Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Türk Tarihi > Türk Tarihinde Yer Alanlar

Türk Tarihinde Yer Alanlar Türk tarihinde yer alan olay ve portreler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 24.01.2011, 16:07   #1
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Angry Demokrasi Şehitlerimiz

Demokrasi Şehitlerimiz



Mustafa Fehmi Kubilay

| 23 Aralık 1930 |


Kubilay Olayı olarak tanımlanan ve Menemen'de Mustafa Fehmi Kubilay ve bekçi Hasan ve bekçi Şevki'nin 23 Aralık 1930'da bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve faillerin (ve ilgili görülenlerin) yargılanması sürecinin sürdüğü Ocak/Şubat 1931 aylarını kapsayan olaylar zincirinin simgesi olan Türk askeridir.

Tam adı Mustafa Fehmi Kubilay'dır. 1906'da Girit'te Kozan'lı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep'tir. Mustafa Fehmi Kubilay 1930 yılında öğretmen olarak İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yaparken 23 Aralık 1930’da Derviş Mehmet'in başında olduğu bir grup şeriatçı tarafından öldürüldü. Olay, Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica girişimidir, tarihe "Menemen Olayı" ve "Kubilay Olayı" olarak geçmiştir. Atatürk'ün Silahlı Kuvvetlere mesajı, Genelkurmay Başkanı'nın mesajı, TBMM'de soru önergesi ve Başbakan İsmet İnönü'nün konuşması, Bakanlar Kurulu'nun sıkıyönetim ilanı kararı, Sıkıyönetim ilanının TBMM görüşmeleri, yargılamanın ilk günkü tutanakları, Savcılığın Esas Hakkındaki İddianamesi, Divanı Harp Kararnamesi, TBMM Adliye Encümeni Mazbatası ve TBMM Genel Kurul kararları, tam metin olarak yer almaktadır.

Menemen olayının izleri toplumsal bellekte yer etmiş ve Mustafa Fehmi Kubilay, "devrim şehidi" olarak simgeleşmiştir. Her sene 23 Aralık'ta Kubilay Olayı ile ilgili olarak çeşitli yayın organlarında konu ile ilgili makaleler yer yayımlanmakta ve olay lanetlenmektedir.




__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:18   #2
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Doğan Öz

| 24 Mart 1978 |



Doğan Öz, 1934 yılında doğdu. Ankara'da Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapıyordu. Devletin içindeki kontrgerilla yapılanmasını araştırırken 24 Mart1978'de Ankara'da kontrgerilla tarafından taşaron olarak kullanılan ülkücü İbrahim Çiftçi'ye öldürtüldü.

Ölümünden önce Kontrgerillayla ilgili bir dava açma hazırlığına girişen Öz, başlatacağı büyük soruşturmanın bir ön çalışması olarak kısa bir rapor da yazmıştır. Raporda kontrgerilla hakkında şunları ifade etmiştir:

“Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek; onun yerine faşist düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çokuluslu ortaklıklar, Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözmek amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar yapmayı öngörmüşlerdir.”

__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:21   #3
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Abdi İpekçi

| 1 Şubat 1979 |



İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954), bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.

1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.

1970'li yıllardaki anarşi ve terörün önlenmesi için iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü. Mehmet Ali Ağca'nın verdiği ifade de Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söylemiştir. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirilmiştir. Bu da bir ikinci kişinin olduğunu göstermiştir. O da Oral Çelik'tir. Oral Çelik ve Mehmet Şener suikastı beraber planlamış Mehmet Ali Ağca da tetikçi olarak sonradan aralarına katılmıştır.
Mehmet Ali Ağca, İpekçi suikastinden idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en iyi korunan askeri cezaevlerinden biri olanMaltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.

Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert suikastinden aranırken 1978 Ağustos’unda Sakarya’da yakalandı. 48 saat sonra serbest bırakıldı. Uğur Mumcu’nun İpekçi cinayetinin kilit ismi dediği Çatlı 1982 Şubat’ında bu kez ‘MHP’ davasıyla aranırken, Zürih’te Mehmet Şener ile birlikte sahte pasaportla yakalandı ve yine 48 saat sonra salıverildi.
Uğur Mumcu; ‘Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli.’ diye yazdı. Ama değil saniye aylar geçti Şener yargılandı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Oral Çelik 1982 yılında İsviçre’de yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı. Türkiye’ye döndükten sonra Malatya’da süren bir cinayet davasında dosyada bir evrakın kaybolması üzerine tahliyesine karar verildi.

Ağca’nın, İpekçi cinayetinde tetik çektiğini söylediği Yalçın Özbey ise 1983 yılında Almanya’da işlettiği lokalde gözaltına alındı ve 2 ay sonra salıverildi.

Mehmet Ali Ağca'nın açıklaması:

“Yavuz (Çaylan) İpekçi'nin arabasının geldiğini bana bildirdi ve ben kaçmadan arabaya gidip çalıştırmasını söyledim. İpekçi'nin arabası köşede yavaşladığı zaman koştum ve 4 veya 5 el ateş ettim. Tekrar koşarak arabamıza geldim. Yavuz çalışır vaziyette ön tarafta oturduk son süratle kaçtık.”

Eserleri

· Afrika (1955)
· İhtilalin İç Yüzü (Ö. Sami Coşar'la, 1965)
· Dünyanın Dört Bucağından (1971)

1980 yılında anısı için, Türkiye ile Yunanistan'da ortak bir çalışma çerçevesinde, iki yılda bir verilmek üzere Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü konuldu. İstanbul'un Zeytinburnu ilçesinde Yedikule Zindanları civarlarında bulunan spor salonuna Abdi İpekçi Spor Salonu ismi verildi.




Öldürülüğü caddenin adı da kendi adıyla değiştirilerek, katledildiği noktaya bir anıt dikilmiştir.



__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:24   #4
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Cavit OrhanTütengil

| 7 Aralık 1979 |



İlk ve ortaokulu Tarsus'da bitirdi. Lise eğitimini 1940 yılında İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. 1944 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. 1944-53 arasında Antalya ve Diyarbakır liselerinde Felsefe Grubu Dersleri öğretmenliği yaptı. Kepirtepe ve Aksu Köy Enstitülerinde çalıştı. MEB tarafından iki yıllığına incelemelerde bulunmak üzere İngiltere'ye gönderildi. 1953 yılında Sosyoloji asistanı olarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde akademik yaşamına başladı. Doktorasını "Monteisque Siyasi ve İktisadi Düşünceleri" üzerine yaptı. 1960 yılında doçent oldu. 7 Aralık 1979 yılında evinden üniversiteye giderken silahlı saldırıya uğradı ve öldürüldü.


Temel ilgi alanı "Gelişme Sosyolojisi" idi. Tütengil'e göre, Türkiye, bir geçiş ülkesidir. Bu geçişte pusula ise Atatürk'ün düşünceleridir. Atatürk'ün gençlere öğütleri arasında yer alan "benim yapmak istediklerimi tamamlayınız" sözü onun için özel bir yere sahip olmuştur. 10 yıla varan öğretmenliği sırasında, eğitim sorunlarına sadece kuramsal değil, pratik düzeyde de öneriler getirmiştir. Tütengil, yıllarca Cumhuriyet Gazetesi'nde denemeler yazmıştır.

Eserleri:
  • Köy Enstitüsü Üzerine Düşünceler (1948),
  • Ziya Gökalp Bibliyoğrafisi (1949,
  • Prens Sebahattin (1954),
  • Monteisque'nün Siyasi ve İktisadi Fikirleri (1954),
  • Ziya Gökalp Üzerine Notlar (1956),
  • Prens Sebahattin (1954),
  • İçtimai ve İktisadi Bakımdan Türkiye'nin Kara Yolları (1961),
  • Dr.Rıza Nur Üzerine (1965),
  • Diyarbakır Basını ve Bölge Gazeteciliğimiz (1966),
  • Azgelişmiş Ülkelerin Toplumsal Yapısı (1966),
  • Köy Sorunu ve Gençlik (1967),
  • Ağrı Dağındaki Horoz(Denemeler (1968),
  • İngiltere'de Türk Gazetecilği (1969),
  • Türkiye'de Köy Sorunu (1969),
  • Sosyalbilimlerde Araştırma ve Metod (1969),
  • Azgelişmenin Sosyolojisi (1970),
  • 100 Soruda Kırsal Türkiye'nin Yapısı (1975),
  • Temeldeki Çatlak (1975),
  • Atatürkü Anlamak ve Tamamlamak (1975),
  • Prens Lütfullah Dosyası (Vedat Günyol ile birlikte) (1977)

__________________
  Alıntı ile Cevapla
14 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:29   #5
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

MuammerAksoy

| 31 Ocak 1990 |



İbradı'lı Hacı Musazade Numan Aksoy ve Hattatzade Mustafa Hulusi'nin kızı Nadire Aksoy'un oğludur. Kardeşleri Prof. Dr. Muzaffer Aksoy, Nilüfer Pehlivanlı, Dr. Fikret Aksoy ve Sevim Batukan'dır. Ülke Aksoy ile evli olan Muammer Aksoy, Işık ve Arın isminde iki oğul ile Aslı, Muammer Can Aksoy ve İlke Aksoy isimli üç toruna sahiptir.

Tüm derslerinden tam not alarak 1939'da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Zürih Üniversitesi Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi'nde doktora yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi'nde asistanlık ve Ankara Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversitelerin özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversiteden ayrılarak Cumhuriyet Halk Partisi'ne girdi.



27 Mayıs 1960 sonrasında yeniden üniversiteye döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde profesör oldu. 1960-1961 yıllarında kurucu mecliste çalıştı. 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon sözcülüğü ve CHP parti meclisi üyeliği görevlerini yürüttü. 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra tutuklandı, fakat yargılama sonucunda aklandı. 1977'de CHP İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. Avrupa Konseyi Türkiye temsilciliği ve Türk Hukuk Kurumu başkanlığı görevlerini yürüttü. 12 Eylül 1980'den sonra Ankara Barosu başkanlığına seçildi.

1989'da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kurdu. 31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçelievler'deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Cenazesi 3 Şubat günü Ankara Maltepe Camii'den kaldırılarak Cebeci Asrî Mezarlığı'nda toprağa verildi.


__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:31   #6
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Çetin Emeç

| 7 Mart 1990 |




A
nnesi Rabia Emeç, babası ise gazeteci, Demokrat Parti'nin kurucularından milletvekili Selim Ragıp Emeç'tir ve Zeynep, Leyla ve Aydın (Merhum) isimli üç kardeşi vardır. Bilge Emeç ile evlenmiş, Mehveş ve Mehmet (Memo) isimli iki çocuğu olmuştur.


Galatasaray Lisesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Gazeteciliğe 1952'de babası Selim Ragıp Emeç'in Son Posta gazetesinde başladı. 1972'ye kadar Hayat ve Ses dergilerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1972 yılında Hürriyet Grubu'na geçti. Hürgün Yayınları'nın Genel Yönetmenliğini yaptığı sırada, Hürriyet Gazetesi genel yayın müdürlüğü görevini üstlenen Emeç, 1984-1985 yıllarında da genel yayın yönetmeni olarak Milliyet'e geçti. 1986'da genel koordinatör olarak Hürriyet gazetesine döndü.

7 Mart 1990'da işine gitmek üzere İstanbul Suadiye'deki evinden çıktığı sırada şoförü Sinan Ercan'la birlikte öldürüldü. 38 yıllık gazeteci olan Emeç, Hürriyet Gazetesi yönetim kurulu üyesi ve yazarıydı. Çetin Emeç, Gazeteciler Cemiyeti, Uluslararası Basın Enstitüsü ile Uluslararası Gazetecilik Basın Enstitüleri Federasyonu üyesiydi.
Çetin Emeç'in ölümünün ardından, Sadun Tanju, "Çetin Emeç-Bir Basın Şehidinin Anatomisi" adlı bir kitap yazmış ve söz konusu kitap 1992 yılında yayımlanmıştır.
Ayrıca, Çetin Emeç'in ölümünün 15. yılında Doğan Kitap, "Çetin Emeç-Genel Yayın Yönetmeni 1935-1990" adlı bir kitap hazırlamış ve yayımlamıştır. Kitapta, Çetin Emeç'in kızı piyanist Mehveş Emeç'in (Birol) babası için yazıp bestelediği ve sanatçı Yavuz Bingöl'ün seslendirdiği "Reverie -Uzak Bir Rüya" adlı şarkının CD'si de yer almıştır.

Kabri, Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır. Çetin Emeç'in adı, İstanbul Bayrampaşa'da bir stada, Kadıköy Suadiye'de ve Ankara Çankaya'da bulvarlara ve Ümraniye Dudullu, Tekirdağ Çorlu, Aydın Kuşadası ve Tunceli'de çeşitli caddelere verilmiştir. Emeç, son olarak ölümünün 20. yılı olan 20 Mart 2010 tarihinde Zincirlikuyu Mezarlığı'nda kabri başında anılmış, törende Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Enis Berberoğlu, "Her ne saikle öldürülürse öldürülsünler, hangi karanlık amaca hizmet etmek amacıyla bu işi yaparlarsa yapsınlar şunu biliyorum ki Çetin Emeç'in, daha doğrusu gazetecinin işi bitmiyor, gazetecinin arkasında bıraktığı bayrağı biri mutlaka alıyor. Bir yere taşıyor" demiştir.


__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:35   #7
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Bahriye Üçok

| 6 Ekim 1990 |



1919 Trabzon doğumlu Doç. Dr. Bahriye Üçok, Türk tarihçi ve siyasetbilimci, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi, Senatör, Ordu Milletvekili ve SHP Parti Meclis üyesi idi.

Hamit Ataç'ın kızıdır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Coşkun Üçok ile evlenmiş ve Kumru isminde bir kızı olmuştur.

İlk ve Ortaokulu Ordu'da okuyan Üçok, Kandilli Kız Lisesi'ni bitirdi. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümü'nden alırken, aynı zamanda Devlet Konservatuarı Opera Bölümü'ne de devam etti ve bu bölümü de bitirdi. Samsun ve Ankara'da on bir yıl süren lise öğretmenliğinden sonra, 1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi oldu. Aynı zamanda bu fakültenin ilk kadın öğretim üyesidir.



1957 yılında doktor, 1964 yılında "İslâm Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı çalışmasıyla da doçent olmuştur. Farsça ve Arapça'yı iyi derecede bilen Üçok, Kur'an-ı Kerim'e bağlı kalarak İslâm dinini çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumladı. Bu nedenle 1960'lı yıllardan itibaren tehditler almaya başladı ve kendini güvende hissetmediği için akademik çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı.

1971 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjandan senatör seçildi ve böylelikle aktif siyasî yaşama atılarak beş yıl boyunca Cumhuriyet Senatosu divan üyeliği yapmıştır. Siyasî tercihini CHP'den yana kullanan Üçok, 1977'de CHP'ye katıldı. 12 Eylül'den sonra açılan Halkçı Parti'nin 1983'de kurucu üyesi oldu. Daha sonra 1983 seçimlerinde de bu partiden Ordu milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 1986'dan itibaren SHP üyesi oldu ve 1990 Eylül'ünde bu partinin parti meclisi üyesi seçildi.

Kasım 1988'da televizyonda yapılan bir açık oturumda, "İslâm'da örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı" iddialarına dayanan açıklamalarından sonra, "İslâmî Hareket" adlı örgütün yoğun tehditlerini almaya başladı[kaynak belirtilmeli]. Üçok, 6 Ekim 1990 günü Ankara'nın Çankaya ilçesindeki Köroğlu Caddesi'nde bulunan evine, Ekspres Kargo tarafından ulaştırılan ve gönderici olarak İlmî Araştırmalar Vakfı'nın göründüğü kitap paketini saat 16.30 sularında kapısının önünde açmaya çalışırken, paketin içine yerleştirilmiş olan bomba patladı. Ağır yaralı olarak Hacettepe Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne kaldırılan Üçok, saat 20 sularında burada yaşamını yitirdi. Cenazesi 9 Ekim günü Maltepe Camii'nden kaldırılmış ve Karşıyaka Mezarlığı'na defnedilmiştir. SHP Parti Meclisi üyesi olan Doç. Dr. Bahriye Üçok, katledildiği sırada SHP için bir laiklik raporu hazırlamaktaydı. Üçok, katıldığı toplantılarda sık sık laiklik, kadın hakları ve irtica tehlikesi üzerinde durmuş ve "laikliğin savunucusu ilâhiyatçı" olarak tanınmıştır.

Fransızca, Arapça ve Farsça bilen Üçok, "İslâm'dan Dönenler", "Yalancı Peygamberler" ve "İslâm Devletlerinde Kadın Hükümdarlar" adlı üç kitap yayınlamıştır.
Ölümünün ardından adı, İzmir'de önemli bir meydan ve semte; Artvin ve Ankara'da da bir caddeye verilmiştir.

Eserleri
  • "İslam'dan Dönenler ve Yalancı Peygamberler",
  • "İslam Devletinde Kadın Hükümdarlar",
  • "İslam Tarihi",
  • "Emeviler - Abbasiler ve Atatürk'ün İzinde Bir Arpa Boyu"
Bunların haricinde birçok makale ve araştırma yazısı da kaleme aldı. Aly Mazahéri'nin "Ortaçağda Müslümanların Günlük Yaşayışları" adlı yapıtını da Türkçe'ye kazandırdı.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:42   #8
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Turan Dursun

| 4 Eylül 1990 |


Turan Dursun, 1934'te Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Gümüştepe köyünde dünyaya geldi. Ailesinin sekiz çocuğundan biriydi. Henüz beş yaşındayken tüm ailesiyle birlikte Ağrı'nın Tutak ilçesinde dedesinden kalma yerlere tekrar sahip olmak ve oraları işletmek umuduyla göç etti. Babası aileyi geçindirmek üzere köylerde imamlık yapmaya başladı. Kıt kanaat geçinen babasının tek arzusu oğlunun Basra'da ve Kûfe'de bulunmayacak derecede bir din alimi olmasıydı.

Babası kendisini yatılı din okullarına, Kur'an kurslarına, ünlü hocalarının yanına eğitim için verdi. Bu hocalardan dini eğitimi alabilmek için Ağrı'dan Muş'a, Adana'ya ve oradan da Türkiye'nin birçok şehrine, kasabasına ve köyüne gitti. Biri hariç tüm hocalarından bedava eğitim gördü. İşte bu hocadan ders alabilmek için kendisinden istenilen zamanın parasıyla 100 TL'yi ödeyebilmek için hem esans satmaya, hem de hocalık yapmaya başladı. Kendisine hocalık yapan bu kişi ise daha sonraları Ankara Elmalıdağ Müftüsü oldu. Askerlik çağına ulaşana kadar Kürtçe, Çerkezce ve Arapça öğrendi. Antropolojiyle de yakından ilgilendi.Müftülükten ayrıldı,TRT'ye geçti.TRT'de prodüktör olarak çalıştı ve TRT'den emekli oldu.

Müftülük sınavını kazandıktan sonra ilkokul diploması olmadığı için tayini yapılamadı. Bu yüzden İstanbul Mahmutpaşa İlkokulu'nu kısa sürede dışarıdan bitirdi. Sivas müftüsü iken de ortaokulu dışardan bitirdi ve en son liseyi tam bitirmek üzereyken ölümcül bir silahlı saldırıya hedef oldu.

İlk imamlık deneyimlerini askere alınmadan önce Tarsus'a bağlı Baltalı köyünde yaptı. Askerliğinden sonra, İstanbul'da bulunan İsmailağa ve Üçbaş medreselerinde hocalık yaptı. Daha sonra müftülük yılları başladı. İlk olarak Tekirdağ'da müftü yardımcısı olarak göreve başladı. Ardından Gemerek'te, Altındağ'da, Sivas'ta ve son olarak da Sinop'un Türkeli ilçesinde müftü olarak görevde bulundu. 1958 yıllında başlayan müftülük görevi 1966'da son buldu. Bu yıllar arasında birçok şeye tanık oldu ve sürgün edildi.

Sivas'tan Sinop'a sürgün edilmesinin sebepleri şunlardı:
  • Çirkinlikleri gidermek.
  • Sivas'a bağlı bütün köylere 50'şer ağaç diktirmek.
  • Müftülük lojmanı yerine göğüs hastalıkları hastanesinin yapılmasına önayak olmak ve yaptırmak.
  • Bu hastanenin yapılması için köylerden ve kasabalardan yardım olsun diye buğday toplamak.
  • İmamların eğitimine önem vermek; onları sinemaya götürmek;imamlar için konferanslar vermek; Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşarak imamlara diploma verilmesini sağlamak; onlar için bu alanda ilk olan "imamları yetiştirme kursları" açmak; bu kurslara oradaki din adamlarının Mustafa Kemal Atatürk büstüne çelenk koyması şartıyla askeriyeden karavana (yemek) dağıtmak. Bu olayla Atatürk büstüne çelenk koyan ilk müftü ve ilk din adamlarından biri olmakla tarihe geçti.
  • Sivas'ın Hazar köyündeki su kaynağından yeterince yararlanmak için baraj yapılması için çalışmalar yürütmek.
Müftü iken İslamı, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem de diğer kaynaklardan yararlanarak daha detaylı bir şekilde birbiriyle karşılaştırıp, kökenlerini aramaya yönelik çalışmalar yürüttü. Bu çalışmanın yanında söylenceleri ve efsaneleri de okudu. Bu yoğun çalışmalar dini inancında sarsıntılar yarattı.

Uzmanlık Alanlar
  • Fıkıhçı,İslam Hukukçusu
  • Kelamcı,İslam Kelamcısı
  • Hadis Bilimcisi
  • Doğu Bilimcisi
  • Din Etnoloğu
Turan Dursun, inancındaki sarsıntı nedeniyle müftülükten istifa etti. Bir arkadaşının önerisiyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda ambar memurluğu, malzeme memurluğu, koruma memurluğu ve evrak memurluğu gibi görevlerde çalıştı. Ardından prodüktör sınavlarına girdi ve başarılı oldu. Bundan sonra TRT Kültür Müdürlüğü'nde dinsel yayınların hazırlanmasında prodüktör olarak çalıştı ve bir çok yapıma imzasını attı. Bunlardan en çok yankı uyandıranlar ise şunlardır: Tarihte Türkler, Başlangıcından Bu Yana İnsanlık ve Akşama Doğru. Araştırmasını kendisinin yaptığı ama bir türlü yapımına izin verilmeyen Birinci Büyük Millet Meclisi Öncesi ve Sonrası adlı yapıtı vardır. TRT'deki 16 yıllık görevinden 1982 yılında emekliye ayrıldı.

1987 yılında Doğu Perinçek'le tanıştı ve onun yardımıyla 2000'e Doğru adlı dergide Din Bilgisi adında bir sayfada yazmaya başladı. Daha sonra Saçak, Teori ve Yüzyıl gibi dergilerde de yazdı. Ayrıca dünyada ilk Kuran Ansiklopedisi'ni hazırladı. Bunun yanı sıra birçok kitabı yayına hazırladı. İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eserini Türkçeye çevirdi.

Turan Dursun, 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul'da evinden çıkıp işe giderken uğradığı bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Dört yıl sonra, İslami Hareket Örgütü'ne yönelik operasyonda cinayetin çözüldüğü açıklandı. Örgüt üyesi Arif kod adlı Tamer Aslan, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde verdiği ifadede Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlattı:
"Mesut [kod adlı İrfan Çağrıcı], yazarlık yapan ve yazdığı yazılarda Hz. Peygamber efendimizle kutsal Kuranikerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benle kod adı Kemal olan kişiyle önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşmüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık."
Bu cinayetle ilgili yakalanan İslami Hareket Örgütü üyelerinden İrfan Çağrıcı müebbet hapisle cezalandırılmış olup halen tutukludur. Turan Dursun cinayetinin tetikçisi olan Muzaffer Dalmaz ise halen yurt dışında firardadır.

Turan Dursun anısına her yıl Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülü verilmektedir.

Kitapları
  • Allah
  • Din Bu 1: Tanrı ve Kur'an
  • Din Bu 2: Hz. Muhammed
  • Din Bu 3: İslamda Toplum ve Laiklik
  • Din ve Seks
  • Dua
  • Evren Bir Şaka mı?
  • Kulleteyn
  • Kur'an
  • Kur'an Ansiklopedisi 1: Aba-Akıl
  • Kur'an Ansiklopedisi 2: Akra-Arab
  • Kur'an Ansiklopedisi 3: Arabu-Borç
  • Kur'an Ansiklopedisi 4: Boşa-Dua
  • Kur'an Ansiklopedisi 5: Dua-Hicret
  • Kur'an Ansiklopedisi 6: Hicret-Kafir
  • Kur'an Ansiklopedisi 7: Kalb-Kuşku
  • Kur'an Ansiklopedisi 8: Kuvvet-Mucize
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 1
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 2
  • Kutsal Kitapların Kaynakları 3
  • Müslümanlık ve Nurculuk (1971)
  • Şeriat Böyle
  • Ünlülere Mektuplar
Çevirileri
  • İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eseri (2 cilt)

Hakkında Yazılan Kitaplar
  • Abit Dursun, Babam Turan Dursun
  • Abit Dursun, Turan Dursun ve Aydınlanma
  • Şule Perinçek, Turan Dursun Hayatını Anlatıyor



__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:48   #9
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

Uğur Mumcu

| 24 Ocak 1993 |




Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Ailesi Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos1942 tarihinde, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.
Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden (1976) bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.
Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.

Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'de tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Türk Sosyalizmi başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. 1963’de fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart dönemi’nde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi’nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Uğur Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat Yargıtay'ca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra Mumcu askerliğini, yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975’te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. 'Gözlem' başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978’de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca’nın Papa’yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak’ı yayımladı. 1982’de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar dilekçesinin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül dönemindeaydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde Mossad ve Barzani isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:
"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban gitti. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikastı, İslami Hareket Örgütü, İBDA-C, İslami Cihat gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasinda Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastçi(ler) ve arkalarındaki güç(ler) Ocak 2011 itibarıyla hâlâ net bir şekilde açığa çıkarılamadı.

Uğur Mumcu Adının Yaşatılması


Mumcu'nun uğradığı suikast sonucu birçok alanda adının yaşatılması için anma, etkinlik, gösteriler yapılmış ve adına birçok cadde, sokak ve kültür merkezine isimler verilmiştir.

Bunlardan bazıları şöyledir:
Tesis: İzmir Bornova Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi
Tesis: İzmir Karabağlar Uğur Mumcu Sosyal Tesisleri
Anma: (31.01.1993) Altay Futbol Takımı Mumcu suikastinden sadece 7 gün sonra bir maçına anma pankartı ile çıkmıştır.
Anma: Her yıl 24 Ocak günü kabri başında anılmaktadır.

Eserleri
  • Mobilya Dosyası (1975)
  • Suçlular Ve Güçlüler (1975)
  • Sakıncalı Piyade (1977)
  • Bir Pulsuz Dilekçe (1977)
  • Büyüklerimiz (1978)
  • Çıkmaz Sokak
  • Tüfek İcad Oldu
  • Silah Kaçakçılığı Ve Terör (1981)
  • Söz Meclisten İçeri
  • Liberal Çiftlik
  • Devrimci Ve Demokrat
  • Aybar İle Söyleşi
  • İnkılap Mektupları
  • Rabıta
  • 12 Eylül Adaleti
  • Bir Uzun Yürüyüş
  • Tarikat - Siyaset - Ticaret
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • 40'ların Cadı Kazanı
  • Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • Gazi Paşa'ya Suikast
  • Sakıncalı Piyade (Tiyatro)
  • Söze Nereden Başlasam
  • Bu Düzen Böyle Mi Gidecek?
  • Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
  • Sakıncasız
  • Eğilmeden Bükülmeden
  • Kürt Dosyası (1993)
  • Türk Memet Nöbete Uğur Mumcu Seçmeler
  • Kır Çiçekleri
  • Uyan Gazi Kemal
  • Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs."
  • Çocuklar İçin
  • Unutmayalım, Unutturmayalım
  • Dost Yüzlerde Zaman
  • Polemikler
  • Gazetecilik

Hakkında Yazılan Yapıtlar

  • Kardeşim Uğur Mumcu, Ceyhan Mumcu, Kaynak Yayınları, Ankara 2008
  • Uğur Olsun!/ Bir Devrimcinin Öyküsü, Sevgi Özel, Bilgi Yayınevi, 3. baskı, Ankara 2003
  • Uğur Mumcu Cinayeti, Uğur Mumcu Vakfı Yayınları, Ankara 1997
  • Uğur Mumcu ve 12 Mart Geriye Dönüşün İlk Adımı, Emin Değer, Uğur Mumcu Vakfı Yayınları, Ankara 1996
  • Sol'un Namusu Uğur Mumcu, Gökçe Fırat Ali, İleri Yayınları, 2009


__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:52   #10
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Demokrasi Şehitlerimiz

AhmetTanerKışlalı

| 21 Ekim 1999 |



Babası Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey, annesi Kilis Kemaliye İlkokulu öğretmeni Lütfiye Hanım'dır. Kilis Kemaliye İlkokulu’ndan (1951) sonra, Kilis Ortaokulu’nu ve Kabataş Erkek Lisesi’ni (1957) bitirmiştir. Kabataş Erkek Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanmış, okurken bir yandan da Yeni Gün'de spor muhabirliği yapmıştır. 1962-1963 yılları arasında Yenigün Gazetesi'nde yazı işleri müdürlüğü de yapmıştır. Paris Üniversitesi'nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında Modern Türkiye'de Siyasi Güçler başlıklı doktorasını yaptı.

Fransa'da tanıştığı Bordo'lu Nicole (Nilgün Kışlalı) ile 1968 yılında evlenen Kışlalı'nın, bu evlilikten iki kızı (Altınay ve Dolunay) olmuştur. Hacettepe Üniversitesi'nde siyaset sosyolojisi alanında öğretim üyeliğine başlamıştır. Askerlik dönüşü üniversiteye kabul edilmemiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçmiştir. 1972 yılında doçent olmuştur.

1971-1977 yılları arasında Yankı dergisi'nde yazdığı yazılarla CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çekmiş ve 1977 yılında CHP listesinden İzmir milletvekili seçilmiştir. 1978'de Bülent Ecevit hükümetinde kültür bakanı olarak görev yapmıştır. Kültür Bakanlığı'nca Ulusal Kültür dergisini yayımlatmıştır. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başlayan Kışlalı,1988'de profesörlüğe yükselmiştir.

1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde Haftaya Bakış başlığıyla köşe yazıları yazmaya başlayan Kışlalı, 1995 yılında Antalya yolunda birlikte geçirdikleri trafik kazasında eşini kaybetmiştir. 1997'de ikinci evliliğini Nilüfer Kışlalı'yla yapan Kışlalı'nın bu evlilikten üçüncü kızı (Nilhan Nur) dünyaya gelmiştir. A. Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü, saat 09.40'da Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Akit gazetesi suikastten önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti.



Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü saat 09:40'da Cumhuriyet gazetesine yazdığı son yazısını faksladıktan yaklaşık 19 dakika sonra evinden çıktı. 06 GK 377 plakalı aracına yönelen Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketi alıp sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Sol kolu kopan Kışlalı site bekçisi Arif Emirhan Kılıç tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldü. Saat 10:02'de kalp koroner atışı durmuş, nabzı hızlanmış ve bilinci kapanmış bir şekilde Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirildi. Operatör Dr. Hasan Karakış tarafından yapılan muayene sonrası öldüğü tespit edildi. Ölüm raporu yine Hasan Karakış tarafından hazırlandı ve Dr. Ersin Kaya tarafından basın açıklamasıyla bildirildi. Mezarı Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.
Ölümünden sonra 1999 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür.

Yapıtları
  • Forces politiques dans la Turquie moderne (Modern Türkiye’de Siyasi Güçler) (Tükendi, AÜ SBF Yayınları, 1968)
  • Öğrenci Ayaklanmaları (Bilgi Yayınevi, 1974)
  • Siyasal Sistemler – Siyasal Çatışma ve Uzlaşma (İmge Kitabevi Yayınları, 1993)
  • Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği (İmge Kitabevi Yayınları, 1993)
  • Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi (İmge Kitabevi Yayınları, 1994)
  • Seçimsiz Demokrasi (Çağdaş Yayınları, 1995)
  • Bir Türkün Ölümü (Ümit Yayıncılık, 1997)
  • Siyaset Bilimi (İmge Kitabevi yayınları, 1999)
  • Ben Demokrat Değilim (İmge Kitabevi Yayınları, 1999)
  • Forces politique dans la Turquie moderne

__________________
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
demokrasi, Şehitlerimiz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:43.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.