Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Diğer Köşe Yazıları

Diğer Köşe Yazıları Ülkemiz Yazarlarının Ulusal Basında Yazdıkları Köşe Yazıları ve Bizlerin Yorumları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 13.08.2021, 19:44   #1
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Recep Tayyip Erdoğan; Tükenmişlik Sendromu | Orhan Uğuroğlu

Recep Tayyip Erdoğan; Tükenmişlik Sendromu


Recep Tayyip Erdoğan iki televizyonun ortak canlı yayınında karşısına yandaş gazetecileri almış, ellerine soruları vermiş, oturduğu yerin karşısındaki ekrana da soruların yanıtını koymuş tiyatro oynuyor.
İşte ispatı:




Erdoğan Kanal D, CNNTürk ortak canlı yayından gündeme ilişkin önceden hazırlanan soruları yanıtlarken bir anda sustu.

Sanıyorum Prompter cihazındaki yazı akışı bir anda durdu.
Erdoğan da ekrandan akan yazılı metin durunca söylemesi gereken sözleri unutuverdi, cümlesini tamamlayamadı.
Tiyatroda görevli yandaş gazetecilerden biri hemen devreye "suflör" olarak girdi ve Cumhurbaşkanı'na ne söylemesi gerektiğini fısıldadı.

Demek ki bu yandaş gazetecilere sorular verildiği gibi Erdoğan'ın vereceği yanıtlar da verilmiş…
Ünlü duayen sanatçı Haldun Dormen'in, "Hisseli Harikalar Kumpanyası" sahneleniyor sanki sarayda…
Herkes hissesine düşeni oynuyor…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bir Tweet atarak şöyle dalga geçti yaşanan bu olayla;

- "Gazeteci fısıldaması ile söyleşi de gördü ülke sayende. Erdoğan, bırak "sorulara" vereceğin cevapları, bana edeceğin hakaretleri bile Prompter'a yazdırmak zorunda kalıyorsun… Bir ilçe sular altında, ciddi felaket haberleri peş peşe geliyor ama senin ülkeyi yönetme kapasiten yok."
Hatırlarsınız, Erdoğan yabancı konuklarla yaptığı basın açıklamalarında bile uyukluyordu.

Evet, Erdoğan'ın kapasitesi doldu ve aştı.

Artık ülkeyi yönetecek durumda değil. Yaşanan gerçek görüntüler ortada.

Uzman tıp insanları buna, "Tükenmişlik Sendromu" diyorlar.

Acıbadem hastanelerinin resmî web sayfasında bu konuda özetle şu bilgiler yer alıyor:

"Tükenmişlik Sendromu Belirtileri Nelerdir:

Tükenmişlik sendromundan etkilenmiş bir bireyde gözlemlenebilecek belirti ve semptomlar arasında öncelikle bitkinlik sıralanmaktadır. Bitkinlik, fiziksel ve duygusal olarak tükenmiş hissetmek olarak tanımlanabilir.

- Tükenmişlik sendromu olan bireyler bunalmış hissetme eğilimindedirler.

- İşlerinin hiç bitmeyen taleplerinden rahatsız olurlar.

-Tükenmişlik sendromu bireylerin sosyal arkadaşları, iş arkadaşları ve aile üyeleriyle olan soğukkanlılığını daha kolay kaybetmelerine ve kolaylıkla sinirlenmelerine neden olabilir.

* Tükenmişlik Sendromunun Aşamaları Nelerdir?

- Aşırı dürtü / hırs tükenmişlik sendromunun ilk aşaması olarak görülür.

- Bu hırs bireyi daha çok çalışmaya iteceği için, birey ikinci aşamada kendisini daha çok çalışmaya zorlar.

- Kendisini normal ve gerekli olandan daha fazla çalışmaya zorlamasına yol açar.


- Dördüncü aşamada birey, durumun kendi davranışlarından ve kendisini sürekli çok zorlayarak çalıştığından kaynaklandığını fark etmez


- Birey beşinci aşamada işi ya da sorumluluğu ile ilgili olmayan ihtiyaçlar için zaman ayırmayı bırakır.


- Birey kendi içine kapanmaya da başlar.


- Altıncı aşamada bireyin etrafındakilere karşı sabırsızlığı artar. Birey davranışlarının sorumluluğunu üstlenmek yerine başkalarını suçlar; onları yetersiz, tembel ve zorba olarak görür.


- Durum içindeki sorumluluğunu inkâr eder. Bu aşamada davranış değişiklikleri görülebilir ve tükenmişlik sendromuna giden yolda ilerleyen bireyler daha agresif hale gelebilir ve sebepsiz yere bazılarına saldırabilirler.


- Bundan sonraki aşamada ise birey, içinde boşluk ya da endişe hisleri taşır.


- Tükenmişlik sendromunun son aşamasında ise zihinsel veya fiziksel çöküş bütünüyle başlar.


- Bu durum bireyin genel olarak başa çıkma yeteneğini etkileyebilir ve bu aşamada ruh sağlığı uzmanı ve tıbbi yardım gerekli olabilir."

Değerli okurlarım;

Hepiniz Erdoğan'ı yıllardır izliyorsunuz. Kendisini saraya yakın kadrosu ile kapattı, milletten de hatta AKP milletvekillerinden de koptu…

Bizler elbette tıp insanı değiliz.

Erdoğan'ın söylemlerini, hâl, tutum ve davranışlarını göz önüne alarak bir değerlendirme yapıyoruz.

"Tükenmişlik sendromu" yaşayan bir kişi ülkeyi idare edebilir mi?

Rahmeti Başbakan Bülent Ecevit'in fiziki rahatsızlığından dolayı "görevi bırakması" nasıl toplumun geniş kesiminde kabul gördü hatırlayın.
Erdoğan için de durum hiç farklı değil…

__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.08.2021, 21:33   #2
Çevrimdışı
Ben kimim
Yasaklı Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Recep Tayyip Erdoğan; Tükenmişlik Sendromu | Orhan Uğuroğlu



Ülke 20 yılda çöktü. Battı. Darmadağın oldu. Yağmalandı. Biz hâlâ seyrediyoruz ve bol bol konuşuyoruz. Yaptığımız başka bişey yok.

Ordunun, toplumun, yapısını, düzenini bozdular. Atatürkçü, laik, tam bağımsızlık yanlısı komutanlarla yıllardan beri oyuncak gibi oynuyorlar.

19 yıllık bir dönemden sonra ülkenin ulusal nitelikleri, Atatürk’ün canı pahasına kurduğu Cumhuriyet, laik düzen, çağdaş, ulusal değerler yok edildi.

Resmi kurumlar ve TBMM türbanlılarla dolduruldu.

Ne bayrak kaldı ne marş. Ne laiklik kaldı, ne Ant. Ne Türk kaldı ne Türklük. Ülke mültecilerin çiftliğine döndü. İnsanımız “Türk’üm” demeye çekiniyor şimdi.

Ne meclis kaldı ne milletvekili. Ne yasa kaldı ne Anayasa. Ülke artık kararnamelerle yönetiliyor.

TBMM’deki milletvekilleri robot gibi uzaktan kumanda ile yönetiliyorlar. Ve bütün bunlar muhalefet partilerinin gözleri önünde gerçekleşiyor.

Demokrasi, laiklik, parlamenter rejim bitirildi. Atatürk Cumhuriyeti bitirildi.

Tank Palet Fabrikası bile el değiştirdi.

Yargı, yandaş kurum haline getirildi.

Milli eğitim, imam hatiplere dönüştürüldü.

Bütün bu oluşumlar, bu değişimler 19 senede gerçekleştirildi. Ama henüz AKP gerçek hedefine varamadı.

ABD ve İngiltere yıllar önce bir hedef belirlemişti: “Türkiye’de bir şeriat devletinin kurulması.” Şimdi AKP iktidarı bu amaca hizmet ediyor. Epey yol da aldı.

Zaman zaman çeşitli bahanelerle, sudan sebeplerle ulusal bayramlarımız ertelendi ya da yasaklandı…

Zaman zaman Anayasadaki "Atatürk milliyetçiliği" kavramı bile onları rahatsız etti.

İstiklal marşı okunurken bazıları ayağa kalkmadı. Bazıları da değiştirerek okumaya çalıştı. İzmir Marşı söylenirken salonu terk ettiler.

Her çeşit milliyetçilik kavramını “ayaklarının altına” aldılar.

O dönemde ve daha sonraki dönemlerde bir kez olsun ağızlarından “Ben TÜRK’üm” lafı çıkmadı. Okullarda ANT’ı yasakladılar.

Bir kez olsun “Ulus devlet”, “tam bağımsızlık”, “Türk milleti”, “Ulusal Kurtuluş Savaşı”, “vatandaş”, “vatandaşlık”, “milliyetçilik.” kavramlarını ağızlarına almadılar.

Çünkü onların kitabında bu sözcükler yoktur.

“Ümmet” vardır. “Kul” vardır. “Kulluk” vardır. “Kula kulluk, biat” vardır.

Türkiye’miz hâlâ tarikatlarla yatıyor, tekkelerle kalkıyor. Şeyhlerle yatıyor, Şıhlarla kalkıyor. Hem de 19 yıldan bu yana.

Ortaçağa dönmek istiyorlar. Ortaçağda yaşamak istiyorlar. “İlla da Ortaçağda yaşayacağım” diyorlar. Varsa yoksa din.

Ekonomi, eğitim, bilim, çağdaşlık, uygarlık, kadın ve insan hakları unutuldu.

Demokrasi, cumhuriyet, laiklik bitirildi.

Şeriata, İslam Cumhuriyetine giden yolda şimdi yeni bir uygulamaya geçtiler:

“Türkiye’yi, ülkemizi Araplaştırmak.”

“Mültecilere yardım, destek, arka çıkma” görüntüsü altında vatanımızı Suriyeli, Afgan, Iraklı vb. ülkelerden gelenlerle doldurdular. Doldurmaya da devam ediyorlar.

Ülkemize yerleşen mülteci kadınlarının tümü de çarşaflı. Başörtülü. Öcü gibi kapkara giysiler içinde. Sadece gözleri görünüyor.

Bunlar eğitimsiz, cahil. Dünyaya sadece din penceresinden bakan insanlar.

Akın akın Afganlılar giriyor sınırlarımızdan içeri. Tümü de genç adam. En fazla 30 – 35 yaşlarında.

Bazıları gerilla giysili. Ayakkabıları bile tek tip. Yanlarında ne kadın, ne çoluk çocuk var.

Bunlar neyin nesi?

Şimdiden ülkenin dört bir yanına çekirge sürüsü gibi dağılmaya başladılar. İleride her çeşit hırsızlık, gasp, soygunculuk, cinayet olayları yaşarsak, sakın şaşırmayalım.

İktidarın hedefinde ülkelerinde gerilla deneyimi kazanmış bu Afganlı mültecileri saldırılara, çatışmalara hazırlamak mı var?

İktidar, milyonlarca vatansız mülteciye, Türk milletinin sırtından milyonlarca lira harcıyor.

Afganlılar, Pakistanlılar, Suriyeliler ve öteki Arapların sayısı, resmi olmayan rakamlara göre, neredeyse 10 milyonu buldu.

Eğlence yerlerinde, plajlarda Türklerden çok onlar var şimdi.

Suriyeliler palazlandı. Ortama uydular. Sahillerde nargile keyfi yapıp, kadınlara, kızlara laf atıyorlar. Sarkıntılık yapıyorlar.

Ülke işgal altında.

AKP ve yöneticileri de halkın çoğunluğunun bilinçlenip, gerçekleri görmeye başlamasının farkında. Bu nedenle yapılacak bir seçimden “Öcü”den korkar gibi korkuyorlar.

Aynı yöntem bir zamanlar bazı Arap ülkelerinde de uygulanmıştı. Dışarıdan ülkeye sokulan eğitimli militanlar ülkede iç karışıklık, kaos yaratmıştı. Bu çatışmaların sonucunda ülke cehenneme dönmüş, kan gövdeyi götürmüş, ülkenin liderleri alaşağı edilmişti. Suriye, Afganistan, Irak, Libya bu karmaşanın en canlı örnekleridirler.

İktidar köşeye sıkıştı.

Ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar çok kötü.

İktidar zor durumda. Hazine tamtakır.

İktidar halkın bilinçlenmesinin ve soyguncuları tanımaya başlamasının farkında.!!!

Geleceğini karanlık, hem de kapkaranlık görüyor.

Bu yüzden tedirgin. Telaş içinde.

Koltukların el değiştirmesinden ve yargılanmaktan korkuyor.

Seçimin lehine dönebilmesi için, seçimden önce, önlemler almaya çalışıyor şimdi...

Bu nedenle muhalefetten ve toplumdan gelen seçim çağrılarına yanıt veremiyor. Seçimi hep 2023 yılına erteliyor.

O zamana değin bir takım çözümler bulacağını, önlemler alacağını düşünüyor.

Bir takım ayak oyunlarının peşinde.

AKP bundan sonra iktidarda kalabilmek için her çeşit yönteme başvuracaktır.

“Anayasa değişikliği referandumunda” mühürsüz oy pusulalarını ve zarfları geçerli sayıldı.

Muhalefet liderleri Yasalara aykırı olan bu uygulamaya müdahalede bulunmadılar, seyirci kaldılar.

ABD gözetiminde sınırlarımızdan içeri binlerce Afganlının elini kolunu sallayarak girmesi de bu yöntemlerden birisidir. İleride bunlar seçmen olarak da kullanılabilirler.

Bu vatan haini mülteciler, onları bu hedeflerine en kısa bir zamanda ulaştıracaktır. Çünkü hızla çoğalmakta, denetimi ellerine geçirmektedirler.
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Ben kimim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 17.08.2021, 13:28   #3
Çevrimdışı
Ben kimim
Yasaklı Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Recep Tayyip Erdoğan; Tükenmişlik Sendromu | Orhan Uğuroğlu





Afganistan'la ilgili Türkiye’yi bekleyen iki büyük tehlike ne?
Barış Yarkadaş, "Taliban’ın Kabil’i ‘ele geçirmesi’nin ardından ilk tebrik İdlib’ten geldi. Burnumuzun dibindeki İdlib’te konumlanan terör unsurlarının Taliban’ı hemen tebrik etmesi, coğrafyamızı bekleyen iki tehlikeyi gösteriyor." şeklinde yazdı.

Korkusuz yazarı Barış Yarkadaş, Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin ardından Türkiye'yi bekleyen iki tehlikeye işaret etti. Yarkadaş, "Bunlardan biri Taliban’ın Kaide ve benzeri unsurlara vereceği maddi ve manevi desteğin artması; dolayısıyla terör ihracının artık bir devlet eliyle gerçekleşecek olmasıdır. Diğeri ise bir yandan terör kıskacına alınan ülkemizin ve coğrafyamızın, diğer yandan ise büyük göçlere maruz kalacak olmasıdır. Bu büyük bir ‘terör ve göç fırtınası’ yaratacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Barış Yarkadaş şöyle yazdı:

ABD emperyalizminin dünyaya son kazığı, Afganistan’ın Taliban’a teslim edilmesi oldu. Artık, tankı, topu, uçağı ve füzesi olan bir ‘’terör örgütü” daha doğrusu bir “terör devleti” var: Afganistan İslami Emirliği…

Bu günlere bir günde gelinmedi…

ABD emperyalizmi, sosyalizmin yayılmasını önlemek için, 1970’lerin sonunda Pakistan üzerinden Afganistan’daki dinci – gerici – yobaz hareketleri desteklemeye başladı. Bugün adına Taliban denen terör örgütü ve öncülleri, işte o günlerde emperyalizm tarafından Afganistan Halk Partisi’nin üstüne salındı.

ABD HEP GERİCİLERİ DESTEKLEDİ
Afganistan’da gerçekleştirilmeye çalışılan demokratik oluşumu boğmak için desteklenen dinci örgütler, kanlı ve çirkin yüzlerini hemen gösterdiler. ABD’den cesaret alan gerici – yobaz örgütler, kadınlara baskı yapmaya başladı. Afganistan bir uyuşturucu cenneti haline dönüştürüldü. Afganistan Halk Partisi ise öncülüğünü toprak ve savaş ağalarının yaptığı bu gerici ayaklanma karşısında SSCB’yi yardıma çağırdı.

SSCB’nin Afganistan’a girmesi ise 14 bin askeri ve 450 uçağına mal oldu. ABD, Pakistan, Suudi Arabistan ve hatta kısmen Çin destekli cihatçı örgütler, 10 yıl süren savaş boyunca SSCB’nin enerjisini emdi. Ve sosyalizmin çözülüşü de bu savaşla birlikte hızlandı. 1980’li yılların başında patlak veren bu savaşın moral destekçisi ise Türkiye’deki dinci örgütlerdi. Bugün Taliban’ın çok saygı duyduğu Hikmetyar, Türkiye’deki yobazlar tarafından el üstünde tutulurdu.

ABD ELİYLE DEVLET OLDULAR
ABD’nin kollarında büyüyen sözde İslamcı Taliban, ağa babası ABD’nin kendisine yaptığı büyük ‘kıyak’ sonucu artık bir devlet… Taliban sözcüsü bile “Yönetimi bu kadar hızlı almayı beklemiyorduk” diyor. ABD’nin Kabil’i de Taliban’a bırakmasıyla birlikte, bu örgüt önümüzdeki günlerde varlığını ‘devlet’e dönüştürecek ve ABD’nin kendisine bıraktığı tüm silahları kullanabilecek. Yukarıda da ifade ettiğim üzere artık tankı topu, füzesi, uçağı ve helikopteri olan bir ‘terör devleti’ var karşımızda.

AÇIK VE YAKIN TEHLİKE
Taliban’ın Kabil’i ‘ele geçirmesi’nin ardından ilk tebrik İdlib’ten geldi. Burnumuzun dibindeki İdlib’te konumlanan terör unsurlarının Taliban’ı hemen tebrik etmesi, coğrafyamızı bekleyen iki tehlikeyi gösteriyor. Bunlardan biri Taliban’ın Kaide ve benzeri unsurlara vereceği maddi ve manevi desteğin artması; dolayısıyla terör ihracının artık bir devlet eliyle gerçekleşecek olmasıdır. Diğeri ise bir yandan terör kıskacına alınan ülkemizin ve coğrafyamızın, diğer yandan ise büyük göçlere maruz kalacak olmasıdır. Bu büyük bir ‘terör ve göç fırtınası’ yaratacaktır.

Bu iki tehlike karşısında hükümetin ne yapacağı bilinmiyor. Zira; dün yapılması gereken Bakanlar Kurulu toplantısı bir kez daha ertelendi. Dolayısıyla bakanlar ile cumhurbaşkanı bir durum değerlendirmesi yapmadı. Bu bağlamda, hükümetin Afganistan’a dair tüm öngörülerinin çöktüğü de hatırlanırsa, sanırım “Allah yardımcımız olsun” demekten başka bir çaremiz kalmıyor.

Atatürk’ün eşsiz kıymetini anlama zamanı…

,Afganistan adı verilen coğrafya, birçok milliyetin bir arada bulunduğu, dolayısıyla yönetilmesi de zor bir toprak… Çünkü; hem toprak hem de savaş ağaları var. Ve bu iki yapı ABD ve İngiliz emperyalizmi ile içli dışlılar. Bu ilişkileri 1900’lü yılların başından beri sürüyor.

ABD ve İngilizler, dönem dönem Çin’in de desteğini alarak o dönemki adıyla SSCB, bugünkü adıyla Rusya’nın önünü kesmek için toprak ve savaş ağalarının yardımıyla Taliban türü örgütler kurdular. Afganistan işte o günden bugüne belini bir türlü doğrultamadı. “İmparatorluklar Mezarlığı” da denilen ülke, hep emperyalizmin oyuncağı oldu.

ATATÜRK’Ü ÖRNEK ALDILAR AMA…
Tarihe biraz dönüp bakarsanız, aslında bu fasit daireden ülkesini çekip çıkarmaya çalışan bir lider vardı: Emanullah Han… Emanullah Han, 1928’de Türkiye’ye gelmiş ve hayranı olduğu Atatürk’ten modernleşme çabaları için katkı istemişti. Han’ın eşi Kraliçe Melike Süreyya Terzi de bu modernleşme çabalarının öncülerindendi.

Ancak toprak ağaları ve gerici din adamları, Emanullah Han’ın Atatürk ile yakınlaşması ve modernleşme çabalarına tepki göstererek ayaklanma başlattılar. Han ve eşi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ve Afganistan o günden sonra sonu görünmeyen bir karanlığın içine yuvarlandı. Dönem dönem bu karanlığı aydınlatmak için çırpınanlar olsa da hiçbiri başarı sağlayamadı.

[IMG][IMG]https://cdn-korkusuz.sozcu.com.tr/cd.../08/K02ATA.jpg[/IMG][/IMG]
Latife Hanım ve Atatürk (solda), Kral Emanullah Han ve Melike Süreyya Terzi (ortada)

İKİ ÜLKE; İKİ KADER…
Şimdi bir aynı dönemde Atatürk öncülüğünde modernleşme çabaları gösteren Türkiye’ye bir de gerici yobazların egemenliği altındaki Afganistan’a, yeni adıyla “Afganistan İslami Emirliği’’ne bakın. Birinde; bırakın kadının adını, gölgesi bile yok. Diğerinde ise kadınlar sosyal yaşamın içinde… İş ve meslek sahibi… Siyaset yapabiliyor; hakları için mücadele ediyor, yaşama yön veriyor. Böyle dönemler, Atatürk’ün değerini anlamak, anlatmak ve onun en büyük eseri LAİK Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine sahip çıkmak için bir vesile olmalıdır.

Büyük Atatürk; bu kanlı coğrafyada bin bir türlü engeli aşarak inşa ettiğin cumhuriyetin değerini her geçen gün daha çok anlıyoruz. Afganistan, İran, Irak, Pakistan, Suriye ve benzer ülkeleri gördükçe, seni ve silah arkadaşlarını minnetle anıyoruz.

[/IMG]

Afganistan'la ilgili Türkiye’yi bekleyen iki büyük tehlike ne?
Barış Yarkadaş, "Taliban’ın Kabil’i ‘ele geçirmesi’nin ardından ilk tebrik İdlib’ten geldi. Burnumuzun dibindeki İdlib’te konumlanan terör unsurlarının Taliban’ı hemen tebrik etmesi, coğrafyamızı bekleyen iki tehlikeyi gösteriyor." şeklinde yazdı.

Korkusuz yazarı Barış Yarkadaş, Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin ardından Türkiye'yi bekleyen iki tehlikeye işaret etti. Yarkadaş, "Bunlardan biri Taliban’ın Kaide ve benzeri unsurlara vereceği maddi ve manevi desteğin artması; dolayısıyla terör ihracının artık bir devlet eliyle gerçekleşecek olmasıdır. Diğeri ise bir yandan terör kıskacına alınan ülkemizin ve coğrafyamızın, diğer yandan ise büyük göçlere maruz kalacak olmasıdır. Bu büyük bir ‘terör ve göç fırtınası’ yaratacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Barış Yarkadaş şöyle yazdı:

ABD emperyalizminin dünyaya son kazığı, Afganistan’ın Taliban’a teslim edilmesi oldu. Artık, tankı, topu, uçağı ve füzesi olan bir ‘’terör örgütü” daha doğrusu bir “terör devleti” var: Afganistan İslami Emirliği…

Bu günlere bir günde gelinmedi…

ABD emperyalizmi, sosyalizmin yayılmasını önlemek için, 1970’lerin sonunda Pakistan üzerinden Afganistan’daki dinci – gerici – yobaz hareketleri desteklemeye başladı. Bugün adına Taliban denen terör örgütü ve öncülleri, işte o günlerde emperyalizm tarafından Afganistan Halk Partisi’nin üstüne salındı.

ABD HEP GERİCİLERİ DESTEKLEDİ
Afganistan’da gerçekleştirilmeye çalışılan demokratik oluşumu boğmak için desteklenen dinci örgütler, kanlı ve çirkin yüzlerini hemen gösterdiler. ABD’den cesaret alan gerici – yobaz örgütler, kadınlara baskı yapmaya başladı. Afganistan bir uyuşturucu cenneti haline dönüştürüldü. Afganistan Halk Partisi ise öncülüğünü toprak ve savaş ağalarının yaptığı bu gerici ayaklanma karşısında SSCB’yi yardıma çağırdı.

SSCB’nin Afganistan’a girmesi ise 14 bin askeri ve 450 uçağına mal oldu. ABD, Pakistan, Suudi Arabistan ve hatta kısmen Çin destekli cihatçı örgütler, 10 yıl süren savaş boyunca SSCB’nin enerjisini emdi. Ve sosyalizmin çözülüşü de bu savaşla birlikte hızlandı. 1980’li yılların başında patlak veren bu savaşın moral destekçisi ise Türkiye’deki dinci örgütlerdi. Bugün Taliban’ın çok saygı duyduğu Hikmetyar, Türkiye’deki yobazlar tarafından el üstünde tutulurdu.

ABD ELİYLE DEVLET OLDULAR
ABD’nin kollarında büyüyen sözde İslamcı Taliban, ağa babası ABD’nin kendisine yaptığı büyük ‘kıyak’ sonucu artık bir devlet… Taliban sözcüsü bile “Yönetimi bu kadar hızlı almayı beklemiyorduk” diyor. ABD’nin Kabil’i de Taliban’a bırakmasıyla birlikte, bu örgüt önümüzdeki günlerde varlığını ‘devlet’e dönüştürecek ve ABD’nin kendisine bıraktığı tüm silahları kullanabilecek. Yukarıda da ifade ettiğim üzere artık tankı topu, füzesi, uçağı ve helikopteri olan bir ‘terör devleti’ var karşımızda.

AÇIK VE YAKIN TEHLİKE
Taliban’ın Kabil’i ‘ele geçirmesi’nin ardından ilk tebrik İdlib’ten geldi. Burnumuzun dibindeki İdlib’te konumlanan terör unsurlarının Taliban’ı hemen tebrik etmesi, coğrafyamızı bekleyen iki tehlikeyi gösteriyor. Bunlardan biri Taliban’ın Kaide ve benzeri unsurlara vereceği maddi ve manevi desteğin artması; dolayısıyla terör ihracının artık bir devlet eliyle gerçekleşecek olmasıdır. Diğeri ise bir yandan terör kıskacına alınan ülkemizin ve coğrafyamızın, diğer yandan ise büyük göçlere maruz kalacak olmasıdır. Bu büyük bir ‘terör ve göç fırtınası’ yaratacaktır.

Bu iki tehlike karşısında hükümetin ne yapacağı bilinmiyor. Zira; dün yapılması gereken Bakanlar Kurulu toplantısı bir kez daha ertelendi. Dolayısıyla bakanlar ile cumhurbaşkanı bir durum değerlendirmesi yapmadı. Bu bağlamda, hükümetin Afganistan’a dair tüm öngörülerinin çöktüğü de hatırlanırsa, sanırım “Allah yardımcımız olsun” demekten başka bir çaremiz kalmıyor.

Atatürk’ün eşsiz kıymetini anlama zamanı…

,Afganistan adı verilen coğrafya, birçok milliyetin bir arada bulunduğu, dolayısıyla yönetilmesi de zor bir toprak… Çünkü; hem toprak hem de savaş ağaları var. Ve bu iki yapı ABD ve İngiliz emperyalizmi ile içli dışlılar. Bu ilişkileri 1900’lü yılların başından beri sürüyor.

ABD ve İngilizler, dönem dönem Çin’in de desteğini alarak o dönemki adıyla SSCB, bugünkü adıyla Rusya’nın önünü kesmek için toprak ve savaş ağalarının yardımıyla Taliban türü örgütler kurdular. Afganistan işte o günden bugüne belini bir türlü doğrultamadı. “İmparatorluklar Mezarlığı” da denilen ülke, hep emperyalizmin oyuncağı oldu.

ATATÜRK’Ü ÖRNEK ALDILAR AMA…
Tarihe biraz dönüp bakarsanız, aslında bu fasit daireden ülkesini çekip çıkarmaya çalışan bir lider vardı: Emanullah Han… Emanullah Han, 1928’de Türkiye’ye gelmiş ve hayranı olduğu Atatürk’ten modernleşme çabaları için katkı istemişti. Han’ın eşi Kraliçe Melike Süreyya Terzi de bu modernleşme çabalarının öncülerindendi.

Ancak toprak ağaları ve gerici din adamları, Emanullah Han’ın Atatürk ile yakınlaşması ve modernleşme çabalarına tepki göstererek ayaklanma başlattılar. Han ve eşi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ve Afganistan o günden sonra sonu görünmeyen bir karanlığın içine yuvarlandı. Dönem dönem bu karanlığı aydınlatmak için çırpınanlar olsa da hiçbiri başarı sağlayamadı.

İKİ ÜLKE; İKİ KADER…
Şimdi bir aynı dönemde Atatürk öncülüğünde modernleşme çabaları gösteren Türkiye’ye bir de gerici yobazların egemenliği altındaki Afganistan’a, yeni adıyla “Afganistan İslami Emirliği’’ne bakın. Birinde; bırakın kadının adını, gölgesi bile yok. Diğerinde ise kadınlar sosyal yaşamın içinde… İş ve meslek sahibi… Siyaset yapabiliyor; hakları için mücadele ediyor, yaşama yön veriyor. Böyle dönemler, Atatürk’ün değerini anlamak, anlatmak ve onun en büyük eseri LAİK Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine sahip çıkmak için bir vesile olmalıdır.

Büyük Atatürk; bu kanlı coğrafyada bin bir türlü engeli aşarak inşa ettiğin cumhuriyetin değerini her geçen gün daha çok anlıyoruz. Afganistan, İran, Irak, Pakistan, Suriye ve benzer ülkeleri gördükçe, seni ve silah arkadaşlarını minnetle anıyoruz.


https://www.yurtgazetesi.com.tr/duny...e-h187676.html
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Ben kimim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
erdoğan, orhan, recep, sendromu, tayyip, tükenmişlik, uĞuroĞlu


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:13.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.