Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Marmara


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 30.11.2010, 00:45   #11
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa Ekonomisi






Üreten Bursa
Bugün, sanayi tesislerinin sayısı ve kurulu güç kapasitesi miktarı itibariyle, "Türkiye’nin Sanayi Üssü" durumunda olan Bursa’dan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) kanalıyla gerçekleşen ihracatta, sanayi ürünlerinin payı % 93,95 seviyesindedir. Başta tekstil, otomotiv, makine, gıda ve deri sanayi olmak üzere, pek çok imalat sektörü, Bursa’nın sanayi ve ticaret hayatında önemli etkinlikler meydana getirmektedir. Bursa ekonomisinin bu etkin güce kavuşmasında, Bursa’daki organize sanayi bölgelerinin çok büyük rolü bulunmaktadır.

Mutlak değer olarak ifade edildiğinde yaratılan katma değer sıralamasında Bursa; İstanbul, Kocaeli ve İzmir’den sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Sahip olunan toplam çeviri güç kapasitesinde Bursa; İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Zonguldak’tan sonra 5. sırada; Türkiye genelinde sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında ise İstanbul, Ankara, İzmir ve Kocaeli’nden sonra 5. sıradadır. Bursa çalışan insan ve işyeri sayısı bakımından da İstanbul ve İzmir´den sonra 3. sırada yer almaktadır. DİE tarafından tüm Türkiye için yaklaşık 300milyar dolar olarak açıklanan milli gelirin, 12milyar dolarlık kısmını Bursa karşılamıştır. Türkiye toplam ihracatının beşte birini gerçekleştiren Bursa, ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayan illerin başında gelmektedir. Bursa özellikle tekstil ve otomotiv endüstrisi bakımından ülke ihracatının omurgasını oluşturmaktadır.




Bursa Sanayisinin Tarihsel Gelişimi
İki bin yılı aşan zengin bir geçmişi bulunan ve daha o tarihlerde sahip olduğu değerlerle, ülkemizin bugünkü ekonomik etkinliğine ağırlığını koymaya namzet bulunan Bursa, özellikle Cumhuriyet döneminden itibaren yaratmış olduğu ekonomik potansiyel ile Türkiye ekonomisinin en önemli itici güçlerinden birini teşkil etmiştir.

1587 yılından itibaren sürdürülen ipekböceği yetiştiriciliği ve ipekli kumaş dokumacılığı ülke ekonomisinde müstesna bir yer işgal etmekteydi. Bursa’nın ticari etkinliklerinin sanayi ile bütünleşmesi, XVII. yüzyıl ortalarına rastlamaktadır. 1844 yılında kurulan 4 mancınıklı bir fabrika, Türkiye’de fabrikasyon ipek çekme sanayinin ilk adımını teşkil etmektedir. Bundan sonra 1845 ve 1952 yıllarında daha büyük kapasiteli ipek çekme fabrikaları kurulmuş ve 1980 yılında Bursa, fabrika sayısı ve bükülmüş ipek üretiminde ulaştığı kapasite ile doruk noktasına varmıştır Aynı dönemlerde Orta ve Güney Anadolu illerinde dahil olmak üzere bölgede at arabası yapıp satan tek şehir Bursa’dır. Bu yönüyle Bursa, kara nakil vasıtası üretiminin ilkel biçimde de olsa, ilk nüveliğinin rastlandığı bir şehir olmaktadır. Türk kültür ve medeniyetinin eski bir merkezi olan Bursa, sergi ve fuarlar açan ve sergilere iştirak eden başlıca illerden biri olmuştur. 1851 yılında Londra’da açılan bir sergiye Bursa ipek kozası ve yarı mamul ipek çeşitleri ile katılmıştır. Bursa’da yabancı ticaret heyeti tarafından ziyaret edilen ilk sergi (Fuar) 1909 yılında kurulmuş olup, büyük bir ilgi yaratmıştır. Bursa’da ilk Anonim Şirketin 1910 yılında kurulduğunu görmekteyiz. Bu tarihlerde kurulan Osmanlı Seyri Sefain Şirketi ve Bursa Mensucat Osmaniye Anonim Şirketi, gerçek manada birer Anonim Şirket hüviyetindedir. Diğer yandan, zirai sektörün kredi ihtiyaçlarını karşılaması amacını güden ve ilk zirai kredi müessesesi olan Memleket Sandığı, Bursa’da açılmıştır.


1923 yılında Cumhuriyet’in ilanından sonra Bursa’nın ekonomik yapısında önemli gelişmeler kaydedilmeye başlanmıştır. 1938 yılında kurulan Merinos Fabrikası, Bursa’nın dokuma sanayinin merkezi olmasının bir tescilidir. Aynı yıllarda tabii ipek tüketimine destek olmak üzere kurulan Gemlik Suni İpek Fabrikası da Bursa ekonomisinde önemli bir etkinliğe sahip olmuştur. Bursa’da havluculuk da çok eski bir maziye sahiptir.
1941 yılında kurulan Havluculuk Kooperatifi makinenin çıkmasıyla duraklayan havlu el tezgâhlarını korumuş ve mazisi çok eski olan bu sanatı yeniden canlandırmıştır. Aynı dönemlerde ahşap iskelet üzerine sac kaplanması şekliyle karoseri, sanayide ağırlığını ortaya koymuştur. İlk zamanlarda tekstil endüstrisine yönelik olarak başlayan makine sanayinin, zamanla ağaç işleyen makinelerin, elektrik ve zirai makinelerin de büyük bir gelişme göstermesiyle, Bursa’daki sanayinin, çok önemli bir endüstri dalını oluşturmuştur. Bütün bunlar yanında Bursa’da el sanatları da çok zengin bir maziye sahiptir.

Özellikle bıçakçılık, bakırcılık, kunduracılık, yemenicilik, terzilik, yastık ve yorgancılık, şekercilik (özellikle kestane şekeri), peynircilik, şerbetçilik, örmecilik, ağaç tornacılığı, kuyumculuk, oymacılık, o dönemlerde Bursa’nın sanata olan düşkünlüğünün en güzel örneklerindendir. Bugün Bursa’da başta tekstil, otomotiv, makine, gıda ve deri sanayileri olmak üzere, pek çok çeşitteki imalat sektörleri, Bursa’nın ticaret ve sanayi hayatında önemli etkinlikler meydana getirmektedir.




Bugünkü Bursa Sanayi
Bursa’nın bugünkü ekonomik yapısı içerisinde, ülke ekonomisini temsil eder mahiyetteki temel sektörlerin başında tekstil gelmektedir. Tekstil sektörü geçmişten günümüze, Bursa’nın geleneksel endüstri dokusunda, odak sayılabilecek bir görünüm sergilemektedir. Türkiye’de kurulan 11 adet sentetik iplik fabrikasının 8’i, Bursa’da bulunmaktadır. Ayrıca dünyada bu kadar iplik fabrikasının bir arada bulunduğu tek bölge Bursa’dır. Tekstil sektörü yapısal bakımdan Bursa’da ihracatın omurgasını oluşturmaktadır. Bursa’da diğer önemli sanayi dalları, otomobil ve muhtelif yedek parça üretimini içine alan otomotiv endüstrisidir. Bugün Bursa’mızda iki adedi binek tipi otomobil, bir adet minibüs, az sayıda kamyonet ve de otobüs üretiminin gerçekleştirildiği 4 adet otomobil üretim fabrikası mevcuttur. Bursa’da motorlu kara taşıtları için çok sayıda parça ve aksesuar imalatı yapılmaktadır. Bursa da imalat sanayi içerisinde, gerek üretim çeşitleri, gerekse üretim miktarları açısından en geniş faaliyet alanına sahip sektör budur. Bursa’da sanayiye yön veren bir başka önemli sektör de, makine imalat sanayi’dir. Makine sanayisinde faaliyette bulunan kuruluşların çoğu, döküm ameliyesinden, nihai kullanım safhasına kadar geniş bir işlem sürecine sahip bulunmaktadır. Yine Bursa sanayisi açısından özel önem taşıyan bir başka sektör, gıda endüstrisidir. Bursa’da gıda endüstrisine ilişkin olarak hemen her dalda faaliyet gösteren firmalar mevcuttur.

Özellikle meyve suyu, alkolsüz içki, konserve, konsantre salça üretiminde Bursa’da mevcut kapasiteler, Türkiye genelinde önemli paya sahiptir. Bursa’nın imalat sanayisi içerisinde, ülke ekonomisi açısından önem teşkil eden daha pek çok sektör, belirli ağırlıklara sahip bulunmaktadır. Bunlar içerisinde, kimya, deri konfeksiyon, demir çelik, metal ana sanayi, çimento, madeni eşya, mobilya, inşaat taahhüt sektörleri en önemlilerindendir. Bursa, sanayi tesislerinin sayısı, kurulu güç kapasitesi miktarı itibariyle, “Türkiye’nin Sanayi Üssü” durumundadır. Bursa’nın ticaret, sanayi, tarım, turizm ve hizmet sektörlerinde meydana gelen hızlı gelişmeler, istihdamda da önemli artışlar meydana getirmiştir. Özellikle çok çeşitli kumaş, konfeksiyon, suni ve sentetik iplik, havlu bornoz, pamuk ipliği, makine, otomobil ve yedek parça, çeşitli gıda maddeleri, yaş meyve ve sebze, deri konfeksiyon, tütün, zeytin gibi maddeler ihracatın en önemli kalemlerini oluşturmaktadır. Bursa’dan gerçekleşen ihracatta, tekstil dokuma, konfeksiyon, otomotiv, makine ve madeni eşya, gıda, deri konfeksiyon sektörlerine ait olanlar, ilk sıraları oluşturmaktadır. Bursa ekonomisinin bu etkin güce kavuşmasında, Bursa’daki Organize Sanayi Bölgeleri’nin çok büyük rolü bulunmaktadır.


İl sınırları içinde Organize Sanayi Bölgeleri kanunu çerçevesinde tüzel kişilik sıfatını kazanmış 13 adet Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Bu sanayi bölgeleri içerisinde 3 adedinin altyapı ve kamulaştırma çalışmaları devam etmekte olup, diğer 10 adedi Şilen faaliyet göstermektedir. Ayrıca 5 yeni Organize Sanayi Bölgesi’nin de kuruluş çalışmaları devam etmektedir. Tüzel kişilik kazanmış olan 13 adet sanayi bölgesinin; toplam büyüklüğü 3.156 hektardır. Faaliyet gösteren toplam tesis sayısı 959 adettir. Toplam çalışan sayısı ise 102.500 kişidir.





Tekstil Sanayi |İpek Gibi Bursa
Bursa’nın, Bizans ve daha sonra Osmanlı dönemlerinde ipek ipliği üretimine dayalı ekonomik kimliği, 19. yüzyılın sonlarına değin sürmüş; Bursa’da ipekçilik en önemli sanayi kolu olma özelliğini korumuştur. Üretilen doğal ipek, yurtdışına satılmıştır. 20. yüzyılın başlarında ve Cumhuriyet´in ilk yıllarında, ilk makineli ipek ipliği ve dokuma fabrikaları kurulmuştur. Hemen tümüyle dokuma, bir ölçüde de gıda sanayinde uzmanlaşan Bursa ekonomisini nasıl atılımı ise, 60’ların ortalarından başlayarak gerçekleşmiştir. Kimya dalında sentetik iplik üreten fabrikalar, taşıt araçları dalında otomobil fabrikaları ve otomotiv yan sanayi, gıda dalında konserve ve meyve suyu fabrikaları, dokuma dalında tam entegre modern fabrikalar kurulmuş ve Bursa 70’lerin sonuna değin hızla gelişmiştir. Bursa tekstil sanayinde, iplik hammaddesinden konfeksiyon üretimine kadar çok geniş bir ürün yelpazesi, bu sektörün kapsamına girmektedir. Tekstil sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 8000 işyeri vardır.

1935’te temeli atılan Merinos Yünlü Fabrikası ile Suni İpek Fabrikası 1938’de üretime geçti. Tekstil sektörü yapısal bakımdan Bursa’da ihracatın omurgasını oluşturmaktadır. Özellikle suni ve sentetik dokuma üretimi, Bursa’da toplam üretimin, ihracatın ve istihdamın en büyük bölümünü oluşturmaktadır. Bursa’da toplam katma değerin %25’ten fazlası bu sektörde yaratılmaktadır. Türkiye´de kurulu 11 adet sentetik iplik fabrikasının 8´i Bursa’dadır. Sentetik iplik üretim kapasitesi itibariyle Bursa, Türkiye’nin toplam kapasitesi içinde önemli bir paya sahiptir. Dünyada bu kadar iplik fabrikasının bir arada bulunduğu ender bir bölgedir. Bursa’da dokumacılıkla birlikte, çeşitli pamuk ipliği, naylon iplik, polyester iplik, yün ipliği, dikiş ve nakış ipliği gibi, başta dokuma sanayi olmak üzere, çeşitli sektörlerde kullanılan iplikler üretilmektedir.





Otomotiv Sanayi |“Otomobil Tarihini Yazan Şehir”
Bursa’da diğer önemli sanayi dalları, otomobil ve çeşitli yedek parça üretimini içeren otomotiv endüstrisidir. Bugün Bursa´da iki adedi binek tipi otomobil, bir adedi de minibüs, az sayıda kamyonet üretiminin gerçekleştirildiği üç adet otomobil fabrikası mevcuttur. Otomobil Sanayicileri Derneğinin verilerine göre bu üç fabrikada 2004 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam binek otomobil üretiminin yaklaşık % 60’ı toplam minibüs üretiminin %5,29’u, toplam midibüs üretiminin ise %38’i yapılmıştır.

Otomobil üretim fabrikalarında yaklaşık 9.000 kişi çalışmaktadır. Bursa, otomotiv endüstrisinde Türkiye’nin en büyüğü durumundadır. Bursa’da motorlu kara taşıtları için çok sayıda parça ve aksesuar imalatı yapılmaktadır. Bursa’da imalat sanayi içerisinde, gerek üretim çeşitleri ve gerekse de üretim miktarları açısından en geniş faaliyet alanına sahip sektör otomotivdir. Bugün itibariyle Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı ana otomotiv ve yan sanayi firma sayısı, 47’si şahıs, 424’ü şirket olmak üzere toplam 471’dir. 2007 yılında 263 bin adet otomobilin üretildiği Bursa’daki Renault Fabrikası, 2008 yılında dünyadaki 38 Renault fabrikası içinde en fazla üretim yapan tesis unvanını elde etmiştir. 1971’de tek modelin (Renault 12) üretildiği 20 bin araç kapasiteli bir tesis olan Oyak Renault 2008 yılında, 360 bin araç kapasiteli 3 farklı modelin aynı anda üretildiği (Renault Clio3, Megane2 ve Grand Tour) devasa bir fabrika olmuştur. Ayrıca 6 bin 660 kişinin üç vardiya halinde çalıştığı tesislerde otomobil üretiminin yanı sıra vites kutusu ve motor üretiminin yapılıyor olması otomotiv sektörünün geldiği noktayı göstermesi bakımından önemlidir.






Gıda Sanayi

Yine Bursa sanayisi açısından özel önem taşıyan bir başka sektör, gıda endüstrisidir. Bursa’da gıda endüstrisine ilişkin hemen her dalda faaliyet gösteren firmalar mevcuttur. Özellikle meyve suyu, alkolsüz içki, konserve, konsantre salça üretiminde Bursa'da mevcut kapasiteler, Türkiye genelinde önemli paya sahiptir.

Bursa’nın imalat sanayisi içerisinde, ülke ekonomisi açısından önem teşkil eden daha pek çok sektör, belirli ağırlıklara sahip bulunmaktadır. Bunlar içinde kimya, deri, konfeksiyon, demir çelik, metal ana sanayi, çimento, madeni eşya, mobilya, inşaat taahhüt sektörleri en önemlilerindendir.

Ticaret
İstanbul’dan sonra en hareketli çarşı merkezlerinin yer aldığı Bursa’da ticaret potansiyeli özellikle 2008 yılı Mayıs ayında İngiltere Kraliçesi’nin Bursa’yı ziyareti sonrasında artmıştır. Tarihi Koza Hanı’nı ziyaret eden Kraliçe II. Elizabeth’in satın aldığı desendeki ipek kumaşları adeta yok satıyor. İngiltere Kraliçesi’nin esirdiği rüzgar, Bursa’nın ticari hayatında hala hissedilmeye devam etmektedir. Yalnız Koza Han’da değil, Bursa panelinde satışlarda ve ihracat taleplerinde bir hareketlik yaşanmasına sebep olmuştur.




Bursa’nın Markaları
Bugün Bursa’da ve Türkiye’de marka haline gelmiş; Bosch, Oyak Reno, Tofaş, ağzımızın tadı Mado Dondurmaları, Dünyanın 5. Avrupa’nın 3. büyük lojistik Firması Bursa Birlik, çeliğin Bursa’daki simgesi Çemtaş, Türk sanayinin 55 yıllık dev kuruluşu Zorlu Holding, dünyanın en prestijli otomotiv ve havacılık araçlarına parça üreten Coşkunöz Holding, Metal saç işleme ve özellikle tekstil makineleri üretiminde bir marka olan Durmazlar Makine, Bursa’nın değişmeyen lezzetlerinden Durak Muhallebicisi, Hayat Lokantası, Abidin Usta, Çiçek Izgara, Bursa Kebapçısı, Yıllardır evimizin her köşesinde yer alan Taç İplik, Türkiye’nin ilk yerli körük üreticisi Aktaş Grup, Otomotiv saç şekillendirmede Türkiye’nin lider Firması Beyçelik, Türkiye’nin harcını karan Bursa Beton, Sütaş, Uludağ Maden Suyu, Erikli Su, Çelik Palas gibi Türk ekonomisine, sosyal hayatına yön veren onlarca Firma bulunmaktadır.




Havluda Kalite: Özdilek Havlu
Özellikle “havlu” ve “bornoz” denince akla gelen Özdilek markasının temelleri 1967 yılında Ulu Cami ile Orhan Cami arasında belediyeye ait 20 metrekarelik kiralık bir dükkânda atıldı. 1971’de Kepezler Han’da, 5 personelle birlikte 2 adet kiralık dokuma tezgâhı ile havlu üretimine başlandı. 1979’da Kapalıçarşı’daki mağazasıyla perakendecilik ve mağazacılık sektörüne adım atıldı. Bugün Türkiye’nin en büyük 500 firması arasında yer alan Özdilek, yılda 9.000 tonluk üretim hacmi 3.860 personeli, 37 milyon USD ihracat hacmi, 150 milyon USD cirosu ile Türkiye’de havlu sektörünün en büyük kurumudur. Dünya pazarına bakıldığında, Özdilek ilk 10 kuruluş arasında yer almaktadır.

Hüseyin Özdelik’in yönetiminde ilerleyen “Özdilek”, Türkiye’nin en büyük havlu ve bornoz üreticisi olmasının yanı sıra, 15 adet alışveriş merkezinde 4.373 çalışanı ile ülkenin en hızlı büyüyen perakendecilerinden biri konumundadır.1971 yılında kurulduğunda 5 personel ve Bursa yapısı iki dokuma tezgahıyla yıllık 10 ton üretim hacmine sahip olan Özdilek, günümüzde 10 bin tonluk yıllık üretim hacmiyle ve modern entegre tesisleriyle Türkiye havlu üretiminin %18’ini gerçekleştirmektedir. Bu başarısının yanında, 37 milyon doları aşan ihracatıyla, Amerika başta olmak üzere 20’yi aşkın ülkeye ihraç ettiği havlu ve bornozlarıyla dünya çapında bir marka durumuna gelmiştir.




Kestanede Rakipsiz Marka: Kafkas




Ünü Avrupa’dan Amerika’ya kadar taşan Kafkas Pastaneleri bugün 6.500 metrekarelik kapalı alana sahip modern tesislerde üretimini sürdürüyor. Şirketin kurucusu Ali Şakir Tatveren, Makedonya -Manastır doğumludur. Babasından öğrendiği şekerleme-pastacılık mesleğini Bursa’ya taşımıştır. İlk dükkan Atatürk caddesinde Tayyare Kültür Merkezi’nin karşısında kurulmuştur. 18 yaşına kadar babasının yanında çırak olarak çalışan Atilla Tatveren, babasından devraldığı Kafkas Kestane Şekeri’ni bugün çocukları Alparslan, Atilla ve Yüksel ile birlikte dünya çapında tanınan bir marka haline getirmiştir.


Günümüzde üçüncü kuşak tarafından yönetilen Kafkas, Türkiye’deki 200 meşhur marka arasında yer almaktadır. Yılda 3 bin ton ve üzeri çiğ kestane işleme kapasitesine sahip olan Kafkas, toplam üretiminin %5’ini ihraç ediyor. Yaklaşık 500 kişinin çalıştığı tesislerde günde 15 ton özel üretilmiş kestane makinelerde soyuluyor. Her yıl ürün çeşidi geliştiriliyor. Yaklaşık 100’ün üzerinde kestaneli ürün çeşidi var. Kafkas başta Fransa olmak üzere ABD, Almanya, Avusturya, Yunanistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Japonya´ya ihracat yapıyor. Kafkas reçelleri 20 yıldır Amerika’daki etnik marketlerde pazarlanmakta. Bursa’da 12 mağazası bulunan Kafkas’ın, Türkiye çapında ise 90’ın üzerinde satış noktası var.



Türkiye'nin Sütçüsü: Sütaş




Bugün eğitim merkezi binası olarak kullanılan Sütaş’ın ilk tesisinde günlük 5 ton üretim yapılmaktaydı. Tesisin mimarisi de “süt güğümü” şeklinde inşa edilmişti. Kuruluşunda 5 ton süt üreten bu tesis günümüzde bin 200 ton/gün süt işleme kapasitesine ulaşmıştır. Yüzlerce kilometrekarelik alanda kurulmuş toplama-soğutma merkezleri ile 25 bin süt üreticisinden toplanan günlük ortalama 1.000 ton süt, Karacabey’deki tesislerde her gün günlük pastörize süte, uzun ömürlü süte, yoğurda, ayrana, peynire ve tereyağına dönüşüyor. Sütaş; 2007 yılı için tahakkuk eden 7.165.067 YTL vergi ile Bursa’da en çok kurumlar vergisi ödeyen ilk 100 şirket listesinde 5. sırada yer alıyor. Türkiye’nin 91. büyük firması olan Sütaş’ta sözleşmelilerle birlikte 4.000 kişi çalışıyor.




Gıda Sektörünün Öncüsü: Tamek




1955 yılında Karacabey’de, Mehmet Sipahioğlu tarafından kurulan ve üretime sebze ve bezelye konservesi ile başlayan Tamek, 230’un üzerinde farklı ürünün üretimini gerçekleştiren bir gıda devi haline geldi. 1962 yılında1.8 milyon kutu üreten fabrika, 1973 yılında üretimini 8 milyon kutuya çıkardı. 2004 yılında 69 milyon dolar ciroya ulaşan gıda devi Tamek, 63’ün üzerinde ülkeye de ihracat yapmakta.




Türk Otomobil Fabrikası: Tofaş




Tofaş, bugün, Türk Otomotiv Sektörü’nün olduğu kadar, Türkiye ekonomisinin de lokomotif kuruluşlarından biri olma özelliğini korumakta. Hem iç pazar, hem de dünyanın birçok ülkesi için üretim yapmaktadır. Fabrikada 12 Şubat 1971 tarihinde ilk seri üretime başlandı. Kuruluşunda 124 modeli ile seri üretime başlayan Tofaş, 131 serisi ve daha sonra Fiat Auto ile aynı anda olmak üzere Tempra üretimine geçti. Bu modelleri sırasıyla Tipo ve Uno izledi. Tofaş halen Palio, Albea, Marea ve Doblò modellerini üretiyor. Başlangıçta yaklaşık 1.000 kişi olan işçi, teknisyen ve mühendis sayısı da artan kapasiteyle birlikte bugün 5.000´e yaklaştı.



Suyun Lideri: Erikli Su
Bursa’da bulunan ve su sektörünün en büyük ve modern tesisi olan Erikli’nin temelleri 1965 yılında Nihat Aslanoba tarafından atılır. Şirket ilk yıllarında 0,30lt. dönüşümlü cam şişe ve 12lt. galvanizli damacana dolumu yaparak su dağıtımı yapar. Erikli Grubu, takip eden yıllarda, ulusal su pazarında değişen tüketim trendlerine uygun olarak dönüşümsüz pvc/pet ambalajlarda su dağıtımı gerçekleştiriliyor.




Kebapta Eski Bir Lezzet: Uludağ Kebapçısı
1964 yılında bugünkü Halen mevcut yeri olan Eski Garaj da Cemal Çalışır (Cemal Usta) tarafından dönemin Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in de manevi desteği ile kurulmuştur. Kardeşi Cemil Çalışır ile birlikte işe başlayan Cemal usta 44 yıllık çalışma hayatına son zamanlarda ara vermiş ve kardeşlerine, çocuklarına el verip emekliliğin tadını çıkarmaya başlamıştır. Halen işyerlerini ziyaret etmekte ve gelen misafirlerini güler yüzü ile karşılamaktadır.



Türkiye'nin İlk Otobüs Firması: Kamil Koç
1902’de Pazaryeri’nde doğan Kâmil Koç, taşımacılık mesleğine adımını 1923’te Pazarcık- Bursa arasında manda arabasıyla yük taşıyarak atmıştır. 1926’da ise ehliyet alıp ufak arabalarla Bursa-Karaköy tren istasyonu arasında yolcu taşımaya başlamıştır. Böylece ilk şehirlerarası taşımacılık da başlatılmıştı. 1928 yılına gelindiğinde kendisine ait üç araçla taşımacılık işini sürdürmüştür. Koç, 1933’te yerli kasa Chevrolet, Dodge, Overland marka 5 arabanın katılımıyla Bursa-Ankara arasında ülkemizdeki ilk şehirlerarası yolcu taşımacılığını başlatır. 1949 yılında dört Mercedes Benz otobüs alarak Bursa-İstanbul arası yolcu taşımacılığına başlar. Bugüne gelindiğinde ise 325 otobüsten oluşan dev filosu, 150 terminali ve 3 bin çalışanı ile sektörün en önemli firmaları arasında yer alan Kamil Koç, yılda 4 milyon 500 binin üzerinde yolcuya hizmet vermektedir. Cumhuriyet ile yaşıt olan Kamil Koç otobüsleri her gün dünyayı yedi kez dolanmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.12.2010, 01:54   #12
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Kültür Sanat Şehri Bursa




  • Bursa'da Geleneksel Türk Tiyatrosu
Osmanlı döneminde en önemli tiyatro etkinliği kuşkusuz tuluat tiyatrosu ve Karagöz idi. Karagöz oyununun yaratıldığı Bursa kenti, bu açıdan tiyatro kültürünün en önemli beşiği olmuştur. Ayrıca Evliya Çelebi'nin ifadesine göre Bursa'daki kahvehaneler tıpkı birer tiyatro mekânı gibi faaliyet gösterip orta oyunlarının sergilendiği yerlerdi:

"Kahvehane’de gazelhanlar vardır ki, insanı mest ederler. Meddahların başı, Kurban Alisi Hamza adındaki zamanının teki idi. Meddah Şerif Çelebi Firdevsi'nin Şehnamesi'ni okuyunca cennet meleklerini hayran ederdi. Masal anlatıcı Harşane Mahmud, Kara Firuz, Tireli Ali Bey, Eba Müslim tebedarı okumada sanki "siyer-i nebisi" idiler. Kahvehanelerin ulusu Ulucami dibindeki Emir Kahvesidir. Süslü ve nakışlı bir kahve olup cihan mahbubu (dünya tatlısı) rakkasları vardır. Kahve, Ulucami dibinde olduğundan müezzin "haye ala´s-salah" deyince kahvede kimse kalmaz, hepsi camiye giderlerdi. Kahveleri birer arişer okulu gibiydi..."

İstanbul’dan sonra “meddahlık” sanatının en çok geliştiği şehir olan Bursa köylerinde, özelliklede Uludağ köylerinde bugün bile "Köy Seyirlik Oyunları" geleneksel tiyatromuz yüzyıllardır yaşamaktadır.



  • Bursa'da Sinema Kültürü
Türkiye’de ilk sinema gösteriminin yapıldığı tarih 1896 yılı. Yani günümüzden 113 yıl evvelSultan 2. Abdülhamid döneminde saray içinde Bertnant adında bir Fransız tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten sonra sarayda başka film gösterimi yapılıp yapılmadığı bilinmiyor. Ama ilk sinema salonunun 1908’de İstanbul’da açıldığı görülüyor. 98 yıl önce açılan ve ‘pathe’ adı verilen sinema salonuna gösterilen ilginin yoğunluğundan olsa gerek, çok geçmeden başka sinema salonları da peş peşe açılmaya başlamış.



  • Muallimler Birliği Sineması
Nahit Kayabaşı’nın tespitiyle “bir araştırmaya göre taşranın ilk sinema salonu 1909’da İzmir’de açılıyor. Sonraları Ankara ve Bursa gelmekte…” Yine aynı tespite göre “yanlış değilse Bursa’da ilk sinema 1920’lerde, Cumhuriyet’in ilanından bir iki yıl sonra açılmış: Adı Muallimler Birliği Sineması”…

Muallimler Birliği Sineması’nın bugünkü Setbaşı İlköğretim Okulu’nun bulunduğu yerde olduğu, Bursa sevdalısı, sinema aşığı Murat Akgün tarafından ifade ediliyor. Akgün’ün Nihat Kayabaşı ile yaptığı söyleşide aktarımına göre

“Setbaşı İlköğretim Okulu’nun olduğu yerde var olan ve kullanılmayan Ermeni Kilisesi boşaltılarak sinemaya dönüştürülmüş. Altta, sandalyeden daha güzel, tek tek yapılmış, güzelce düzenlenmiş oturulacak yerleri, açılır kapanır kanepeleri vardı. Makinist yeni üst bölümdeydi.”



  • Bursa’da Gösterilen İlk Film: Ateşten Gömlek
İşte o gün tanışmış sinemayla Murat Akgün. Yani 1929 yılının sonlarında… Sinemaya giriş ücreti için beşer kuruş toplamışlar, sessiz bir film göstermişler. Gösterimdeki film, Halide Edip Adıvar’ın romanından uyarlanan ‘Ateşten Gömlek’ filmiymiş. Muhsin Ertuğrul’un bir filmi savaşın hemen bitiminde 1923 yılında çekilmiş. Filmde Bedia Muahhit, Neyyire Nayin gibi Türk kadınları ilk defa rol almışlar. Bursalı sinema aşığı Murat Akgün ’evet’ diyor;

“İşte biz çocuklara onları göstermek istiyorlardı anlaşılan. O zamanlar harpten yeni çıkılmış. Cumhuriyet ilan edilmiş... Yeni bir Türkiye var. Yeni bir anlayış, yeni bir eğitim verilmek isteniyor. Görgümüzü arttırmak, ufkumuzu genişletmek için götürmüşlerdi bizi oraya…”

Gazeteci Nihat Kayabaşı’nın “O filmden, o günden neler anımsıyorsunuz? Film sizde nasıl bir etki bırakmıştı?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor Murat Akgün:‘Tabii çok hayret ettim, çok şaşırdım. Sekiz dokuz yaşlarında bir çocuktum. Heyecan içinde eve koştum. Ailem henüz sinema görmemiş.
Böyle şeyler yok. Yalnız Karagöz falan var. Anneme, babama, herkese filmi anlatıyorum. Sahneler tek tek gözümde canlanıyor. Trenin heybetle üzerime gelişini askerlerin atladığını, düşmanın kaçışını anlatıp duruyorum. Korkmuştum tabii. Perdede resimlerin, bir takım suretlerin hareket etmesi, insanların sahiciymiş gibi görünmesi çok tuhaf gelmişti bana. Bir defa Karagöz seyretmiştik ama bu çok başka bir şeydi. Daha acayipti, daha büyük mekânlarda oynayan bir şeydi. Her şeyi sahi sanmıştım..! Hatta ağabeyim beni dinledikten sonra, ‘yahu bir sinema da sen icat etsene!’ dedi. Çünkü gördüklerimi öyle heyecanla anlatmıştım ki, etkilenmişti. İkinci filmi de Muallimler Sineması’nda seyrettim. ‘Malek Harbe Gidiyor’ diye bir filmdi. Bir komiğin filmi. Sonra Şark Tiyatrosu salonunda Şafak Sineması’nda başka filmler seyrettim. Şark Tiyatrosu dediğim, bugün Setbaşı Köprüsü’nün başında, şimdi onarılmakta olan bina.”
  • Şafak Sineması Anıları
1921 Gemlik doğumlu, Bursa ve Sinema sevdalısı Murat Akgün, Bursa’nın Muallimler Birliği Sinema Salonu’ndan sonra, ikinci açılan sineması olan Şafak Sineması anılarını Nahit Kayabaşı’ya şöyle anlatıyor:

"Tarihini pek bilemeyeceğim ama Cumhuriyet’in ilk yıllarında çocukluğumda açılmış olmalı. Şark Tiyatrosu’nun salonunda gösteriliyordu filmler. Birkaç merdiven çıkılarak girilirdi binaya. Sinema giriş katındaydı. Salonu küçüktü. Balkonluydu. Önde duhuliye vardı. İlk sesli filmi 1930’da bu binada seyretmiştim.‘İstanbul Sokaklarında’ diye bir film. İlk sesli Türk filmi olduğunu sonradan öğrendim."
Kayabaşı söze girerek bu filmin de Muhsin Ertuğrul tarafından 1931 yılında yapıldığını, kozmopolit bir melodram temasının işlendiğini, aktörlerden birinin de Bursalı Behzat Budak olduğunu belirterek, bu filmin bildiğimiz Yeşilçam Filmleri’nin de babası sayıldığını ifade etmekte. Yapım tarihi 1931 olan ‘İstanbul Sokaklarında’ adlı filmin bir kısmı Akgün’ünü anlattığına göre Bursa’da geçiyor, filme

“Bursa’nın o meşhur lodosunu da koymuşlar. Tabii efektten ürkütücü sahneler vardı. Bizim Yıldırım Mahallesi’ni çok lodos tutardı. Filmde oyuncular Uludağ yolunda lodosa yakalanıyorlar falan… Hatta öğretmenim dedi ki, ‘Seyirciler Bursalı olmasa bu filme inanmazlar.’

Bursa’ya gösterime gelen üçünü filmin adı ise ‘Kazakçılar’…1930’lu yıllarda çocuklar tek başına sinemaya gitmezlerdi. Okul tarafından gruplar halinde gidilirdi. Akgün’ün anlattıklarına göre; okul idaresi, öğrencilerin görgüsü, bilgisi artsın diye ayda bir yahut mühim filmler oynadığı zaman çocukları topluca sinemaya götürürlermiş.



  • Milli Sinema
Neden sonra 1930 yılların başında ya da 1929 yılının sonlarında Bursa’da Milli Sinema adıyla üçüncü salon açılmış. Bu salonun açılmasıyla Şafak Sineması’nın film oynatmayı bıraktığı bunun yerine ‘Tuluat Kumpanyaları’ adıyla eğlenceli müzikal tiyatro gösterilerine yöneldiği görülmekte. Bursa’nın üçüncü salonu Milli Sinema, “bugünkü İskender Kebapçısı’nın bulunduğu yerin yanında idi. Ünlü caddede… Yanılmıyorsam 1929 yahut 1930’da açıldı. 31, 32, 33 seneleri parlak devriydi. Çok güzel, içi dışı modern bir sinemaydı. Girişi falan gayet temiz, özenliydi. Merdivenlerden inilir, geniş kapılardan geçilirdi. Çok kaliteli filmler oynatılırdı. Bursa’nın kalburüstü kişileri ailece gelirdi buraya. Şafak Sineması, film oynatmayı bırakıp tuluata önünce Milli Sinema’nın değeri yükselmiş, herkes oraya gitmeye başlamıştı…” Locaları ve balkonu olan Milli Sinema “dışarıdan bakıldığında tek katlı yapı görünürdü. Yanında evler vardı. Evlerin arasından girilirdi. Merdivenlerden aşağı inilir, sağ tarafa dönülür, salona geçilirdi. Salonun üstünde balkon bulunurdu.”Ahşap bir bina olan Milli Sinema’nın bulunduğu yer vaktiyle tütün deposuymuş.

“Depodan bozularak sinemaya çevrilmiş. İki kardeş vardı, sinemacı. Zevk sahibi idiler. İsimlerini şimdi hatırlayamıyorum. Onlar işletirdi. Tayyare Sineması 1931’de açılınca onun da işletmeciliğini bu iki kardeş aldılar. Milli Sinema daha sonra başka birinin eline geçince gözden düştü, kapandı. Bir zaman sonra Yeni Sinema adıyla açıldı. Çoluk çocuğa avantür filmler getirirdi.” Gazeteci Kayabaşı’nın verdiği bilgilere göre 1960’ların sonunda 1970’lerde gösterime başlayan Yeni Sinema’da ‘Killing’ filmleri tekrar tekrar oynatılırdı. Günümüz Bursası’nda sinema kültürünün oldukça geliştiğini rahatlıkla belirtebiliriz. Aydan Şener, Ceyda Düvenci, Erdal Özyağcılar, Ertem Göreç, Halil Ergün, Mahinur Ergun, Nur Sürer, Erkan Can, Orhan Aksoy, Pervin Par, Zeki Müren, Toron Karacaoğlu gibi oyuncu ve yönetmenleri Türk sinemasına kazandıran Bursa 2006 yılndan bu yana Uluslararas İpek Yolu Film Festivali’ne de ev sahipliği yapıyor.
  • Bursa Basını
1867’de yapılan idari düzenleme sonucu dört ayrı vilayete bölünen Anadolu’nun “Hüdavendigâr Eyaleti” adıyla dört eyaletinden biri olan Bursa, Anadolu topraklarında Erzurum’un ardından matbaaya sahip olan ikinci vilayettir. 1866’da Erzurum’da kurulan “vilayet matbaası”nın ikincisi iki yıl sonra 1868 sonlarında Bursa’da kurularak faaliyete geçtiği görülür. İlk Türk gazetesi olan “Takvim-i Vakayi,” Sultan II. Mahmut’un buyruğu üzerine 1831 yılında yayıma başladı. Bunu 1848 yılındaki “Ceride-i havadis” izledi. “Ceride-i Havadis” yarı resmi bir gazete görünümündeydi. Gazeteyi bir İngiliz çıkarmıştı. 1861 yılında da, bir Türk olan Agah Efendi tarafından ilk özel gazete “Tercüman-ı Ahval” çıkarılmıştı. 1862 yılında da Şinasi, “Tasvir-i Efkâr”ı çıkarmaya başladı. Türkiye'de ilk fikir gazetesi ise, 1872 yılında yayıma başlayan "Hürriyet" gazetesi olmuştu. Bursa’da yayınlanan ilk gazete, Hüdavendigar Gazetesi yarı resmi gazete olup, 8 Şubat 1869 tarihinde yayıma başlamıştır.
  • Anadolu’da Kurulan İkinci Matbaa
Araştırmacı gazeteci Yılmaz Akkılıç’ın derlediği bilgilere göre “ 'Matbaa-i Vilâyet’ adı verilen bu ilk basımevi, devlet eliyle kurulmuş bir işletmeydi. İlk yöneticiliğine müderris Saip Efendi getirilmişti. Sonraki yıllarda Mustafa Efendi ve 1872-1898 yılları arasında da Bursa’nın yetiştirdiği ilk tiyatro yazarlarımızdan Ferâizcizâde Mehmet Şakir Efendi, basımevinin yönetiminde bulundular. Daha sonra, 1897´de, II. Abdülhamit hışmına uğrayarak Bursa’ya sürgün edilen tanınmış ozan, edebiyatçı ve siyaset adamı Süleyman Nazif, aynı zamanda Matbaa-i Vilâyet’in sorumluluğunu da üstlendi ve bu görevini 1908 Devrimi’nden sonra Diyarbakır´a vali olarak atanıncaya değin sürdürdü”.

Meşrutiyet döneminde Bursa’daki basım evlerinin sayısında da bir artış olmuştu. 1908 yılında, birçok gazetenin basıldığı Muin-i Hilal Matbaası’nda, bir dönemin ünlü Ertuğrul gazetesi basılmaktaydı. Basımevi, bir süre sonra Ahmet Refik Bey´in (Kutlay) mülkiyetine geçti.1917 yılında Orhaniye Matbaası ile 1921 yılında Kardeş Matbaası açılmıştır. Bu matbaaların tümünde el dizgisi vardı. Muin-i Hilal Matbaası, 1908 yılında bir şirket tarafından kurulmuştu.


  • Bursa’da İlk Gazete: Hüdavendigâr Gazetesi
İlk basımevimin kuruluşunda olduğu gibi, ilk gazete de devlet eliyle çıkarıldı. Dolayısıyla bu ilk gazete olan “Hüdavendigâr”, vilayetin resmi yayın organıydı. Nitekim gazetenin 8 Şubat 1869 tarihli ilk sayısındaki “Mukaddime” başlıklı başyazıda; “Padişah Hazretlerinin yüce izinleriyle gerekli ve uygun bulunması” üzerine çıkarılmakta olduğu belirtilmekteydi. Bursa’nın bu ilk gazetesi dört sayfa ve 50X25 santimetre boyutlarındaydı. Haftada iki kez, çarşamba ve cumartesi günleri yayımlanmaktaydı. Yıllık abone bedeli 100 kuruş, altı aylık ı50 kuruş, bir sayısı ise 20 para (yarım kuruş)idi.

  • Bursa’da Yayınlanan İlk Gazete
Avrupa’dan yaklaşık 200 yıl sonra dergi yayıncı lığına başlayan Türkiye’deki ilk dergi 1850 yılında, Türkçe ve Fransızca olarak basılan “Vekayii Tıbbiye (Tıp Olayları) adlı süreli yayındır. “Nilüfer”dir. Derginin ilk sayısının yayımlandığı tarih 1 Rebiülevvel 1305 (9 Aralık 1886)’dir. Feraizcizâde’nin ikinci dergisinin adı ise “Gündoğdu” dur.1883 yılında Bursa’nın ilk özel basımevinin kuran Feraizcizade, 1884’ten itibaren kendi tiyatro yapıtlarının basımını yapmaya başlamıştı. “Feraizcizade Matbaası”, Alamescit Mahallesinde, kendi adıyla anılan Feraizcizade sokağında idi.

  • Osmanlı Döneminde Yayınlanan Dergiler
Bursa’da gazetecilik ve yayıncılık alanında Ferâizcizâde gibi bir başka ilginç kişilik de, Murat Emiri Efendi’dir. 1850’de Tırnova’da doğan ve daha sonra Bursa’ya göç eden Murat Emiri, 1883’te Bursa’nın üçüncü -ve ikinci özel- basımevini kurarak yayıncılığa başlamıştı. Bu basımevinde “Hüdavendigâr Gazetesi”nden yirmi bir yıl sonra 18 Ekim 1890’dan itibaren Bursa’nın ilk özel gazetesi olan “Bursa” basılarak yayımlanmaya başlandı. Murat Emiri, bir süre sonra basımevinde “Sanayi” adlı bir risale ile “Fevâid” adlı bir dergi de basarak yayımlayacaktır. Bursa'da basın-yayın yaşamının başlayışından,"Sivas Kongresi" kararlarının uygulamaya konulduğu Ekim 1919'a değin çıkarılan öteki süreli yayınların başlıcaları şunlardır: Barika-i İrşâd (1908), Bursa Sergisi (1909), Karagöz Özel Sayısı (1909, tek sayı), Ertuğrul (1910), Hukuk-u İbâd (1912), Yavuz (1912),Bursa Mecmuası (1918) ve Âlem-i Mûsiki (1919) vb.
Kurtuluş Savaşı Döneminde Bursa Basını Genel Savaş sonrasında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan "Mondros Ateşkes Anlaşması"yla başlayan ve 10 Eylül 1922 günü Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşuyla sona eren dönem, Osmanlı aydınının tüm çelişkilerinin basına da yansıdığı bir süreci kapsamaktadır. Bu genel görünüm içinde, 1918´den 1919´a doğru Bursa'da, İstanbul´un yadsınması olanaksız etkinliği söz konusudur.

Osmanlı döneminde yayın hayatına başlayan Hüdavendigar, Ertuğrul, Kevkeb (1921), İntibah (1921), İntibah Yoldaş (1921), Hakikat (1921 sonu), Kardaş(1921), Arkadaş (1922) adlı gazetelerin dışında bu dönemde; İstanbul yönetiminin temsilcisi Mücahede, İslamcı Sosyalist birlikteliğinin temsilcisi Bursa Mecmuası, Bursa’nın kendisini Osmanlı değil Türk olarak tanıtan ilk sosyalist gazetesi Yoldaş, Muhittin Pars’ın sahibi olduğu Anadolu’nun sesi görünümündeki Milletin Yolu ile birkaç sayı yayınlanan Kafkas gazetesi, Yeni Hayat, Genç Kalemler, Lokman Hekim, Gündüz, Yeni Bursa ve Çocuk adlı dergi ve mecmuaların yayınlandığı anlaşılmaktadır. Bursa’da en çok gazete, Kurtuluş Savaşı sırasında yayınlanmıştı. Bunun en önemli nedeni,ulusal gazetelerin Bursa’ya ulaşamamış olması ve Anadolu’da ne olup bittiği merakından kaynaklanıyordu. Bir nedeni de, yayınlanan gazeteler, işgal kuvvetleri tarafından sık sık kapandığı için, farklı adlarla yayınlanmasıydı.
  • Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu



1938’den itibaren Halkevi olarak inşa edilen bugünkü Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu binasında tiyatro oyunları sahnelenmiştir. Devlet Tiyatrosu, Halkevleri’nin 1952 yılında kapanmasıyla, bir süre sinema olarak kullanılmış, 1957´de ise dönemin valisi İhsan Sabri Çağlayangil döneminde, alt ve üst katlardaki sinemaların (Marmara ve Tan sinemaları) boşaltılarak yapılan kalıcı düzenlemelerle iki katlı bu mekân, Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu olarak yeniden açılmıştır.


İlk gece, İdil Biret bir piyano konseri vermiş, Haldun Dormen ve Muammer Karaca gibi tiyatrocular çeşitli eserlerden bölümler sergilemişlerdir.1971 yılında Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nce alınan bir karar uyarınca yerleşik bir düzene geçilen AVP Devlet Tiyatrosu’nda yönetici ve sanatçılar sadece oyun sahnelemekle kalmayarak, kendilerinden önceki ustaların yaptıkları gibi Türk Tiyatro sanatı için yeni oyuncular yetiştirilmek amacıyla uygulamalı ve kuramsal tiyatro dersleri verilmeye başlandı, ilçe ve kasabalarda, okullarda tiyatro günleri düzenlendi Atatürk Caddesi üzerinde yer alan Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu (AVP) binasında 492 kişilik büyük, bir de Oda Tiyatrosu adıyla küçük salonu vardır. AVP Devlet Tiyatrosu dışında, şehir tiyatrolarıyla özel tiyatrolar da etkinliklerini sürdürmektedir.

  • Tayyare Kültür Merkezi
Tarihi Büyükşehir Belediye Binası’nın yanında şehrin ana caddesi (Atatürk Caddesi) üzerinde yer alan bu merkez, 1924 yılında “Tayyare Cemiyeti” tarafından yaptırılmıştır. Uzun dönem tiyatro ve konser salonu olarak kentin kültür merkezi olarak hizmet veren bu yapı, bir dönem sinema olarak kullanılmıştır. 1993 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni bir düzenleme ile modern bir kültür merkezine dönüştürülen bina “Tayyare Kültür Merkezi” adını alarak 26 Mart 1995 gecesi İzmir Devlet Senfoni Orkestrası konseriyle perdelerini açmıştır.

Günümüzde Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı ile Bursa Kültür A.Ş. ve Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakf her türlü kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.370 koltuk kapasiteli parter 175 koltuk kapasiteli orta balkon 137 koltuk kapasiteli üst balkon,4’erden 36 koltuk kapasiteli 9 locasıyla toplam 718 kişilik bir konser / tiyatro salonu; İkinci katta doğuda 100 kişi kapasiteli bir toplantı salonunun yer aldığı TKM’de; Sami Güner Sanat Galerisi, Cemal Nadir Güler ve Şefik Bursalı Sanat Galerileri yer almakta olup; zeminde cep galerilerinden oluşan 3 sergi salonu bulunmaktadır. Ayrıca; Işık, ses, film, çeviri odaları, sanatçı kulis ve dinlenme odaları ve büfe gibi yerleri vardır. Merkezde gerektiğinde aynı anda üç dilden simültane çeviri yapılabilmektedir.

  • Açık Hava Tiyatrosu
Açıkhava Tiyatrosu, Kültürpark’ın içinde kuzey tarafta olup, 1980´li yılların başlarında yapılmıştır. Uluslararası Bursa Festivali kapsamındaki etkinliklerin topluca gerçekleştirilmesi için yapımı çok kısa bir zamanda iki ayda tamamlanmıştır. Tiyatroda ilk olarak, 13-20 Temmuz tarihleri arasında Egemen Bostancı topluluğu tarafından, ünlü tiyatro sanatçısı Suna Pekuysal ile ses sanatçısı Emel Sayın’ın da rol aldıkları “Neş’e-i Muhabbet” adlı müzikal oyun sahnelenmiştir. Sahneyi örten çelik yapılı çatı, sonradan yapılmıştır. 3.500´ü koltuklu, 1.500´ü ayakta 5.000 kişi kapasitelidir.

  • Bursa Şehir Kütüphanesi
1998 yılında Erdem Saker’in Belediye Başkanlığı döneminde restore edilerek kütüphane binası olarak hizmete açılan 5 katlı bina, mimari açıdan klasik bir Türk yapısıdır. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Kütüphanesi; tiyatro, konferans, okuma ve sergi salonları ve periyodik olarak düzenlenen sanat etkinlikleri ve çağımıza uygun modern işleyişi ile hizmet vermektedir.

Her yıl 100’ün üzerinde kültür-sanat etkinliğinin gerçekleştirildiği, kütüphane içinde “Çocuk Kütüphanesi” bölümü de yer almaktadır. Ayrıca 25 kişilik oturma kapasiteli Çocuk Bilgi Parkı’nda; oyuncaklardan eğitim CD’lerine, dergi ve gazetelerden kitaplara kadar bütün koleksiyon açık raf sistemiyle okurların hizmetine sunulmuştur. Bursa hakkında kitap,dergi, fotoğraf ve sair her türlü yazılı, sesli, görüntülü bilgi ve belgelerin yer aldığı “Bursa Belleği Salonu”nu barındıran Şehir Kütüphanesi’nde günlük gazetelerinizi ve süreli yayınları ev rahatlığı içinde okuyabilirsiniz.
  • Karabaş-i Veli Kültür Merkezi
Geçmişi 16 yüzyıla uzanan Maksem Caddesi Karabaş sokaktaki dergâh restore edilerek otantik bir kültür sanat merkezine dönüştürülmüştür.Kültür Merkezi’nde sema gösterileri, el sanatları, tasavvuf müziği gibi bir çok aktiviteyi bir arada görmek mümkündür.

  • Molla Yegan Kültür Merkezi
Tarihi ve Kültürel Mirasımızı Koruma ve Yaşatma Projesi kapsamında Yıldırım Belediyesi tarafından restore edilerek 2007 yılında ticaret ve kültür merkezi olarak yeniden hizmete açılan Molla Yegan Medresesi, Yıldırım ilçesinde bulunuyor.

  • Ördekli Hamamı Kültür Merkezi
Haşim İşcan Caddesi üzerinde yer alan ve Osmangazi Belediyesi’nce Kültür Merkezi olarak yeniden düzenlenen bu tarihi yapı içinde 200 kişilik iki büyük salon ile, hat, ebru, minyatür, resim ve tezhip gibi geleneksel sanatların icra edilebileceği sergi salonları yer almaktadır.

  • Barış Manço Kültür Merkezi




Yıldırım ilçesindeki Barış Manço Kültür Merkezi’nde, 750 kişilik tiyatro, 500 kişilik çok amaçlı salonun dışında sinema ve sergi salonları ile kütüphane ve kafeterya yer alıyor. Kültür Merkezi’nin birinci katında ise 4 adet resim, heykel, seramik, halıcılık, ahşap oymacılık ve fotoğrafçılık gibi geleneksel sanatların uygulandığı atölyeler bulunuyor.

  • Konak Kültür Merkezi
Nilüfer ilçesindeki kültür evinde rutin olarak düzenlenen tiyatro, bale, söyleşi, konser gibi etkinliklerin haricinde, halk dansları, bale ve müzik eğitimi de verilmektedir. Halktan gelen taleplere göre geleneksel sanatların değişik dallarında kurslar düzenlenmektedir.

  • Fethiye Kültür Merkezi
1989’da faaliyete geçen Uludağ Üniversitesi’ne bağlı Fethiye Kültür Merkezi, her türlü teknik donanıma sahiptir. Konser, sempozyum, tiyatro gösterisi, konferans gibi kültürel etkinliklerin yapılabildiği kültür merkezinin 1039 kişi kapasiteli büyük bir salonu bulunuyor.

  • Uğur Mumcu Kültür Merkezi
Mudanya’da eski bir Rum kilisesinin yeniden restore edilerek kazanılan mekân, kültür merkezi olarak hizmet veriyor. Merkezde, oyuncular için soyunma yerleri, çalışma odaları nın olduğu merkez salon ve balkon halinde yeniden düzenlenmiştir.
  • Uludağ Üniversitesi Kültür Merkezi
Görüklü’de, Uludağ Üniversitesi Kampusü içindeki kültür merkezinde, öğrencilerin yaratıcılıklarını kullanabilmeleri ve sergileyebilmeleri amacı ile boş zamanlarını en iyi şekilde değerlendirmeleri için her türlü imkân sağlanmış. Merkezde rutin olarak; resim, fotoğraf, tiyatro, müzik ve benzeri kültür ve sanat dallarında kurs, eğitim ve gösteriler düzenlenmektedir.

  • Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi



Merinos Kültür Parkı içindeki Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Bursa’nın en büyük kültür ve kongre mekânıdır. 1800, 800 ve 300 kişilik salonları ile aynı anda 3000’den fazla misafirin ağırlanabileceği kültür merkezi sadece Bursa’nın değil Türkiye’nin sayılı mekânlarından biri durumundadır.


  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.12.2010, 23:48   #13
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Turizm Kenti Bursa




Doğa Turizmi

  • Nadir Mesire Yeri



Bursa, tarihteki önemi ile olduğu kadar, eşsiz doğası ile de dikkat çeken bir kenttir. "Yeşil" rengi adeta bu kentle özdeşleşmiş, onun simgesi olmuştur. Yeşil Bursa’nın il sınırları içinde görülmesi ve gezilmesi gereken birçok doğal güzellik yer almaktadır. Bunların başında ise tüm heybetiyle bu kenti saran Uludağ gelir. Antik dönemde Olympos Misios adıyla anılan Uludağ, Türkiye’nin birinci derecede önemli kayak merkezlerinden biridir. Uludağ Milli Parkı’ndaki kayak alanının alt sınırı 2.000, üst sınırı ise 2.453 m. yüksekliktedir. Aralık-mayıs ayları arasında genellikle karla örtülü olan dağda, kar kalınlığı 2-3 m.ye kadar çıkmaktadır. Parkın önemli gelişme bölgelerinden olan Sarıalan, Karabelen’deki giriş kapısından 11 km. uzaklıktadır.


  • Uludağ



Teleferikle ulaşılan bu bölgede yazlık kamp odaları, büfeler, çeşmeler, tuvaletler vardır. Kirazlıyayla ise parkın giriş kapısından 6 km. uzaklıktadır. Oteller Bölgesi ile Kayak Merkezi, Çobankaya ve Bakacak, Uludağ’ın diğer önemli bölgeleridir. Uludağ Milli Parkı’nda 2’si kamplı olmak üzere 4 adet kullanım alanı mevcuttur. Bunlar; Sarıalan, Çobankaya, Kirazlı yayla ve Karabelen kamp ve günübirlik kullanım alanlarıdır. Uludağ’da kayak sporu ve turizme yönelik olarak 17 adet turistik tesis mevcuttur. Ayrıca çeşitli kamu kurumlarına ait 16 adet tesis bulunmaktadır. 1986 yılında turizm alanı ilan edilen 2. Gelişim Bölgesi’nde yapılacak tesislerin tam kapasite ile faaliyete geçmesiyle birlikte bölgenin turizm potansiyeli haliyle artmış olacaktır.


  • Alaçam



Uludağ Milli Parkını yılda ortalama 600.000 kişi ziyaret etmektedir. Karabelen giriş kapısından günde ortalama 265 araç giriş yapmaktadır. Ziyaretçi sayısı temmuz–ağustos aylarında ve kış sezonu, ocak-şubat aylarında artış göstermektedir. Uludağ Milli Parkı’na gelen ziyaretçiler genelde yerli ziyaretçiler olup, yaz aylarında Arap ve İsrailli turistler de ziyaret etmektedir. Uludağ’a teleferiğin dışında taksi ve dolmuşlarla ya da özel araçlarla karayolunu kullanarak da çıkmak mümkündür. Ancak özellikle kış mevsiminde taksi ve dolmuşların tercih edilmesi tavsiye edilmektedir. Çekirge yolu üzerinden çıkışta karşımıza çıkacak ilk yerleşim birimi, asırlık çınar ağacı ile meşhur olan İnkaya Köyü olacaktır. Köyün merkezinde yer alan çapı 3 metre, yüksekliği 35 metre olan bu görkemli çınarın gölgesinde kahvaltı yapmak mümkündür. Dağa doğru çıkarken yol kenarında sağlı sollu et ve mangal restoranları görülecektir. İkinci durağınız “Geyik Çiftliği” olacaktır. Burası aynı zamanda Uludağ Milli Parkı’nın başladığı yerdir. Kirazlıyayla mevkiinde yol ikiye ayrılmaktadır. Birinci yol Sarıalan kampına, ikincisi ise Aras Şelalesi’nin olduğu Soğukpınar Köyü’ne gitmektedir. Sarıalan’dan sonra Oteller Bölgesi’ne ulaşılmaktadır. Dağın değişik noktalardaki zirvelerine ise telesiyejler kullanarak ulaşılabilmektedir.



  • Yaşayan Osmanlı Köyü: Cumalıkızık



Bursa’nın doğusunda Ankara yolu üzerinde
Bursa’ya 13 km mesafede, Uludağ’ın yamaçlarında beş kızıklı köyden biridir. Orhan Gazi Vakfiyesi’ne bağlı bir köydür. Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze kadar koruyan nadir köylerden olan 700 yıllık tarihi Cumalıkızık köyü, Osmanlı dönemi kırsal mimarisinin önemli örneklerinden biri olup, halen geleneksel yaşam biçimini korumaktadır. Cumalıkızık köyü dokusunun korunması amacıyla 1980 yılında koruma altına alınmıştır. Köyde bulunan evlerin birer odalarının restore edilerek ev pansiyonuna çevrilmesi çalışmaları sürmektedir.


Cumalıkızık’ın yurt içi ve yurt dışı fuarlarında bastırılan tanıtım broşürleri ile turizm tüketicisine tanıtımı yapılmaktadır. Cumalıkızık evleri, Osmanlı Türk mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Genellikle iki ya da üç katlı olan evlere sokaktan iki kanatlı ahşap kapıyla avludan geçilerek girilir. Avlunun zemini toprak veya taştan yapılmıştır. Alçak tavanlı ara kat evin kışlık, yüksek tavanlı ikinci kat ise yazlık bölümüdür. Hayat ve sofa iklime ve manzaraya yönlendirilmiştir. Evlerin zemin katlarında ahşap hatıllı geleneksel taş malzeme üst katlarında ise ahşap çatkı arasında kerpiç malzeme, çatıda ise alaturka kiremit kaplı kırma çatılı ahşap malzeme hâkimdir. Duvarları genellikle sarı, mavi, beyaz, mor ve yeşil renktedir. Evlerin giriş katında mahremiyet açısından dışa açılan pencere yoktur. Pencereler boş odada bulunmaktadır. Cumalıkızık yerleşim alanı üzerindeki 270 evden 57’si tescilli sivil mimarlık örneğidir. Bunlardan başka tescilli cami ve hamam ile iki anıtsal çınar ağacı ve çeşme bulunmaktadır.


  • 2000 Yıllık Misi Köyü



Bursa merkeze yakın, Cumalıkızık’tan sonra
gezilmesi gereken ikinci yer, bugün Gümüştepe mahallesi olarak bilinen 2000 yıllık geçmişe sahip, tarihi Misi köyüdür. Tarihi çok eskilere dayanan Gümüştepe Mahallesi’nin ilk adının Misipolis olduğu sanılıyor. “Misi” kelimesinin kökeni Misyalıların yurt olarak buraya yerleşmeleri ve misyonerlik merkezi olarak Misi’nin seçilmesinden kaynaklanıyor. Günümüze kalıntıları ulaşan Misipoli Manastırı’nda, İncil’i tartışmak üzere İznik’teki konsülün burada da toplandığı söylenmektedir. Doğallığından, özgün mimarisinden, çivit mavisi evlerinden hiçbir şey kaybetmemiş olan Misi Köyü Bursa’nın merkezinden yalnızca 12 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Sınırsız yeşilliği, söğütleri, meyve ağaçları ve bir köprü gibi gökyüzüne uzanan kavak ağaçlarıyla, antik çağda başlayan bir öyküyü günümüze kadar taşıyan tarihi köy, asma yaprağı, misket üzümü ve şarabı çok ünlüdür. Misi’de şarapçılık yüzlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. “Misi Şarapları”,özel aromasıyla yalnızca bu yörede yetişen Misket üzümünden yapılır. Bursa’nın oksijen merkezlerinden ve piknik alanlarından biri olan Gümüştepe Mahallesi’nin şarapçılığın dışındaki gelir kaynağı yakın geçmişe kadar “ipekçilik” olmuştur. “Bursa’ya önemli bir ekonomik girdi sağlayan ipekçilik, yerleşim alanlarının da buna göre şekillenmesini etkilemiştir. Bu nedenle Misi evleri geniş sundurmaları ile ipekböcekçiliğine göre inşa edilmiştir. 17. ve 18. yüzyıl yapıların yer aldığı Osmanlı mimarisini yansıtan Misi, 1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Orhaneli Kavşağı’ndan sola dönüp, Doğancı Barajı’na doğru giderken 6 kilometre sonra Nilüfer ilçesine bağlı bir mahalle olan Misi Köyü’ne ulaşılmaktadır.


  • Saitabat Şelalesi



Bursa’dan 21 km uzaklıkta yer alan Saitabat, yemyeşil çimenler ve çınar ağaçlarıyla çevrili bir alandır. Uludağ eteklerindeki şelalenin aktığı kanyon, doğa sporları ile uğraşanların buluşma noktasıdır. Odun ateşinde, kiremitte tereyağı ile pişirilen alabalıklarıyla meşhur olan şelalenin çevresinde piknik alanları ve restoranlar bulunuyor. Ankara yolunun 14 km.den sonra dağa doğru 7 km.lik mesafede bulunan şelalenin yer aldığı Güvercinlik köyü, çileği ve fasulyesi ile meşhurdur. Hafta sonu özellikle mangalcıların keyif yaptığı Saitabat Şelalesi çevresi aynı zamanda doğa yürüyüşü için tercih edilen önemli parkur noktalarından biri durumundadır.


  • Trilye (Zeytinbağı) / Kumyaka



Trilye (Zeytinbağı) İznik’te Hıristiyanlığın ilk konsülünün toplanmasından sonra din adamları arasında İncil’in yorumlanmasında farklılıklar ortaya çıkmıştı. İncil’in bazı ayet ve surelerini Başpiskopos’tan farklı yorumlayarak anlaşmazlığa düşen Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Sotiri adlarındaki üç din adamı müritleri ile birlikte İznik’ten ve Kilise’den aforoz edilirler. Bunun üzerine bu üç papaz, kendileriyle aynı düşünenleri de yanlarına alarak Trilye’nin bulunduğu yer gelerek yerleşirler. Zamanla bu şirin belde “üç aziz” anlamına gelen “Trilye” adıyla anılmaya başlanır. Zeytinciliğin geliştiği, eski bir Rum köyü olan beldenin ismi, günümüzde Zeytinbağı olarak değiştirilmiştir. Bursa’ya bağlı Mudanya sahilinin keşfedilmemiş cennet köşelerinden biri olan Trilye, Barbunya balığının ana vatanı olarak bilinmektedir. Hatta Trilye adının, barbunya balığı anlamına gelen “Trigliya” dan geldiği söylenmektedir.

Eski zamanlarda bir balık yatağı olarak ün yapan Trilye’den barbun balıklarının Roma İmparatoru’nun sofrasına kadar gidermiş. Sahili, doğal güzellikleri ve tarihi mimarisi ile insanı büyüleyen Trilye (Zeytinbağı); yöresel tarzda döşenmiş balık restoranları ve asırlık çınar ağaçlarının gölgesindeki camlı kahvesi, salamura yöntemiyle 3 - 4 yıl saklanabilen zeytini ve şarabı ile meşhurdur. Rumlardan kalma 7 kilise, 3 ayazma bulunmakla birlikte bu yapıların çoğunluğu bakımsız ve harap durumdadır. Sütunlarının İskenderiye’den getirildiği Panagia Pantobalissa adlı “kemerli kilise”nin dünyada duvarına resim yapılan ilk kilise olduğu söyleniyor. 3 yüzyıldan kalma olduğu rivayet edilen Panagia Kilisesi günümüzde restore edilmeyi beklemektedir. Kasabadaki Fatih Camii, eski St. Stephanos Kilisesi’nden çevrilmiştir. Yuannes kilisesi ise ev olarak kullanılmaktadır. Görülmesi gereken bir diğer tarihi mekân 1909’da papaz okulu olarak inşa edilen“Taş Mektep”tir. Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios bu okulda eğitim görmüştür.

Kumyaka (Siği) Köyü Mudanya’nın 5 kilometre yakınında yer alan Kumyaka köyünün tarihi adı Siği’dir. Dünyanın en eski üçüncü kilisesine ev sahipliği yapan bu tarihi köy, bozulmamış doğal güzelliği ve eski Rum evleri ile görülmesi gereken önemli bir turistik beldedir. Masmavi denizin kıyısında yemyeşil bir doğa içinde dünyanın en önemli kültür hazinesini taşıyan köyde, narenciye ağaçları ile bezeli daracık ve kesme taş kaplı sokaklarında gezerken hem tarihi hem de doğayı aynı anda soluyacaksınız.

  • Gölyazı Köyü



Bursa, Nilüfer ilçesi sınırları içinde, doğa ile tarihin bir arada yaşadığı bir eşsiz güzellik de Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü’dür. Geçmişi antik çağa kadar uzanan Gölyazı, hafta sonları günübirlik gezi yapmak isteyenler için mutlaka görülmesi gereken beldelerden biridir. İlkbaharda yükselen sular nedeniyle yarı bellerine kadar su içinde kalan ağaçlar, yine bu sularda sevgi dolu bir melodi gibi süzülen ördekler, Arnavut kaldırımlı dar sokaklar; antik çağda Apolyont olarak bilinen bu köyün güzelliklerinden yalnızca birkaçıdır. Cenevizler’den Roma’ya, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar tarihi geçmişi yaşayan, Uluabat Gölü’nin kuzeyindeki yarım ada’da kurulan köy meydanındaki asırlık “Ağlayan Çınar” ağacı, Aya Konstantin Kilisesi, Antik tiyatro, antik kent kalesinin ayakta kalan surları, Apollan Tapınağı ve kilisesi görülmesi gereken yerlerdir.


Özellikle gezinizi akşama doğru ertelerseniz, seyre doyamayacağınız bir günbatımına tanık olabilirsiniz. Tümüyle SİT alanı olan bu bölgenin geçim kaynağı balıkçılık olup, köy kadınları da teknelerle gölde balık avına çıkmaktadır. Organik madde bakımından zengin olan gölde 21 balık türü ve kerevit yetişmektedir. Bir tür tatlı su ıstakozu olan kerevit ihraç edilmektedir. Konaklama imkânının bulunmadığı köydeki lokantalarda turna, yayın ve sazan gibi balıklar geleneksel usullerle pişirilmektedir. Sadece muhteşem gün batımı manzarasını görmek için doğaseverlerin günübirlik geldiği köye, Bursa’dan İzmir istikametine giderken, Uluabat Gölü’nü gördükten 10 km sonra ulaşılabilmektedir.


  • Uluabat Kuş Cenneti



Uluabat (Apolyont) Gölü’nün bir başka güzelliği, zaten doğal bir kuş cenneti olan göl kıyısındaki özel kuş cennetidir. 10 dönümlük arazi üzerinde, tavuskuşu, sülün, keklik, ördek ve güvercin gibi kuşların üretildiği çitlik aynı zamanda göçmen kuşlara da ev sahipliği yapmaktadır. İzmir’e doğru giderken Gölyazı tabelasından 5 km sonra solda 1 km içeride yer alan kuş çiftliği; mavi selvi, limoni selvi, ladin, sedir gibi ağaçlarıyla da görülmeye değer gerçek bir doğal cennettir. Kuş bilimcilerin inceleme yapmak için sık sık ziyaret ettikleri Kuş Cenneti, güzelliğiyle tüm ziyaretçilerini büyülemektedir.


  • Çini Diyarı İznik



1905 yılında kenti ziyaret eden Delbeuf’un;

"Geçmişin anılarının hüzün verici büyüklüğünü, burası kadar duyurabilen, yeryüzünde bir başka kentin bulunabileceğini sanmıyorum."

dediği sihirli İznik kenti, Bursa’nın en önemli turizm merkezlerinden biridir. İznik, Hristiyan dünyasının Doğu’ya egemen olmasını önleyen Anadolu Selçuklu Devleti, (1075-1097) Bizans Devleti (1204-1261) ve Osmanlı Devleti (1331-1335) gibi cihan devletlerine başkentlik yapmış, gizem dolu bir kenttir. İznik’te iki Hristiyan Konsülü toplanmıştır. 325 yılındaki, Hristiyanlığın amentüsünün belirlendiği ilk konsüldür. İşte bu nedenle de İznik, 1962 yılında Vatikan’da toplanan 19. Konsül’de; Kudüs ve Vatikan’dan sonra üçüncü kutsal kent ilan edilmiştir. Bu nedenle inanç turizmi çerçevesinde İznik’in önemi gittikçe artmaktadır.1648 yılında İznik’e uğrayan Evliya Çelebi’nin ifadesiyle “İznik, beşinci iklimin yaşandığı yerdir. Suyu ve havası pek güzeldir.” İznik Gölü’nün doğusunda yer alan, iki bin yıllık surlar arasında sıkışıp kalmış olan İznik kasabası, geçmişi M.Ö. 258 tarihlerine dayanan surları ve dört görkemli kapısı ile görülmesi gereken yerdir. Doğa, tarih ve sanatın yan yana durduğu, birçok güzelliği içinde barındıran İznik, Bursa’ya 85 kilometre uzaklıktadır.




Termal Turizmi
Asırlardır dünyanın dört bir yanından insanlar şifa bulmak için Bursa kaplıcalarına gelmiştir. Kaplıcalar, ısıtmaya ihtiyaç duyulmadan sıcak suyun doğadan elde edildiği ve yapının içinde fazladan bir sıcak su havuzunun bulunduğu hamamlardır. Bursa’nın her kaplıca suyunun farklı hastalıkla iyi geldiği ilk kez, 1840’lı yıllarda araştırma yapan Dr. Bernard tarafından yazılmıştı. Bursa’nın kaplıca suları, Bademli Bahçe ve Çekirge bölgelerinden çıkmaktadır. Her iki bölgeden çıkan suların kimyasal analizleri farklı olup, Çekirge sularına çelikli, Bademli Bahçe sularına ise kükürtlü sular denilmektedir. Bu sulardan şifa bulmak amacıyla her yıl düzenli olarak gelen birçok turist vardır.




İnanç Turizmi
Bursa, birçok medeniyete ve dinlere beşiklik etmiş illerin başında gelir. Bursa’da İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait birçok eser bulunmaktadır. 325 ve 787 yıllarına tarihlenen 1. ve 7. Konsül İznik’te toplanmıştır. İznik, Hıristiyan dinince kutsal kabul edilen ülkemizdeki 8 hac merkezinden biridir. Osmanlı’ya başkentlik yapmış olan Bursa günümüzde de “manevi başkent” olarak önemini korumaktadır. Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin mezarının yer aldığı Sol Gümüşlü Kubbe, Bursa’yı fetheden Orhan Gazi’nin Türbesi kentin ziyaret edilmesi gereken en önemli mekânlarıdır.

Yıldırım Bayezid Cami



Ayrıca kent içindeki Hüdavendigâr, Yıldırım, Yeşil, Emir Sultan ve Muradiye gibi Sultan Külliyeleri ve 20 kubbeli Ulu Cami hem inanç hem de turistik değer olarak görülmesi gereken tarihi ve kültürel mekânlardır. Külliyelerin dışında Süleyman Çelebi, Üftade, Somuncu Dede, Geyikli Baba gibi dini şahsiyetlerin mezarları da inanç turizmi açısından önemli ziyaretgâhlardır.




Fuar Turizmi
TÜYAP Bursa Fuarcılık A.Ş. tarafından işletilen bu merkez Güney Marmara’nın en büyük fuar ve kongre merkezidir. Toplam 119.000 m2 alanda 15.000 m2 kapalı, 20.000 m2 açık fuar alanı uluslararası nitelikte imkânlar sunmaktadır. Fuar merkezinde 5000’er m2’lik iki fuar salonu, 2.000 m2’lik servis ve hizmet binası ve 1000 m2’lik toplantı ve kongre binası ile 2.000 araçlık ziyaretçi otoparkı, 2.000 araçlık katılımcılar için özel otopark ve 150 kişilik iki konferans salonu bulunmaktadır. Her farklı alanda yapılan 20 kadar fuar, çevre il ve ülkelerden katılımcı ve ziyaretçileri Bursa’ya çekmektedir. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Bursa adeta bir “fuar kenti” haline getirilmiştir.

Düzenlenen fuarlar, sadece ürünlerin tanıtımını sağlamamış aynı zamanda kentin de turizm açısından tanıtımına vesile olmuştur. Bursa’da ilk fuarın düzenlendiği 2002 yılından günümüze 90’nın üzerinde fuar düzenlenmiş, sadece 2008 yılında 18 fuar gerçekleştirilmiştir. 2007 yılında düzenlenen fuarları, 71 ülkeden 662 bin 658 kişi ziyaret etmiş olup, 5 yıl içinde, 13.401 firmanın fuarlara katılımı sağlanmıştır. 2002-2007 döneminde Bursa’da düzenlenen fuarları ziyaret eden kişi sayısı 2 milyon 718 bin 472 kişi olmuştur.




Eğlence ve Festival Turizmi
Bursa’da en önemli eğlence hayatı, mesire kültürüdür. Kent içinde ve dışında birbirinden ferah ve yeşil mesireler Bursalıların en önemli eğlence mekânları olmuştur. Temenyeri, Pınarbaşı, Veyselkarani, Acemler ve Geçit gibi mesireler Bursa’nın en rağbet görenleriydi. Bursa’nın Çiçek Pasajı olan Arap Şükrü Sokağı kentin en gözde eğlence mekânıdır. Bu sokağın tarihi, biraz da Bursa’nın tarihidir. Bursa’nın Osmanlılar tarafından fethinin ardından, Orhan Gazi tarafından kale surlarının hemen dibinde yer alan bu mahalleye Musevilerin yerleşmesine izin verir. Ve ardından bu mahallede sinagog da yapılır. İspanya’dan sürülen Yahudiler 1492 yılında II. Bayezid tarafından bu sokağa yerleştirilir.

“Yahudi Mahallesi” olarak bilinen Arap Şükrü Sokağı, son 50 yılda büyük bir değişim geçirip Bursa’nın eğlence merkezi olmuştur. Bursa’da yaşamlarını sürdüren 20-30 hane Yahudi’nin ibadet ettiği Geruş ve Mayor Sinagogları da bu sokaktadır. Arap Şükrü isimli bir esnaf bu sokakta bir mekân açınca, sokak da gelişmeye başlıyor ve zamanla Arap Şükrü’nün çocuklarının yeni mekânlar açmasıyla sokak araç trafiğine kapatılıp ve bugünkü halini alıyor. Arap Şükrü, Bursa gecelerinin sokağıdır. Bu gecelerde insanlar, yudum yudum Bursa’yı demlenir, içtenliğin gezintisine çıkarlar.


Bursa’nın eğlence hayatı içinde var olan geleneksel “Gezek” kültürü zaman içinde işlevini azaltmakla beraber bunun yerini festivallerin aldığı görülmektedir. Yıllardır aksatılmadan düzenlenen Bursa Festivali, Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması gibi uluslararası müzik ve halk oyunları etkinlikleri özellikle yaz döneminde binlerce müzikseverin Bursa’ya gelmesini sağlamaktadır.



  • Bursa Festivali
Doğal güzelliği ve tenhalığıyla bilinen "Yağcılar Pınarı Mevkii”nin 1954 yılında park olarak düzenlenmesiyle temeli atılan “Bursa Fuarı”, 1962 yılından itibaren “Bursa Festivali” adıyla düzenlenmeye başlar. Festivalin bugünkü içeriğine kavuşması ise, 1982 yılında alınan bir kararla gerçekleşmiştir. Bu karar, Bursa Festivali’nin bir kültür festivaline dönüşmesini öngörüyordu. 1983 yılına kadar stadyumda yapılan festivaller, o yıl Kültürpark’taki Açık Hava Tiyatrosu’nun hizmete açılmasıyla, yeni mekânında yapılmaya başlandı.Festivalin gerçek anlamda bir sanat ve kültür programı olarak uygulanması ise ancak 1989 yılından sonra gerçekleşmiş; opera, bale, müzik, caz ve tiyatro gibi sanatsal etkinlikler festival kapsamına alınmıştır. 1994 yılından sonra, bu etkinlikler bir dizi farklı festivale ayrılarak bütün bir yıla yayılmış; Tiyatro Festivali, Avrupa Film Festivali, Sinema Günleri, Kukla ve Gölge Oyunu, Kurtuluş Şenlikleri, Fetih Günleri, Fotoğraf Günleri ve Edebiyat Günleri gibi etkinlikler düzenlenmeye başlamıştır. Bu arada, bu dönemde açılan Tayyare Kültür Merkezi TKM de, Bursa’nın en önemli kültür merkezi olarak festival dışındaki birçok kültür ve sanat etkinliğine ev sahipliği yapmaya başlamıştır.

48 yıldan bu yana uluslararası boyutta düzenlenen Bursa Festivali, günümüzde dünyanın sayılı prestijli halk dansları ve etnik müzik festivali kimliğine bürünmüştür. Festivalin son haftasında uluslararası düzeyde halk dansları yarışması düzenlenmektedir. 12 Haziran - 12 Temmuz arihlerinde düzenlenen festivale yurt içinden tanınmış ses sanatçılarının dışında, her yıl yurt dışından ünlü sanatçıların da katılımı sağlanmaktadır.

Bugüne kadar katılan ünlü sanatçılar arasında; Paco Pena, Jose Felicano, Peppino Di Capri, Nishat Khan, Mori Kante, Lyon Balesi,dünyaca ünlü keman sanatçısı Vanessa Mae, Yunanistan’ın altın sesi Glykeria, Cezayir asıllı Fransız Rock sanatçısı Rashid Taha, dünya starlarından Emma Shopplin, Balkanların en iyi Brass Bandlarından Karandilla Brass Band, Moskova Devlet Balesi, Boney M., Liz Mitchell, Enrico Macios, Thomas Anders, Afrikalı sanatçı Minyeshu, gitarın dünyaca tanınmış isimlerinden Gerardo Nunez, gibi ünlü starlar yer alıyor.
Bursa’nın uluslararası düzeyde düzenlediği Türkiye’nin en prestijli folklor etkinliğidir. İlki,1962’de “Bursa Festivali ve Atçılık Bayramı” adıyla düzenlenmiştir. Festivalin ilkine İsrail’den bir grup, ikincisine ise Almanya ve İsrail’i temsilen iki grup katılmıştı. 1987 yılında, daha çok halk danslarına ağırlık verilmiş ve etkinliğin adı da “Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması” olarak değiştirilmiştir. Kent halkına farklı ulusal kültür ve danslarını tanıtmak, geleneksel kültürel değerlerin unutulmasını önlemek amacıyla her yıl 07-12 Temmuz tarihleri arasında yaklaşık 25 ülkeden gelen grupların katılımıyla düzenlenen halk dansları yarışmasında ilk üçe giren gruplar Büyükşehir Belediyesi ve sponsorlar tarafından ödüllendirilmektedir. Festival süresince katılımcı ülkelerin halk dansları gruplarınca başta Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu olmak üzere Bursa’nın ilçelerinde gösteriler ve sahne uygulamaları düzenlenmektedir.

Dünya Çocuk Tiyatrosu’nun önemli örneklerini bir araya getiren ve geleneksel olarak her yıl Nisan ayında düzenlenen festivale çeşitli ülkelerden tiyatro toplulukları katılarak gösterilerini sunmaktadırlar.


Yurt dışından ve yurt içinden yaklaşık 12 grubun katıldığı festival, iki yılda bir Kasım ayında düzenlenmektedir. Bursa’nın simgelerinden Karagöz ve Hacivat efsanesini ve Türk Gölge Oyunu geleneğini tanıtmayı ve unutulmasının önüne geçmeyi amaçlayan Bursa Büyükşehir Belediyesi festivalin amacını; “uluslararası platformlarda Bursa’yı gündeme taşımak, farklı ulusların gölge oyunu ve geleneksel tiyatro örneklerini bir araya getirerek kaynaştırabilmek, ortak noktaları evrensel barış ülküsü çerçevesinde tespit etmek ve bu yolla dünya barışına katkıda bulunmaktır” şeklinde açıklıyor.


13-17 Aralık 2006 tarihleri arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından ilki gerçekleştirilen “İpek Yolu Film Festivali”; tarihini özenle korumayı başarabilen ender metropollerden biri olan Bursa’nın ilk uluslar arası Şlm festivali olarak Bursalılara ve tüm sinemaseverlere kültür, sanat ve sinema şöleni yaşatıyor. Ödüllü uzun metrajlı ve belgesel Şlm yarışmaları ile ücretsiz sinema kurslarının düzenlendiği festival kapsamında; sinema ile ilgili resim,fotoğraf sergileri, sinevizyon, belgesel ve kısa film gösterimleri, atölye çalışmaları düzenlenmektedir.

Macaristan, Tunus, Japonya, Hırvatistan, Moğolistan, İsveç, Makedonya ve Türkiye’den seçkin Şlmlerin ilk kez izleyici ile buluştuğu festivalin ilkinde, saf gümüşten yapılan karagöz Şgürlü “Muhsin Ertuğrul Umut Ödülü” 2006’da sinema sanatçısı Çağan Irmak’a verilmiştir. 2007 yılı “Ahmet VeŞk Paşa Onur Ödülü” ise Fatma Girik’e verilmiştir.Tarihi İpek Yolu’nun önemli bir durağı olan Türkiye’nin hem Avrupa hem de Asya ile olan bağlarının, bu iki kıtanın kültürel değerlerinin buluşmasına ev sahipliği yapmak için önemli bir fırsat olduğu düşüncesinden yola çıkan İpek Yolu Film Festivali; Şlm programını oluştururken,İpek Yolu rotasındaki ülkelerin ulusal sinemalarından son dönem örnekleri derlemeye,gerçek anlamda bir “Avrasya Sinema Seçkisi” oluşturmaya özen gösterilmektedir. İlk yıl 17 ülkeden 45 Şlmin gösterime sunulduğu festivalin ikinci yılında 35 ülkenin sineması Bursa’da konuk edilmiştir. Festivalin üçüncüsünde ünlü Türk/Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov’un eserlerinden uyarlanan sinema filmleri onun anısına gösterime sunulması, festivalin, İpek Yolu’nun kültürel değerlerine her zaman sahip çıkacağını göstermiş oldu. Ayrıca İpek Yolu Film Festivali ikinci yılında olduğu gibi üçüncü yılına da, Türkiye festivaller tarihinde kimi ilklere imza atarak girmiş; mesela ilk kez festival kent merkezinin dışında ilçe merkezlerine de taşınmıştır.
  • Bursa'nın Simgesi Erguvan Bayramı
Bursa’nın köklü geçmişinden bugünlere ulaşan simgelerinden biri olan ve geçmişte çok yaygın olan Erguvan ağacı; dayanışma, hoşgörü,sevgi ve kardeşliğin simgesi olarak yüzyıllar boyunca düzenlenen bir şenliğe adını vermiştir.İşte bu geçmişten gelen geleneği yaşatan Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından,her yıl Nisan ayının sonunda, Mayıs’ın ilk günü huzur, bereket ve kardeşliğin sembolü olan“Emir Sultan Geleneği ve Erguvan Bayramı”düzenlenen etkinliklerle kutlanmaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.12.2010, 14:18   #14
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Yeniliklere Ön Ayak Olan Kent


Cemal Nadir ve Ahmet Hamdi Tanpınar Caddesi


1326’dan önce sadece günümüzdeki surlarla çevrili Hisar bölgesinden ibaret olan Bursa, Osmanlı’nın fethi ile birlikte birçok ilklere sahne olmuş, birçok yenilikleri ilk defa yaşamış, birçok ilklerde dünyaya örnek olmuş zengin ve köklü kültürel geçmişe sahip tarihi bir kentimizdir.

Üç kıtada söz sahibi olan bir devletin doğuşuna, gelişmesine ev sahipliği yapan Bursa, Osmanlı’nın kuruluşu ile beraber, şehirleşmeden, külliyelere, mimariden sosyal yaşantıya kadar hemen her alanda yeniliklere ön ayak olmuştur. Mesela; 1081 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk başkenti olan İznik, 1204 yılında da Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yapmıştır.

  • Osmanlı’nın ilk mescidi, Hisar içinde Ahi Hasan tarafından yaptırılan “İl-Erioğlu Ahmet Bey Mescidi”dir. Ahi Hasan, Bursa’nın fethinde Hisar’a ilk giren komutan olarak bilinmektedir.
  • Osmanlı’da devlet işlerinin kararlaştırıldığı, günümüzde Bakanlar Kurulu’nun karşılığı olan ilk divan toplantısı 1326’da gerçekleştirilmiştir.
  • Kadın ve erkeklerin kullanımı için ilk çifte hamam Orhan Gazi döneminde, bugünkü Aynalı Çarşı’nın olduğu yerde yapılmıştır.
  • Değerli eşyaların ve mücevheratın alınıp satıldığı Osmanlı’nın ilk Bedesten’i Amerika kurulmadan önce Orhan Gazi tarafından yaptırılmış, Sultan Yıldırım Bayezid (1389-1402) zamanında ise genişletilerek bugünkü Kapalıçarşı yapılmıştır.
  • Bursa’nın kuzeydoğusunda yer alan Atıcılar semti adından da anlaşılacağı üzere, Osmanlı döneminde “atıcılık” ve “binicilik” sporlarının yapıldığı ilk yer olarak tarihe geçmiştir. Ne var ki günümüzde her iki spor dalında da Olimpiyatlarda söz sahibi ülke olmaktan uzak durumdayız.
  • Dünyaca meşhur olan Osmanlı’nın ilk çinisi İznik’te üretilmiştir. İznik’teki Yeşil Camii ile Bursa’daki Yeşil Cami ve Türbesi’ndeki çiniler İznik’teki atölyelerde üretilmiştir.
  • Osmanlı’nın ilk devlet dairesi olarak kabul edilen Bey Sarayı Bursa’da yapılmıştır.
  • İslam ülkelerinde ilk Mevlit, 1409-1410 yılları arasında Süleyman Çelebi tarafından yazılarak okunmuştur.



Zafer Plaza

  • Osmanlı’nın ilk Şeyhülislam’ı,1424 yılında Bursa’da Molla Fenari olmuştur.
  • 1486 yılında Cilimboz Deresi vadisinde, ülkemizin ilk kâğıthanesinin kurulduğu 1487 tarihli kayıtlarda geçmektedir.
  • Osmanlı’nın ilk Türkçe yazılı kitabesi, Sultan II.Murad döneminde Kara Timurtaş Paşa’nın oğlu Umur bey tarafından yaptırılan Umurbey Camii’ndedir.
  • 1797’de keşfedilen krom cevherinin bulunduğu maden yatağı Türkiye’de ilk kez 1848’de Bursa’nın Orhaneli ilçesinde bulunmuştur.
  • Türkiye’de ilk maden suyu olan “Çitli Maden Suyu” tesisleri 1855 yılında Avrupalı tüccarlar tarafından işletilmiştir. İlk ruhsatlı maden suyu tesisi ise 1870’de Çaybaşı’nda bulunan Keşişdağı Madensuyu’dur.
  • Anadolu’nun bilinen ilk resmi müzesi 1902 yılında Bursa’da açılmıştır.
  • İlk Standard ve Kalite kontrolü 1905 yılında Bursa’da kurulan komisyon tarafından yapılmaya başlandığı ve Bursa’dan yapılacak olan ürünlerin istenilen standartlara uygun olduğunu belgelemek için Osmanlıca ve Fransızca Bursa Sanayi Odası ibareli bir mühür yaptırıldığı kayıtlarda yazılıdır.
  • Türkiye’de ilk grev 1909 yılında Bursa’da yapılmıştır. Aynı şekilde Türkiye’deki ilk kadın grevi de 3 Ağustos 1910 tarihinde Bursa’da yapılmıştır.
  • 1916 yılında ise ilk ve tek şehit eşlerinin sığınabilecekleri “Dulhane” Bursa’da açılmıştır.
  • Türkiye’nin ilk operası Bursalı besteci Mehmet Baha Pars tarafından bestelenmiştir.



Bursa Genel


Bursa’nın yeniliklere ön ayak olma görevi Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, tekstil, otomotiv sektörlerinde birçok ilklere imza atmıştır. Mesela;
  • Türkiye’nin ilk modern Konserve Fabrikası
  • İlk Gazoz Fabrikası
  • İlk Süt Tozu Fabrikası
  • İlk Suni İpek Fabrikası
  • İlk Yün Fabrikası,
  • İlk Çamaşır ve Bulaşık Makinası Fabrikası
  • Türkiye’nin ilk Memleket Hastanesi
  • Türkiye’nin ilk Doğa ve Kayak Merkezi Dağcılık Kulübü
  • Türkiye’nin ilk Şehirlerarası Otobüs Firması
  • Türkiye’nin 1930 yılında ilk kadın belediye başkan yardımcısı
  • Türkiye’nin ilk özel parkı ve kuş cenneti,
  • Türkiye’nin ilk ve tek Ormancılık Müzesi
  • Türkiye’nin ilk özel limanı, Türkiye’nin ilk özel otomobil müzesi
  • Türkiye’nin ilk kent müzesi
  • Türkiye’nin ilk Osmanlı Giysileri Müzesi
  • Türkiye’nin ilk uzun soluklu Müzik Festivali
  • Türkiye’nin ilk halka açılan şirketi
  • Türkiye’nin ilk kadın savaş pilotu
  • Türkiye’nin ilk sivil Cumhurbaşkanı,
  • Türkiye’nin ilk siyasi açlık grevi
  • Türkiye’nin ilk Otomobil üretimi
  • Türkiye’nin ilk Organize Sanayi Bölgesi
  • Tarihi Kentler Birliği’nin kuruluşu
  • Tarihi Kentler Birliği’nin ilk ödülü
  • Türkiye’de güreşte ilk Avrupa Kulüpler şampiyonluğunun kazanılması
gibi Türkiye’nin kalkınmasına yol gösteren, sosyal yaşamını etkileyen birçok ilkler yaşanmıştır. Görüleceği üzere Bursa geçmişte olduğu gibi günümüzde de Türkiye’nin her alanda lokomotif illerinden biri konumundadır. İlk ilçe kent müzesi Bursa’nın İnegöl ilçesinde 2009’da hizmete girmiştir. İlk organize “Uçurtma şenliği” Bursa’da düzenlenmiştir. Türkiye’nin ilk “Su Kayağı Göleti” 2008’de Osmangazi ilçesinde açılmıştır. Türkiye’nin ilk ve halen tek özel sektör süt hayvancılığı eğitim merkezi Sütaş tarafından 1996’da Bursa’da kurulmuştur.



Bursa’nın İlkleri


Tarihi Büyükşehir Belediye Binası

  • Osmanlının İlk Parası
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk parası 1327 yılında Sultan Orhan Gazi tarafından Bursa’daki Darphane’de bastırılmıştır. Hisarkapı yakınında Tophane ile Okçubaba arasında yer aldığı bilinen Darphane’nin 1940 yılına kadar kısmen ayakta kaldığı fotoğraf ve belgelerden anlaşı lmaktadır. Gümüş para olarak bilinen Osmanlı Akça’sının bir tarafından “La ilahe illahlah Muhammedün Resulûllah”ibaresiyle, etrafında, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali’nin isimleri zikredilmektedir. Paranın diğer yüzünde ise“Osmanoğlu Orhan”, onun altında “Bursa” ismi yazılıdır. İsmin altında ise, Orhan Gazi’nin beyliğe geçişinin üçüncü senesini işaret eden 3 sayısı ve kenarında da paranın basıldığı tarih 727 ile Kayı boyunun damgası yer almaktadır.

  • Osmanlının ilk Medresesi | İlk Üniversitesi
Osmanlı’nın ilk medresesi 1335 yılında Sultan Orhan Gazi tarafından İznik’te kurulmuştur. Tarihçi Neşri’ye göre bu medrese, Ayasofya Kilisesi’nin yakınlarında var olduğu bilinen eski bir manastırdan dönüştürülmüştür. İlk müderrisi de Mevlana Davud-i Kayseri’dir. Günümüze ulaşmayan bu tarihi Medrese’nin, Yeşil Camii yanında kurulduğu veya Medrese (Üniversite)’nin ilk Rektörü olan Mevlana Davut Kayseri’nin mezarının bulunduğu yerde olduğu tahmin edilmektedir. Medrese’nin ilk müderrisine dönemin en yüksek ücreti sayılan günlük 30 akçe maaşın veriliyor olması Osmanlı’nın eğitime verdiği önemi göstermesi bakımından dikkate değerdir.


  • Osmanlının İlk Köprüsü
Osmanlı’nın ilk köprüsü 1330’lu yıllarda Sultan Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun tarafından yaptırılan Nilüfer Hatun Köprüsü’dür. Eski Mudanya-Bursa yolu üzerinde demiryolu köprüsünün altında, Nilüfer Çayı üzerindeki tarihi köprü; kârgir, kesme kefeki ve tuğladan yapılmıştır. Günümüzde, Beş gözlü, 69 metre uzunluğundaki köprünün doğu tarafındaki kemeri orijinal olarak korunmuştur.


  • Osmanlının İlk Üniversiteli Camisi
Osmanlı’nın ilk medreseli yani Üniversiteli Camii,1366’da inşa edilen Hüdavendigâr (I. Murad) Camii’dir. Altı ibadet yeri, üstü medrese olarak inşa edilen iki katlı camide dershane olarak kullanılan 4 oda ve koridora açılan talebelerin kaldığı 12 hücre yer almaktadır.
  • Osmanlı’nın İlk Hastanesi
Yıldırım Külliyesi’ne bağlı olarak Sultan Yıldırım Bayezid tarafından 1394/1399’da yaptırılan Darüşşifa, Osmanlı’nın ilk modern hastanesidir. Osmanlı’nın ilk modern sağlık merkezi ve Tıp Fakültesi olan Darüşşifa’nın avlusunun ortasında bir şadırvan, iki yanında ise hastaların tedavi edildiği karşılıklı olarak 10’ar oda yer almaktadır. Arap dünyasının en ünlü doktorlarından Şemseddin İbn Sagir’in Mısır’dan getirilerek Darüşşifa’da görevlendirilmesi, buranın sadece tedavi merkezi değil aynı zamanda dönemin tıp okulu görevini de üstlendiğini göstermektedir. Genel hastalıkların dışında özellikle sinir hastalıklarının tedavisinde meşhur olan Darüşşifa günümüzde de benzer işlevini sürdürmekte, göz sağlığı merkezi olarak kullanılmaktadır.
  • Dünyanın İlk Çarşılı Köprülerinden Biri
Günümüzde Bursa’nın sembolleri arasında yerini alan Irgandı Köprüsü, dünyanın ilk çarşılı köprüsü olup, 1442 yılında yaptırılmıştır. Bu köprüden yüzyıllar sonra Floransa, Venedik Bulgaristan’da üç çarşılı köprü yaptırılmıştır. Anadolu’yu işgale heveslenen Yunanlıların 1922 yılında çekilirken bombalayarak yıkmaya çalıştıkları köprü Osmangazi Belediyesi’nce restore edilmiş olup, günümüzde daha çok geleneksel sanat çalışmalarının yapıldığı sanat köprüsüne dönüştürülmüştür.


  • Anadolu’da İlk Tiyatro Binası
Anadolu’daki ilk modern tiyatro binası 1879’da kentin valisi Ahmet Vefik Paşa tarafından Bursa’da açılmıştır. 15 Eylül 1879’da Bursa Osmanlı tiyatrosunun ilk temsilinin sahnelendiği Ahmet Vefik Paşa bir asrı aşan süredir aynı işlevini sürdürmektedir.

  • Türkiye’nin İlk Teleferiği
29 Ekim 1963 tarihinde Türkiye’nin ilk teleferiği Bursa-Uludağ arasında hizmete açılmıştır. Teferrüç mevkiinden başlayan teleferik yolculuğu Çobankaya’da sona ermektedir. Teleferiğin ilk durağı 1200 metre yüksekliğindeki Kadı yayla’dır. İkinci durak ise 1635 metre yüksekliğindeki Sarıalan bölgesidir. Mevcut Teleferik hattının Oteller Bölgesi’ne kadar uzatılması ile ilgili proje Büyükşehir Belediyesi tarafından ihale edilmiş olup, 12 kilometre uzunluğunda yapılacak yeni teleferik hattı tamamlandığında Bursa Teleferik Hattı, dünyanın en uzun teleferiği olacaktır.


  • İlk ve Tek Müziksiz Halk Dansı
Ülkemizde müziği olmadan, herhangi bir müzik aleti çalmadan oynanan tek halk dansının; kılıç ve kalkanların birbirine çarpması ile çıkan seslerden yaratılan müzik ritmi eşliğinde oynanan Kılıç Kalkan Oyunu olduğu söylenmektedir.
  • İlk ve Tek İpekçilik Okulu
1437 yılında Üç Kuzular Tekkesi Haremi’nde kurulan makinelerle yün, pamuk ve ipek dokumacılığının yapıldığı bilinen Bursa’da 18 Ağustos 1893 yılında açılan “Harir Darü’t-Tâlimi”, Türkiye’nin ilk İpekçilik Okulu’dur.
  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.12.2010, 14:36   #15
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa’nın Ünlü Simaları



Ahmed Paşa



Bursa’nın yetiştirdiği en ünlü divan şairlerindendir. Sultan Murad’ın kazaskeri Veliyüddin Efendi’nin oğludur. Paşa’nın fikir ve anlayışında kılı kırk yararcasına titiz olduğu için Sipahi Müftüsü lakabı verilmiştir. Sehi Bey her ne kadar şairin Edirne’de doğduğunu yazıyorsa da diğer tüm tezkirelerde Bursa’da doğduğu yazılmaktadır. Bursalı Ahmed Paşa olarak da anılır. Müderrislik, kadılık, kazaskerlik yapan Paşa, Fatih Sultan Mehmed’e de hocalık yapmıştır.

Sultanönü Sancakbeyliği ile Tire ve Ankara Sancakbeyliği görevlerini sürdüren Paşa, Bayezıd döneminde Bursa Valisi olmuştur.902/1486 (ya da 1496) yılında Bursa’da yaşamını yitirmiştir. Bursa Muradiye’de, kendi yaptırdığı Medresesi’nin yanındaki türbede gömülüdür. Bursa’da XV. yüzyıldan bu yana Ahmetpaşa Mahallesi vardır. Türk şiirinin kurucuları arasında sayılan Bursalı Ahmed Paşa’nın şiirleri temiz ve akıcıdır. Kasidelerindeki güzellikten dolayı; Şiir Sultanı unvanıyla anılır. İyi Farsça bildiği için, İran şiirinin güzelliklerini Türkçeye aktardığı söylenir. Şiirlerinin toplandığı Divan’ı ile Leyla ile Mecnun adlı yazma kitapları vardır. Mesnevisi ise bugün kayıptır. Divan’ı, A. N. Tarlan tarafından 1966 yılında yayınlanmıştır.


Behice Boran



Bursalı ünlü siyaset kadını ve sosyologu, 14 Mayıs 1910 yılında Bursa’da doğmuştur. ABD’de Michigan Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. 1939 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyoloji bölümüne doçent olarak atandı. 1941-1942 yılında Yurt ve Dünya, 1943-1944 yıllarında ise Adımlar Dergisi’ni yayımladı. 1962 yılında TİP’e giren Boran, 1965 yılında Urfa Milletvekili olarak TBMM girdi. 1975 yılında yeniden örgütlenen TİP’in Genel Başkanlığı’na seçildi. 1980 askeri müdahalesinden sonra bir süre tutuklu kaldı. Daha sonra çıktığı yurt dışından geri dönmedi. Bu nedenle vatandaşlıktan çıkarıldı. 10 Ekim 1987 yılında Brüksel’de yaşamını yitirdi.


Celal Bayar



Umurbeyli devlet adamı, Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanıdır. 1883 yılında Gemlik-Umurbey’de doğdu. Babası öğretmen Abdullah Fehmi olup Bulgaristan göçmenidir. İlköğrenimini Umurbey’de tamamlayan Bayar, genç yaşlarda siyasete atıldı. İttihat ve Terakki’ye girerek önemli görevlerde bulundu. Bu derneğin çıkardığı Halka Doğru adlı derginin sorumlu yönetmeni oldu, yazılar yazdı. Kurtuluş Savaşı sırasında Galip Hoca lakabıyla, özellikle Ege’deki köyleri tek tek gezerek direnişin örgütlenmesinde katkıda bulundu. 1920 yılında, Son Osmanlı Meclisi’ne Saruhan Milletvekili olarak seçildi. Kurtuluş Savaşı'nda büyük yararlılıkları olan Bayar’ın Kurtuluş Savaşı sonrası katkıları çok daha fazladır. Yeni Cumhuriyetin ekonomisi adeta ondan sorulurdu. İş Bankası’nı kurup ilk Genel Müdürlüğü’nü yaptı.

1932 yılında Ekonomi Bakanı olan Bayar, 1937'de Başbakan oldu.1939 yılında bu görevinden ayrılan Bayar, daha sonra Demokrat Parti hareketi içinde yer alıp, 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulması ile Türkiye´yi yeni bir ortama soktu. Çok partili sisteme geçilmesinde katkısı oldu.1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı oldu. 12 Ağustos 1986 tarihinde, 103 yaşında yaşamını yitiren Bayar’ın köyünde görkemli bir Anıtmezarı vardır. Köyündeki evi, 1970 yılında özel eşyalarından oluşan bir müzeye çevrilmiştir. Bayar’ın şu anıları kitaplaşmıştır: Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, (1921-1928) Celal Bayar Diyor ki, (1920-1950) Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, (1933-35) Atatürk’ten Hatıralar, C.Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, (1946-1950) Ben de Yazdım, (8 cilt, 1956-1972) Atatürk’ün Metodolojisi ve Günümüz, Başvekilim Adnan Menderes (İ. Bozdağ ile)



Cemal Nadir Güler




Dünyaca ünlü Bursalı karikatürist, Bursa’nın güldüren yüzü Cemal Nadir 1902 (1882) yılında Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Bilecik ve Bursa’da tamamladı. Bursa’da gençlik yıllarında makinistlik ve tabelacılık yapan Cemal Nadir, bir süre bazı okullarda resim öğretmenliği de yaptı. Cemal Nadir’in ilk karikatürleri Diken dergisinde yayınlandı. Daha sonra ünlü Akbaba adlı mizah dergisinde düzenli karikatürleri yayınlandı.


Türkiye’nin ilk modern karikatüristi olarak tarihe geçen Cemal Nadir, 1928 yılında itibaren Akşam ve Cumhuriyet gibi günlük gazetelerde karikatür çizdi. Cemal Nadir, 1947 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Türkiye’de karikatürün tanınıp sevilmesinde büyük katkıları olan Cemal Nadir, yarattığı Amca Bey tiplemesi ile ünlenmiştir. Ayrıca Efruz Bey, Akla Kara, Dalkavuk gibi günlük olayları, kendine özgü bir biçimde ince bir güldürü ve yergi çizgisinde yorumlayan tipleri yaratmış; radyo skeçleri yazmıştır. Ünü, ülke dışına taşan karikatüristin yurt dışında da bazı ödülleri vardır. İstanbul’da Akşam Gazetesi’nin bulunduğu sokağa ölümünden sonra adı verildi.

Bursa’da da Kültür Park’ta heykeli dikilmiş, bir galeriye de adı verilmiştir. Adına uluslar arası karikatür yarışmaları düzenlenen sanatçının Amcabey’le Göze, (1932) Karikatür Albümü, (1933) Karikatür Albümü (1939) Ak’la Kara (1940) Dalkavuk,(1943) Seçme Karikatür Albümü, (1944) Harp Zenginleri, (1945) Siyasi Karikatürler, (1946) Amcabey (1946) ve Yüz Karası gibi çok sayıda albümü yayınlanmıştır.



Erdinç Çelikol




1938 Bursa doğumlu ünlü Türk Sanat Müziği bestecisidir. “Gel Gönlümü Yerden Yere Vurma Güzel, Ne Olursun” diye başlayan bestesiyle 1991’de Türkiye’de yılın bestecisi seçilmiştir. 1983’te Bursa Belediyesi Konservatuarı’nın kurucuları arasında yer almış ve yıllarca buranın şeşiğini yapmıştır. “Türk Musikisinin Dili” adlı kitabı bulunan besteci 1999’da Kültür Bakanlığı Bursa Klasik Türk Müziği Korosu Şefliğini üstlenmiştir.


Fahri Çelebi



Bursalı ünlü nakkaş ve kağıt oyunu mucididir. Bursa’da doğdu. Asıl adı Fahreddin Bursavi’dir. Medresede eğitim aldı. Hattat Abdullah ve Oymacı Kemalzade Ali’den ders aldı. Rum Fahri Çelebi olarak da anılmıştır. Dilimize Oymacı Fahri diye deyim olmuştur. 1027/1618 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Mezarı Edirnekapı’dadır. Kendisinin Mevlevi tarikatı üyesi olduğu bilinmektedir. Yazarın Türkiye’de kağıt oynama sanatının en önemli temsilcilerinden biridir. Sanat-ı kaat adıyla anılan bu sanat ile ilgili güzel bir albümü, Viyana Saray Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Sultan I. Ahmed için ‘gülistan oyması’ yapmıştır. Eserlerinin önemli bir bölümü Topkapı Sarayı’ndadır. Evliya Çelebi ise Fahri Oyması adıyla nakkaşlığının anıldığını yazar.



Hacı İvaz Paşa

Bursa’nın ünlü yöneticisi, asker, hatta ve aynı zamanda mimar olan Hacı İvaz Paşa’nın asıl adı Mehmed’dir. Tokat’ta doğmuş olmasına rağmen Bursa’ya kazandırdığı eserleri ve askeri hizmetlerinde gösterdiği başarılardan dolayı Bursalı olarak bilinmektedir. Timur ve Karaman istilası sırasında Bursa’yı bir ay boyunca kahramanca savunarak kapılarını açmadığı için göze girmiştir. Sultan Çelebi Mehmed döneminde vezirliğe yükselmiş ve Bursa’nın imar çalışmalarına bizzat nezaret etmiştir. Sultan II. Murad döneminde vezir olan İvaz Paşa, 1428 yılında veba hastalığından yaşamını yitirmiştir. Eserleriyle Bursa’ya adeta yeniden hayat veren İvaz Paşa, Bursa’nın sembollerinden Yeşil Türbe ile Yeşil Camii başta olmak üzere birçok eserin mimarıdır.




İbrahim Balaban
1921 yılında Bursa’nın Seç köyünde doğan Bursalı ünlü ressam, ilkokulu bu köyde tamamladı. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentler başta olmak üzere çok sayıda sergi açan sanatçının birçok kitabı vardır. Resimlerinde toplumsal gerçekçi çizgiyi benimsedi. Resimlerinden dolayı tutuklanan ressam tablolarında köy figürlerine resimlerde çokça yer vermiştir. Balaban, (1962) İz , (1965) Şair Baba ve Damdakiler, (1968) İz Düşümü, (1969) adlı sanat kitapları ve Dağda Duruşma (1990) ile Kalıba Sığmayanlar (1994) adlı romanları vardır. Bu kitaplarında sanat ve toplumsal düşüncelerini anlattı. Ressam ile ilgili Balaban adıyla bir kitap çıkmıştır.



İlhan İrem



Sanatçı, 1955’te Bursa’da doğmuştur. Söz ve müziğini kendi yazdığı şarkılarla Türk Hafif Müzik dalında geniş kitleler tarafından beğenilmiştir. “Anlasana”,“Boşver Arkadaş”, “Havalar Nasıl” gibi sevilen eserlerin sahibidir. 15 albümü yayımlanan sanatçı, müziğin dışında açtığı sergi ve yayınladığı kitaplarla sanat dünyasına katkılarda bulunmaktadır. Sanatçının yayınlanmış 5 kitabı bulunmaktadır.





İsmail Beliğ
Bursa’nın yetiştirdiği en ünlü divan şairi ve yazarlarından biridir. Bursa'da 1668 yılında Mantıcı Mahallesi´nde doğmuştur. Babasının adı Seyyid İbrahim ´dir. Emirzade olarak da anılmıştır. Bursa'da iyi bir eğitim görmüştür. İmamlık ve evkaf katipliği ile, mahkeme naipliği yaptı. Tokat Mahkemesi Naibliği dışında tüm yaşamını Bursa´da geçirmiştir. 1143/1730 yılında Bursa´da yaşamını yitirmiştir. Mezarı, Çatalfırın yanında bugün bulunmayan Yeniyer Mezarlığı’nda idi.Yazarın en ünlü kitabı, 1326-1722 yılları arasında Bursa’da yetişmiş ünlü kişilerin yaşam öykülerini yazdığı Güldeste-i Riyaz-ı İrfan ve Vefeyat-ı Danışveran-ı Nadiredan’ dır. Bursa’nın güzellerini, güzelliklerini şiirsel bir dille yazdığı Bursa Şehrengizi çok ünlüdür.


İsmail Haki Butak
Cumhuriyet döneminin ünlü tiyatro sanatçılarındandır. 16 Ekim 1891 yılında gazeteci olan babasının Bursa’da sürgün olduğu sırada, Bursa’da doğmuştur. Çok sayıda tiyatro oyunu ile filmde oynayan sanatçı, 27 Ekim 1963 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. 1962 yılında, yılın en başarılı erkek oyuncu seçilen sanatçı, Muhsin Ertuğrul ile birlikte Türk Tiyatrosu’nun en önemli sanatçıları arasında adı geçmektedir.

Kamil Koç
1902’de Orhangazi (Pazarcık)’de dünyaya gelen Koç, Bursa’nı n ilk toplu taşımacılık işine başlayan iş adamıdır.1923’de manda arabasıyla yük taşır. 1926’da Bursa ile Karaköy Tren istasyonu arasında Şat arabasıyla yolcu taşımaya başlar. 1965’li yıllara gelindiğinde 100’ün üzerindeki otobüslerle şehirlerarası yolcu taşımacılığında “Kamil Koç” markası ile tüm Türkiye’nin tanıdığı firma olur. 1975’de vefat eden Kamil Koç’un geride bıraktığı firması bugün yılda ortalama 5 milyonun üzerinde yolcu taşımaktadır.


Kazım Baykal

Bursalı ünlü araştırmacı, eğitimcidir. 1905 yılında Bursa’da doğdu. 1945 yılında kurduğu ve ölümüne kadar başkanlığını sürdürdüğü Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nu kurmuştur. Bu kurum aracılığı ile Bursa’da 137 adet önemli tarihi yapıyı yeniden restore ettirmiştir. 27 Temmuz 1993 tarihinde Bursa’da yaşamını yitirmiştir. Bursa ile ilgili birçok araştırması vardır. Bunlardan en önemlisi Bursa Anıtları’dır. (Bursa 1950) Ayrıca Ulucami, Bursa Belediyesi, Bursa Kozahanı ve Mescidi, Tarihte Bursa Yangınları, Bursa’da Hacılar Camii Tamiri Münasebetiyle ve Bursa’da Tarihi Köprüler adlı kitabı ile Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından yıllık çalışmalarından oluşan birçok broşür yayınlanmıştır.


Kyrysostomos Dion

M.S. 40 yılında Bursa’da doğan Dion, ünlü bir Şlozof ve hatiptir. Khrisostomos, Yunanca altın ağızlı demektir. Öğrenimini tamamladıktan sonra Prussa’da belagat okutmaya başlar. Yüksek mevkilere yükselince, halkın ondan nefret duymaya başlaması üzerine Prussa’yı terk eden yazar, ilk önce Yunanistan’a, sonra Roma’ya gitti. Roma’da da belagat dersleri vermeye başladı İmparator Vespasiamus döneminde Mısır, Yunanistan ve Roma’da hitabet dersleri veren ünlü hatibin 80 kadar konuşması günümüze kadar ulaşmıştır. Kitabındaki söylevler Bursa, İznik ve Mudanya’nın en eski ve sağlıklı bilgilerini vermesi açısından çok önemlidir.


Lami Çelebi

Bursalı ünlü divan şairidir. Asıl adı Mahmud’tur. 1472 yılında Bursa’da doğmuştur. II. Bayezıd’ın hazine defterdarı Osman Çelebi’nin oğludur. Annesi Dilşad Hatun’dur.Ünlü Nakkaş Ali’nin torunudur.Ailesi Bursa’nın ileri gelenlerindendir. İçten gelen şiirlerinde düzyazının akıcılığını, güzelliğini yaydığı için Lami’i mahlasını almıştır. Molla Cami’nin kitaplarını Türkçeye çevirdiği için Cami-i Rum lakabıyla anılmıştır. Nakşibendî tarikatına mensup olan şair, Molla Ahaveyn ve Fenari’den ders, Emir Buhari’den ise el almıştır. Hem edebiyat hem de ilahiyat bilimini alarak. Nakşibendî Seyyit Ahmet Buhari’ye bağlanan Lamii Çelebi, Bursa’da Nakşibendî tarikatına şeyh olmuştur.

Çekirge’de bir mescidi bulunan Çelebi, 938/1531 yılında Bursa’da yaşamını yitirmiş olup, mezarı, Hisar’daki Nakkaşali Camii bahçesindedir. Maktel-i İmam Hüseyin, Hüsn-ü Dil, Lugat-ı Manzume, Münazara-i Bahar-ü Şita, Vis-ü Ramin, Vamık-u Azra, Şerh-i Dibace-i Gülistan,Menakıb-ı Üveysi’l-Karani, İbretnüma, Şerefü’l- insan, Letaifname, Münazara-i Nefs-ü Ruh, Guy-u Çevgan, Ferhad-u Şirin, Şaharidü’l-nübuvvah tercümesi, Şem’u Pervane, Salaman-u Ebsal ve Nefahat-ül Üns … gibi 30 kadar kitabı bulunan şairin şiirlerinden oluşan “Divan”ı ile “Ferhatname” ve “Şehrengiz” adlı eserleri, en çok bilinen kitaplarıdır.


Mehmed Şakir Feraicizade

Bursa’nın yetiştirdiği önemli oyun yazarı ve yayıncısıdır. 1853’te Bursa’da doğmuş ve 1911’de yine Bursa’da vefat etmiştir. Ahmet Vefik Paşa’nın “Moliere” oyunlarından esinlenerek çok sayıda sahne oyunu kaleme almıştır. Şinasi ile birlikte Modern Türk Tiyatrosu’nun öncülerinden sayılır.1883’te Bursa’da basımevini kurmuş ve Bursa’nın ilk sanat ve edebiyat dergisi olan “Nilüfer”i ve daha sonra “Gündoğdu” dergisini yayınlamıştır.




Müzeyyen Senar




1918’de Bursa’nın köyünde doğan sanatçı; Türk Sanat Müziği’nin ünlü kadın şarkıcısıdır. Film seslendirmelerinde Münir Nurettin Selçuk’la birlikte şarkılar söyleyen sanatçı, kendine özgü üslubu ile sanat müziğinin sevilmesinde ve yaygınlaşmasında rol oynamıştır.


Sabiha Gökçen


2002 yılında kaybettiğimiz, Atatürk’ün manevi evladı Sabiha Gökçen 1913 yılında Bursa’da doğmuştur. 1935’te Türk Kuşu Havacılık Okulu ile Rusya’da Planörlük okulunu,1936’da Eskişehir Hava Okulu’nu bitirmiştir.1938’de tek başına uçağıyla Balkan ülkelerine ziyaretlerde bulunan Sabiha Gökçen, Atatürk ile ilgili anılarını “Atatürk’le Bir Ömür Böyle Geçti” adlı kitapta derlemiştir.


Süleyman Çelebi

Bursalı ünlü mevlit yazarı ve divan şairidir. 1351 yılında Bursa’da doğmuştur. Şeyh Mahmud’un torunu olduğu söylenir. Vezir Ahmed Paşa’nın oğludur. Süleyman Dede olarak da tanınmıştır. Emir Sultan’ın halifesi olan şair, bazı kaynaklara göre Yıldırım, bazılarına göre ise Ulucami imamı idi. 825/1422 yılında Bursa’da öldü. Çekirge’ye giden caddenin solunda, Dağınık Serviler denilen ve Yoğurtlubaba Mezarlığı’nda bulunan türbede gömülüdür. Osmanlı şiirinin kurucusu sayılan Süleyman Çelebi’nin Türkçe mevlidini yazma gerekçesini kaynaklar şöyle anlatır.

Bir vaiz sırasında, vaizin ayeti yanlış yorumlaması üzerine cemaat içinde yer alan bir Arap itiraz ederek vaizi susturmuştur. Bu olay Çelebi’yi etkilediği için İslamiyet’i ve Hz. Muhammed’i Türkçe bir şiirle anlatmak istemiştir. Mevlid birçok dilde basılmıştır. Türkçe baskıları da oldukça fazladır. Şairin Vesiletü’n-Necat adlı mevlidinin dışında birçok başka şiiri de biyografi kitaplarında yer alır.




Şefik Bursalı
Bursalı ünlü Türk ressamıdır. 1902 yılında Bursa’da doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Bursa’da yaptı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde İbrahim Çallı’nın atölyesinde çalıştı. Avrupa’da yapılan yarışmada birinci oldu. 1966 yılında Devlet Sergisi İkinci Resim Ödülü aldı. 1973, 1980 ve 1982 yıllarında da Başarı Ödülleri aldı. 1990 yılında Ankara’da yaşamını yitirmiştir. 1977 yılında Bursa’da doğduğu evin sokağına, sanatçının adı verildi. Kültür Parkta ise büstü dikildi. Yapıtlarında daha çok doğaya bağlı kalarak geleneksel-gerçekçi anlayışta çalışmalar yapmıştır. Özellikle Bursa ve Konya resimlerinde, bölgenin yöresel ve tarihsel niteliklerini pitoresk bir anlatım içinde yansıtmıştır.


Yıldırım Gürses



1940’da Bursa’da doğan ve 1997 yılında İstanbul’da vefat eden sanatçı; Türk Sanat Müziğinin önemli besteci ve yorumcuları arasında yer almaktadır. 1965’te “Gençliğe Veda” adlı bestesi, Altın Mikrofon ödülünü almıştır. “Son Mektup”, “Gurbet”, “İçime Hep Hüzün Doluyor”, “Yıllar Sonra Rastladım Çocukluk Sevgilime” gibi sevilen bestelerin yer aldığı birçok albümü yayınlanmıştır.



Zeki Müren





Bursa’nın yetiştirdiği en ünlü Türk Sanat Müziği yorumcusu ve bestecisidir. 1931 yılında Bursa’da doğan sanatçı, daha çocuk yaşta sesinin güzelliği ile dikkat çekmiştir. 11 yaşında Tamburi İzzet Bey’den ders almaya başlamıştır. İlköğretimini Bursa’da yaptıktan sonra Boğaziçi lisesini bitirmiş; İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olmuştur. Genç yaşta sahneye çıkan sanatçı, 1950 yılından başlayarak İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başlar. Yüzlerce plağı ve kaseti bulunan sanatçı, müzik bilgisi ve kültürü ile Türk müzik dünyasında haklı bir üne sahip oldu.

Çok sayıda Filmde de rol alan sanatçı, 24 Eylül 1996 yılında İzmir Radyosu’ndaki canlı bir TV programı sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiştir. 1955 yılında “Manolyam” adlı şarkısıyla ünü bütün ülkeyi sardı ve bu bestesiyle Türkiye’de “Altın Plak” ödülünü alan ilk sanatçı oldu.1954’te ilk Filmi olan “Beklenen Şarkı”da oynadı. Bunu birbiri ardına çevirdiği 17 Filmde daha başrol oynaması izledi. Uzun yıllar sahnelerin, radyo ve televizyonların en çok aranılan sanatçısı olan Zeki Müren, yaşarken ve ölümünden sonra “Sanat Güneşi” olarak anıldı. 200’den fazla plak ve kaset yaptı.

  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 07.12.2010, 16:24   #16
Çevrimdışı
Mathematician
Kroniköğrencideğilartık:D
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Edebiyatçıların Gözüyle Bursa






Bursa'da Zaman

Bursa’da bir eski cami avlusu
Küçük şadirvanda şakirdayan su,
Orhan zamanindan kalma bir duvar,
Onunla bir yaşta ihtiyar çinar,
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rü’yadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden
Sanki bir hatıra serinliğinden:
Ovanın yeşili, göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir zafer müjdesi burda her isim,
Yekpare bir anda gün, saat, mevsim,
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın,
Hala bu taşlarda gülen rü’yanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bu eski zaman vehmiyle...
Gümüşlü: Bir fecrin zafer aynası,
Muradiye: Sabrın acı meyvası,
Ömrümün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı menkıbesi binlerce erin,
Sesi arşa çıkan hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.
Bu hayalde uyur Bursa her gece
Her sabah onunla uyanır, güler,
Gümüş aydınlıkta serviler, güller,
Serin hulyasiyle bahçelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa’da zaman.
Yeşil Türbe’sini gezdik dün akşam
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydinlanmiş buldum tebessümünle.
Isterdim bu eski yerde seninle
Baş başa uyumak son uykumuzu
Bu hayal içinde... Ve ufkumuzu
Çepeçevre kaplasin bu ziya, bu renk,
Havayi dolduran bu uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm, bu tilsimli ebediyette
Belki de rüyasi eski cedlerin
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Ahmet Hamdi Tanpınar




Şu Benim Mekanım


Şu benim mekânım, şu benim yolum,
Aradım yuvayı, Bursa'da buldum.
Güzeller çok imiş, eğlendim kaldım,
Kokar menekşesi, gülü Bursa'nın.

Hak'tan m'olur bu yerlerin yapısı?
Evliya mekânı, murat kapısı.
Aldı beni güzellerin kokusu,
Kokar menekşesi, gülü Bursa'nın.

Hak nazar eylesin Pınarbaşı'na,
Gevher yağar toprağına, taşına.
Ulu camilerde kandil başına,
Altın fener yanar mumu Bursa'nın.



Karac'oğlan der ki: İnsem bağına,
Arkamı da verdim Keşiş Dağı'na.
Yüzüm sürdüm ak gerdanın ağına,
Kokar menekşesi, gülü Bursa'nın.


Karacaoğlan





"Çiçek açar mavi yeşil çinili duvarlarında
Atalarımızın dipdiri bakışları gözleri
Tek Bursa cesur Orhan Gazi’li bilgin Fatih’li
Ümidin yeşilin dostu bir tek Bursa var."

Necati CUMALI




"Bursa, ne sadece Uludağ’ın ipeklerinde bir al ipek; ne de, Uludağ’ı kucaklayan bir yaprak denizi…

Bursa, üstünde yüzyılların bir su gibi akıp geçtiği “bir tarih şehri” ve dil, duygu cevheriyle dolu bir “folklor hazinesi” dir. Ve mutlaka, insan ruhunun yeşile hayranlığından doğmuştur."

Eflatun Cem GÜNEY







"Bursa’da, Bursa yollarında yeşili gördüm.Ben böylesine katmerli yeşili ömrümde görmedim.Bursa’nın yalnız sonbaharını görmüş, bayılmıştım.Baharını görür görmez ayıldım. Aklımı başıma devşirdim.

Ben böyle tatlı bir bahar, böyle bitip tükenmek bilmeyen, açıldıkça açılan, uzadıkça uzayan bir bahar İstanbul’da görmedim. Avrupa’nın yarısından çoğunu dolaştım görmedim."


Bedri Rahmi EYÜBOĞLU



"Kubbelerin, gözlerin yeşiline susadım;
Toprağın yeşilini içtikçe adım adım;
Gönlümü alsın diye Çelebi’nin yeşili
Sırtımı Timurtaş’ın yeşiline dayadım."


Behçet Kemal ÇAĞLAR






"Osmanlı hükümdarlarının her iki başkentinde hangisinin; eskisinin mi yoksa yenisinin mi? Bursa’nın mı? İstanbul’un mu? Yerinin daha güzel olduğunu kestirmek sahiden güçtür. İnsanı büyüleyen şey İstanbul’da deniz, Bursa’da karadır. Birinde tablo mavilerle, ötekinde yeşillerle işlenmiştir."


Feldmareşal H.Von Moltke




"Ne zillet ki nakus inlesin beyninde Osman’ın
Ezan sussun, fezalardan silinsin yadı Mevla’nın!
Ne hicrandır ki en şevketli bir mazi serap olsun
O kudretler, o satvetler harap olsun, türab olsun!
Çökük bir kubbe kalsın mabedinde Yıldırım Han’ın
Şenaatlerle çiğnensin muazzam kabri Büyük Orhan’ın!"


Mehmet Akif ERSOY







"Yaradan ve insan, birbirine, Bursa’da olduğu kadar hiçbir yerde bu denli derin karışmamıştır. Göklere başı değen serviler mi Yaradan’ın, ilahi secdelerinde kubbeleri kendi haline bırakıp yücelikleri aramak için uzanan minareler mi insanın?

Bursa’nın manzarasında bunu hangi fani doğru dürüst ayırt edebildi?"

Hasan Ali YÜCEL



  Alıntı ile Cevapla
19 Üyemiz Mathematician'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.12.2010, 10:46   #17
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Bursa'nın Tarihi Köprüleri





  • Nilüfer Köprüsü


Bursa-Mudanya yolunda, Nilüfer Çayı üzerindedir. Orhan Gazi’nin eşi, Sultan I.Murad’ın annesi Nilüfer Hatun tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelememiştir.

Köprü, 39.35 m. uzunluğunda, 5.40 m. genişliğinde olup, yedi gözden meydana gelmiştir. Bu gözlerden en büyük kemer açıklığı 9.85 m.dir. Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmıştır. Çeşitli dönemlerde onarım geçirmiş, sağ taraftaki dört göz orijinalliğini korumuştur. Tampon duvarları moloz taştan olan köprünün kemerleri tuğladandır. Selyaranlar sivri külahlı ve taş kaplamadır. Karayolları tarafından 1972 yılında onarılmıştır.

  • Mihrapli Köprü



Bursa-Karacabey yolu üzerinde, Nilüfer Nehri’nin kollarından biri üzerindeki bu köprüyü Çelebi Sultan Mehmet’in kızı Selçuk Hatun yaptırmıştır.

Köprünün iki kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan birine göre 1465 yılında yaptırılmıştır. Diğer kitabede köprünün iki büyük gözü arasına tarihi ve yaptıranın isimleri yazılmıştır. Kitabeleri Şair Cemali yazmıştır. Bugün bu kitabeler Bursa Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndedir.

  • Irgandı Köprüsü


Irgandı Köprüsü Osmangazi ile Yıldırım ilçelerini birbirinden ayıran Gökdere üzerinde bulunmaktadır. Irgandı köprüsü, Floransa, Venedik ve Bulgaristan’ın Lofça kentinde benzerleri olan çarşı köprülerindendir.

Bu köprü 1442 yılında Pir Ali oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından Mimar Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırılmıştır. Eski kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köprüde 31 dükkan, bir mescit ve iki de ahır bulunuyordu. Köprünün uzunluğu konusunda kaynaklar birbirini tutmayan bilgiler vermektedirler. Buna göre uzunluğu 45 ile 300 m. arasında değişmektedir. Ancak, çevresindeki yapılanmalar, köprünün iki yamacındaki eğimin armasından ötürü vadi daralmış ve bu yüzden de köprünün boyu kısaltılmıştır.

1854 depreminde büyük zarar görmüş ve Bursa’nın işgali sırasında Yunanlılar buradan çekilirken köprü kemerini bombalamışlardır. Bundan sonra 1949 yılında köprü yeniden yapılmış ve 60 cm. daha yükseltilmiştir. Köprünün Yıldırım ilçesi tarafı Osmangazi ilçesindeki tarafına göre 120 cm. daha yüksektir. Günümüzde köprünün ana tonozu betonarme olup, her iki yanına da taş kemerler yapılmıştır. Köprünün cephesinde dikkati çeken bir özellik de mazgal deliklerinin yerleri bozulmuştur. Köprü hücrelerine tonozlu mekanların üzengi taşlarına kadar taş olan köprü, üzengiden sonra tuğla ile yapılmıştır.

  • Abdal Köprüsü


Abdal Köprüsü, Acemler ve Hürriyet Mahalleleri arasında Bursa, Mudanya yolunda, Nilüfer Çayı’nın üzerindedir. Köprüyü Abdal Çelebi isimli bir tüccar 1669 yılında yaptırmıştır. Bursa Salnamelerine göre (1906) 12 gözlü olan bu köprünün iki ucu toprak altında kalmıştır. Köprü 64 m. uzunluğunda, 4.75 m. genişliğindedir. Orta kısım yol seviyesinden biraz daha yüksekte ve sivri kemerlidir.

Köfeki taşından yapılan köprünün kuzey tarafında bir mihrap nişi, ayakları üzerinde de selyaranlar bulunmaktadır. Bu köprü 1971 yılında Karayolları tarafından onarılmıştır.



  • Boyacıkulluğu Köprüsü (Yıldırım)
Boyacıkulluğu Köprüsü, Gökdere üzerinde, Hoca Sinan adındaki bir tüccar tarafından 1443 yılından önce yapılmıştır. Köprü kagir olup, büyük tek gözlüdür.

  • Cilimboz Köprüsü (Osmangazi)
Bursa, Cilimboz Deresi üzerindeki bu köprünün ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Osmanlı dönemi eserlerinden olan bu köprü, iri kesme taştan, sivri kemerli ve tek gözlüdür. Köfeki taşından yapılan köprünün üzerine bir korniş taşı yerleştirilmiş bunun üzerine de iri blok taşlardan korkuluklar eklenmiştir.

  • Demirtaş Köprüsü (Osmangazi)
Bursa Mudanya yolunda Gökdere üzerinde 1883 yılında ahşap olarak yapılmıştır. 1970’li yıllara kadar ahşap olarak ayakta kalan köprü yıkılmıştır.

  • Geçit Köprüsü (Osmangazi)
Bursa Mudanya yolu üzerinde Geçit Köyü’nün 1 km. batısında bulunmaktadır. Bursa Valisi Nazif Paşa’nın yaptırdığı köprünün ortasına karşılıklı iki mermer kitabe yerleştirilmiştir. Bunlardan birinde Nazif Paşa’nın söylediği beyit, nesih yazı ile yazılmış, üzerine de bir tuğra yerleştirilmiştir. Bursa Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan bu kitabeden köprünün 1886 yılında yapıldığı öğrenilmektedir.

Köprü basık kemerli, tek gözlü olup kesme taştan yapılmıştır. Köprünün tampon duvarları üzerinde köprüyü yapan ustanın monogramı bulunmaktadır. Karayolları tarafından 1968 yılında onarılmış, köprü genişletilmiş ve ayrıca demir parmaklıklardan bir korkuluk ilave edilmiştir. Köprü girişlerinde dikdörtgen kaideler üzerine oturan kürelerden meydana gelmiş babalar bulunmaktadır.

  • Setbaşı Köprusu (Yıldırım)
Bursa’nın en eski köprülerinden biri olan Setbaşı Köprüsü Çelebi Sultan Mehmet zamanında, Gökdere üzerinde XIV.yüzyılda yapılmıştır. Günümüze yapılan onarımlarla iyi bir durumda gelebilmiştir.

Setbaşı Köprüsü biri küçük, diğeri büyük olmak üzere ki kemerli olup, daha önce ahşap olduğu ve Cumhuriyetin ilanından sonra taştan yenilendiği bilinmektedir.

  • Tatarlar Köprüsü (Osmangazi)
Bursa Karaköy yolu üzerindeki bu köprünün ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak eski kaynaklardan öğrenildiğine göre 1553 yılından beri kullanılmaktadır.

Tek gözlü olarak yaptırılan köprü moloz taştandır. Kemerinde tek sıra mermer taşlar kullanılmıştır. Bu köprünün kemeri üzerine çıkıntılı bir korniş yerleştirilmiş, yoldan ötürü eğimli olmayan bir arazide olduğundan düz olarak yapılmıştır.

  • Taş Köprü (İznik)
İznik-Orhangazi karayolunun 50 metre kuzeyinde, İznik’in 3 km. batısındadır. Roma döneminde yapılan ve tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Taş köprü 20 metre uzunluğunda ve 2,5 metre genişliğindedir.

  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.12.2010, 10:57   #18
Çevrimdışı
Kardelen26
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Ellerine sağlık Matçım, sayende Bursa'yıda tanımış oldum, teşekkürler
__________________
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz Kardelen26'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.12.2010, 12:24   #19
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Yemin ederim Kültür Bakanlığı'ndan belge verecekler yakında bize.

Bu kadar mı detaylı ve özenli tanıtılır bir yer.

Bütün büyükşehir konularımız harika görünüyor.

Ellerine sağlık Matçı'm.

Hem yazılı olarak hemde gezdirerek bu şehiri bana tanıttığın için.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 08.12.2010, 12:37   #20
Çevrimdışı
Derin
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yeşilin Ortasına Kurulan Şehir: Bursa (Prusa)

Ellerine sağlık hemşerim bu kadar olur yani..
__________________
ForumGerçek Türkiye'nin Forumu
  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz Derin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
bursa, bursa'nın, gezilecek, hamamları, hamamı, ilinin, tarihi, yerleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:13.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.