Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Sağlığımız ve Hastalıklar > Engelliler Hakkında Bilgi ve Haberler > Zihinsel Engelliler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 02.06.2015, 00:10   #1
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Konuşma Bozuklukları ve Kekemeliğin Kaynağı

Konuşma Bozuklukları ve Kekemeliğin Kaynağı

Kekemelik Türkiye’nin yaklaşık yüzde ikisinde rastlanılan, en yaygın konuşma problemlerindendir. Bizim Aile Aylık Kadın Aile Dergisi'nin Konuşma Eğitmeni Leyla SANCAK ile röportajı şöyle.

Konuşma bozukluğunun ve kekemeliğin kaynağı nedir?

Birden fazla konuşma bozukluğundan bahsedebiliriz. Yani konuşma bozukluğunun bir sürü çeşidi var. Kekemelik de bunlardan biri. Konuşmada gelişim aşamasında, hem akıcılığında, hem seslendirmesinde oluşan bozukluklar ve aynı zamanda konuşma organlarının yapısından da kaynaklanan bir takım konuşma bozuklukları olabiliyor.

Tabii ki nörolojik bir takım problemlerden kaynaklanabiliyor. Down sendromu, otizm gibi problemler konuşmayı doğrudan etkiliyor. Fizyolojik de olabilir bunun kaynağı. Konuşma organlarının yapısının bozukluğu, damak yarığı dediğimiz, ya da işitme kaybı dediğimiz olay bir şekilde konuşmayı etkiliyor. Bunun yanında kalıtımsal sebepler, psikolojik olarak adlandıracağımız faktörler, çevresel faktörler de konuşmayı etkileniyor diyebiliriz



Özellikle, psikolojik, stres, olumsuz duygular ile bağlantısı üzerinde duracak olursak, bunların etkileri nelerdir?

Evet, psikolojik faktörler dediğimizde insan psikolojisinden ya da psikolojik durumdan en çok etkilenen konuşma problemi kekemeliktir. Aslında, tutukluk da bir kekemelik türüdür. Hem kekemelik, hem tutukluk konuşmanın akıcılığı ile ilgili bir bozukluktur. Konuşmadaki ritim bozukluğu, iki ile beş yaş aralığında, konuşma gelişimi sırasında ortaya çıkıyor.

Gelişimsel kekemelik de olabiliyor bu yaşta. Kendiliğinden geçme gibi durumlar da söz konusu olabiliyor ama işte bu yaş aralığında çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bu zaman dilimi çocukların konuşma gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. Bu zaman diliminde ailelerin çocuklara yaklaşımı çok önemli. Herhangi bir psikolojik travmadan çocukları uzak tutmak gerekiyor. Aile içerisindeki bir takım anlaşmazlıklar, anne, babanın çocuğa karşı tutumları, ya da anne, babanın kendi ile problemlerini çocuğa yansıtması gibi çocuğun etkilendiği psikolojik durumlar, çocuğun konuşmasına da etki edebiliyor.

Ortaya çıkan bir kekemelik durumu varsa bunu arttırabiliyor. Ya da bunu ilerleyen zamanlarda kalıcı hale gelmesine sebep olabiliyor. O yüzden özellikle iki ile beş yaş arası çok önemli. Böyle bir durum ortaya çıkmışsa, bu durumu kalıcı hale getirmemek için ailelerin önlem alması gerekiyor. Tabii ilk etapta çocuğu psikolojik travmalardan uzak tutmak, onun duygularının farkında olmak gerek.

Onun dışında çocuğu sık uyarmak, konuşmasında bozukluğu ona yansıtmak, böyle bir probleminin olduğunu, onun da fark etmesine sebep oluyor. Bu da çocuğun başarı durumunu tetikliyor. Konuşmasıyla ilgili sadece aile içinde değil, arkadaş gurubunda da olumsuz geri bildirimler olduğunda, çocuk bu durumu kabulleniyor, içselleştiriyor. Sonrasında artık yavaş yavaş psikolojik şartlanmanın temelleri atılmış oluyor.


Peki, aile bu noktada çocuğa karşı nasıl bir tavır sergilemeli?

Aile, çocuğu gözlemlemeli, dikkatli bir şekilde davranışlarını kontrol etmeli. Çünkü dediğim gibi çocuğun fark etmesi durumunda, bu problemin kalıcı hale gelmesine sebep olabiliyor. Kekemelik ilk ortaya çıktıktan sonra 6 ay kadar beklemeli, çünkü geçici durumlar da olabiliyor. Anlık psikolojik durumlardan kaynaklı geçici kekemeliklerle karşılaşabiliyoruz. Yani kısa süre içerisinde kendiliğinden geçebiliyor. Bu konuda aileler telâşa kapılmadan, altı ay kadar beklemeli.

Eğer devam ediyorsa böyle bir durumda konuşma uzmanları ile görüştürebilirler. Konuşma Uzmanları çocukta, kalıcı bir kekemelik, konuşma bozukluğu olduğuna karar verirseler çalışmalarında tabii ki yine aynı şekilde çocuğa bu durumu yansıtmadan devam ettirirler. Tabii ki çocuk bu durumun farkında değilse.

Bazen o kadar zor durumlar yaşanıyor ki, çocuk konuşurken aşırı zorlanıyor olabiliyor. Zaten bu konuda bir sorun olduğunu kendi fark ediyor. Böyle bir durum olduğunda geciktirmeden tedaviye başlatmak gerekiyor. Her şeyde olduğu gibi burada da erken teşhis ve tedavi çok önemli.



Peki, yetişkinlerde bu durum tedavi edilebiliyor mu?

Yetişkin gençlerde, konuşma probleminin yanına, bir de psikolojik problemler ekleniyor. Yani kekemeliğe eşlik eden bir takım psikolojik faktörler ki, bizim en çok rastladığımız sosyal fobidir. Kişi toplum içerisinde korku ve stres vurgusu ortaya çıktığı için takılma korkusu ile birlikte konuşamama durumu gerçekleşiyor.

Özellikle toplum içindeki yetişkinler kaçınma davranışı gerçekleştiriyorlar. Çünkü özellikle kalabalıkta daha çok takıldıkları için insanların içine girmeyi ya da kalabalık bir ortama girmeyi tercih etmiyorlar. Girseler bile konuşmak istemiyorlar. Daha az konuşmayı tercih ediyorlar. Bu meslek seçimlerini bile etkiliyor açıkçası. Daha az konuşabilecekleri işleri tercih ediyorlar. Yani potansiyellerinin altında bir hayat yaşamayı tercih ediyorlar açıkçası.

Eğer bu anlamda bir bozukluk, yani kekemelik yaşayan birey bu problem ile yüzleşmek yerine bunun üstünü örtmeye ya da kaçmayı tercih ediyorsa böyle bir yol deniyor. Yani kabulleniyor bu durumu. Biz buna psikolojide öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Yani kişi o durumu artık değiştiremeyeceğini düşünüyor. Bu çok yanlış. Şu anda eğitimsel anlamda birçok çalışma yapılıyor.

Biz kekemeliği yanlış konuşma olarak değerlendiriyoruz. Her ne kadar işin içinde olumsuz duygular, şartlanmalar da olsa, bu anlamda hem konuşma alışkanlığını değiştirmeye yönelik konuşma terapisi, aynı zamanda psikolojik şartlanmaları değiştirmeye yönelik bilinçaltı temizleme metotları, kişinin korkuları ile yüzleşmesini sağlamak, konuşması ile ilgili geliştirdiği fobisini değiştirmekle ilgili de bir takım teknikler kullanıyoruz.



Son olarak bu konuda okurlarımıza tavsiyeleriniz varsa çok memnun oluruz.

Şunu söyleyebiliriz ki konuşma bozukluğu konusunda erken teşhis önemli. Çünkü ilerleyen zamanlarda maalesef dediğim gibi psikolojik problemlere de dönüşebiliyor. Yani insanları buna yüz yüze bırakmak çok doğru bir şey değil. Anne ve babalar bu durumu ne kadar erken fark edip, bir uzmana gösterirseler faydalı olacaktır.

Neticede bir eğitim sürecinden geçmesi gerekiyorsa hemen başlatılır. Eğer önemli bir durum yoksa bunu zaten uzmanlar söyler. Bu konuda ailelerin içi rahatlamış olur, hem de böyle kalıcı bir problem engellenmiş olur. Onun dışında çocuğa yaklaşımlar da çok önemli. Özellikle dediğim gibi konuşma gelişiminin gerçekleştiği 2–5 yaş, hatta 0–6 yaş aralığı, bilinçaltına kalıcı bilgilerin kodladığı zamanlardır.

Bu dönemde çocuğa yaklaşım da çok önemlidir. Yeterli ve kaliteli sevgi verilmesi, ilgi ve anlayış gösterilmesi, mümkün mertebe çocuğu televizyon gibi teknolojik şeylerden ziyade, fıtri iletişimin gerçekleştiği ortamlarda bulunması gerekir. Büyükler çocuklarıyla bol bol iletişim kurmalı ya da çocukların kendi yaşıtları ile zaman geçirmelerini sağlamalılar. Bunları tavsiye ediyorum ailelere. Yetişkinler için de eğer böyle bir problem yaşıyorsalar, bunların hepsinin tedavi edilebilir olduğunu söylemek istiyorum.

Bu durumu yaşayıp, kabullenip hayatlarını kötü anlamda yaşamak yerine, bir eğitime başlayıp, bu problemin üstesinden gelebilirler. Çünkü biz bu hayata bir kez geliyoruz o yüzden en güzel şekilde yaşamak hakkımız. Bir sorun varsa bu elbette ki düzelebilir. Bunun eğitimleri var ve çok şükür güzel sonuçlar alıyoruz. Mutlaka bununla yüzleşsinler ve kaçmasınlar.

Peki, ne gibi yöntemler kullanıyorsunuz? Yeri gelmişken biraz da bundan bahsedelim.

Hayata bakış açımız zaman içerisinde bozuldukça, duygusal değişimlerle birlikte aslından nefes düzenimizde de değişiklikler oluyor. Tabii bunu dengede tutabilmek için bu durumun farkına varmak çok önemli. Böyle bir eksikliğinizin, yanlışınız olduğunu fark ettiğiniz anda bunu çözebiliriz. Şu an nefes terapisi ile ilgili eğitim veren yerler var. Biz de çalışmalarımızda kullanıyoruz. Tabii bu çalışmaları düzenli hale getirmek de çok önemli. Birkaç sefer yapmakla olup bitecek şeyler değil.

Dolayısı ile öğretilen çalışmaların belli bir süre ile sürekli tekrarlanması gerekiyor. Ancak o şekilde kişi kendisini daha iyi hissedebilir. Mutlaka zaman içerisinde etkilerini görecektir. Biz enerjimizin çoğunu besinlerden karşıladığımızı zannederiz, ama böyle değil. Enerjimizin yüzde yetmişi oksijen tarafından sağlanıyor.

Ve çoğunlukla kendimizi yorgun hissetmemizin sebebi aslında yanlış nefes almaya bağlı vücuda yetersiz oksijen alımıdır. En başta tabi nefes ve konuşma ilişkisi oldukça önemli. Nefesin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak adına şunu söyleyebiliriz ki nefes bizim duygularımızı değiştirebilir. Şöyle ki, nefes alma alışkanlığımızı değiştirerek duygularımızı değiştirebiliriz, yani var olan olumsuz duygu durumu içerisindeysek işte korku, kaygı gibi durumlar ya da stres altındaysak ki günümüz insanlarının en çok şikâyet ettikleri şey budur. Nefes alma alışkanlığımızı değiştirerek bu durumu da değiştirebiliriz. O derece önemli. Şimdi tabii ki günümüzde yaşadığımız bu stres nefes alma modelimizle çok bağlantılı.

Bizler artık doğru nefes almayı unutmuş durumdayız. Doğru nefesten kastım doğal nefes. Bebeklikten itibaren aldığımız duygusal değişimler ile birlikte bozulan değişimden bahsediyoruz. Diyafram kası duygusal değişimlerden çok çabuk etkileniyor. Meselâ bir stres altında ya da korkuda hemen geriliyor. Ve bu durumda diyafram kullanılamaz hale geliyoruz. Öyle olunca insanlar genellikle üst solunumu tercih ediyorlar. Üst solunumla oldukça kalitesiz, oldukça yüzeysel ve kısa nefesler alıyoruz.

Vücuda yetersiz oksijenin girmesi, en başta konuşma bozukluğu yaşayanlar için, konuşmayı etkileyici bir süreç. Onun dışında hem bedensel sağlığımızı, hem psikolojik sağlığımızı etkiliyor bu durum. Nefes alma modelimiz, sinir sistemimizi etkiliyor. Örneğin üst solunum sistemi, sempatik sinir sistemini etkiliyor, adrenalin düzeyini yükseltiyor. Bu şekilde genelde kendimizi daha stresli, kaygılı ve sorunlara karşı daha tahammülsüz hissediyoruz.

Oysa diyafram solunumu vücutta gevşeme ile ilgili parasempatik sistemini uyarıyor. Ve bu durumda kendimizi daha kabullenici, rahat ve gevşemiş hissediyoruz. Bu noktada doğru nefes almanın önemini tekrar vurgulamak istiyorum. Şuanda insanlar psikolojik rahatlama için birçok şeyi denemek istiyorlar aslında ben en başta onlara nefes terapisini tavsiye ediyorum. Zihin ve beden bütünlüğü söz konusu olduğu için bedensel ihtiyaçlarımızı karşıladığımızda bu zihinsel olarak da bizim kendimizi tam ve bütün hissetmemizi sağlayacaktır.

Beden ihtiyacını karşılayamadığında elbette ki zihinsel ve duygusal süreçlerimizde de bu eksikliği hissedeceğizdir. Sebepsiz korkular, kaygılar, üzüntüler, yani anlam veremediğimiz bir takım olumsuz duygular aslında vücuttaki eksiklikler, bunlara sebep olabiliyor. Zihin, beden bütünlüğünde doğru nefes almanın etkisi gerçekten büyük. Bu anlamda doğru nefes alarak hem bedenimize katkı sağlamış oluyoruz, hem de duygusal durumumuzu değiştirmiş oluyoruz.



Son olarak bu konuda okurlarımıza tavsiyeleriniz varsa çok memnun oluruz.

Şunu söyleyebiliriz ki konuşma bozukluğu konusunda erken teşhis önemli. Çünkü ilerleyen zamanlarda maalesef dediğim gibi psikolojik problemlere de dönüşebiliyor. Yani insanları buna yüz yüze bırakmak çok doğru bir şey değil. Anne ve babalar bu durumu ne kadar erken fark edip, bir uzmana gösterirseler faydalı olacaktır.

Neticede bir eğitim sürecinden geçmesi gerekiyorsa hemen başlatılır. Eğer önemli bir durum yoksa bunu zaten uzmanlar söyler. Bu konuda ailelerin içi rahatlamış olur, hem de böyle kalıcı bir problem engellenmiş olur. Onun dışında çocuğa yaklaşımlar da çok önemli. Özellikle dediğim gibi konuşma gelişiminin gerçekleştiği 2–5 yaş, hatta 0–6 yaş aralığı, bilinçaltına kalıcı bilgilerin kodladığı zamanlardır. Bu dönemde çocuğa yaklaşım da çok önemlidir.

Yeterli ve kaliteli sevgi verilmesi, ilgi ve anlayış gösterilmesi, mümkün mertebe çocuğu televizyon gibi teknolojik şeylerden ziyade, fıtri iletişimin gerçekleştiği ortamlarda bulunması gerekir. Büyükler çocuklarıyla bol bol iletişim kurmalı ya da çocukların kendi yaşıtları ile zaman geçirmelerini sağlamalılar. Bunları tavsiye ediyorum ailelere. Yetişkinler için de eğer böyle bir problem yaşıyorsalar, bunların hepsinin tedavi edilebilir olduğunu söylemek istiyorum.

Bu durumu yaşayıp, kabullenip hayatlarını kötü anlamda yaşamak yerine, bir eğitime başlayıp, bu problemin üstesinden gelebilirler. Çünkü biz bu hayata bir kez geliyoruz o yüzden en güzel şekilde yaşamak hakkımız. Bir sorun varsa bu elbette ki düzelebilir. Bunun eğitimleri var ve çok şükür güzel sonuçlar alıyoruz. Mutlaka bununla yüzleşsinler ve kaçmasınlar.
Kaydet
__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
bozuklukları, kaynağı, kekemeliğin, konuşma


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:40.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.