Sizin Takıntılarınız Hangisi?

[@Redwine]

Sizin takıntılarınız aklımıza bir düşünce veya hayal gelir, oturur, bir türlü kalkmaz.

Ne yaparsak yapalım, oradadır o.

Kafa bozuk plak gibi takılır kalır aynı yerde"
Psikiyatrist Oğuz Tan böyle tanımlıyor 'takıntı'yı.

Türkiye'de 2 milyon insan 'takıntı'larıyla yaşıyor. Herkes hayatının bir döneminde bir takıntı yaşıyor. İnsan zihninin düşman başına özelliklerinden olan 'takıntı' tedavi edilmezse ciddi sonuçlar doğuruyor.

İstenmeden gelen, sıkıntı verici, tekrarlayıcı ve sürekli, düşünce, dürtü veya hayaller... İşte bunların ortak adı takıntı. Kimine kirlendiği hissi geliyor, mutlaka gidip temizlenmek ihtiyacı duyuyor. Kiminin kafasına, çocuğuna zarar vereceği endişesi saplanıyor. Kimi günah şeyler düşünme veya günah sözler söyleme arzusunu aklından çıkaramıyor. Örnekler çoğaltılabiliniyor.


En Sık Görünenler

1- Bulaşma takıntıları: Pislik, mikrop, idrar... bulaşır mı?

2- Şüphe takıntıları: Kapıyı kapattım mı? Fişi çektim mi? Namazı kaç rekat kıldım?

3- Bedenimizle ilgili hastalık takıntıları: AIDS miyim? Kanser miyim?

4- Düzen ve simetri takıntıları: Eşyaların düzenli ve simetrik olmamasından aşırı rahatsızlık duymak. Pantolonun ütü çizgisi illaki jilet gibi olmadığında huzursuzluk hissetmek...

6- Dini takıntılar: Allah var mı yok mu sorusundan kurtulamama, günah şeyleri yapma arzusuna mani olamama...

7- Metafizik takıntılar: Ben ben miyim? Ruh nerededir? Yıldızların ötesinde neler var? Bugün bugün mü yoksa yarın mı, dün mü? İnsanlar hayal mi gerçek mi?


Kapıyı Kapattım mı Acaba?

Kontrol: Yoldan dönüp kapıyı kapatıp kapatmadığını kontrol etme, evden çıkmadan önce prizleri defalarca "denetleme.

Yıkama: Tekrar tekrar el yıkama, banyo yapma, evi temizleme, gıdaları yıkama...

Sayma: Plaka numaralarını toplama, yoldan geçen arabaları sayma, gömleklerin düğmelerini sayma.

Sorma-anlatma: Ne dedin bir daha söyle? Sana para verdim mi söyle..

Simetri ve düzen:Yürürken çizgilere basmama. Paraları Atatürk resimlerini üst üste üst üste gelecek şekilde istifleme. Kalkıp duvarda eğik duran tabloyu düzeltme.

Biriktirme: Hiçbir eski eşyayı atamama, dışarıda ne bulursa alıp eve getirme, evi çöp eve dönüştürme...


Peki arkadaşlar bu sunulanlardan hangisi sizin takıntılarınızı içeriyor? Hangisi?

[@Nils']

Kontrol içine temizlik de giriyor.Bazen çok can sıkıcı.

[@Çengelli İğne]

Bunlara benzer takıntım yok ama bazı şeyleri takarım kafama.

[@Redwine]

Simetri - düzen

[@ReaL]

Tamam düzeni severim, hoşlanırım da, benim takıntımdan bahsedilmemiş..

Sıradışı manyak biriyim herhalde..

Her ne yapıyorsam ya da yaptırıyorsam, imkanlar dahilinde; en iyisi en güzeli olması gerek..

[@Insanlikarayan]

Simetri ve düzen:Paraları Atatürk resimlerini üst üste üst üste gelecek şekilde istifleme. Kalkıp duvarda eğik duran tabloyu düzeltme.

Bir keresinde, Insaat islerinde bulunan bürolarin dis duvarlari degistirldiginde, Teknik bölümünden bende oralarda calisanlara kan kusturdugumda, odaya girdigimde basim dönmeye baslamisti.

Insaat iki bölümden ibaretti, bir ic cephe, birde Disa bakan cephe.

Ic cepheyi sonunda basariyla bitirdikten sonra, tamda artik Iscilere nasil calisildigini ögretmistik, Dis cephe icin baska Firmayi secmisler.

Herifler tam teskilat gelip, Leserli aletleri takmaya basladilar, dis Cepheyi söktükten sonra, Parcalari takmaya baslamislardi.

Ilk Üc katin parcalarini takmaya basladiklarinda, sorumlulugumun sürecinle bir odaya girdim, basim dönmeye baslamisti.
Burada söylemem gereken, zaten Coktan beride Izin almamistim, belkide Yorgun düstügüm süpheleride vardi.

Böylelikle odadan yeniden cikip, yeniden girdim.
Durum degismedigi icin, bunun sebebini aradim.

Dikkatlice baktigimda, Dis Cephenin cüktügünün farkina varmistim.
Hemen 2 metrelik su terazisini bulup, ölcülere basladim, insaatin sorumlusunu bulup, durumu bildirdim.

Salak, yok öyle birsey, nede olsa buradaleser teknolojisiyle calisiyoruz demezmi.

Bununla anlasamiyacagimi anladiktan sonra, bir üst kademeye basvurup, Bina sorumlusunla temasa gectim, Cephenin düstügünü bildirdim.

Sorusturmalarinda, buda tabiki Leser teknolojisine kanmisti.

Hallooo, elimde tuttugum 2 metrelik su terazisinemi güveneyim, yoksa bunlarin Leser teknolojisinemi?.

Tabiki elimde tutabildigime güvencimi kaybetmedim.

Zamanda bana hak verecekti.

Neyse, izinime baslamadan evvel olan davayida anlatayim bari.

Tresorlu bülümün dis duvari cikartilmadan evvel, Bekcileri ayarladilarmi diye sorusturmustum.
Burada cok Komik olmus´ki, hemen Bina sorumlusunada telefon edilip, odada bulustuk.

Burada süphelerimi dile getirip, dis Cepheye bir Romokla yanasan birisi Tresoru sadece üzerine attiktan sonra, kacabilecegini söyledim.
Gülüsler arasinda, sayet Tresoru yerinden oynatabilirsem, tresoru götürebilirim demesinlermi?.

Bir düsünmem lazim simdi?, galiba o zamanlar 72 ile 74 kilo arasinda sanirsam oynuyordum?.
Bu lafinda altinda kalmak, hic niyetim degildi.

Sorumlulardan müsadeyi aldigimda, Tresoru tuttugum gibi, yerinden yanliz basima oynattim.

Hemen ayni gün Bekcileri organize ettiler.

Neyse, sanirsam Günlerden Cuma günleri olmasi lazimdi, benim izinde Pazartesi basliyordu.

Izinden geldigimde, Kahve almak icin girdigim Büro Koplexinde, benim geldigimin haberini almislar, hemen haber yollayip, Sorumlu benimle konusmak istedigini söylemisti.

Kahvemi aldiktan sonra, sorumlunun bürosuna kahvemle girdigimde, acaba su izine cikmadan olan konusmamizi hatirliyormuyum diye soru sordu.

Ne diyeyim simdi?, sizlerde görüyorsunuz´ki, bir konusmaya/yazismaya basladigimda, sonunu bile getiremiyorum.

Anliyacaginiz, bir günün 25 Saati olsa, 26 Saatini Konusmak, yazismakla gecirebilirim.

Neyse, direk olarak acaba hangi konuyu kast ettigini sordugumda, leser teknolojisinle yapilan Dis Cepheyi kast ettigini anlamistim.

Geldikmi simdi yeniden su ilk odanin ilk Üc Metresine?.
Hani Odaya girdigimde, basim dönen hikayeye!.

Bunu zaten bastan beri söylemistim ama, Adamlar leser teknolojisinle calisiyorlardi degilmi?.
Bunu ilk Üc metresinde, su Terazisinle karsilastirdigimda, zaten ortaya cikarmistim.

Halbuki burada Laser teknolojisinle calismis olsalardi, Isiginda Bükülemeyeceginin farkina varabilirlerdi.

Neyse, 50 Metre olan dis Cephede, 50 Metrede 50 Santin Cökelme var.

Birde isi yapan Firmanin aciklamasini bir bilseniz, kendinizi gülmekten tutamazdiniz.

Wuuhaha yenidenmi böyle uzun yaziii.

[@Erdy]

Sanıyorum biraz düzen takıntım var. Yani baştan savma bir iş yapmayı sevmiyorum. Yaptığım işin bir mantığı bir düzeni mutlaka olmalı.

[@Hasat]

Temizlik temizlik temizlik (ömrümü yiyiyor)

[@Liaaa]

Başlıcaları temizlik, simetri ve düzen.

Takıntılarım ile iç içeyiz.

[@Maviş]

Ben biraz olaya hikaye katmak istedim... Zaman zaman hepimizin yapmazsak başımıza kötü birşey gelecek kaygısı, ya da kendimizi rahatlatmak amacıyle yaptıklarımız olarak nitelendiriyorum. Kimleri hastalık desede bence değil..

En büyük takıntım ise, terlik yada aykkabıların ters durması, illaki düzeltirim.

+ + +

Varlıklı olduğu her halinden belli olan bir adam, Galata Köprüsü’nden
yürüyerek geçiyormuş. Bir taraftan sağına soluna bakınırken, bir taraftan da elindeki altınla oynuyormuş.

Fakat ne olmuşsa olmuş, altın elinden kayıvermiş ve yuvarlanıp denize düşmüş. Hikaye de bu ya; o zaman deniz çok temizmiş ve altın, suyun dibinde pırıl pırıl parlıyormuş. Adamcağız çaresizlik içinde öylece bakıyormuş.
Teker kırılınca yol gösteren çok olur derler. Her kafadan bir ses çıkıyor,
türlü çeşitli çözümler öneriliyormuş. Tam o esnada kendine en uygun öneriyi fark etmiş.

Bunu ancak Dalgıç Ali çıkarır. Onu çağıralım !!!

Birisi gidip bulmuş, getirmiş, ama Dalgıç Ali gerçekten nazlanıyormuş. Kısa bir pazarlık sonunda taraflar herkesin şaşkın bakışları arasında, iki altına anlaşmışlar. Dalgıç Ali hemen işe başlamış ve epey uğraştıktan sonra altını denizden çıkarmayı başarmış. Altının sahibi bir eliyle emaneti alırken öbür eliyle, daha önceden hazırladığı iki altını dalgıca vermiş ve kimseye fırsat bırakmadan konuşmaya başlamış.

"Biliyorum hepiniz merak içindesiniz. Sizlere göre bu yaptığım pek de akıl karı değil. Ama şunu bilmiyorsunuz, ben bu köprüden günde en az iki defa geçiyorum. Her geçişimde benim burada bir altınım kalmıştı diye kafama takamam. Bir yerine iki altın verdim, ama aklımı kurtardım"...