AKP Tabanı Neden mi Cahil? Oku da Gör O Zaman…

[@alkanaga]

Cuma günü öğleden sonra telefonum çaldı. Arayan kişi, adının Hilmi olduğunu söyledi, sonra sordu:
“Soyadımı söylemesem olur mu?”
“Olur elbette, buyurun nasıl yardımcı olabilirim” dedim; sonra aramızda aynen şu konuşma geçti:

“Ben bir AK Parti seçmeniyim. Hatta seçmenden de öte üyeyim. Yazılarınızı gazetenizin internet sitesinden okuyorum.”
“Ne mutlu bana… “
“Biliyor musunuz; sizin hiçbir fikrinize katılmıyorum.”
“Memleket sevdasında bile mi?”
“Onda bile… Sizim memleket sevdanız benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Benim için din kardeşlerimin yaşadığı her yer memleketimdir…”
“Ya insan sevdası?”
“Yaratan da ötürü tüm yaratılanları seviyoruz biliyorsunuz… Ama bir dinsizi ya da başka dinden olan birini elbette din kardeşim kadar sevmiyorum.”

“Din kardeşiniz hırsızsa, yalancıysa, zalimse…”
“Bütün bunlarla benim dinime hizmet ediyorsa; hepsi sevaptır.”
“Nasıl yani, çalıyorsa, bu da mı sevaptır.”
“Dinimizin ve din kardeşlerimizin refahı için, inanmayanlardan alınan paralar, asla çalıntı değildir.”

“Sanırım siz sırf bu yüzden vergi vermeye de sıcak bakmazsınız… Ne de olsa, anayasasında ‘laik’ olduğu yazılı olan bir devlette yaşıyorsunuz…”
“Evet; vermek zorunda kaldığım dolaylı vergiler dışında vergi vermemek için elimden geleni yapıyorum.”
“Askerlik?”
“Çürük raporu aldım.”
“Ama aslında sağlamsınız değil mi?”
“Elbette ama bu anlayışta bir orduya hizmet etmem.”

“Peki Atatürk? Yurdu birlikte düşmandan kurtardıkları, bağımsız bir devlet kurdukları dava arkadaşları?”
“Atatürk için ne düşündüğümü elbette tahmin edebilirsiniz? Hilafeti kaldıran biri benim ‘Ata’m değildir. Dini bütünlere yaptığı baskılar, koyduğu yasaklar ortadadır…”

“Siz Başbakan’ı gerçekten çok seviyor olmalısınız. Onun, belediye başkanı seçilmeden önceki hali gibi konuşuyorsunuz. Bunların hepsinin yalan olduğu ortada.”
“Yalan değil; ayrıca Başbakanımızı seviyorum tabii…”
“Peki; son çıkan ‘tape’leri nasıl karşılıyorsunuz?”
“Başbakanımız dedi ya; dublaj, montaj hepsi…”
“Dublaj mı, montaj mı?”
“Kimi dublaj, kimi montaj olmalı…”
“Ya doğruysa?”
“Hiç önemli değil!”

“Anlamadım… Onca parayı nasıl kazanmış olabilir ki bir Başbakan?”
“Nasıl kazandığı önemli değil. Önemli olan nede harcadığı ve harcayacağı… Ezilen din kardeşlerimize gidiyorsa o para; haram sayılmaz ki… Hem Başbakan’ımızın ve ailesinin nasıl yaşadıkları ortada: Herhangi bir lüksleri yok. Demek ki çok paraya ihtiyaçları da yok. Eğer evlerinde tuttukları bu kadar bir para varsa; onun mutlaka dinimiz için kullanılacağı bir yer vardır.”

“İyi de Başbakan, bu ülkenin Başbakanı… Her şeyinin yasal olması, bu yüzden de o paraların kaynağını açıklaması gerekmez mi?”
“O, kanunu bir mecburiyet. Dini bir mecburiyet değil.”
“İyi de bu yasalara aykırı!”
“Ne anladıysanız, o…”
“Çok şey anladım. Peki; beni neden aradınız?”
“Açık söyleyeyim mi?
“Lütfen…”
“Sinir etmek için!”
“Bakın bunu anlamadım.”

“Hani ortaya paralel devletçilerin attığı kasetler var ya… Onlara çok güvenip Ak Parti’nin iktidardan düşeceğini sanıyorsunuz. Ama böyle bir şey asla olmayacak. En azından Başbakanımız yaşadığı sürece olmayacak… Bunu görün artık!”
“Peki; görelim de… Bugün ‘paralel devlet’ dediğiniz tarikatçılara daha düne kadar ‘hizmet’ diyordunuz. Nedir bu değişikliğin nedeni?”
“O zaman dine çalışıyorlardı, şimdi ABD’ye ve CHP’ye çalışıyorlar.
“Partide bir göreviniz var mı?
“Var. Ama söylemem… Yeterince sinir oldunuz, benim işim bitti.”
“Durun, daha yeni başlamıştık. Nereye…”

Son sözümün bitmesini bile beklemeden kapattı telefonu…
Peki; bu garip konuşmayı neden mi yazdım?
Hani ikide bir “Bu partiye oy veren insanlar bu kadar mı cahil?” diye sorup duruyorsunuz ya…

Cehalet değil bu; daha da ötesi…
İşte; bunu artık görmenizi istedim.

Mustafa Mutlu

[@alkanaga]

Alıştıra alıştıra ne gelecekmiş acaba?
http://www.youtube.com/watch?v=E6imySLHRBA
http://www.youtube.com/watch?v=45Ktw3hWh-c

[@alkanaga]

yeşil kuşak ve devamı..

[@Redwine]

Akp seçmeni evet bu kadar cahil, yazlanlara hiç mi hiç şaşırmadım...

[@Rosebud]

Bu kesinlikle bir cahillik değil, bildiğiniz ruh hastalığı.
Sinirlenmeye değmeyecek kadar zavallılar.

[@alkanaga]

Şeriat isteyen ve bir beklentisi olan kişiye ne derseniz deyin ikna edemezsiniz. Zira "Din" en etkili bir morfin ya da etkileme aracıdır.
Siz kişiye kendi şablonu dışında ne sunarsanız sunun daha başında reddeder zira içinde bulunduğu ortam da devamla inançları ile yüzüzedir. Sizin anlattığınız "doğru veya yanlış" diye düşünmez bile zira doğru bildiği, ona telkin edilen inançlardır....

[@Rosebud]

Survivor yarışmasının kritiğinin yapıldığı Survivor Panorama diye bir program var, orada eski yarışmacılardan birisi, konuşulan bir konuya örnek vermek için; Almanlar 2. Dünya savaşında kaybedeceklerini anladıklarında diyerek devamını getirdiği bir benzetme yaptı, tam o anda yarışmanın sunucusu bir bayan hemen atılarak; ''evet, biz de kaybetmiştik'' diyerek koca bir kahkaha attı...

Şİmdi birincisi, bunu niye söylüyorsun, anlatılan konu ile alâkası yok!
İkincisi kaybettiysek, bu kahkaha atılacak bir durum mu!
Üçüncüsü ve daha da önemli olanı biz 2. dünya savaşına girmedik.

Şimdi bu hanımın cahil olduğu açık, yani söyledikleri klasik cehalet kavramını tanımlıyor, bilinmez; belki anlattığınızda ''öyle mi haklısın o zaman pardon'' diyecektir.
Ama yukarıdaki durum hastalıklı bir durum, tam da tıpta obsesyon denilen saplantıyı tanımlıyor...
O nedenle bu adamın ve bunun gibi düşünen, tepki veren insanların acilen bir uzman yardımı alması gerekiyor bence.
Şizofrenik vakalar gibi kendi dünyasında yaşıyor çünkü.

[@alkanaga]

Akp iktidarı dönemnde hızlı bir dönüşüm yaşatılmaya çalışıldı hatta bir parça başarılı bile oldular. Tabii yıllarca kapalı tarikat ve cemaat odalarında millete “dayanın bir gün iktidar olacağız, şeriat gelicek” gibi yapılan propagandalarında etkisi büyük. Zira bu durumu bekleyen, “kanlı mı kansız mı olacak “ diyen hazır bir kitle vardı. Bu kitleye zamanla tabansız, menfaatçi ve çıkarı için babasını bile satanlarda eklenince AKP iktidar oldu. Zamanla menfaatçiler ile tabanı daha da büyüdü.
Bu durum bizim dincilere nice fırsatlar sağladı. Hızla Atatürk çizgisinden uzaklaşmaya, ortadoğululaşmaya başladık. Eğitimde fırsat eşitliği gitti, demokrasiden feragat ettik, ekonomimiz aile şirketine döndü, yasaklarımız çoğaldı, hukuk guguk haline geldi. Özelleştirme adına ballı ihaleler açtık. Bankalarımızın çoğu yabancılara satıldı. Şeker fabrikalarını satıp dışardan mısır şurubu getirtmeye başladık, Seka işletmeleri arazilerine TOKİ yapıldığından kâğıda bile muhtaç olduk. Sağlık, eğitim vs. hep özelleşti.
Diyanet’e büyük bütçeler ayırdık. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2020 Yılı Bütçesi, 2019’a göre 1.1 milyar lira arttırılarak 11,5 milyara çıkarıldı. Bu rakam, 16 bakanlıktan sekizinin bütçesini geride bıraktı. İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, AB Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, bütçe büyüklükleri ile Diyanet’in gerisinde kaldı. (Bkz. https://www.birgun.net/haber/diyanet...birakti-273683 )
Okullar imam hatip oldu. Mesala İstanbul için her dört liseden biri İmam hatip oldu. (Bkz. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/a...or-241705h.htm ) Aileler çocuklarına gidecek Anadolu lisesi bulamadığı için ya taşınmak zorunda kaldı ya da paranın gücüyle özel okullara çocuklarını yolladılar. Zira azalan Anadolu liselerine talep olmasından dolayı sınıflar kalabalık. Ama olsun inadına imam hatip ..
http://www.youtube.com/watch?v=j8Ecct3gXGg

[@Rosebud]

Hakikaten de İmam Hatip gençliği önüne bakıyor.

[@alkanaga]

http://www.youtube.com/watch?v=HBm-zDPC7ic