07.08.2014, 14:52 | #1 |
Çevrimdışı
|
Turgut Uyar | (1927 - 1985) | Şair
Yaşamı
Kaynak |
07.08.2014, 14:53 | #2 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar (4 Ağustos 1927 - 22 Ağustos 1985)|Şai
Ahmet Oktay, Turgut Uyar ve Fethi Naci
Edip Cansever, Turgut Uyar ve Mehmed Kemal Sait Maden, Tomris Uyar ve Turgut Uyar Selim İleri ve Turgut Uyar Tomris Uyar, Turgut Uyar ve Selim İleri Turgut Uyar ablasının kucağında, kardeşleri soldan sağa, Leman, Vedia ve Fahir. Turgut Uyar ile Kemal Tahir Turgut Uyar’ın Ankara’da SEKA’da çalıştığı yıllardan Turgut Uyar’ın SEKA’da çalıştığı yıllardan Erdal Öz ile
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
07.08.2014, 15:16 | #3 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar (1927 - 1985) | Şair
ARZ-I HAL
Ben de günahkar kullarındanım Allahım... Bir "Kulhuvallahi" bilirim dualardan, Bir de "Yarabbi şükür" demeyi doyunca, Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca, Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan. Ben de günahkar kullarındanım Allahım!... Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!... Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun. Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni. İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini. Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun. Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!... Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!... Meleklerin sana bunları söylemezler. Artık, pek yarattığın gibi değil dünya İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya: Ne olursun hoşuna gitmediyse eğer, Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!... Sana bir şey soracağım, affet, Allahım!... Beş vakit kızlar doluyor camilerine, Beyaz yaşmaklı, beyaz tenli masum kızlar... Benim bir defa görüşte yüreğim sızlar; Sen tutulmadın mı, içlerinden birine? Sana bir şey soracağım, affet, Allahım!... İşte insanlar bu minval üzre, Allahım!... Kıt kanaat sere serpe yollar boyunca Sen, bizim için hala o ezeli sırsın. Sen de, bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın... Herkesin kederi, gailesi boyunca. İşte insanlar bu minval üzre, Allahım!...
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
07.08.2014, 15:32 | #4 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar (1927 - 1985) | Şair
Türkiyem
Seni boydan boya sevmişim, Ta Kars'a kadar Edirne'den. Toprağını, taşını, dağlarını Fırsat buldukça övmüşüm. Sen vatanımsın, ekmeğimsin Duyduğum, bildiğim zafersin yillarca.. Zonguldak'ta 63 numara Nazli sahiller Akdeniz'de. Sevdasın ciğerlerimde parça parça Yari kalmış dileğimsin... Sen Koçhisar'da tuzum, Sille'de kızım... Çift kulaklı Sürmene biçağı belimde. Varmışım çiğ köfte yemeye Adana'ya Dadaloğlu'ndan bir koçaklama dilimde: - Şu yalan dünyaya geldim geleli.. Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim Senden bir yara her yerimde. Desteye güreşmişim Kırkpınar'da. Durmuş da yorgunluk çıkarmışım, Bir akşam vakti Dört bardak kırtlama çayla Erzurum'da.. Ardahan'a varmışım yollar uzamış Bel vermiş, yol vermemiş dağlar. - Yüce Tanrı dört yanını bezemiş, Beni yakan bir Konyalı kız imiş. Seni boydan boya sevmişim Ta Edirne'ye kadar Kars'tan. Taşını, toprağını, yiğidini Fırsat buldukça övmüşüm .
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
07.08.2014, 16:09 | #5 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar (1927 - 1985) | Şair
Kaçak Yaşama Vergisi Günlerden o gün alıp başımı evin yolunu şaşıracağım Taze ekmeğim eski kanlarım benim ellerim şaşıracak Ya da tek başına acıkcaksın sen tek başına gözlerin Hiç umrumda değil ya şundan şundan şundan korkuyorum Kim uydurdu bu haziranı bu temmuzları bu yaşamaları gizli kapaklı Bu yulafları oğlakları bardakları bu bütün puştluklaru bu şarkıları Hiç umrumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar uzun boylu ay ışıkları, gelip gelip giden sarhoşlukar, sabahleyin yalnız yatakta az az üşümek, hani insanın kendi kendini bulamadığı, hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar. Bir keresinde böyle saatlerin birinde bir şarkı duymuştum da çıkmıştım. Sonra bulamamıştım. Bir iğrenmiştim nedense, gidip bir köşede kusmuştum. Akşamları eve hep arka sokaklardan dönüyorum Pencelerelere bakmıyorum dükkanların mostralarına bakmıyorum Kadınların eteklerine bakmıyorum hiç Sağıma soluma bir baksam biliyorum sapıtmak işten değil Bir baksam ertesi gün kimbilir nerelerde olurum Uzak şarkıları dinliyorum sıkı sıkı aşık oluyorum İyi niyetle merhaba ağaçlar evler bildik bulutlar Öğrenciler memur kişiler bana benzeyenler Ben kaçmaya çabalıyorum hoşnut muyum Siz kaçtığınız yerde hoşnut musunuz Konuşup gülüşüyoruz umumhaneye nasıl gittiklerimizi anlatıyoruz Hiç yanıma yöreme bakmıyorum İlle şeytan minarelerini düşünüyorum büyük pullu deniz dibi balıklarını Kadınlar adamlar şehir uğultularda dolduran namussuz kalabalık Yorgun kalabalık iyi kalabalık alaycı düzenbaz kalabalık Bir karışsam içlerine bir uyusam biraz gülmesem Ertesi gün kimbilir nasıl yaşarım. Bir çalıştığım oda var üç pencereli, bir arka yol, bir gökyüzü, göre göre önceleri sevdiğim sonra alıştığım, sonra ezberle- diğim artık kurtulduğum ağır aksak gökyüzü, her gün her sabah bir şu kadar kuşun, adamın, uçağın, yağmurun, yu- nup arındığu gökyüzü, bir de gece karışmaya başlayan tek tük ışıklı, ama nasıl sıcak ışıklı tanıdık evler, Zekeriya Bey’in evi, Sühelya Doğrusöz’ün evi, Ali Özaçar’In bakkal dükkanı, Temiziş kolacısı Süleyman, sonra kendi evim, ya- tağım, yorganım, çorbalar Gidiyorum geliyorum dünyayı bu kadarcık belliyorum Halbuki ben ne hinoğlu hinim aslında, iyice biliyorum, açlıklar, inadına kanlar, çıngıraklar, dövüşken horozlar var, orman- larda zaman zaman unuttuğumuz haydutlar, enginar tar- laları, pamuk tarlaları, ırgatlar, sekiz yüz kadem derinli- ğinde kömür arayanlar, zorlu aşklar, buğdaylar buğdaylar, ilaçlar ilaçlar Halbuki biliyorum biliyorum ama ne ben yokum ne olnlar eksik Akşamları hep arka sokaklardan dönüyorum Biraz bıkkın bir parça kırık korkunç umutsuz ve sakin Eve geliyorum seni buluyorum bir seviniyorum bir kızıyorum Sonra biliyorsun (Dünyanın En Güzel Arabistanı) Öteyi Beriyi Omuzluyorum Ağaçlar sol yanımdaydı, tralalla Deniz yüz mil ötede, tralalla Şehirler çarpa çarpa büyüyordu Eskiden hiçbir şey bilmezdim, tralalla Bir kadın iki kadın elli iki kadın Bir iyi bir güzeldi gökyüzünde Gökyüzünde tralalla Duramaz oldum durduğum yerde Bir kaşıntı tralalla Karanlığımı yitirdim. (Dünyanın En Güzel Arabistanı) Geyikli Gece Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardık Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden "Geyikli gecenin arkası ağaç Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı" İster istemez aşkları hatırlatır Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş Şimdi de var biliyorum Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli Hiçbir şey umurumda değil diyorum Aşktan ve umuttan başka Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor Biliyorum gemiler götüremez Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi Geyikli gecenin karanlığında Aldatıldığımız önemli değildi yoksa Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak Gümüş semaverleri ve eski şeyleri Salt yadsımak için sevmiyorduk Kötüydük de ondan mi diyeceksiniz Ne iyiydik ne kötüydük Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı Ama ne varsa geyikli gecede idi Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında Büyük otellerin önünde garipsiyorduk Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk Yahut bir adam bıçaklasak Yahut sokaklara tükürsek Ama en iyisi çeker giderdik Gider geyikli gecede uyurduk "Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı Sultan hançerleri gibi ayışığında Bir yanında üstüste üstüste kayalar Öbür yanında ben" Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım Eskimiş şeylerle avunamıyoruz Domino taşları ve soğuk ikindiler Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık Gölgemiz tortop ayakucumuzda Sevinsek de sonunu biliyoruz Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum İyice kurulamıyorum saçlarını Bir bardak şarabı kendim için içiyorum "Halbuki geyikli gece ormanda Keskin mavi ve hışırtılı Geyikli geceye geçiyorum" Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum. Dünyanın En Güzel Arabistanı, (Büyük Saat Toplu Şiirler), Can Yayınları, 1984 Çokluk Senindir özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir suya giden bir adam mesela omuzunu eğri tutsa güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir kararan dünya, yeni bir güle bir ateş parçasıdır bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir benim sevdiğim su senin suyunun öz kardeşidir senin soyunun bıraktığı güçler artık senindir çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir senindir ey sonsuzveren ne varsa hayat gibi tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir. Dünyanın En Güzel Arabistanı (Divan), Can Yayınları, 1994
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
22.08.2014, 16:54 | #6 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar | (1927 - 1985) | Şair
Aylardan Ağustos...
”Bencil ölüm kimseyi alıp gidemezsin Bize mutlaka bir şeyler kalır.” Turgut Uyar (4 Ağustos 1927 - 22 Ağustos 1985) Turgut Uyar’ı sevgi ve özlemle anıyoruz.
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır." |
04.08.2017, 20:45 | #7 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar | (1927 - 1985) | Şair
SÖYLENİR Söylenir ve yarım kalır bütün aşklar yeryüzünde, bir kaktüs bol sudan nasıl, nasıl çürürse, öyle. En sevdiğim temmuzdu aylardan, hazirana benzediği için biraz, biraz da kendiliğinden, belki de müşteriye iyi davranan efendi bir bakkal kimliğinde. Nasıl mutlu oldum iki yaz, nasıl mutlu oldum kardeşler. Salkımsöğüt bir, ben iki, bir üçüncü var mıydı bilmiyorum. Üçüncü vardı elbet, bir yaban ördeğinin sevincini taşıran, bir sonbahar gibi köpüren, Temmuza benzese de, öyle oldum ki anlatamam. Sıcak yaz solgun bir coğrafya gibi belleğimde, şapkalar, çiçekler, eski elbiseler, geçmişi olan eski elbiseler, denizden çıkan bir ışık, unutulmuş bakımsız arka bahçeler, öyle oldum ki anlatamam Her mevsimde sonbaharı taşlayan bir çocuk nasıl olursa, öyle. Belki de bitip tükenmeyen bir fetih döneminde atlar nasıl kişnerse, yani durgun bir suyun erguvandan aldığı renkle, gidip geldim caddelerde. Fatih nerdeydi, Samatya nerde, nerden gidilirdi Üsküdar’a, düşünüp durdum günlerce. Anlatamam ormanların ettiğini, nasıl dayandım o mutluluğa, tükenmez bir ışık olan mutluluğa, deniz ve ışık olan karmakarışık bir mutluluğa, nasıl.. Şimdi bir şarap gibiyim, coğrafyasız, eskimeye bırakılmış fıçısında... Turgut Uyar
|
10.08.2017, 18:10 | #8 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Turgut Uyar | (1927 - 1985) | Şair
BİR İNTİHAR AKŞAMI ÜSTÜNE SÖYLENTİ Kısacık yoğun bir akşam Herkezin yüzünün bir anıya karıştığı Yoğun bir akşam Bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde Ve bir intihar üstüne söylenti Bütün kıyıları dolaştı durdu Kısacık bir akşam Kısacık serin bir akşam Kelebeklerin atlarla yarıştığı Yoğun bir akşam Bazı mektuplar damgalandı postanelerde Oturuldu bir takım şarkılar söylendi Bir adam bir kadının kapısını vurdu Kısacık bir akşam Neyi söylesem bir kahramanlıktı İçinde azıcık buluştuğumuz Bir bulutla bir kağıt peçete arasında Kısacık yoğun bir akşam Şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam Bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve Kısacık yoğun bir akşam Her şey bir unutkanlıktı Arada bir deliler gibi kavuştuğumuz Tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında Kıcacık yoğun bir akşam Biliyordum bir soğuktu nereye varsam Bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve Kısacık yoğun bir akşam. Kim karıştırdı gerçekliğine Yaşadığım sonsuzluğun Ve oturuldu bir takım şeyler söylendi İmla kurallarıyla mutsuzluk üstüne Kısacık bir akşam Duraladım ne yapsam Kim karıştırdı gerçekliğine Su terazilerindeki ensizliğin Ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi Araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne Kısacık bir akşam O kadar kısa ki bir akşam Yüzümü suyun ardında buldum Kıyılar bu yüzdendir öyle dediler Kısacık yoğun bir akşam Serin bir akşam öyle söylediler... Turgut UYAR |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
1927, 1985, turgut, uyar, Şair |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |