Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi

Ülkemiz ve Dünya Gündemi Ülkemizde ve Dünyada yaşanan gelişmelere dair haberler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 02.01.2019, 11:38   #1
Çevrimdışı
Cimcimecik
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Başkasının mutluluğundan mutsuzluk duymak...


Antik Yunanlar epichairekakia, Romalılar malevolentia, Çinliler xìng-zāi-lè-huò, Ruslar zloradstvo, İngilizler epicaricacy, Papua Yeni Gineliler banbanam diyorlar. Ama bu evrensel duyguyu en iyi ifade eden kelime Almanca’da: schadenfreude...

Başkasının acısından, mutsuzluğundan zevk almak, mutlu olmak demek.

Bu kadar dilde bir karşılığı olması bunun bir hastalık ya da sapma değil, karanlık tarafına ait olsa da insani bir duygu olduğunu gösteriyor.

Tabii bu duygunun Türkçe’de de bir karşılığı var: Şematet. Bugünkü dilde kullanılan haliyle “şamata”. Arapça’dan Türkçe’ye geçen kelime için Lehistanlı bir diplomat olarak 12 yıl Türkiye’de yaşayan Fransız asıllı dil bilimci François Meninski, 1680’de yayınlanan üç ciltlik Türkçe-Latince sözlük Thesaurus’da şöyle demiş: Bir kimesneye bela ve gam ve gussa yetiştüğine şad olüp sevinmek....

Bugün Türkçe’de “Gürültü”, “patırtı” anlamında kullanılan “Şamata” kelimesinde bu olumsuz anlam hala yaşıyor.

Kardeş duygu olan başkasının mutluluğundan mutsuz olmak, maraza çıkarmak, kıskanmayı en iyi karşılayan kelime ise “haset”.



Ama Taksim Meydanı’nda yılbaşı gecesi halay çeken Suriyelilere karşı yılın ilk gününü nefret ve öfke ifade ederek geçirenlerin duygusunu tam olarak bu kelimelerin hiçbiri karşılamıyor.

Bu sözlük karıştırma çabası, ukalalık olsun diye değil, hemen mühür gibi “ırkçı”, “göçmen düşmanı” sıfatlarını basıp geçmemek, bu kadar çok insanın o görüntüleri izlediğinde benzer duygulara kapılmasını anlamak, böylece o duyguyla iletişim kurabilmek için...

Çünkü bütün dünyada göçmen karşıtlığı bir fikir ve duygu olarak yükseliyor ve bu yükselişe karşı göçmenlerin haklarını savunanların, ırkçılık, göçmen karşıtlığı kartlarını çıkarması artık hiçbir işe yaramıyor. Hatta tam tersine bu acele adlandırmalar, tepkiyi büyütüyor, popülist siyasetlere bu duyguları meze ediyor.

Kendinize benzemeyenlerle birlikte yaşamak kolay bir iş değil.

Her ne kadar milliyetçiler, muhafazakarlar ülkemizin bir imparatorluk bakiyesi olduğunu söylemekten, Osmanlı haritasına bakmaktan büyük bir zevk duysalar da, Türkiye yüzyıldan fazladır, birbirine benzeyen insanların bir arada yaşadığı bir ülke.

Ermeni tehciri, imparatorluğun kaybı, mübadele ve gayri-müslim nüfusunun azalmasıyla şehirlerdeki çok renkli çok kültürlü ve çok dilli hayattan geriye tek bir renk, tek bir kültür ve tek bir dil kaldı. Bir de tabii bu çoğullukla ilgili travmatik hatıralar ve korkular.

Bu yüzyılda yaşanan en ciddi krizlerin çoğunun sebebi de bu tek tipçi huzur ortamını bozan itirazlar oldu.

Kürtlerin dilleri, dindar kadınların başörtülüleriyle, Alevilerin inançlarıyla kamusal alanda var olma talepleri tüyleri diken diken etti. Hala bunların yarattığı krizlerin izdüşümleri siyasetin ana fay hatlarını belirlemeye devam ediyor. Neyse ki Kürtçe, başörtüsü, Alevilik artık eskisi kadar tüyleri diken diken etmiyor, alışmak ile zorunda kalmak arasında değişen sebeplerle bir normalleşme yaşandı.

Son dönemde bu tek tipçi huzuruna kasteden esas büyük “tehlike” ise Suriyeli mülteciler.

Evet Türkiye ilk kez mülteci kabul etmiyor. Ama Türkiye ilk kez bu kadar büyük sayılarda, farklı dilleri ve kültürleri olan bir toplulukla birlikte yaşamaya çalışıyor.

Sadece bir şehir ve bölgede değil, neredeyse bütün şehirlerde, daha önce yaşanmamış bir tecrübe bu. Bundan 100 yıl önce Halep kazasına bağlı olan şehirler için bile şimdi Haleplilerle birlikte yaşamak alışılmadık bir durum. Retorik düzeyindeki imparatorluk bakiyesi sözü bu tecrübenin yarattığı sorunlarda işe yaramıyor. Tabii halkın çoğunun Amerikan yapımı Çağrı filminden bildiği ensar-muhacir kavramları da.

İstanbul gibi tarihin her döneminde bir mülteci ve karşılaşma şehri olmuş bir metropol için bile unutulmuş hatıralar bunlar. Kalabalık, bizden farklı ve çoğunluğu işsiz olduğu için sürekli sokaklarda olan Suriyeliler, şehirlerimiz elden gidiyor, azınlıkta mı kaldık korkularını tetikliyor.

Bir de bu Suriyeliler yılbaşı gecesi herkese kapalı olan Taksim Meydanı’nın orta yerinde bayrak açıp, halay çekmesin mi!

Verilen tepkilerin bir kısmı, son yedi yıldır yanı başımızda bütün dünyanın takip ettiği Suriye’de olan biten hakkındaki genel bilgi ve kavrayış düzeyini ortaya koyuyor.

Hayır, Suriye’de bir bağımsızlık savaşı verilmiyor.

40 yıllık bir diktatörlüğe karşı 2011’de sokak eylemleriyle başlayan isyan, bir iç savaşa dönüştü. Ama bu iç savaşta da artık pek çok farklı cephe, örgüt, ülke var. Rus ve İranlı askerlerin yönettiği Suriye rejimi askerleri, dünyanın her milletinden insanların içinde olduğu IŞİD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’ın destek verdiği muhalif örgütler, ABD’lilerin silah verdiği YPG arasındaki iç savaş bir bağımsızlık savaşı değil. Yani Suriye’den savaştan kaçanlar, ülkeleri için savaşmaktan kaçmadılar. Çoğu ülkelerinde hala süren ve kendilerini bir tarafına ait hissetmedikleri bir iç savaştan kaçtılar.

Büyük bir kısmı muhalifleri desteklese de son dört yıldır muhalifler çok zayıfladı, karşılarındaki ülke ve örgütlerle savaşacak durumları da yok.

O yüzden bu insanlara kendilerini ait hissetmedikleri bir iç savaşta savaşmayıp, canlarını kurtarmak için Türkiye geldikleri için hain diyemezsiniz. Özellikle de orada savaşsalardı onlara “cihatçı” diyecekler demese iyi olur.

Ve yine hayır, “o tosunlar Taksim’de eğlenirken” Türk askerleri Suriye’de, Suriyelilerin değil, Türkiye’nin çıkarları için bulunuyor. PKK ve IŞİD’in elinde bulunan topraklara yönelik operasyonların esas sebebi Türkiye’nin güvenliği. Ayrıca bu operasyonlarda Türk askerlerinin yanında Türkiye’nin desteklediği ve eğittiği Suriyeli askerler ve örgütler de savaşıyor.

Zaten “uzun sakalı adamlar”, “çarşaflı kadınlar”dan sonra yılbaşı kutlayan seküler Suriyeli gençlerin de tüyleri diken diken etmesinin sebebi herhalde esas olarak bu gerekçeler değil

Bundan on üç yıl önce, henüz Suriye’de Esad’a karşı eylem yapma fikri portakal çiçeğinde vitamin bile değilken de yılbaşı gecesi Taksim’de olanlar Türkiye’de konuşuluyordu.

Bu kez rahatsızlık yaratan Suriyeliler değil, meydanı doldurmuş, ‘magandalar’dı. O günlerde şikayet edenler “Suriyeliler her yeri işgal etti” değil, “Esenyurt ve Esenler Taksim’e aktı” diyordu.

Hem dünyadan, hem ülke içinden sürekli göç alan 20 milyonluk bir metropolde, Taksim gibi şehrin merkezi olan bir meydanda yılbaşı akşamı sadece tiplerini, kimliklerini, hallerini beğendiğiniz insanlarla baş başa kalmanız maalesef artık pek mümkün değil.

Yılbaşı geceleri Berlin’de Brandenburg Kapısı etrafını, Paris’te Şanzelize Caddesi’ni, New York’ta Times Square’i de turistler, göçmenler dolduruyor. Bu şehirlerin sakinlerinin de benzer şikayetleri oluyor.

Buraya kadar ırkçı ve mülteci karşıtı dememeyi başararak bu tepkilerin haksız taraflarını anlattık. Ama bu tepkilerde haklı olan bir taraf da var.

Sebep yine insanların mutlu olmasından duyulan başka bir çeşit mutsuzluk.

Türkiye’de bir zamanlar Taksim Meydanı’nda yılbaşı geceleri konserler düzenlenir, İstiklal Caddesi süslenir ve insanlar yeni yıla burada girerlerdi.

Benzer kutlamalar İstanbul’un diğer meydanlarında ve diğer şehirlerdeki meydanlarda da organize edilirdi.

Üstelik bu kutlamaların en görkemlilerini bir zaman AK Partili belediyeler yaparlardı.

Ama artık Taksim’de kutlamayı bırakın, en küçük bir protestonun sonu bile ıslanmadan ve gaz yemeden bitmiyor. Taksim ve İstiklal, uzun süredir şehrin sakinleri tarafından güvenli bulunmadığı ve eğlencesi kaçtığı için terk edildi.

Sadece meydanlar değil, yılbaşı akşamında kuruyemişlerini alıp televizyonların karşısına geçen sıradan insanlar da karşılarında RTÜK sopasıyla sönükleştirilmiş, eğlencesi kaçmış programlar buluyorlar.

Herkesin vergileriyle yayın yapan TRT dışında diğer kanallar da da durum farksız.

Ülkemizde yaşayan insanların önemli bir kısmı yerleşmiş bir gelenek olarak yılbaşını kutluyor. Bu hali hazırda yerli ve milli denen pek çok şeyden çok daha eski bir adet.

Bu akşam içki içenlerin sayısı da bir hayli fazla. Devletin işlettiği milli piyango biletlerinden alanların oranı ise bir partinin anayasayı değiştirecek sandalyeyi bulmasına dahi yeter.

Bu yılbaşı kültürünü yoz, Batı özentisi bulabilirsiniz. Ama insanların yılbaşı akşamları kamu alanlarında ve kamu imkanlarıyla eğlenme hakkına saygı göstermelisiniz. Mümkünse buna fırsat vermelisiniz.

Ayrıca ülkemizde yaşayan Hristiyanların kutladığı Noel’e karşı da kaş çatmak yerine de, Noel gecesi Gazze’deki bir kiliseyi ziyaret eden Hamas Lideri Haniye kadar hoşgörülü olabilmek gerek...

Yoksa bir taraftan yılbaşı kutlamalarından pek hoşlanılmadığı eylemler ve söylemlerle gösterilirken, yıllardır herhangi bir kutlamaya izin verilmemiş Taksim Meydanı’nda, hükümetle ve onun çizgisiyle özdeşleştirilmiş Suriyelileri halay çekerken görmek, bazılarının ırkçı ve mülteci düşmanlığı hislerinin kabarmasına neden olabiliyor.

Bize yasak olan, onlara serbest itirazı, ‘bize yasaksa onlara da yasak olsun’a dönüşüyor. İktidarın yılbaşına bakışını, onlar da bunu layık görmedikleri Suriyelilerin yılbaşı kutlamasına karşı takınıyor.

Yedi yıldır gün görmemiş Suriyelilerin, yılın bir günü bir kaç dakikalık mutluluğu da hasetle karşılanabiliyor.

Halbuki o kutlamaları izleyip, bunu bir entegrasyon işaret olarak görmek, Türkiye’nin herkes için güvenli ve mutlu bir liman olduğunu hissetmek ve bundan gurur duymak da mümkündü. Tabii bunun için bu ülkenin vatandaşlarının da mutlu ve güvenli hissetmesini sağlamak gerekir.

Belki Taksim’de hep birlikte kutlanabilecek bir yılbaşı organizasyonunda bugün öfkeli laflar edenler de Suriyelilerin halaylarına katılabilirdi.

Kimsenin mutluluğunun mutsuzluk sebebi olmadığı, kimsenin mutsuzluğundan mutluluk duyulmayacak, farklılıklara alışacağımız, bu çoklukta birlikte yaşamanın keyfine varacağımız bir yıl olsun...


Başkasının mutluluğundan mutsuzluk duymak...
__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell
  Alıntı ile Cevapla
Cimcimecik'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 02.01.2019, 14:28   #2
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının mutluluğundan mutsuzluk duymak... Yıldıray Oğur

Çok yönlü bir durum bu.
Birincisi Türkiye'nin demografik yapısı değişiyor, her 10 kişiden birinin (ki söylendiği gibi gelecekte 4 kişiden birisinin Suriyeli) olması demek bu anlama geliyor çünkü, demografik yapının bu derece hızlı ve yüksek oranda değişmesi beraberinde Türk kültürünün dejenere olmasını ve azınlıkta kalmamızı getiriyor ki bu da ülkenin Kurucu değerlerine, felsefesine, Atatürk devrimlerine, laik sosyal bir hukuk devletine olan talebin azalması demek, bir ülke için bundan daha büyük tehlike ne olabilir?
Ben bunun iç ve dış mihraklar tarafından uygulanan sistematik bir proje olduğunu düşünüyorum, ve bunda da başı Almanya çekiyor, bu Tıpkı Y.Ö.K' te azınlıkta kalan AKP'nin çoğunluğu elde edebilmek için başına kendi adamlarını koyduğu yeni üniversiteler açması gibi...
Türk değerlerini, tarihini, kültürünü bilmeyen milyonlarca insanın ülkeye doldurulması, bunların hiçbiri saydığım değerleri benimseyen partilere oy vermeyeceğine göre geleceğimizin çalınması anlamına geliyor, hepsinden öte bu ülkenin Atatürk'ün hiç istemediği gibi ortadoğululaşması demek.
İkincisi Taksim'de eğlendiği söylenen söz konusu güruh eğleniyor değiller, bir terör örgütüne desteklerini gösteriyorlar, dolayısıyla bunların mutluluğundan zevk almaktan söz etmek abes olmuş.
ÖSO Amerika'nın, Suriye'nin başına bellâ ettiği devşirme bir terör örgütüdür, tıpkı aynı Amerika'nın Türkiye'nin başına belâ ettiği PKK gibi...
Dolayısıyla ÖSO terör örgütünü bağımsızlık savaşçıları gibi görmek PKK'yı da meşrulaştırmak anlamına geliyor aynı zamanda.
Özetle tepkilerin kaynağı ırkçılık değil ülkenin geleceğinden duyulan bir endişe, Suriye'lilerin mutluluğunu da kimsenin kıskandığı falan yok bilâkis içimiz acıyor bu ülkenin geleceği için.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.01.2019, 16:21   #3
Çevrimdışı
Cimcimecik
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının mutluluğundan mutsuzluk duymak... Yıldıray Oğur

Geleceğe ilişkin kaygı duyulacak konular var elbette. Burada önemli olan vatandaşlık verilip verilmemesidir. Barış iyi kötü tesis edilince ülkelerine dönmeleri esas olmalıdır. Zaten sanırım bir ölçüde geri dönüşler sürüyor.

Onun dışında, Taksim'deki kalabalığın terör örgütü propagandası yaptığı iddiasına katılmıyorum. ÖSO'nun da terör örgütü olduğu iddiası temelsiz. Bir kere ÖSO bir örgüt değil, bir koalisyon. Türkiye devlet olarak bu yapıyı destekliyor ve onunla işbirliği yapıyor. Bu yapıyı ordulaştırıp eğitiyor. Türkiye devleti ve ordusu bir terör örgütünü mü destekliyor yani?

ÖSO ile ilgili benim de kısmen kaygılarım var. İçlerinde radikal dinci örgütler olan bir yapı. O da ne kadar kaldı, ne kadarı devam ediyor, bilmiyorum. Zaten Türkiye'nin elinden tuttuğu kadarı var. El Nusra vb. artık kalmadı bitti gibi.

Fikren çok uzağında olsam da sonuçta Suriye halkının bir kısmının desteklediği bir muhalefet hareketi bu.

Esed rejiminin silahla, şiddetle, zulümle ezip bastırdığı barışçıl gösterilerin ardından mecburen silahlı biçim aldı muhalefetin mücadelesi. Keşke yine de almasaydı... Keşke Esed kalsaydı, baskı ve zulüm devam etseydi de bu kanlı iç savaş yaşanmasaydı.

ÖSO ayrı bir devlet ve bağımsızlık istemiyor. Bu açıdan PKK ile kıyaslamak yanlış olmuş.

Yine bu ÖSO'yu AB'nin oluşturduğu iddiası da temelsiz ve gerçeklerden çok kopuk bir iddia. ABD orada var olmadan önce ÖSO örgütlendi. Dediğim gibi, Esed'in katliamları sonrasında oluştu.

Ama bunlar bir tarafa, daha spesifik tartışalım lütfen. Bence Yıldıray Oğur'un ele aldığı çerçeveden çok uzaklaşmayalm. Karşılıklı doğruları ve yanlışları isabetli biçimde ele almış Oğur. Buna katkı sunmaya çalışalım bence.
__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Cimcimecik'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.01.2019, 18:59   #4
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Spesifik ve katkı sunmaya dönük tartışıyorum zaten...

ÖSO'nun küçük gruplardan oluşan lokal bir çete olduğunu,

Bunların çoğunun Esad karşıtı ülkeler koalisyonu tarafından finanse edilen kriminal kişilikler olduğunu,

Sabıkalı, aranan birçok kişinin devletten kaçmanın yolunu ÖSO’ya katılmakta bulduğunu ve bunların içinde adi suçlardan hüküm giymiş olanların da bulunduğunu,

Ahraruşşam, Sultan Murat, Nurettin Zenki, Türkistan İslam Partisi ve benzeri onlarca oluşumun El Kaide bağlantılarını ya da vahşetlerini gizlemek için ÖSO adını kullandığını,

Suriye’de bir partnere ihtiyacı olan Esad karşıtı koalisyonun da bu örgütlerin vahşi katliamlarını görmezden geldiğini,

Batı basınının bu örgütleri “ılımlı muhalifler” olarak lanse ettiğini,

Batının zamanla Suriye savaşından çekilince bu örgütleri destekleyen tek ülke olarak Türkiye'nin kaldığını,

iktidarın YPG'yi ÖSO'laştırmak istediğini ancak Kürtler'in “bağımsız” hareket etmeyi tercih edince olanların olduğunu,

Bugün Kürtlerin hedef tahtasına konulmasının en büyük sebeplerinden birinin Kürtlerin ÖSO gibi Türkiye eksenine girmemeleri olduğunu,

iktidar ve basınının ÖSO güzellemesinin nedeninin bu adı kullanan örgütlerin bugün artık iktidarın Suriye’deki tek enstrümanı olarak kalması olduğunu bilmez isek spesifik tartışamayız yani havanda su döveriz.

ÖSO'nun PKK gibi alenen bağımsızlık istememesi onun terör örgütü olmadığının kriteri değil çünkü bir ülkede iç huzursuzluk varsa bölünmeye mahkumdur bu bir sonuçtur çünkü.

Türkiye'ye bir Suriyeli akını varsa bunun sebebi Türkiye'ye hibe ettiği para karşılığında kendi ülkesine Suriye'lileri sokmayan Merkel'in rolü büyüktür, bu bağlamda Almanya'nın parmağı vardır dedim.

ABD ve batı emperyalizmi hedefindeki ülkede önce huzursuzluğun alt yapısını oluşturur bunun için de mevcut iktidarın şu ya da bu şekilde yanlış uygulamardan rahatsız olan yapıları destekler, bunlar önce herhangi bir ülkenin desteği olmadan büyüyüp gelişemeyecek barışçıl eylemlerdir, daha sonra yönetimler oyunu farkedip sertleştiğinde de silâhlandırılırlar, tıpkı Türkiye' de Kürtlere yapıldığı gibi, hiç kimse geçmişte Türkiye'de Kürtlere bir takım haksızlıklar yapılmadığını iddia edemez, işte ABD ve batı emperyalızmi bu rahatsızlıkları, kaşır, besler, büyütür, tabii bu rahatsızlıkların merkezinde Nato'cu bir takım generallerin bulunduğunu konuşmuyorum bile.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.01.2019, 20:53   #5
Çevrimdışı
Cimcimecik
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Spesifik derken alıntıladığım yazının sınırları çerçevesinde demek istemiştim. Yani Suriye sorununu tartışmak biraz konu dışında kalıyor. Konumuzu Türkiye'deki mültecilere karşı yoğunlaşan ırkçı tepkiler ekseninde sınırlamak istiyorum. Bence Yıldıray Oğur bu çerçevede ve çok yönlü olarak çok güzel değerlendirmeler yapmış.

Ülkemizde yaancılara, özellikle de Suriyeli sığınmacılara yönelik düşmanca ve nefret içerikli yaklaşımların olumsuz bir durum arz ettiği ortada. Bu kapsamda dile getirilen argümanlar çok kötü ve temelsiz. İşte mesela "gidip ülkelerinde savaşsınlar" önermesi gibi... Bu önermelere isabetli cevaplar verilmiş bu yazıda.

Öte yandan haksızlık etmemek için o argüman sahiplerinin haklı olduğu noktalara da değinmiş. İşte Taksim alanının her türlü muhalif gösteriye kapatılması gibi. Bu açıdan dürüst ve içten bir yazı olarak okudum ben.

Senin yazdığın son mesajda ise elbette katıldığım veya kısmen itiraz edebileceğim kısımlar var. Mesea Almanya bizden sonra en çok Suriye'li mülteciyi ağırlayan ülke. Yine ABD ve AB'nin Suriye sorununu büyüttüğü iddian... Esed rejimi ateşle bastırdı barışçıl gösterileri. Sonra Suriye şehirlerini taş üstünde taş bırakmamacasına bombardımana tutan da bu devletin uçakları ve topları oldu. Milyonlarca mülteci Batı devletlerince dışarı çıkarılmadı.

Evet, bizim de kendi Kürdlerimize haksızlıklar yaptığımız ortada. Bu nedenle 30 yıl süren bir silahlı çatışma dönemi yaşadık ve onca cana mal oldu bu süreç.

Ayrıca yine yanlış anlaşılmak istemem; ayrılmayı savunmak da suç değil. Bu da demokratik bir hak. Suç olan bunun silahla savunulması. Terör yöntemiyle bunun mücadelesinin verilmesi.

ÖSO'yu bilmediğim gibi, savunmaya istekli de değilim. Ama sonuçta bir kısım Suriye'linin desteğini aldığı ortada. Bunlar da kalkmış İstanbul'da böyle bir gösteri yapmış. Bunu yadıgamamak lazım.

Aslında her şeyde olduğu gibi bu olayda da ölçü ayar konusu önemli. Bir yere kadar uygun, ondan sonra uygunsuz olabiliyor. Tepkiler de öyle. Bir yerden sonra haklı olmaya başlayan teğkiler, bir yerden sonra haksız duruma geçebiliyor. O nedenle ne yaptığımız, ne dediğimiz önemli oluyor.
__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell
  Alıntı ile Cevapla
Cimcimecik'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 02.01.2019, 23:11   #6
Çevrimdışı
Gringo
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur





__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gringo'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.01.2019, 10:11   #7
Çevrimdışı
Tura
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Bu konu altında 5 dakika önce,@Cimcimecik tarafından alıntı yapılmış Murat Bardakçı'nı Suriyeliler konulu bir yazısı vardı, okudum. Şimdi yok. Bu nasıl oluyor? Hayal mi gördüm?
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Tura'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.01.2019, 11:39   #8
Çevrimdışı
Insanlikarayan
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Konu basliginin, iceriginle yeterince bagdasmadiginin algisindayim.


Halbuki icerik, bir kac konu acabilir ard arda.
__________________

-Gurbet Ellerde Aldatılamadı-





Türkiyede
yasamasa bile!.
Ne Mutlu Türk'üm Diyebilene!.
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Insanlikarayan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.01.2019, 14:12   #9
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

@Cimcimecik
Son eklediğin ileti, bir yanlışlık neticesinde arkadaş tarafından silinmiş.
Özür...


Tekrar ekleyebilirsin

__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.01.2019, 16:50   #10
Çevrimdışı
Cimcimecik
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Başkasının Mutluluğundan Mutsuzluk Duymak... | Yıldıray Oğur

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Canan Mesajı göster
@Cimcimecik
Son eklediğin ileti, bir yanlışlık neticesinde arkadaş tarafından silinmiş.
Özür...


Tekrar ekleyebilirsin

Sevgili Canan, yoldayken bakmıştım. Silen arkadaş yanlışlıkla değil, yasaklı haber sitesinden alıntı yapıldığı için silindi demişti. Ben de bunu yadırgamıştım hatta.

Neyse çok da önemli değil, ben konuyla ilgili olarak benim de katıldığım görüşleri içerdiği için murat Bardakçı'nın bu yazısını eklemiştim. Şu an tekrar eklemeye pek müsait değilim. Teşekkürler.
__________________
"Ne kadar az bilirseniz, o kadar şiddetle savunursunuz."

Bertrand Russell
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Cimcimecik'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
başkasının, duymak, mutluluğundan, mutsuzluk, oğur, yıldıray


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:41.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.