkili oldu. Bu depremlerin her ikisi de 6,4 büyüklüğünde olup, biri 4 Ocak 1935'te, diğeri ise 18 Eylül 1963 tarihinde meydana geldi. Her iki deprem de İstanbul'da şiddetli hissedildi, İstanbul bu depremleri önemli bir hasar görmeden atlatmayı başardı.

İstanbul'u derinden etkileyen ve insanların deprem gerçeği ile yüzleşmesine yol açan 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminden 36 yıl önce 18 Eylül 1963'te meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki deprem de şehri hayli sarstı fakat yıkılan bina olmadı. Bu depremde sadece bir kişi sarsıntıdan başına bir tuğla düşmesi sonucu hayatını kaybetti.
Haber : AA
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 05.09.2014, 12:49   #2
Çevrimdışı
Sami
Düz Adam

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İstanbulun Deprem Tarihi

Beklenen büyük istanbul depremi hakkında hiç bir fikir sahibi olmayanlar için :

Neden uzmanlar istanbul'da büyük bir deprem bekliyor? Aynı fay üzerinde olmasına rağmen neden uzmanlar Adapazarı'nda ya da Düzce'de veya Bolu'da değil de istanbul'da deprem bekliyor?

Neden İstanbul'da beklenen depremin büyük olacağı söylenir ?

İstanbul metropol olduğundan değil.

Ayağımızı bastığımız yerin derinlerinde magma var. Bu magma sıvıya yakın bir madde. Haliyle anakara bunun üzerinde yüzüyor fakat anakara dediğimiz şey tek bir parça değil, pek çok levhadan oluşuyor. Bunlardan bir tanesi de Anadolu levhası. bu levha birbiriyle birleşik değil. Milyonlarca yıl önce tek parçaymış ama parçalana parçalana bugünkü haline gelmiş.

Arabistan levhası, Afrika levhası, Anadolu levhası, Avrasya levhası bunlar birbirinden ayrı ve bağımsız kara parçalarıdır. Birbirine temas eden bu levhalar arasındaki sınır niteliği taşıyan derin yarıklara (kırıklara) fay hattı denir.

Dünyanın çekirdeğinin manyetik alan üretmesi neticesinde bu levhalar birbirini bir mıknatıs gibi iter. Bizim Anadolu levhamızı da alttan Arabistan levhası ve Afrika levhası itiyor.

Kuzey Anadolu fay hattının üst kısmı Avrasya levhası, alt kısmı da Anadolu levhasıdır. Üst kısım sabittir, hareket edemez. *

Haliyle bizim Anadolu levhası büyük baskı altında kalarak batıya doğru hareket eder. Bu hareket senede 3 -5 cm arasındadır. Bazen fay hattında takılmalar olur ve itildiği için hareket etmesi gereken levha hareket edemez. Basınç iyice artar ve bir anda aniden fayın birbirine takılan yüzeyi kırılıp fay bir anda 2-5 metre ileri atar kendini. Yani levha yüz senede yavaş yavaş gitmesi gereken iki metrelik yolu otuz saniyede alır ve bu da büyük sarsıntılara yol açar. 17 ağustos gecesi olan budur. Atım 4-5 metre olmuştur ve süreç 45 saniyedir.

Bir fay hattı üzerinde bazen logaritmik büyüklüklerde aynı eksenli depremler oluşur. Bu depremler için periyodik denebilir. Bu tip depremlere deprem fırtınası denir. Yani bir fay hattının bir ucunda büyük bir deprem olur, bir kaç on sene sonra az ilerisinde, sonra az ilerisinde derken belirli aralıklarla depremin bir fay hattı boyunca ilerlediği görülür.

Dünyada deprem fırtınasının en bariz örneği Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde görülmektedir.

Fay hatlarını da tek bir bütün olarak düşünmeyin. Fay hatları da uç uca eklenmiş kibrit çöpleri gibidir ama parça parçadır. Her bir parçaya segment denir. Deprem olduğunda genelde sadece bir segment kırılır. 17 ağustos depreminde İzmit segmenti kırılmıştır. Segmentin bir ucu Yalova' da, diğer ucu Adapazarı' nda olduğu için depremde asıl sarsıntıyı Yalova-İzmit-Adapazarı yaşamıştır ve bu yüzden 17 ağustos depremi hem Gölcük hem İzmit hem de Adapazarı depremi isimleriyle anılmıştır.

Deprem dizisi fay hattını oluşturan bir segmentte başlar ve segment segment zıplayarak devam eder.

1939 yılında Kuzey Anadolu fayının en uç kısmında Erzincan depremi oldu. Depremin büyüklüğü 7.9 idi. Erzincan depremin olunca haliyle erzincan segmentindeki enerji boşaldı. Bu enerji hemen batıdaki segmentte depolandı.

Aradan 4 yıl geçmişti ki Erzincan segmentinden aktarılan enerji hemen batısındaki Niksar segmentinde ortaya çıktı. 1942' de, biriken bu enerji sebebiyle Niksar 7.0 lık bir depremle dümdüz oldu.

Niksar segmenti de enerjisini hemen batısında bulunan Tosya-Ladik segmentine verdi. Niksar depreminin üzerinden bir yıl geçtikten sonra,1943' de Tosya-Ladik arası 7.2lik bir depremle dümdüz oldu. Bu segmentteki enerji de hemen batısındaki Gerede-Bolu segmentine aktarıldı. Bundan bir yıl sonra, 1944' de Bolu-Gerede 7.2 şiddettinde depremle yıkıldı, enerji yine batıya kaçtı, çünkü arabistan levhası Anadolu' yu batıya doğru ittiriyordu.

Bolu-abant segmenti 1957' de 7.1lik bir magnitüdle kırılmasını takiben 1967 ' de Adapazarı 7.2lik bir depremle yıkıldı.1999' de ise İzmit segmentini 7.4lük bir depremle yerle bir etti.

izmit segmenti ise enerjisini istanbul'da adaların altından geçen marmara denizi segmentine aktardı.

İstanbul segmentinin kurtuluşu yok.

Marmara kıyılarında uzaklaşın. Pendik, Maltepe, Kartal, Zeytinburnu, Bakırköy ve Avcılar risk altında.

17 ağustos depreminde Avcılar, depremin odak noktasına diğer bir çok ilçeden daha uzak olmasına rağmen, depremden büyük zarar gördü. Bunun sebebi; Avcıların zemininin sağlam olmaması değil , yansıyan ve kırılan deprem dalgalarının tamamen tesadüfen Avcılar üzerinde çarpışması idi.
Deprem dalgalarının nerede çarpışacağı belli değildir.

Kuzey anadolu fay hattı Bingöl'den başlar ve istanbul'u geçerek ege denizine (saros körfezi) kadar ulaşır. Tüm bu hat boyunca onlarca segment vardır ve bu segmentlerden sadece iki tanesi kırılmamış olup, kırılmayı beklemektedir : Birisi Doğu marmara * , diğeri de Bingöl-Yedisu.

Dünya üzerindeki bütün tektonik aktivitelerin tek nedeni dünyanın bir ateş topu halinde olmasıdır. Bildiğimiz güneş gibi ateş topundan bir gezegendir dünya, tek farkı dışındaki ince, kabuk dediğimiz ve üzerinde gezip yürüdüğümüz kısmın soğumuş olmasıdır. Dıştan içe doğru soğumaktadır.

Dünyayı ele aldığımızda soğumuş kısımla soğumamış kısmın oranı bir portakalın kabuğuyla içindeki yediğimiz meyve kısmının oranı kadardır yani gezegene göre kabuk çok incedir. İçeride, yanan kısımda çok büyük bir ısı var, bu da manyetik alanların ve elektrik akımlarının meydana gelmesine neden oluyor. Bu manyetik alan ve konveksiyon akımları denen elektrik akımları kabuğun farklı yönlere hareket etmesine neden oluyor.

Fay hattı denilen kırıkların arası boş olduğu için içerisine su dolar, su magmanın olduğu sıcak bölgeye kadar iner, ısınır ve tekrar yukarı fışkırır. Biz de buna kaplıca deriz.

Kuzey anadolu fayının geçtiği bütün şehirlerde kaplıcalar vardır. Erzincan, Reşadiye, Havza, Adapazarı gibi.

Türkiye her yıl ortalama 20 milimetre batıya ilerliyor. Fay hattı bazen birbirine takılıyor gitmesi gereken yolu gidemiyor. mesela 200 yılda 2 metre ilerlemesi gereken fay takıldığı için ilerleyemiyor, takılan girinti ve çıkıntılar yılla süren birikime dayanamayınca bir anda kırılıyor.

Adalar fayı üzerinde çok uzun yılların yüklemesi var. Florya' nın açığındaki fay da kırıldı kırılacak durumda.



- Marmara' da kesinlikle deprem olacak mı?

Kesinlikle olacak.

Beklenti 2025 yılına kadar adalar fayının yaklaşık 7.4-7.6 arası bir büyüklükle kırılacağı yönünde.

Şehire kara yoluyla giriş çıkış imkansız olacak.



















Düzenleyerek kısmen alıntı
.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Sami'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 05.09.2014, 16:53   #3
Çevrimiçi
Tntcool
Kelebek gibi uçar, arı gibi *******...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İstanbulun Deprem Tarihi

Teşekkürler Kartal, Sami'nin bilgilendirmesi de çok doyurucu olmuş, teşekkürler...
__________________
Ey, iki adımlık yerküre
Senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!

Nilgün MARMARA
  Alıntı ile Cevapla
Tntcool'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 05.09.2014, 17:10   #4
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İstanbulun Deprem Tarihi

Uzmanlar sadece İstanbul üzerinde yoğunlaşmıyor.Üç hattan birinde kırılma olabilir deniliyor?
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
istanbulun


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 17:45.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.