28.05.2015, 18:51
|
#3
|
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Cevap: Atlasın Uçağına İkindiyi Adana'da Yatsıyı Bursa'da Kılsın | Yılmaz Ö
Bektaşi geldi aklıma.
Yerde yeri yok, gökte yıldızı. Bir lokma bir hırka yaşıyo Bektaşi. Kederleniyo bazen tabi, dert yanıyo çevresindekilere. Biri akıl veriyo Bektaşi'ye. 'Baba erenler sen var git, Mısır'ın Sultanına. Himmet sahibidir Sultan, sana ikramda bulunur.' Bektaşi'nin aklına yatıyo bu öneri. Büyük bir ümitle düşüyo yola. Günler aylar yürüyo belki de. Mısır'ın Sultanının sarayına varıyo. Sarayın görevlileri durduruyolar Bektaşi'yi. 'Kimsin, niçin burdasın, niye geldin..?' Bektaşi halini arzediyo. 'Sultan'dan himmet dilemeye geldim..' Görevliler, 'Sultan sarayda yok, avlanmaya çıktı dağlara. Bekle şu ilerlerde bi yerde, akşam sultan gelir, halini arzedersin.' Bektaşi çaresiz, geçer ilerde bi yerde, kızgın çölde, kızgın taşın üzerine oturur, Sultan'ın yolunu gözler. Akşam olmuştur, aç susuz Bektaşi. Bir bakar, ufuktan bir atlı gözükür. Galiba Sultan geliyo. Atlı yaklaşır, bir ihtişam bir ihtişam sorma. Bektaşi atlının önüne çıkar. 'Sultan'ım..' diye söze başlar başlamaz, 'ben Sultan değilim' der atlı. Sultan daha geride, ben onun kuluyum, hizmetçisiyim.' Bektaşi tekrar oturur sıcak taşın üzerine, bekler. Başka bir atlı gözükür ufuktan. Yaklaşır. Bu öncekinden daha ihtişamlı. Galiba Sultan bu olsa gerek. Bektaşi öününe çıkar atlının. 'Sultanım...' 'Hayır, ben Sultan değilim, ben Sultan'ın öncü muhafızıyım.' Hımm... Atlılar gelir gider, gelir gider. Her bir sonra gelen, bir öncekinden daha ihtişamlıdır. Bektaşi'nin umudu kırılır. Himmet dilemekten de vazgeçer. Düşüncelere dalar. Elini yırtık bağrına vurur, kafasını biraz yandan gökyüzüne çevirir, 'kulunun kullarına bak, bir de senin kuluna bak ve gerisini sen düşün...!'
|
|
|