Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Türkiye'den Tarihi Yerler ve Mekanlar

Türkiye'den Tarihi Yerler ve Mekanlar Geçmişten günümüze gelen yapıtlar...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 14.12.2011, 11:55   #31
Çevrimdışı
Ilgın
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Gerçekten emek ve sabır isteyen bir çalışma olmuş, hatta akademik bir çalışmaya bile taş çıkarır cinsten. Ellerinize emeğinize sağlık. 1000 yıllık bir geçmişi olan yapının o kadarda gizemi ve özelliği de vardır mutlaka. Ne kadar anlatsanız eksiklikte bir o kadar geride kalır. Eserin bu güne kadar gelmesinde osmanlı'nın da çok büyük emeği vardır. Mimar Sinan'ın yaptırdığı İsnad duvarları, Ayasofya'nın bu güne ulaşmasının en büyük desteğidir.
Ayasofya ile ilgili bazı önemli yapı taşları vardır biz onlara "Bilinmeyenler" veya " Gizemler" deriz. Bende bunlardan bir kuple ekleyerek bu müthiş çalışmanın gür ışığına, Mum ışığı gücünde katkı yapmak istedim.

Maketini arılar yaptı
Ayasofya birçok kereler yapıldı ve yıkıldı. En son yıkılışı da Bizans tarihinde geçen Nika isyanı sırasında oldu. M.S. 532 yılındaki bu isyan sırasında Ayasofya Bizans İmparatoru Justinyanus kiliseyi yeniden yaptırmaya karar verdi. Yapacak mimarı bir türlü bulamadı. O günlerde çok ilginç bir olay oldu. Bir dini ayin sırasında elindeki kutsal ekmekçiği bir arı kapıp kaçtı. İmparator arının saklandığı peteği bulup getirene ödüller vaat etti. Sonunda birisi bulup getirdi. Hayretle gördüler ki, petek mabet maketi şeklindeydi. Mabedin mihrap yerinde de kutsal ekmek duruyordu.


Beyazlı delikanlının getirdiği altın
Sonra yapım başladı. Sıra kubbeye geldiğinde para bitmişti ve durmak zorunda kaldılar. İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıktı. Beraberinde çuvallarla yüklü katırlar da getirmişti. Delikanlıyı, İmparator Justinyanus'un huzuruna çıkardılar. İmparator çuvalların içindeki altını görünce, şaşkınlığını gizleyemedi.
Justinyanus buna çok sevindi. Olayı yakınlarına anlattı. Fakat tılsım bozuldu. Beyazlı delikanlı bir daha görünmedi...


Mimar kaçıyor
Duvarlar kubbe seviyesine gelince bu defa, mimarbaşı ortadan yok oldu. Roma'ya kaçtığını öğrendiler. 7 yıl sonra mimar, Roma'daki işini de yarım bırakıp tekrar İstanbul'a döndü. İmparator, mimarbaşını görünce çok kızdı. Fakat mimarbaşı ona şöyle dedi:
"Bu koca yapının temelinin çok sağlam olması gerekir, eğer kalsaydım acele ettirecektiniz ve yapının sağlamlığı tehlikeye düşecekti."
Ayasofya'nın yapımı, 40 yıl sürdü. Büyük kubbenin üzerine altın bir haç takıldı. Bu haç o zamanlar öyle parlaktı ki, güneş vurunca, ışığı Alemdağ'dan,hatta Istranca Dağlanrından dahi görülüyordu.


Yılanlar imparatoriçenin cesedini yiyorlar
Justinyanus'un karısı İmparatoriçe Thedora,
güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadındı. Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu. Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti.
Ancak efsaneye göre iki yılan, lahitte delikler açarak içeri girdiler ve cesedi yediler. Şimdi Ayasofya'nın giriş kapısı üzerinde görülen delikler yılanların açtığı delikler olarak kabul edilir.


Terleyen direk
Ayasofya'nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun var. Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması. Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor. Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı.
İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor. Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor...
Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş...


Terlemenin nedeni...
İnanca göre, Ayasofya'nın büyük bir kubbesi bir depremde yıkılınca, 300 rahip Mekke'ye gitmişler ve orada zemzem suyundan almışlar, bunu Mekke toprağı ile karıştırıp,bu sütunun altına harç olarak koymuşlar. Sütunun bu yüzden "terlediğine"inanılıyor.
Bir başka inanca göre de Hızır Peygamber, parmağım Ayasofya'daki deliğe sokmuş ve binayı Mekke'ye yöneltmiş yani
Kıbleye çevirmiş
Terleyen direğin ya da diğer adıyla ağlayan direğin öyküsü, görüldüğü kadarıyla Osmanlı döneminde ortaya çıkmış. İslam inançlarıyla beslenmiş.
Sütunun yapısının gözenekli olduğu ve kılcal damarlar yoluyla temeldeki suyu emdiği ve bu yüzden terlediği, en geçerli bilimsel açıklamalardan biri. Ama acaba neden sadece bu direği gözenekli taştan yapmışlar? Bu soru cevapsız kalıyor...


Kuyudaki şifalı su
Ayasofya'nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var. Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi. Bunlar üç cumartesi art arda aç karnına buraya geli}, sabah namazını kılar ve bu sudan içerlerdi.
Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü. Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 santim çapında, demir bir kapak var. 7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor. Su hâlâ mevcut, tadı tatlımsı ve mineralli.
Bu suyun ne tür bir bir bileşim taşıdığının, incelenmesi gerekir. Yüzyıllardır orada durduğuna göre acaba bozulmuş mudur? Sonra niçin kalp hastalığına iyi geliyor? Bu da düşündürüyor. Yoksa suyun bir özelliği mi var? Bu soruların cevaplarını, devletin yetkili kurumlarına bırakıyoruz.
Geçenlerde bilim dünyası çikolatanın içinde bulunan bir maddenin hormonal etki yaptığını açıkladı. Ama bu etki özellikle, aşk yüzünden kalbi kırılanların üzerinde görülüyormuş. Demek ki, bu madde,beyinde aşırı üzüntü yaratan merkezi etkiliyor. Ayasofya' daki kuyunun şifalı suyunun da böyle bir özelliği neden olmasın!



"Tabuta dokunursanız, Ayasofya yıkılır"
Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor.
Yalnız bir tehlike var, "Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor. Çünkü tabuta el sürü-lürse-jbüyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
Kubbenin dört tarafında birer melek resmi var. Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail'dir. Bu melekler kanatlarını açmış bir biçimde çizilmişler. İnanca göre Azrail, imparatorların ölümlerini, Mikail düşman saldırılarını, Cebrail ve İsrafil ise olacak olayları haber veriyor.
İnananlar, tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar... Tabutun koruyuculuğunu da üstlenen melekler, ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış.



Esrarengiz kapılar
Ayasofya'nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı var. Buna "açılmaz kapı" deniyor. Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş.
Osmanlı ordusu kiliseye girince, Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış. Her paskalyada bu kapının önünde" kırmızı yumurta kabukları" ortaya çıkarmış...
Bir de "Kapanmaz Kapı" miti var. Fetih günü, Fatih'in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki, kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış...


Pençe nişanı
Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz var. Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre, fetih günü, Fatih Sultan Mehmet'in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemere tutunmuş. Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş. Buraya kadar bir şey yok. Ama pençe izinin yerden 6 metre yükseklikte olduğu ve bu yüksekliğe, hiçbir atın erişemeyeceği düşünülürse, olayın esrarı bir anda ortaya çıkıveriyor.


Gizli ayin
Bir başka olay Kanuni Sultan Süleyman döneminden. Gece bir derviş grubu camiye ibadet etmek için geliyormuş. Uzaktan Ayasofya' nın bütün ışıklarının yandığını görmüşler, içeriden ilahi sesleri geliyormuş.
Dervişler korkup içeri girmemişler, olay padişaha iletilmiş. Kanuni adamlarıyla bizzat gelmiş ve dışarıdan olayı aynen görmüş. Sonra içeri girilmesini emretmiş ama içeri girenler kimseyi bulamamışlar. Her yer kapkaranlıkmış. Bu da Ayasofya'nın, halk deyişiyle, pek tekin bir yer olmadığına işaret eden bir efsane...
Ayasofya'nın mucizelerinin sonu gelmiyor

Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh'un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir diğer inanç. Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce, yolcular bu kapıya gelir, dua eder ve Hz. Nuh'tan yardım dilerlermiş...
Ayasofya'nın hikâyesi bundan ibaret değil. Birçok defa yıkılıp, sonra yeniden yapılan bu güzel yapının tarihi, insanoğlunun Dünya'daki serüveninin küçük bir parçası sanki...



Avarlar, Ayasofya’nın altınlarını alıyor
Avarlar, 575 yılında Roma’yı kuşatıyor ve Papa 1. Benedictus, fidye vererek kendini kurtarıyor. Ama Avarlar, 614-619 arasında bu kez İstanbul’u kuşatıyor. Patrik Sergius, Ayasofya’daki kutsal ama altından olan ne varsa erittirip para haline getirerek Avarlar’a veriyor. Avarlar, bir miktar da Bizanslı kadını alarak kuşatmayı kaldırıyor.


Arapları Meryem Ana püskürtüyor
714 yılında Araplar yine geliyor ve 718’e kadar kent muhasara altında kalıyor. Bu sırada imparator, “Herkes eline haç alsın, surların etrafında dolaşsın; bu bizi koruyacak” diyor. Patrik de “Meryem Ana ikonalarını alın ve dolaşın; asıl bu bizi koruyacak” diyor. Gerçekten de Meryem Ana’nın gebe kaldığı 15 Ağustos günü, Araplar kuşatmayı kaldırıyorlar. İmparatorun gücü sıfıra iniyor.



Hz. Muhammed’in tükürüğü Ayasofya’yı koruyor
Bizans sanatı konusunda sayılı uzmanlardan İngiliz Anthony White’ın aktardığına göre, Hz. Muhammed’in peygamber olduğu dönemde Ayasofya’nın küçük kubbelerinden biri çöküyor. Tamiratta başarısız olan Bizanslılar, Peygamber’e elçi gönderiyor ve “Yeniden yerine oturtabilmek için ne yapmalı?” diye soruyorlar. Hz. Peygamber özel taşlar, kum ve bir de kap içinde kendi tükürüğünü gönderiyor. Tükürük harca karıştırılıyor. O kubbeye bir daha hiçbir şey olmuyor.


Ortodokslarla Katolikler Ayasofya’da ayrılıyor
1054 yılında papanın temsilcisi Kardinal Humbold, patriğin yönettiği ayin sırasında Papa’nın patriği aforoz ettiğini bildiren fetvayı açıklıyor. Ayin bozuluyor, kargaşa çıkıyor. Böylelikle Ortodoks ve Katolik kilisesi, birbirine darılarak temelli ayrılmış oluyor. Ayrılık 911 yıl sürüyor. 1967’de 6. Paul, İstanbul’a gelerek dargınlığı sona erdiriyor.



Hristiyanların Kutsal Emanetleri çalınıyor
1204 yılında Haçlı orduları İstanbul’u yağmalarken Ayasofya’da ne kadar kutsal eser varsa hepsini kaçırıyor. Geçen yıl Vatikan, jest yaparak kutsal emanetlerden bazı bölümleri geri verdi.


Deisis Mozaiği’ndeki Hz. İsa değil
1264’te İstanbul, Haçlıların elinden kurtarılıyor. Bundan sonra, Ayasofya’nın içinde Deisis Mozaiği yapılıyor. Bu mozaikteki İsa figürü ABD’li araştırmacı Roberto Solarion’a göre, gerçekten İsa değil, Kemerhisarlı (Tyana’lı) Apollon. (Hatırlanacağı gibi Tempo Ocak 2005’te Aytunç Altındal’ın bu konuda bir kitap hazırladığını duyurmuştu. Kitap, nisan ayında piyasaya sürüldü.) Bunun ispatı ise mozaikteki İsa figürünün sağ kaşının üzerindeki yara izi. İz, 11 sayısına işaret ediyor. Pisagorcu tarikat üyesi Apollon’da da bu iz var. Figürün Apollon’a ait olmasının nedeni ise paganların Anadolu’da zorla Hıristiyanlaştırılırken, İsa’nın resmini yapar gibi görünseler de, Apollon’un resmini yapmaları.


Deisis Mozaiği’ndeki Meryem Ana değil
Mozaikteki Meryem figürü, ellerini İsa’ya doğru uzatmış vaziyette. Oysa Hıristiyan şeriatına göre yapılan resimlerde Meryem’in ellerinde İncil ya da İsa olması gerekiyor. Dolayısıyla bu figürdeki Meryem, ‘anne’ değil Mecdeli Meryem olarak da bilinen ve Hz. İsa’nın eşi olduğu varsayılan kadına ait.

Kutsal Kâse aslında Ayasofya
Kutsal Kâse, aslında Hz. İsa’nın içit kabı değil, ‘dişil prensip’i temsil ediyor. Bu prensibin adı ‘Sofya’. Yani Kutsal Kâse’nin kendisi Ayasofya ki, Hıristiyanlık inancına göre bütün kiliseler rahim örnek alınarak yapılıyor. Bunların en kutsalı da yani ‘Kutsal Kâse’ de Ayasofya.

Bizans’ın ilk gizli teşkilatı Ayasofya’da kuruluyor
Mikail Cellius adlı bir filozof, Bizans’ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya’nın mahzenlerinde kuruyor. Aynı mahzenler, aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks’in de çevirilerinin yapıldığı mekân.


İlk düz haç Ayasofya’da kullanılıyor
Hıristiyanlar, İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakıyor ve düz haç modeline geçiyor. Bu da ilk kez Ayasofya’da kullanılıyor.

Çapraz Haç’ın anlamı
Aziz Andre’nin üzerinde idam edildiği haç, çapraz formda. İstanbul’daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre’nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş.


Dandolo İstanbul’u alıyor ve ölüyor
Latin komutan Henricus Dandolo, Papa’nın çağrısı üzerine İstanbul’u almak zorunda kalıyor. Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün. Dandolo kenti alıyor ve ölüyor. Mezarı halen Ayasofya’da.



Ayasofya kiliseye hiç ait olmadı
Ayasofya kilisenin malı değil. Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyor. Dolayısıyla 1453’te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya’nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçiriyor. Daha sonra da padişahların malı olarak devam ediyor.


Ayasofya’daki Hermetik semboller
Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel’e atıf. Balık, iman anlamına geliyor. Bu İsa’da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyor.


Baklava
Bu şekil, eğer yuvarlak olsaydı kainat anlamına gelecekti. Oysa baklava motifi yeryüzü anlamına geliyor. Yeryüzünün merkezinde haç, haçın merkezinde de İsa var.


Mantra ve sekiz köşeli yıldız
Sekiz çeperli gül, aslında mantrayı temsil ediyor. Çevresindeki sekiz köşeli yıldız ise kainatın sekiz köşesi olduğunu gösteriyor. Bunlar asıl olarak paganik semboller.



Diğer Hermetik semboller
Daire, kainat anlamına geliyor, etrafında da minik noktalar var; onlar da yıldız demek. Bu, aynı zamanda şifa sembolü. Kenarlardaki defne dalları da Hermetik öğretiye ait. var. Aradaki haça benzer figürler de bir nevi Hermetik takıyye.


Vikingler de Ayasofya’da
İkinci kat balkonlarından birinde, Vikingler’e ait Rune alfabesiyle yazılmış yazılar bulunuyor. Bu en mistik yazı tarzlarından biri olan Elgir Rune’u. Aynı yazılardan, bodrumdaki mahzenlerde de var.

Ayasofya’ya ait efsaneler
Sekizinci sütun altında Hıristiyanlığın en büyük değerleri saklanıyor iddiası tamamen asılsız. Çünkü Haçlı orduları bunların hepsini çalmış. Hz. İsa’ya ait gerçek haça ait parçalar ise 640 yılında imparator Heraklios tarafından Kudüs’e gönderilmiş. Aynı şekilde mahzenlerin altındaki tünellerden Kınalı adaya kadar bir tünel uzandığıda söylenir...
__________________
Kader, çadırındaki kilim gibidir. İpliğini Tanrı verir sen dokursun
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Ilgın'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.12.2011, 12:12   #32
Çevrimdışı
Ahenk
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

resimler kadar müzikte cok etkileyici dinledikce insana huzur veriyor,müzik esliginde resimlere bakarken resmen o zamana daldim gitttim.Cok kaliteli ve bilgilendirici bir paylasim olmus,ilk basta ReaL olmak üzere katkisi bulunan diger arkadaslarimida candan tebrik ediyorum.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Ahenk'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.12.2011, 13:50   #33
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Ilgın ilginç anekdotlarla bulunduğun katkı için teşekkürler.


Efsaneler hep çekici gelir ve yine geldi
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.06.2013, 17:08   #34
Çevrimdışı
Leyl
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Sırları, gizemleri elbette ilginç ve çekici. Lakin konu, işlenişi ve sunumuyla bir harika..

Emeği olan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, emeklerinize sağlık.
__________________
Gerçekçi ol ve imkansızı iste
"Che Guevara"
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Leyl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 21.06.2013, 18:20   #35
Çevrimdışı
Lion
...Az İnsan Çok Huzur...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Eser mükemmel de, konu içeriği de bir okadar mükemmel olmuş...
Emeği geçen herkese teşekkürler.
(Fon melodisi için de ayrıca teşekkürler.)
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Lion'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.05.2014, 11:21   #36
Çevrimdışı
Sami
Düz Adam

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

31.05.2014' de gezi parkı direnişi yıldönümüne özellikle denk getirilerek organize edilen bir eyleme sahne oldu burası.

Kapısında toplananları seyrek bıyıklı saldırgan birisi göndermiş, gündem değiştirme görevi için toplanmış bunlar.

Talepleri :

- Ayasofya müzesi' nin camiye çevrilmesini,
- Hz. İsa figürlerinin badanayla kapatılmasını.
- İsminin de "Ebubekir camii" olarak değiştirilmesini talep ediyorlarmış.

..
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Sami'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.06.2014, 15:21   #37
Çevrimdışı
Deniz
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)


Ayasofya ve Efsaneleri

Fatih Sultan Mehmet’in 29 Mayıs 1453’te kenti ele geçirdikten sonra ilk ziyaret ettiği yer olan Ayasofya’yı gördüğünde söylediği Farsça beyit, Ayasofya’nın haraplığıyla perişanlığını çok güzel anlatır:“Örümcek Kisra’nm takında perdedarlık ediyor / Baykuş Efrasiyab’ın kalesinde nevbet vuruyor. ”

Aynı gün camiye çevrilen kilise, Ayasofya Cami-i Kebiri (Büyük Camisi ) adını almıştır. 1 Haziran cuma günü, Fatih Sultan Mehmet, hocası Akşemsettin’in imamlığında cuma namazını kılmıştır.

Dediklerine bakılırsa Hızır, Terleyen Direk’te bulunan deliğe parmağını sokarak yapının yönünü kıbleye çevirip kiliseyi cami haline getirmiştir.

Ayasofya, Cami-i Kebir (Ulu Cami) ilan edildiğinden, İstanbul’da, başka bir ulu cami yapılmasına gerek görülmemiştir. Ayasofya, camiye çevrildikten sonra bütün mozaiklerin üstlerinin kapatıldığı söylenirse de, 16. yüzyıldan başlayarak burayı ziyaret eden gezginlerin yazdıklarına dayanılarak yalnızca mozaiklerdeki insan yüzlerinin kapatıldığı anlaşılmaktadır.

Fatih döneminde, batıdaki yarım kubbenin güney köşesine tahtadan bir minare, caminin kuzey yönüne bir medrese yapıldı. II. Bayezit döneminde camiye tuğladan bir minareyle, medresenin üstüne bir kat eklendi. II. Selim döneminde Ayasofya yeniden elden geçirilerek tahta minare kaldırıldı, Bab-ı Hümayun yönüne gövdesi yivli bir minare yaptırıldı. Yapının onarılması için Saray Başmimarı Sinan görevlendirildi. Sinan, gerekli onarımların yanı sıra duvarları payandalarla destekledi.

II. Selim’in Ayasofya’ya iki minare eklenip kendisi için de bir türbe yapılması isteği ölümünden sonra oğlu III. Murat döneminde gerçekleşti. Hünkâr mahfili ile bir mermer minber, vaaz kürsüsü, müezzin mahfili de bu dönemde yaptırıldı. Minber, Osmanlı dönemi Türk mermer işçiliğinin en güzel örneklerindendir.

Ayasofya’da Osmanlı dönemindeki en büyük onarımla ek binaların yapımı I. Mahmut dönemine rastlar. 1739-1740’ta şadırvan, sibyan mektebi, aşhane-imaret, kütüphane ve yeni bir hünkâr mahfili ile mihrabın yapılışıyla Ayasofya bir külliye merkezi haline geldi. Ayasofya, Abdülmecit döneminde de büyük bir onarım geçirmiştir. 1847’den itibaren Mimar Gaspare T. Fossati ile kardeşi Guiseppe yönetiminde, sekiz yüz işçinin çalışmasıyla yapıdaki çatlaklar giderilmiş, iç ve dış süslemeler elden geçirilmiş, mozaikler meydana çıkarılarak desenleri çizildikten sonra üstleri yeniden örtülmüştür. Dökülen mozaik tanelerinden Abdülmecid’in bir tuğrası işletilmiştir. Kıble duvarına renkli alçı pencerelerle yeni hünkâr mahfili, muvakkithane vb. ek yapılar yapılmış, medrese ile kandiller yenilenmiştir. Ayasofya’nın bugünkü mihrabını Fossati yenilemiştir.


Ayasofya'nın Tarihi

Bizans’tan günümüze kalan en eski ve en büyük yapılardan biri olan Ayasofya, Sultanahmet alanındadır. Çıkıntıları hariç iç uzunluğu 73.50 metre, genişliği ise 69.50 metredir. Avludan, üstü çapraz tonozlarla örtülü dış nartekse (hole) girilir. Buradan beş kapıyla geçilen esas hol, daha geniştir. Bu alanın kuzey ucu ile güney ucu, yukarıya çıkışı sağlayan rampalara açılır. Kuzey ve güneydeki rampalardan çıkılan üst galeri kadınlara ayrılmıştı.

Ana bölümü, yerden yüksekliği 55 metre olan bir kubbe örtmektedir. Düzgün bir daire biçiminde olmayan kubbenin çapı 31.24 metre ile 32.81 metre arasında değişmektedir. 558’de yıkılan ilkinin yerine yapılan bu kubbe, hem daha yüksek, hem de çevresi 40 pencerelidir. 107 sütun üstüne oturtulan yapı, depremlere karşı olan direncini temellerine açılmış sarnıçlardan almaktadır.

Başlangıçta Büyük Kilise (Megalo Ekklesis) adı verilen yapıya 5. yüzyılda “Baba-Oğul-Ruh’ül Kudüs” üçlemesindeki Oğul’un sıfatı Sofia (bilgelik) verilmiştir. İstanbullu tarih yazarı Sokrates’e göre Ayasofya ilk olarak İmparator Constantinus (337-361) tarafından yaptırılmıştı. Ayasofya, tarihi boyunca pek çok kez yanmış, yıkılmış, yağmalanmış yeniden yapılmıştır: Günümüze kalan yapı, 23 Şubat’ta yapımına başlanıp 27 Aralık 537’de ibadete açılan üçüncü yapıdır.

Ayasofya yapılışından gizli odalarına,tabutlarına duvar mermerlerindeki şekillerden direklerine pek çok söylence barındırır. Bu söylencelerden biri fıkralaşmıştır:

Bir yoksula kırk gün Ayasofya’da sabah namazı kıl borçlarından kurtulursun demişler.39 gün kılmış 40. gün geç kalmış sabah karanlığında koşarken biriyle çarpışmış. Kendi bir yana, sarığı bir yana. Neyse karanlıkta sarığını bulup giymiş camiye girmiş. Ama namazda herkesin kendine bakmasından da rahatsız olmuş.

Namazdan sonra imamın yanına geldiğini görüp şaşmış. İmam bir çıkın uzatıp “kardeşim Müslüman oluşuna sevindik. Şu parayı kabul et hem hayatını düzelt, hem kendine uygun giyecek al” demiş. İmamın verdiği para adamın borcunu ödemeye rahatça yetecekmiş ama giyecek faslını anlamamış. Evine gidince ne görsün, çarpıştığı adamdan papaz takkesi almamış mı..Başını Ayasofyaya dönüp, “borcu ödüyorsun ama Müslümanın başına da Papaz başlığını giydiriyorsun” demiş.....
__________________
Bağımsızlıktan yoksun bir ulus,Uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Deniz'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.02.2015, 00:46   #38
Çevrimdışı
Redwine
"Her Şey Güzel Oldu"

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

İstanbul'un kıymetli değerlerinden biri Ayasofya ve ona da yakışan incelikte ve mükemmellikte bir konu olmuş...

Ellerine sağlık Real...

Ayrıca konuya katlılarından dolayı Lale ve Denize'de teşekkürler...
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Redwine'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.03.2016, 15:01   #39
Çevrimdışı
Dilem
» Angel Fall «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Güzel sunumda emeği geçen herkese teşekkürler, ellerinize sağlık arkadaşlar
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Dilem'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2016, 21:54   #40
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Thumbs up Cevap: Ayasofya Müzesi | Ayasofya Camisi (İstanbul)

Real ;Paylaşım ve emeğiniz için teşekkürler...Resimler güzel...İstanbul..
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ayasofya, ayasofyanın tarihi, camisi, efsanesi, istanbul, tarihi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:12.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.