Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Ege


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 02.12.2009, 14:58   #1
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Türkiyenin En Sakin Yeri | Seferihisar

Türkiyenin En Sakin Yeri
Seferihisar İlçesi




İzmir’in Seferihisar ilçesi, İtalya’da bir kuruluş tarafından verilen ve karşılığında turist getirisi olan 'sakin şehir' ödülünü aldı.

Betona teslim olmayan, sakin ve huzurlu bir belde olarak kalan Seferihisar’ın Belediye Başkanı Tunç Soyer, ödülü ve hedeflerini Canlı Gaste’ye anlattı:

Bunun için 6 ay boyunca çalıştık. Sakin şehir olmanın 52 kriterinin her biriyle ilgili bir şeyler yapmaya uğraştık. Alt yapıyla ilgili maddelerin yanında, örneğin kent trafiğinin sakin akması, yaya, bisiklet, atlı ulaşım yollaırnın olması, balkonların bol sardunyalı olması ve fast food’dan uzak eski lezzetlerin bulunması gibi konıular vardı



Ödül için bu özelliklere sahip yerler İtalya’da bir kuruluş tarafından verilen bu ödül için başvuruda bulunuyor. Kendi başına ulaslararası bir marka ve bunun alıcısı var. Talep var ve dünyanın en çağdaş projelerinden biri. İnsanlık büyük kentlerden kaçıp sakin bir yaşama ve tatile ulaşmak istiyor.

Biz bu ödülü alan 19. ülke olduk ve 129. kent olduk. Organizasyon gheçmişi eskiye dayanmıyor; 10 yıllık.

Öncelikle eski yapı stoğunu restore etmeye, eski gelenekleri kent hayatına sokmak, ev ve köy pansiyonu ile butik otelleri artırmak, eski lezzetleri çoğaltmak, kent trafiğini yavaşlatmak, daha sevimli ve güleryüzlü kent olmak için çalışacağız.

Turizm Bakanlığı’na göre bizden sonra Türkiye’den 60'a yakın kent benzer başvuruda bulunmuş.


Ayrıca Türkiye bu konsepte çok uygun. Bugüne kadar hep gruplar halinde turistler gelir ve otellere kapanırlardı. Burada doğrudan o kente geliyorlar. Kentin lokantalarında yiyor, kahvelerinde oturuyor ve sokaklarında geziyorlar.

Bunun için Turizm Bakanlığı’nın da desteğine ihtiyaç var. Yeni bir turizm modeli ve konsepti... İnanıyorum ki destek de verecekler. Başarılı olmamız şart çünkü bizden sonrakilerin önünü açmamız gerekiyor.
Kaydet
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 22:44   #2
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Seferihisar İlçesi (İzmir)

Seferihisar İlçesi
(İzmir)





Seferihisar, İzmir'in güneybatısında ve Ege Bölgesi'nde yer almaktadır. Seferihisar, Cumhuriyet öncesinde 1884 yılında ilçe olmuştur.


Seferihisar'ın Beyler, Çamtepe, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut ve Ulamış olmak üzere toplam 8 köyü ve Doğanbey ile Ürkmez beldeleri bulunmaktadır. Çamtepe Güzelbahçe ilçesinden 2001 yılında Seferihisar'a bağlanmıştır. Beyler, Orhanlı, Gödence, Çamtepe ve İhsaniye köyleri orman köyleridir. Kavakdere köyü ise dağınık yerleşme yapısına sahiptir. Orhanlı köyü 1979 tarihinden itibaren yeni yerleşim alanına kurulmuş, eski köyün yerinde bir mahalle kalmıştır. Evliya Çelebi'nin de dediği gibi zeytin ve üzüm temel geçim kaynakları arasındadır.



Seferihisar ilçe merkezi 6 mahalleye sahiptir. Bunlar, Turabiye, Cami Kebir, Hıdırlık, Tepecik, Çolak İbrahim Bey, Sığacık ve Ulamış mahalleleridir.




Seferihisar İlçesinin Tarihi



Seferihisar ilçesi topraklarında en eski yerleşim yeri Teos olup, burasının M.Ö. 2000 yıllarında Akalardan kaçan Giritliler tarafından kurulduğu ve Karyalıların bir kenti olduğu bilinmektedir. Böylece yöreye 4000 yıldan bu yana yerleşildiği söylenebilir.

Seferihisar’ın kuruluşu hakkında bir kaç tez bulunmaktadır. Bunlardan ilkine göre; Seferihisar III. Pön Savaşları (Roma – Kartaca Savaşları) sırasında Roma’ya yenilen Kartacalı Anibal’in, Suriye Selefkoslarına sığınmak üzere Anadolu’ya geçmesi (M.Ö.150-146) üzerine Roma donanması’nın Teos önlerinde Myonnesos açıklarında Kartaca donanması ile savaşırken, Romalı General Tysaferin’in konaklama yeri olarak askerlerine inşa ettirdiği üs olarak kurulmuş ve Tysaferinopolis adı verilmiştir.



İkinci tez ise; M.Ö.7. yüzyılda Anadolu toprakları üzerinden, Roma’ya göçen, Hind-Avrupa ırkından Etrüskler tarafından kurulduğuna aittir.Anadolu’ya geldiklerinde kıyılara yeterince yaklaşmak isteyen Etrüsksler’in Seferihisar’ı önce bir konaklama yeri olarak kurdukları, sonra büyük bir kısmının Teos ve Sığacık limanlarından yararlanarak İtalya’ya göçtükleri, bir kısmının ise burada kaldığı ve Seferihisar’ın da M.Ö.5.yüzyılda güçlü bir kent olduğu ileri sürülmektedir.

Seferihisar adının Romalı General Tysaferin’den geldiği, Selçuklulara kadar Tysaferin veya Tysaferinopolis olarak anıldığı, Anadolu’nun Türkleşmesi sırasında adına eklenen hisar kelimesiyle Tysaferinhisar’a dönüştügü sanılmaktadır. Yüzyıllar boyunca kullanılan bu ad, bugün Seferihisar olarak karşımızdadır.

Ege’nin diğer yöreleri gibi Seferihisar’da da M.Ö.7,-5, yüzyillar arasında Lidyalılar, İranlılar, Atinalılar ve Ispartalılar hüküm sürmüstür. Daha sonra yöreye İranlılar, Bergama Krallığı, Makedonyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuştur.



Seferihisar 1084 yılında Selçuklu Komutanı Emir Çakabey tarafindan alınmıs, II.Haçlı Seferi (1147-1149) sonrasında, bölge Sultan Mesut tarafindan Selçuklu topraklarına katılmıştır. Seferihisar, 1308 yılında Selçukluların dağılması ile 1320 de Aydınoguları’nın egemenliğine ardından 1394 yılında da Osmanlıların eline geçmistir. 1402 Ankara Savaşı nihayetinde Moğolların işgaline uğrayan bölge, 1425 yılında tekrar Aydınoguları’nın elindedir, ancak Cüneyt Bey’in ölümünden sonra Seferihisar artık Osmanlıların olmuştur. Seferihisar 14. – 15. – 16. yüzyıllarda Düce (Hereke) ‘deki medresisiyle bir ilim ve kültür ocağı haline gelmiştir.




Osmanlı toprak bölünüşüne göre has arazi içerisinde bulunan Seferihisar’ın geliri III.Murat’ın annesi Valide Sultan tarafından, Mekke’ye vakfedilmiştir. Seferihisar 19. yüzyıl başlarında 20 bini aşkın nüfusa sahipken, köylerden çıkan veba hastalığı nüfusu kırmış, Seferihisar’ın dört beş köyü ortadan kalkmıştır.


İzmir 1850 yılında, Aydın vilayeti’nin merkezi olunca, Seferihisar nahiyesi de 1884 yılında Belediye olmuştur.

İlçe merkezinde Selçuklular ve Osmanlılardan kalma camiler bulunmaktadır.

Bunlardan; Turabiye Camii (1197) yılında Selçuklular tarafından yapılmış (1783-1784) yıllarında Osmanlılar tarafından bakıma alınıp yeniden ibadete açılmıştır. Osmanlı döneminde ise Güdük Minare Camii, Hıdırlık Camii (1767-1768)ve Ulu Cami (1816-1817) inşa edilmiştir.Bu camilerin hepsi çesitli tarihlerde onarım gördüklerinden günümüzde de ibadete açıktırlar. Ayrıca Osmanlı Dönemin’den kalma ve bugün yıkıntı halde 2 hamam bulunmaktadır.



Seferihisar ve çevresinde tespit edilen tarihi değerlerden biride tümülüslerdir. Bunlardan; Tepecik Mahallesindeki Güneşlikent Tümülüsü, yaklaşık 20 m.yüksekliğinde, 80 m. çapındadır ve yoğun kaçak kazılara maruz kalmıştır. Ayrıca Hıdırlık Mahallesinde birbirine yakın konumlarda ikisi tescilli, sekizi tescilsiz, toplam 10 tümülüs yer almaktadır.


Seferihisar’da Cumhuriyet döneminde kayda değer bir olayda Kore Savaşları’na katılan Türk Kuvvetlerinin, ikinci kafileden itibaren, 1951-1960 yılları arasında on yıl, hazırlık eğitimini burada yapmış olmalarıdır.

Seferihisar ilçe merkezinde Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet döneminde şehit düşenlere ait bir Şehitlik ile ilçe merkezi girişinde, İzmir Caddesi üzerinde Şehitler Çeşmesi bulunmaktadır.




Seferihisar'ın Kurtuluşu ve Çolak İbrahim Bey

15 Mayıs 1919 tarihine kadar Seferihisar’da yaklaşık %50 Rum, %50 yerli ve Mora göçmeni Türk ahali birlikte yaşamışlar, İzmir’in 15 Mayıs 1919 da Yunan işgaline uğramasıyla, işgal yılları başlamış, 11 Eylül 1922 de ilçe kurtarılmıştır.
Harbiye’den yetişmiş Çolak İbrahim Bey, Musatafa Kemal Paşa’nın teklifini kabul ederek, maiyetindeki iki milis süvari alayı ile birlikte Kuvayı Milliye’ye katılmıştır. Emrine bir nizamiye alayı ile bir dağ bataryası verilerek 1920 yılında 3.Süvari Tümeni namıyla Garp Cephesi emrinde bir süvari tümeni yapılmıştır. Çolak İbrahim Bey, Kızılçullu yakınlarından hareket ederek,Sefehisar’ın doğusundaki dağ geçitlerinden ilerlemiş ve 11 Eylül 1922 tarihinde öğleden sonra Seferihisar’a girmiştir. Giriş yönü, Kocaçay tarafından bugünkü Kurtuluş Caddesi (o zaman ki Sığırtmaç Sokağı) üzeridir.

Çolak İbrahim Bey adı, Seferihisar’da eski Rum Mahallesi olan ve sonradan Rumeli göçmenlilerinin yerleştirildiği mahalleye verilmiştir. 1982 yılında bir tanesi Çolak İbrahim Bey Mahallesindeki parka, diğeri de Şehitler Çeşmesi karşısında olmak üzere 2 büstü dikilmiştir.

Atatürk’ün Seferihisar’ı Ziyareti



Seferihisar için önemli tarihlerden biri de 11 Nisan 1934 de Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçe merkezini ve Sığacık’ı ziyaretleridir.Atatürk ilçeye girmeden önce Sığacık’a geçmiş, sahilde incelemelerde bulunmuştur. Karşılaştığı Sığacık İlkokul öğretmeninden not defterini istemiş, harf devrimine rağmen öğretmenin not defterinin eski yazıyla yazılmış olduğunu görünce üzülmüştür. Sonra küçük öğrenci Mehmet İnce’ye sorular sorup, onu okşamış ve Seferihisar’a dönmüştür.


Üzerinde yerli malı kumaştan golf elbise olan Atatürk, askeri gazinoda ağırlanıp, kahvesini içtikten sonra, halkı selamlayarak ilçeden ayrılmıştır.
Kaydet
  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 22:51   #3
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi

Seferihisar İlçesi'nin Coğrafi Konumu



İl merkezine uzaklığı 45 km’dir. Kuzeyde Urla ve Güzelbahçe, Doğuda Menderes ile çevrilidir. İlçenin batısının ve güneyinin Ege Denizi’ne kıyısı olmakla birlikte ilçe merkezi denizden 5 km içeride bulunmaktadır. İlçenin yüzölçümü 386 km²’dir. Seferihisar’ın matematiksel konumu ise 26°45'00" doğu; 27°01'30" doğu boylamları ile 38°17'00" kuzey ve 38°02'00" kuzey enlemleridir.

İlçe topraklarından demiryolu hattı geçmemekte, en yakın istasyon İzmir kent merkezinde (45 km) ve Adnan Menderes Havalimanı’nda (40 km) hizmet vermektedir.

İlçenin deniz kıyısında yolcu ve yük taşımacılığına ait bir limanı bulunmazken, Sığacık’ta bir balıkçı barınağı ve 400 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır.

İlçe merkezinin kuruluş yeri deniz seviyesinden 18 m yükseltidedir. Kent, kuzey-güney yönünde uzanan Kızıldağlar’ın (1080m) batısında , denize inen yamaçlar ve Kocaçay vadisinin düzlükleri üzerine kurulmuştur.
Seferihisar ilçe merkezinin yakın çevresindeki yerleşmelere uzaklığı şöyledir:
  • Güzelbahçe : 23 km
  • Konak (İzmir kent merkezi) : 45 km
  • Urla : 30 km
  • Çeşme : 85 km
  • Ürkmez : 23 km
  • Gümüldür : 28 km
  • Özdere : 38 km
  • Selçuk : 60 km
  • Menderes : 45 km
  • Kuşadası : 70 km


Seferihisar İlçesi'nin Yer Şekilleri



Seferihisar, Urla Yarımadası'nın alçak depresyonlarından biri üzerinde yer almaktadır. Güzelbahçe'den Seferihisar'a doğru uzanan bu geniş depresyon alanı yer yer akarsularla parçalanmış olduğundan arızalı bir görünüm sunar. Bu alan, daha sonra Ulamış, Düzce ve Turgut köylerinin bulunduğu geniş depresyonla birleşerek güneybatı yönünde düz ve düze yakın eğimlerle Azmak Ovasına ulaşır, oradan da denizle son bulur.

Seferihisar morfolojik bakımdan bazı birimlere ayrılabilir. İlk ayırt edilen birim aşınım yüzeyleridir. Akarsu vadileriyle yarılan aşınım yüzeylerinin eteklerindeki yamaçlar ise ayrı bir morfolojik birim oluşturur.

Seferihisar yöresinin yer şekillerinde akarsu aşındırması sonucu meydana gelen biriktirmenin rolü büyüktür. Nitekim Azmak Dere, Yassı Çay ve kollarının biriktirme şekillerinden alüvyal ova düzlükleri oluşmuştur. Azmak Dere ve kollarının oluşturduğu taban ovasına Azmak Ovası denilmekte, bir başka ova tabanı ilçe merkezinden başlayıp, Teos ören yerine kadar devam etmektedir.

Seferihisar'da diğer bir morfolojik birim kıyılardır. Kıyılar, Urla Yarımadası'nın diğer kıyıları gibi girintili çıkıntılıdır. Bu kıyıların girintili çıkıntılı olmasının nedeni ; Dördüncü zaman (Kuaterner) glasyel dönemi sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ve bu arada tektonik hareketler sonucu meydana gelen kırılmalara bağlanabilir.

Sığacık ovası ve güneyindeki kıyılar düz ve girintisizdir. Bu alanlar dereler tarafından getirilen alüvyonla dolmuş ve bugünkü şeklini almıştır.

İlçe arazisinde en fazla yükselti 680 metre ile Çakmaktepe'dedir.

Bölgenin eşsiz güzelliğe sahip gölü Karagöl; Sığacık yolu üzerinden Taşdibi istikametine doğru iki kilometre kadar içerdedir. Gölün yanında M.Ö den kalma Teos taşlarının işlenmemiş halleri bulunmaktadır. Mesafe insanı şaşırtıyor. Meden ocağı ve Teos kenti arasındaki uzun yoldan bu taşlar şehre nasıl götürülürdü her ziyaretçinin sorusu oluyor. Karagöl'ün tam karşısında ki Taşdibi de, bu maden ocağının ikizidir. Ama Teoslular ikiz tepelerin sadece birini kullanabilmişler.

Seferihisar İlçesi'nin İklimi




İklim şartlarının belirlenmesinde planeter faktörlerden başka yükselti, rölyef, bakı, kıyı konumu, denizden uzaklık, kıyı akıntıları gibi fiziki coğrafya koşulları da etkili olmaktadır. Seferihisar'da ise morfolojik bakımdan yüksek alanlar az olduğu için rölyefin ve yükseltinin pek etkisi yoktur. Yörenin ikliminde en büyük etki denize aittir. Denize yakınlık ve denizin ılıman etkisiyle sıcaklık kış aylarında pek düşmez.

Seferihisar'da ortalama yıllık sıcaklık, meteoroloji istasyonunun 1929 - 1995 yılları arası kayıtlarına göre ; 16.4 C°, aylık ortalama maksimum sıcaklık Temmuz ayında 35.2 C°, aylık ortalama minimum sıcaklık 4.2 C° dir.

Seferihisar ve çevresinde yüksek yaz sıcaklıkları yaşanırken kışlar ılık geçmektedir. Bu duruma göre Seferihisar'ın Akdeniz termik rejim bölgesi içinde olduğu söylenebilir. Çünkü yılın 4 ayında (Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül) sıcaklıklar 20 C° nin üstündedir.

Seferihisar'da yıllık ortalama rüzgar hızı, yaklaşık olarak 3,5 m/sn civarındadır. Ocak, Şubat, Mart aylarında rüzgar hızında nisbi bir artış gözlenirken Mart ayından Haziran ayına kadar bir azalma daha sonra tekrar yükselme gözlenmekte ise de bunlar önemli bir değer değildir. Diğer yandan kışın ve geçiş mevsimlerinde rüzgarın hızı zaman zaman oldukça artmaktadır.

Seferihisar'da yıllık ortalama bağıl nem %64 olup, aylara göre değişmektedir. Sonbahar'dan itibaren bağıl nem oranı ilkbahar sonuna kadar yıllık ortalamadan fazla, Mayıs ayından itibaren yıllık ortalamanın altındadır. Minimum nem durumuna bakıldığında; hiçbir ayda atmosfer neminin % 10 un altına düşmediği anlaşılır. Batı sektörlü rüzgarların etkin olduğu, sıcaklığın azaldığı, bulutluluğun arttığı kış aylarında bağıl nem oranı artmakta, kuzey sektörlü rüzgarların görüldüğü ve bulutluluğun azaldığı yaz aylarında ise azalmaktadır. Kısaca söylenebilir ki deniz etkisinde olan yörede bağıl nem değerleri her ay yüksektir.

Seferihisar'da yıllık ortalama yağış miktarı 588.1 mm dir. En yağışlı mevsim kış mevsimi ve ne yağışlı ay Aralık ayıdır (142mm). En az yağış ise yaz aylarında görülür (Temmuz ayında 1 mm). Seferihisar yarı nemli, mezotermal, su noksanı yaz aylarında çok kuvvetli, deniz etkisi alan bir özelliğe sahiptir. Mayıs - Eylül ayları arasında topraktaki su yetersizliği yörede tarım faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Kasım ayından Nisan ayına kadar olan dönemde ise buharlaşma az olduğu ve yağış miktarları da yeterli olduğu için toprakta su bulunmaktadır.


Seferihisar İlçesi'nin Ekonomisi



Seferihisar ilçesi genelinde ekonomik faaliyetlerin temelini tarım ve onun içerisinde de zeytincilik oluşturmakta iken, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ile süs bitkileri ağırlıklı seracılık, hayvancılık son yıllarda önemli gelir kaynağı olmaya başlamıştır. Öte yandan balıkçılık devam ederken, turizm; günümüzde ilçe ekonomisine katkı veren en önemli sektörlerdenbiri haline gelmiştir. Nüfusun % 80'i tarımla uğraşmaktadır.

İlçenin sanayi ve ticaret hayatında çeşitli alanlarda faaliyet gösteren işletme, fabrika, atölye ve imalathaneler bulunmaktadır. Bunları saymak gerekirse; İlçe merkezinde tanzim et satış mağazası ve otobüs işletmesi olmak üzere 2 adet belediye iktisadi teşekkülü, 11 adet un fabrikası, 9 adet mandıra, 8 adet zeytinyağı fabrikası, 11 adet yaş meyve-sebze paketleme işletmesi, 2 adet beşer tonluk süt toplama merkezi, 50 adet marangoz imalathanesi, 10 adet soğuk demir atölyesi, 6 adet alüminyum ve 4 adet plastik imalathanesi bulunmaktadır. Narenciye paketleme tesislerinde işlenen ürünler ihraç edilmekte, diğer imalathane ve atölyeler ise ancak ilçe ihtiyaçlarını karşılamaktadır.


Seferihisar İlçesi'nin Kültürel Zenginlikleri



Seferihisar İlçesi'ndeki Cami ve Mescitler:

1. Güdük Minare Cami (Seferihisar ilçe Merk.)
2. Hıdırlık Cami (Seferihisar İlçe Merk.)
3. Turabiye Cami (Seferihisar İlçe Merk.)
4. Ulu Cami (Seferihiasar İlçe Merk.)
5. Kasım Çelebi Cami (Düzce Köyü)
6. Sığacık Cami ve Sığacık Mescidi


Seferihisar İlçesi'ndeki Hamamlar ve Medreseler:

1. Hamam (Seferihisar İlçe Merk.)
2. Sığacık Hamamı
3. Düzce Köyü Hamamı
4. Ulamış Köyü Hmamı
5. Kasım Çelebi Medresesi (Düce Köyü)


Seferihisar İlçesi'ndeki Çeşme –Anıt - Su Kemeri - Illıcalar:

1. Şehitler Çeşmesi (Seferihisar İlçe Merk.)
2. Ulamış Köyü Şehitlik Anıtı
3. Su Kemeri (Beyler Köyü)
4. Cumalı Ilıcaları (Kavakdere Köyü)


Seferihisar İlçesi'ndeki Tümülüsler:

1. Güneşlikent Tümülüsü (Tepecik Mah.Gemisuyu Mevki,Seferihisar İlçe Merk.)
2. Tümülüs - A (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki,Seferihisar İlçe Merk.)
3. Tümülüs - B (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki,Seferihisar İlçe Merk)


Seferihisar İlçesi'ndeki Antik Kent ve Sit Bölgeleri

1. Teos Antik Kenti
2. Lebedos Antik Kenti
3. Karaköse Harabeleri
4. Myonnesos Adası
Kaydet
Kaydet
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 22:56   #4
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Teos




İzmir'in Seferihisar İlçesi'ne 5 kilometre uzaklıktaki Sığacık Köyü'nün bir kilometre güneyinde deniz kenarında bulunan Teos'un M.Ö. 1000 yıllarında İon kolonisi olarak kurulmuştur. Kurucusu Dioysos'un oğlu Athames olarak bilinir. Teos önce Pers yönetiminde kalmış, sonra Lidyalıların, ardından yine Pers yönetimine geçmiştir.

İonlarla birlikte Teos bağımsızlığını kazanmış ve mimari alan ile ticarette önemli bir yer haline gelmiştir. Kentinin en önemlileri olan Teos'te Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları bulunmaktadır. Ziyarete açık olan Teos'ta en önemli antik eser olarak bilinen, antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağıdır. Diğer önemli kalıntılar ise Agora, tiyatro, odeon, surlar ve liman kalıntılarıdır.

Tarihi ve doğal çevre zenginliği Teos'un değerini artırmaktadır. Teos'a giderken içinden geçeceğiniz Sığacık'ta bulunan 16.yy'da Osmanlı Kalesi'ni de görebilirsiniz. Ayrıca doğal bir liman görünümündeki Sığacık Körfezi'nde günbatımının enfes güzelliğini yaşayabilirsiniz.



Teos, Anadolu ve Ege Adaları üzerindeki 12 İon kentinin en önemlilerinden biridir. Yaklaşık olarak MÖ 5. yüzyıl kaynaklı olan geleneksel öyküye göre Teos MÖ 11. yüzyılda Boeotia Orchomenos' tan gelen Minyaslılar tarafından kurulmuştur. Efsanevi kurucusu olarak Athamas bilinmektedir. Onları Kodrus oğullarının soyundan gelen Atinalı' lar izlemiştir. M.Ö. 7. yy,da Milet'li Thales'in 12 İon kentinin Teos'ta ortak bir meclis kurmasını önermesi,Teos'un o çağlarda ki kuvvetli durumunu simgeler. M.Ö. 6. yy.da Pers istilasının başlamasıyla Teos da diğer İon kentleri gibi düşmüş,bunun üzerine Teoslular, gemilerle adalara geçerek kurdukları kolonilere yerleşmişlerdir.

M.Ö 494'de Lade Savaşı'nda koloniler yeniden zafer elde ettikleri için , Teos kısa zamanda toparlamış, gidenler geri dönmüş ve deniz aşırı ticaret sayesinde Teos tekrar zengin bir kent haline gelmiştir. M.Ö 304'de bütün İon kentlerini etkileyen depremden sonra Antiganus, lebedos'un bütün nüfusunu toplayıp teos'a götürmeyi teklif etmiştir. Bu konuyla ilgili planlar seferihisar'da bulunan uzun bir kitabede mevcuttur.Ancak Antiganus planlarını gerçekleştiremeden Teos , M.Ö 302' de Büyük İskender'in generali Lysimachus tarafından ele geçirilmiş, Lysimachus yeniden inşa ettirdiği efes'de yerli nüfus olmadığı için Teos'daki ve lebedos'daki nüfusun bir kısmını buraya naklettirmiştir.



M.Ö 190 yılında Romalılar ile Teos'un yöneticisi Antiochus III'ün arasında kıyılarda egemenlik çekişmesi vardı. Antiochus III'ün askerleri için ayırdığı büyük gıda stokları Romalıların dikkatini çekmiş ve Teoslulara bu stokları vermelerini, aksi taktirde düşman muamelesi göreceklerini bildirmişlerdir. Teoslular bu teklifi kabul etmişler, ancak Doğanbey adası arkasındaki koyda Roma donanmasına tuzak hazırlamışlardır. Romalıların yükleme işini kentin güneyinden başka bir koyda yapmaları üzerine planları bozulmuş, durumu öğrenen Romalılar Teos donanmasına saldırarak yenmiş ve onları barış antlaşması yapmaya zorlamışlardır. Bu olay Teos'un tarihteki son belgesidir. Roma idaresi altındaki Teos, tarihteki olayların akışı içinde silinip kaybolmuştur.


Teos'un kuzey ve güneyinde iki limanı ve her iki limandan ortalama 1.5 km uzaklıkta ortadaki bir tepe üzerinde akropolü vardır.En eski surlar bu tepe üzerindedir. Kent, akropol ile güney liman arasında gelişmiştir. M.Ö 3. yüzyıla ait sur duvarları düz hatlar ve dik kırıklıklarla devam eder. Güneyde limana ait bazı kalıntılar vardır.Aynı şekilde kuzeyde Sığacık kale surları altından denize girmiş bazı liman kalıntıları mevcuttur. Surların hemen yanında inşa edilen tapınak , Teos'un büyük tanrısı Dionysos için yapılmıştır. Tapınak, batı kesiminde duvar içindedir. Mimarı M.Ö 2. yüzyılda yaşamış priene'li Hermogenes'tir.1924 yılında yapılan kazılardan sonra Mabedin mermerleri hemen yakında kurulan bir mermer atölyesinde işlenip satıldığından günümüze çok az kalıntı kalmıştır.



Dionysos şenliklerinin düzenlendiği bu kentte en önemli yapı olan tiyatro, kentin güneyindedir. Helenistik yapıdaki tiyatroda oturma yerleri (auditorium) bugüne ulaşmamıştır. Tiyatronun olduğu yerden çevreyi seyretmek çok uygundur. Tiyatro manzarası Myonnessus'u içermektedir. Odeion 1964 yılında bulunmuştur.Tiyatroya benzeyen bu yapıda on bir oturma sırası görülmektedir.İki kişi onuruna Roma döneminde dikilen heykellerin yazılı altlıklarıburada bulunmuştur. Odeion o dönemde genellikle müzik dinlenilen , üstü kapalı bir mekandır. Kent merkezinin kuzey doğusundaki büyük yıkıntı alan ise Gymnasion'dur. Burada bulunan yazıtlardan anlaşıldığına göre kız ve erkek öğrencilerin devam ettiği bu okulda üç öğretmen vardır. Tapınağın güneyinde günümüzde hala ayakta kalmış olan su deposu vardır.Yaklaşık 45m . boyundaki bu yapı yamaca inşa edilmiştir.Depoya su güney batıdaki Çeşmebaşı kaynağından künklerle getirilmiş, buradan planlı bir sistemle tüm kent ve limana dağıtılmıştır.


Teos'daki binalar sert kireç taşından yapılmıştır. Bu taşlar Seferihisar'dan 1.5 km kadar uzaklıkta bugünkü adı Taşdibi olan bir tepeden çıkarılmıştır. Karagöl denilen yerde günümüzde bile pek çok inşaat artığının bulunması taşların çıkarıldıktan sonra işlenerek inşaat yerine götürüldüğünü göstermektedir.




  • Teos'un Coğrafyası ve Komşuları:
İlkçağ Teos kenti, kıyıdan içerde olan ilçe merkezi Seferihisarın 5 km kadar batısında, Urla Yarımadası'nın biraz altında Ege Denizi'ne uzanan ve kendisiyle Urla Yarımadası arasında Sığacık Körfezi'ni oluşturan küçük bir yarımadanın tam kıstağında idi.Bu nedenle iki limanı vardı; kuzey limanın yerinde Ortaçağda ve sonrasında, Sığacık yerleşimi oluşmuş Kanuni Sultan Süleyman zamanında burası bir hisar içine alınmıştır.Ancak kent daha çok,güney bölüme yayılmıştır; günümüze ulaşan başlıca kalıntıları da oradadır.

Bugün Sığacık adını taşıyan büyük körfez, Korykos (Kıran) Dağı'nın hemen doğusundadır. Bu dağın kuzeyinde Teos'a ait son kasaba durumundaki, küçük fakat en azından İ. Ö. 8. yüzyılın sonlarından beri iskan edilmiş Airai (Demircili/Ada) yer alıyordu. Thoukydides ve Strabon'da Erai adıyla anılan bu küçük kasaba bir yarımada üzerine kurulmuştu ve iki doğal limana sahipti.

Sığacık Körfezi'nin doğu kıyıları boyunca güneye doğru gidilirse, Makria (Doğanbey) Burnu'na gelmeden önce, kayalık bir ada üzerindeki Myonnesos (Çıfıt Kale) kasabasına ulaşılır. Thoukydides'e göre, Teos'a bağımlı olan kasaba eskiden ana karaya bir yolla birleşikti. Bergama kralı I. Attalos'un buyruğuyla bir süre, Ephesos'tan çıkarılan İonialı Dionysos Sanatçıları'nın barınağı oldu .



  • Teos'un Kuruluşu
12 İon kentinden birisi olan Teos'u ilkkez M.Ö.1080lerde Athamas?ın kurduğu biliniyor. Küçük Asya Tarihi adlı eserin yazarı, Sarl Teksiye Teos'u İ. Ö. 2000 yıllarında Akhalar'dan kaçan Giritliler tarafından kurulmuş olan Karyalıların bir şehri olarak gösterir. İ. Ö. 1190 yıllarında Dorların önünden kaçan Akhalar ve bazı Yunan kavimleri Batı Anadolu sahillerine göçmeye başladılar (İlk kafile Athamas'ın başkanlığında Teos'a çıktı. Ve çok iyi karşılandı. Bu iyi kabul, duyulunca İon kolonizasyonu sırasında Kodrosun meşru olmayan oğlu Nauklos ve daha sonra Atinalı Apoikos ve Damasos ve Boiotialı Geres tarafından ikinci kafile Teos'a geldi. Yerlileri azınlıkta kalan Teos böylece bir Karya şehri olmaktan çıktı ve İon şehri oldu.

Büyük Dünya Tarihi adlı eserin yazarı Jak Pirenni'ye göre Teos, en parlak devrini İ. Ö. 900 yıllarında Asurluların tesis ettiği barış döneminde yaşadı. Bu dönemde İon kolonileri; Teos, Miletos, Priene, Ephesos, Kolophon, Klazomenai, Khios, Samos, Phokaia, Lebedos, Myous ve Eryhtrai birleşerek Panionion adı verilen İon konfedarasyonunu kurdular.

Dodekapolis olarak da anılan bu on iki kent devletinin din merkezi ve toplanma yeri, Samos Adası'nın karşısında, anakaradaki Panionion (Kuşadası-Davutlar) da bulunmaktaydı. Birlik üyeleri sadece soy ve dine bağlılık anlamında bir araya geliyorlar, dış politika ve aralarındaki siyasi ilişkilerde özgür davranıyorlardı. Bu yüzden Pers saldırılarına karşı etkili bir savunma gerçekleştiremediler. Bu fedorasyon, maden işlemede, deniz ticaretinde ve kara ticaretinde dünyaca ün aldı.

Kente atfedilen, üzerinde ISOM yazılı, grifon başı işlenmiş altın Phokaia stateri sayılmaz ise, Teos'a mal edilebilecek en eski sikke 9 gram elektrondan üzerinde griffon başı bulunmaktadır. Kentin asıl tanrısı Dionysos kültünü sembolize eden griffonun Teos'un kolonisi Abdera sikkelerinde de benimsenmesi para basımının Teos'ta erken bir devirde başladığını gösterir .

Taşdibi Tepesi ve yakınında bulunan Karagöl'deki taş ocaklarındaki buluntular, kolay taşınması ve ekonomik olması amacı ile ilginç bir şekilde kesilmiş kireçtaşı bloklardan oluşur. Üzerindeki Yunanca yazıtlarda bölge valisinin adı, ocak numarası okunabilmektedir.

Teos halkı başlangıçtan beri Dionysos'u kentin baş tanrısı olarak kabul etmiş ve yüzyıllar boyunca ona kentin baş tanrısı olarak saygı duymuştur. Dionysos kültü asıl saygıyı tekhnitlerin (tiyatro oyuncuları ya da Dionysos rahipleri) İ. Ö. 3.yüzyılın 2. yarısından itibaren Teos'u merkez etmesiyle kazanmıştır.




  • Dionysos Sanatçıları
Teos'un baş tanrısı Dionysos'du. Dionysos'a gösterilen büyük saygı, İ. Ö. 3. yüzyıl sonlarında kentin itibarını büyük ölçüde arttırmıştı. Teos, Dionysos Sanatçılarının Batı Anadolu koluna merkez seçildi; toprakları kutsal ve dokunulmaz sayıldı. Sözünü ettiğimiz Dionysos Sanatçıları tüm Yunan dünyasında düzenlenen tiyatro ve müzik şenliklerine paralı sanatçılar sağlayan bir profesyonel oyuncular ve müzisyenler loncası idi. Dionysos Sanatçıları'nın diğer önemli merkezleri, Yunanistan'da Atina ve Tebai, İtalya'da Syrakusa ve Mısırda Ptolemais kentlerinde bulunmaktaydı.

Teos'daki merkezin yanı sıra bir çok kentte de yakın çevreye hizmet götüren ve tragedya, komedya, müzik, şarkı ve başka dallarda yapılan yarışmalarda ödül için boy ölçüşen yöresel şubeler kurulmuştu. Tiyatronun daima Dionysos'un koruması altında bulunması yüzünden, Dionysos Sanatçıları yalnız profesyonel değil, aynı zamanda dinsel bir topluluk niteliği taşıdılar ve vergi bağışıklığı ile can güvenliği başta olmak üzere, her yerde tanınan bazı evrensel haklardan yararlandılar.

Her şubenin kendine özgü bir düzeni vardı ve bağlı olduğu kentten geniş ölçüde özerk bir yapıya sahipti. Sanatçılar birliği ile söz konusu kent arasında ilişkiler özel bir anlaşma ile düzenleniyordu. Ne var ki Sanatçıların kolay insanlar olmadığını herkes bilir. Toplumun asla göz ardı edemeyeceği Dionysos Sanatçıları da kendilerini aşırı derecede önemsediler; bu yüzden adları sorun yaratan bir topluluk olarak kötüye çıktı. Philostratos onları, çok saldırgan bir grup sözcükleri ile tanımlar ve güçlükle bir düzene sokulabildiklerinisöyler.

Aristotelesin problemlerinden biri, Dionysos Sanatçıları neden kötü insanlardır? sorusuna ayrılmıştır. Düşünürün önerdiği çözüm, Sanatçıların çoğu zaman kuralsız bir yaşam sürdürdükleri ve sanatlarını sanat için değil, ekmeklerini kazanmak için yaptıkları, böylece bilgeliğe erişme çabalarına adayacak hemen hiç zamanların kalmadığı yolundadır.


İonia'daki loncanın tarihçesi, bu yargıyı hiçbir şekilde çürütmez. Başlangıçta her şey iyi gider. Teoslular bir talent değerinde bir arazi satın alıp, iyi dilekler ve dualarla Dionysos Sanatçılarına armağan ederler. Fakat çok geçmeden kavgalar başlar ve giderek sıklaşır. İ. Ö. 152de patlak veren isyan sonucunda Dionysos Sanatçıları kentten kovulur. Sanatçılar Efes'e taşınmak zorunda kalırlar.

Anlaşılan, Sanatçılar orada da pek sevilmemişlerdir. Pergamon Kralı II.Attalos onları Myonnesos'a gönderir. Bunun üzerine Teoslular Romalılar'a başvurarak kendi haklarının, sınırlarındaki başka bir kente verilmesinden yakınırlar. Sanatçılar bu kez Lebedos'a götürülürler. Sonunda iyi karşılandıkları bir yer bulmuşlardır. Çok az nüfusa sahip Lebedos, elindeki insan gücünü arttıran her türlü katılıma kucak açmaktadır. Ancak Marcus Antonius bir gün onlara Priene'ye taşınmalarını emreder. Neyse ki Kleopatra yararına yapılan bir çağrıdır. Kısa bir süre sonra Dionysos sanatçıları, Lebedos'a dönerler...





  • Teos Kütüphanesi
Anadoluda İonia bölgesindeki Teos kentinde bir gymnasium kütüphanesinin bulunduğu konusunda bazı bilgilere rastlanmıştır. İ. Ö. 1.yüzyıllara tarihlenen bir yazıta göre, bu kentte bir gymnasium bulunmakta ve buranın Paidesinde öğrenciler için Grammatikos'un denetiminde kütüphane yararına kitap yazma ya da kopya etme konusunda yarışmalar düzenlendiği belirtilmektedir. Fakat bu yazıt kötü durumda olduğu için fazla bilgi edinemiyoruz. C. Wendel'e göre, ayrıca burada kaligrafi dersi de veriliyordu.






  • Teos'lu Apellikon'un Kütüphanesi
Strabon'un verdiği bilgiye dayanarak, Aristoteles'in topladığı kitaplar önce Theophrastos'a sonra da onun öğrencisi Neleus'a kalmıştır. Bu kişi tarafından Troas'tan Skepsis'e taşınan kitaplar, varisleri tarafından iyi bakılmamış daha sonra Bergama Kütüphanesi için yapılan zoraki toplamalardan korunmak için yer altında, rutubetli bir ortamda saklanmışlardır. İ. Ö. 100 yıllarında Apellikon tarafından satın alınan kitaplar kısmen bozulmuştur.

Fakat bir filozof olmaktan çok, sadece bir kitapsever olan Apellikon, bu kitapların bozulmuş olan yerlerini hatalı olarak tamamlayıp çoğaltmıştır. Sonraları Atina'nın alınması sırasında, Apellikon'un kendi malı durumunda olan bu kitapları Romalı komutan Sulla, Eski Yunan kültürüne önem verdiği için Atina'dan alıp Romaya savaş ganimeti olarak getirmiştir. (M.Ö. 86). Ve Romada, Tyrannion adlı bir bilgin kitapları yeniden gözden geçirerek formalar halinde yayımlamıştır. Strabon'un verdiği bu bilgiden sonra Posidon da Athenaios'a dayanarak, Apellikon'un kütüphanesinden söz etmektedir.

Ona göre, aslında Teos'lu olan Apellikon belki de Roma'ya duyduğu antipatiden dolayı Atina vatandaşı olmuştur. Parlak ve maceralı bir meslek arayan Apellikon, Peripatoscuların felsefe okuluna devam etmiştir. Zengin olan Apellikon daha sonra filozof Aristoteles'in kitapları ile birlikte daha pek çok kitabı satın almıştır.Delos'taki tapınağı yağmalamasına rağmen, İ. Ö. 88 yılında, burada Romalıları yenmesi amaçlanarak, Peripatoscu Aristion tarafından kendisine komutanlık görevi verilmiştir. Ayrıca Metroon'da depolanmış olan eski belgeleri de mülkiyetine geçirmiştir. Fakat bu hırsızlığı Atina'da öğrenilmiştir.

Kaydet
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 23:00   #5
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Teos Akropolü



Akropol



Kocakır Tepesi olarak isimlendirilen akrapol üzerinde Teos'un bilinen en eski anıtsal yapı kalıntıları bulunmaktadır. 1925 yılı Fransız kazıları sırasında bu alanda çalışılmış, görünen yapı kalıntılarının krokisi çizilmiştir. Dr. Mustafa Uz tarafından tapınak ve altarın rölöve çalışmaları 1989 yılından beri sürdürülmekte idi.Akropolün taç kısmı ve doğu eteğindeki Arkaik teras duvarları ve Arkaik yapı izlerinde eski araştırmacıların belgelediği durumdan günümüze, diğer kalıntılarda görülenin aksine, fazla bir değişiklik bulunmamaktadır.

Akropol'ün taç kısmı teras halinde düzenlenmiştir; tepenin kayalık dik kenarı ile uyumlu çevre duvarı ile belirlenmiş oval biçimli bu alan yaklaşık 125 m. genişliğindedir. Duvar kalınlığı kuzey kenarda ortalama 1.40 m., batıda 1.82 m.dir. Yapı taşı olarak iri gözenekli, sert yerel kalker kullanılmıştır. Çevre duvarları ocak kesimli olarak bırakılan, arkalı önlü çift orthostat tarzında dikilen, arası toprak/kırma taş doldurulan bir yapı tekniği gösterir. Düzensiz çokgen, iri dörtgen örgülüdür. Bu duvarlar İonia'daki bilinen en eski duvar yapım tekniğindeki örneklerden biridir.
Bu duvar sistemi yer yer çift sıra halinde rampalar ve yollar ile akropolün taç kısmında bir temenos alanı oluşturmaktadır. Kuzey ve batıda bir bölüm olmak üzere çevre duvarı iyi izlenmekte, güneye doğru eğimle beraber izlenmesi güçleşmektedir; daha sonra yapılan ekler ve modern tarla duvarı düzenlemelerinden ayırmak zorlaşır. Bu duvarlar A. Akarca tarafından İ.Ö.4. yüzyıla tarihlenmektedir.




Terasın ortasına doğru bir kayalık bulunmaktadır. Akrapolün bu sivri ucuna dayanmış doğu-batı ekseninde ince uzun yapı kalıntısı kabaca 37x7.5 m. boyutlarındadır. Hekatompedos (100 ayak) ölçülerinde bir tapınağa ait bu yapı doğu girişlidir, yer yer ana kayaya oyulmuş yer yer de kabaca yonulmuş uzun dikdörtgen taşlardan yapılma bir alt yapıya sahiptir. Anadoluda bilinen tek örnek olan bu anıtsal yapının plan tarzı İ. Ö. 7. yüzyıl Sisam adası tapınağını andırmaktadır.Fransız araştırmacılar ve Dr. Duran M. Uz tarafından yüzeyde saptanan mimari parçalara göre, Teos Yarımadası Killik Burnu mevkiindeki ocaklardan gelen ince grenli kireç taşı malzemeden bu yapıya üst yapı inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Tapınakın girişinden 15 m. daha doğuda Arkaik Çağa ait sunak yapı kalıntısı yer alır. Fransızlar tarafından eskisi çıkarılan sunak yapısının Dr. M. Uz tarafından rölövesi çıkartılmıştır. Kuzey-güney ekseninde olan sunak, tapınağın doğu-batı eksenini ortalamaktadır. Yapı 19.40x14.62 m. boyutlarındadır. Kaba yontulmuş yerel kalker bloklardan euthynteria döşemesi yer yer ana kayaya oturmakta; hemen doğu kenar boyunca dikdörtgen örgülü taş blok sırası daha geç bir döneme ait olmalıdır.

Akropoldeki eski duvar sistemi eğim doğrultusunda 100 m. batı yönünde bir noktada Hellenistik savunma duvarlarına bağlanmaktadır. Akropolün 150 m. kuzeydoğusunda çokgen kenarlı örülmüş teras duvarı köşesi en eski savunma duvar sistemine ait olmalıdır. Arkaik çağ teras duvarları kuzeydeki daha geç çağın savunma duvarı sistemine bağlantısı açık değildir.


Teos Dionysos Tapınağı




Teoslular'ın baş tanrısı Dionysosun ünlü tapınağı kentin batısında surların hemen içindedir. Tapınak, tiyatrodan uzak, Hellenistik kent duvarlarına yakın bir şekilde yerleştirilmiştir. Etrafı stoa ile çevrelenmiş bulunan bir temenos alanın batısında yer alır. Stoa kuzey ve güney yanlarda Dor, doğu ve batıda ise, İon düzeninde inşa edilmiştir.


Temenosa girişin kuzeybatı ve güneybatı köşelerdeki anıtsal kapılarla sağlandığı düşünülmektedir .Temenos alanı doğuya doğru alçaldığı için buraya bakan giriş bölümünde basamaklar yanlara oranla daha fazladır. Krepidoma önde 12, diğer taraflarda ise 6 basamaklıdır. Tapınak 11.x.6 sütunu ile bir hexastyle peripterosdur. Tapınakta Hermogenes'in tercih etmiş olduğu sistem olan eustyle kullanılmıştır .

Sur Duvarları




Teos'un Arkaik dönem surları çoğunlukla akropol çevresinde görülmektedir. Kyklopik tarzda yapılan duvarlar hakkındaki tarihsel bilgiyi Herodot'dan öğreniyoruz. İ. Ö. 545 yılındaki Pers istilasında komutan Harpagos tarafından yapılan yığma tepeler sayesinde Teos'un surları aşılabilmiştir. Hellenistik surlar son yıllarda Prof. Dr. Numan Tuna tarafından yapılan araştırmalar sayesinde geniş ölçüde ortaya çıkmıştır. Daha önceleri kent planına bağlı olarak dikdörtgen olduğu düşünülen surların, düzensiz bir şekilde geliştiği görülmektedir. İsodomos duvar tekniği ile yapılan duvarlar en fazla korunmuş haliyle Dionysos Tapınağının batı tarafında bulunmaktadır. Burada yapılan sondajlarda İ. Ö. X. yüzyıla kadar inen seramik buluntuları ele geçmiştir. Dionysos Tapınağının batısında kalan sur duvarlarının iç kısmında 1962 yılında yapılan kazılarda sur duvarı tabakalaşması hakkında önemli bilgiler elde edilmiştir. Duvarlar boyunca temele kadar inen buluntular, Hellenistik dönemden Arkaik döneme kadar olan bir zaman dilimine tarihlenmektedir. Fakat temelden sonra ana kayaya kadar olan, 80 cm. tabakada ise İ. Ö. 6. yüzyıldan başlayarak Geometrik döneme kadar süren buluntular tespit edilmiştir. Böylece mevcut sur duvarlarının İ. Ö. 6. yüzyıldan itibaren kullanıldığı, daha erken dönemlere ait surların başka bir yerde olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat ele geçen seramik buluntular, şekil ve süsleme bakımından Miletos'ta bulunan Geometrik çanak çömleğe benzemektedir. Böylece Teos'un ilk yerleşim tarihi, İ.Ö. 6. yüzyıldan 10. yüzyıla çekilmiştir

Tiyatro




Akropolis Tepesinin güney ucunda Dionysos Sanatçıları için özel bir önemi olan tiyatro yer alır . Tiyatrodan bütün ören yerini, limanı ve Myonnesos burnuna dek uzanan kıyıyı görmek mümkündür (40). 1963 yılında Prof. Dr. Yusuf BOYSAL ve Prof. Dr. Baki ÖĞÜN ekibi tarafından özellikle skenenin(Sahne binası) 2/3 ü, kısmen de orkestra bölümü kazılarak, tarihleme için çok önemli bilgilerin açığa çıkması sağlanmıştır. Tiyatro doğal eğim kullanılarak kurulmuştur . Eğimin yetersiz olduğu durumlarda tonozlu geçitler yapılmıştır . Sahne binası mimari elemanları korunmuş olmasına rağmen caveaya(Basamaklar) ait bloklar tahrip olmuştur. Tiyatro at nalı biçimindeki planı ve yamaç eğimini kullanması sebebiyle Hellenistik özellikler gösterir . Roma Çağında doğal yamacın el verdiği cavea kapasitesine eklenen yeni oturma sıraları için gerekli olan yüksekliği ve eğimi sağlayan alt yapı üzerine oturtularak genişletilmiş olduğu görülmektedir . Caveayı yükseltebilmek için altına tonozlu geçitler ( vomitorium ) yapılmıştır . Tiyatro yakınında bulunan mimari elemanlar sayesinde, Hellenistik dönemde, İon düzeninde skenesi olduğu, Roma döneminde ise İon ve Korinth düzenlerinin kullanıldığı iki katlı scaenae fronsa sahip olduğu söylenebilir. Orkestrada bulunan pişmiş toprak künk tesisat ise Roma Çağının en son evresinde yapılmış olduğu düşünülüyor .

Yakınındaki Sığacık Kalesi yapımında kullanılmış olduğu tahmin edilen tiyatro oturma sıralarının daha Fransız araştırmacıları döneminde bütünüyle sökülmüş oldukları bilinmektedir . Roma Çağında farklı dönemlerde değişime uğradığı yapım eklerinden görülen Teos tiyatro yapısında en önemli yapım evresinin Hadrian döneminde gerçekleştiği, skene yapısına ait çok sayıda bezemeli mimari üst yapı elemanlarından anlaşılmaktadır.


Bouleuterion
(Odeion)




Bouleuterion, kentle ilgili önemli kararları alan meclisin bulunduğu yapıdır. Fakat Teos'daki yapı 850 kişilik oturma kapasitesi ve agoraya yakınlığı nedeniyle farklı işlevler (odeion, tiyatro, müzik, sivil toplantılar) için de kullanılmış olabilir. Yapı içinde agora yöneticilerinin isimlerinin yazılı olduğu iki kare sunak bulunmaktadır.
Agoranın kuzey köşesinde yer alır. Doğal zeminden 4-5 m. yükselen ve yaklaşık 3 m. kalınlığında teras duvarı ile oluşturulan dolgu üzerine oturtulmuştur.

Buna göre, Teos meclis yapısının İ. Ö. yaklaşık 170lerde yapılmış Miletos bouleuterionunda olduğu gibi oturma sıraları üzerine dayanan kalın ahşap dikmelere sahip olmadığı anlaşılmıştır. Buna karşılık, Priene'deki bouleuterion yapısına benzer bir şekilde iç mekanda batı duvarı boyunca görülen fil ayakları ile çatı yükünün taşınması sağlanmış olmalıdır .

Gymnasium




Kentin gymnasium kısımlarında çok az araştırma yapılmıştır. Akropolün kuzeydoğusunda yer alan gymnasiumun büyük bir bölümü halen toprak altındadır. Küçük sondajlar ve yüzey buluntuları ışığında, gymnasiumun Hellenistik dönemde inşa edildiği ve Roma döneminde değişikliğe uğradığı düşünülmektedir

Antik Liman




Çok iyi korunmuş olan Teos antik limanının güney savunma duvarları doğu-batı ekseninde kayma yaparak, dalgakıran olarak devam etmektedir. Burada en sık esen kuzey-kuzeybatı rüzgarlarına karşı doğal olarak korunmuş, ancak şiddetli esen lodosa karşı da dalgakıran ile güvenilir bir liman oluşturulmuştur. Dalgakıran yaklaşık 200 m. uzunluğundadır. Dalgakıranın denize bakan bölümü kıyı sürüntü hareketleri sonucu kum ile kaplıdır. Küçük bir akarsu ve kıyı sürüntü hareketleri ile limanın içi de dolmuştur. Dalgakırana koşut uzanan rıhtımın 87 mlik bölümü korunmuş, doğu ucu ise dağılmış ve kısmen su altındadır.






Rıhtım üzerinde gemi bağlama taşları oldukça iyi korunmuştur. Gemi bağlama taşları rıhtım duvar örgüsünü oluşturan dikdörtgen blok sırasına, dikine bağlantılıdır. Günümüzde rıhtımın gemi bağlama taşları su seviyesine batar duruma gelmiştir. Rıhtımın yapıldığı İ. Ö. 3. yüzyıldan günümüze yerel tektonik hareketlerin özel durumu dışında Batı Anadolu kıyılarında deniz seviyesi değişimi olmadığı, ancak Arkaik ve Klasik Çağlara göre genelde denizin yükseldiği görülmüştür. 1962-1965 Boysal-Öğün kazılarında agorada yapılan A açmasında 1.5. m. derinde bulunan taban suyu altında Hellenistik ve öncesine ait yapı katlarının durumu bu saptamayı doğrular niteliktedir.

1993 yılında Prof. Dr. Sencer Şahin tarafından okunan, Seferihisar'da bir bağ evinde bulunan önemli tarihi yazıt Hellenistik Çağa ait 102 satırlık bir meclis kararını bildirmektedir. Yazıt, İ.Ö. 3. yüzyıl başlarında Teos kentini basan deniz korsanlarının talep ettikleri haraç miktarının nasıl ödeneceği üzerine Teos meclis kararını ve ödenti listesinin bir bölümünü de içermektedir .


Nekropol




Yarımadanın batısında kalan bugün bozulmuş orman karakteri gösteren engebeli arazi, denizden gelebilecek bir müdahaleye açık bırakılmıştır. Bu kısımda şehrin nekropolüne ait çeşitli kalıntılar bulunmaktadır. Hemen her yerde pişmiş toprak lahitler, özellikle Klazomenai tipi İ: Ö. 6. yüzyıla ait boyalı bir örnek ile daha geç dönemlerin kesme taş sandukaları yer yer açılmış olarak görülebilmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 23:04   #6
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Lebedos




Antik çağda İon birliğini oluşturan on iki Yunan şehir devletinden biri olan Lebedos'un kuruluş tarihi M.Ö. 7. yüzyıl olarak tahmin edilmektedir. Ancak 2004 yılında sur duvarlarının bulunduğu yarım ada üzerinde yapılan bazı yüzey araştırmalarında, işlenmiş küçük bir obsidyen yonganın bulunmuş olması buranın Koloniler Öncesi döneme ait ve muhtemelen Neolitik Çağda yerleşilmiş bir yer olduğunu akla getirmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu şehirde yapılacak kapsamlı bir araştırma ile bütün bu soruların cevaplanacağı aşikardır..

İonia bölgesi antik kentlerinden Lebedos, bugün Seferihisar ile Selçuk arasındaki kıyıda Ürkmez Köyü’nün (Kısık Köyü) yanı başındaki küçük bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Kolophon’un kuzeyinde, Kral Kodros’un oğullarından Andropompos tarafından kurulan Lebedos, İon göçü sırasında Helenlerin eline geçen ilk Anadolu kentlerindendir. İonia Birliği’nin on iki üyesinden biri olmasına karşılık komşusu Myus ile birlikte diğerlerinden sönük kalmıştır.



Lebedos antik kenti 175 m uzunluğunda, alçak ve kayalık bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Burası 201 m genişliğindeki bir kara parçası ile ana karaya bağlanmıştır. Akropol 61 m yüksekliğindeki bir tepededir. Kentin coğrafi konumu, iyi bir limanı olmayışı, çevresinde Kolophon ve Tlos gibi gelişmiş kentlerin oluşu Lebedos’u engellemiştir. Bu yüzden deniz ticaretinden pay alamamış, diğer İon kentlerinin yaptığı gibi dış topraklarda koloni kuramamış, sanatçı ve bilim adamı yetiştirememiştir. M.Ö. 5. yüzyılda Atina delos Deniz Birliği’ne önceleri üç talent vergi ödemiş, sonra da bu vergi bir talente düşürülmüştür.

Horatius’un “Tekedilmiş Köy” olarak tanımladığı Lebedos, Klasik dönemde sikke basmayan tek İon kenti olmuştur. Helenistik dönemde isminden hiç söz edilmemiş, Kral Antigonos bu kenti Teos topraklarına katmayı düşünmüştür. Lysimakhos’un buradaki halkı Ephesos’a yerleştirdiği ve lebedos’u tamamen ortadan kaldırdığından söz etmiştir. Buna rağmen kent varlığını sürdürmüş, M.Ö. 226'da Mısır kralı II. Ptolomaios’un egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı da 60 yıllık bir süre “Ptolemais” ismi ile anılmıştır. M.Ö. 2. yüzyılda Teos, Ephesos ve Myonnesos’dan kovulan dionysos sanatçıları buraya yerleşmiş ve kentin kalkınmasında biraz da olsa katkıları olmuştur.




Lebedos’ta arkeolojik araştırma yapılmadığından geçmiş tarihi ile ilgili bilgi oldukça yetersizdir. Günümüze ulaşabilen kalıntıları yok denecek kadar azdır. Yalnızca yarımadayı çepeçevre kuşatan surların kalıntıları günümüze gelebilmiştir.


Lebedos’un karşısındaki ana karanın yamaçlarında, yüzeyde çok sayıda çanak çömlek parçaları ve duvar izlerine rastlanmıştır. Ayrıca buradaki düz bir tepenin üzerinde de oldukça büyük bir yapının temellerine rastlanmıştır.


Karakoç Kaplıcaları



Karakoç'taki sağlık ılıcaları üçbin yıldan beri kullanılmaktadır. Erken bizans döneminde gözde olan kaplıcaların görkemli ılıca yapısının kalıntıları hala durmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre Karakoç Kaplıcası'nın sularında bol miktarda karbon dioksit, sodyum klorür ve bikarbonat bulunur. Romatizma, cilt ve raşitizm hastalıklarının tedavisinde etkilidir. İçmesuyu olarak kullanıldığı ise mide ve bağırsak bozukluklarına, böbrek taşlarına iyi geldiği bilinmektedir.


Karaköse Harabeleri

Karakoç Kaplıcalarına yaklaşık 1.5 km, Lebedos antik kentine 4 kmuzaktadaki harabelerin olduğu yere Karaköse denildiği gibi, halk arasında Karakisse şeklinde de söylenmektedir. Muhtemelen Hellenistik döneme tarihlendirilen, ancak araştıması henüz yapılmamış bir tapınak ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Çevrede yapılan temel kazılarında ortaya çıktığı gibi, buraya en yakın Hamamönü Kaplıcası' nın şifalı sularının hamama büzlerle getirildiği sanılmaktadır.

Myonnesos



Doğanbey körfezinden 1 km kadar kuzeyde Myonnesos' un olduğu yer, günümüzde Çıfıtkale veya Sıçan Adası olarak bilinmektedir.
Myonneso , tarihte ancak birkaç kere ortaya çıkmıştır. M.Ö 190 yılında Antiocus III, kıyıları korumaya çalışırken Teos 'a yönelmiş olan Roma Donanması karşısında birçok gemi görür. Önce kralın donanması zannedilir, ancak daha sonra korsan gemileri olduğu anlaşılır. Korsanlar Roma donanmasından kaçarak Myonnesos' a sığınmayı başarırlar. Tarihte " geniş bir tabandan piramit gibi yükselen ve karadan çok dar bir patikayla ulaşılan sarp bir kaya" olarak anlatılan Myonnesos için aynı zamanda, deniz kıyısında ki kayaların deniz tarafından oyulmasıyla sivri çıkıntılara sahip olduğundan bahsedilir. Miletli Hecataeus M.Ö. 500' de Myonnesos' tan bir kent olarak bahseder. Buna karşılık Efes' li Artemidorus burayı sadece bir yer olarak tanımlar. Tarihçi Pliny ise buranın eskiden bir kasaba iken kendi devrinde sönmüş olduğunu anlatır. Bir zamanlar Dionysos sanatçılarının barındığı yer olarak da adı geçen adanın ana kara ile bağlantısı güneyde 25-30 cm su altında kalmış olan antik yol ile sağlanmaktadır.

Düz alanlardan yoksun kayalık adada görülen Myonnesos' ait tek yapı kalıntısı 2.5-3 m yüksekliğinde ve 5-6 m uzunluğunda olan antik duvardır. Çok büyük boyutlu taşlarla inşa edilen bu duvar M.Ö. 500' lü yıllara tarihlenir. Üst kısımlarda mevcut kalıntılar ise 16. yüzyıla ait Türk yapılarından kalmıştır. Dionysos artistleri büyük olasılıkla adanın karşısında bulunan verimli vadiye yerleşmişlerdir. Ancak buralarda herhangibir kalıntıya rastlanmaması artistler grubunun büyük inşaatlar yapmadıklarını ortaya koyar.
Myonnesos' da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait izlere de rastlamak mümkündür. Selçuklular döneminde İpsilihisar olarak anılan ada, tarihte Cüneyt Bey olayı olarak bahsedilen olaylar dizisine kadar Aydınoğullarının son beyi olan Cüneyt Bey' in kalesi olmuştur. Ada bu yenilgiden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tepenin hemen üstünde yer alan sıvaları korunmuş olan üç sarnıç ile bazı yapı kalıntıları Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir.



Hereke / Düzce




Seferihisar' ın 6 km kuzeyinde bulunan Düzce köyünün eski adı Hereke' dir ve halk arasında "Herakles" den geldiği ve köyün doğrudan Heraklia antik kenti üzerine kurulduğu görüşü yaygındır. Diğer taraftan böyle bir kentin varlığına bilimsel literatürde rastlanılmadığı için şüpheyle de bakılmaktadır. Antık kentten görebileceğimiz yalnızca yörede kullanılmış bol miktardaki taşlardır. Bunlardan en ilginci Erken Osmanlı döneminden kalma hamamın batı duvarında yer alan tanrı Herakles' e Gymnasion başkanının adadığı sunaktır. Yörede bulunan frizler İzmir Arkeoloji Müzesi' ne götürülmüştür. Düzce' de en fazla dikkati çeken eserler, 15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Kasım Çelebi Medresesi ve Camii' dir. Mederese ile aynı avluyu paylaşan cami, avlunun güneyindedir ve orjinal yapısından yalnızca minarenin alt kaidesi ve minareye bitişik köşe duvarları kalmıştır.
Medrese ise avlunun kuzeydoğusunda yer almakta ve kalıntısından L formunda olduğu anlaşılmaktadır. Medresenin iki yönlü kolunda toplam dokuz adet küçük birimin içinde birer ocak ve ikişer niş bulunmaktadır. Birimlerin önünde sütunlar ile taşınan ve sivri kemerlerle birbirine bağlanan revak sırası mevcuttur. Revakların ve birimlerin üzeri tuğla malzemeli kubbe ile örtülmüştür.


Beyler Su Kemeri




Seferihisar ilçe merkezinin 16 km doğusundaki Beyler Köyünde, köyün kuzeydoğusunda büyük bölümü ayakta olan büyük bir su kemeri dikkati çekmektedir. Yapının, Roma döneminde inşa edildiği ve büyüklüğüne göre de yöre için oldukça önemli bir yerleşmeye dağdan su getirmek amacıyla yapıldığı anlaşilmaktadır. Söylentilere göre burası Teos halkı tarafından yayla olarak kullanılmıştır. Üç adet kemeri hala ayakta olan su kemerine köyde "Yedi Kızlar" denilmektedir.




Sığacık




Bugün Seferihisar'ın bir mahallesi durumunda olan Sığacık, ilçe merkezinin 5 km batısında, 16. yüzyılda inşa edilmiş bir kalenin surları içinden çevreye doğru yayılarak, tarihle iç içe bir yerleşim dokusu özelliği kazanmıştır. Tarihi yerleşme Teos'un kuzey limanını oluşturan koydadır.
Sığacık kalesi ve sur duvarları 1521-1522 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman' ın emri üzerine Rodos seferine hazırlık olması amacıyla donanma komutanı Parlak Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. O dönemde meskun bir yer olan Sığla/Sığala ( Sığacık)' ya bir dış kale bir de koğuş tabir edilen askerlerin günlük hayatını ve eğitimini geçirdiği iç kaleden oluşan bir kale yapılmıştır. İç kalenin denize bakan kısmında iki burç ve iki kapı bulunmaktadır. Dış kale ise Kuşadası, Ayasuluk ve Seferihisar adlı üç kapıya sahiptir. Aslında İki katlı olan kalenin kalan tek katının surlarına iki kulenin gizli merdivenlerinden tırmanılır.





1953 tarihli Sığla Sancağı' na ait bir İcmal Defteri' nde önemi belirtilen kıyı kaleleri arasında, Ayasuluğ-Çeşme deniz hattında küçük teknelerin ilk uğrak yeri olarak Sığacık' ın adı geçmektedir. XVI. yüzyılda Urla ve Sığacık İskeleleri hububat ve kuru meyve naklinde kullanılmaktaydı.


Sığacık kalesi bir yerleşme yerini savunmaktan çok bir deniz üssü olarak hizmet vermiş, daha sonraları gümrük kontrol merkezi olarak kullanılmıştır. Kalenin surları ve iki kulesinden başka içinde Süleyman Han Cami, hamam ve mescit vardır. Surların yapımında Teos antik kentinin taşlarından yararlanılmış olup, duvarlarda Teos'tan gelme kitabelere rastlamak mümkündür. Kale içinde evler bitişik düzende olup, bazıları tek bazıları da iki katlıdır. Evlerin çoğu kerpiçtendir ve büyük bölümünde iç avlu bulunmaktadır. İki katlı evlere cumbalar ve tahta panjurlar eklenmiş, içerdeki merdivenler ve kapılar ahşaptan yapılmıştır.

Akkum





Dünyaca ünlü Akkum plajı Sığacık mahallesinde bulunmaktadır. Küçük ve Büyük Akkum olarak iki plaja ayrılan bu iki muhteşem plajda Rüzgar sörfü yapılmaktadır. Üç ayrı tatil köyü bulunan Akkum bir de yeni yapılan beş yıldızlı oteli ile tatilcilere hizmet vermektedir.

Akarca




Yaz aylarında İlçenin nüfusunu beşe katlayan Akarca mevki yazlık konutlarla ve muhteşem plajı ile karşımıza çıkmaktadır. Akarca'da ev sahibi olmak bir çok kişinin rüyalarını süslerken sitelerde yoğunluklu olarak Ankara, Denizli, Manisalı vatandaşlar yaşamaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
14 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 23:20   #7
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

İzmir'in bir ilçesini daha tanımış oldum.


Ayrıntılı anlatım için teşekkürler Smyrna.
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2010, 23:34   #8
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Teşekkürler smyrna, ellerine sağlık...

On numara...
__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.01.2010, 01:01   #9
Çevrimdışı
Smyrna
Okunuşu: Simirna

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Ben teşekkür ederim hepinize.

Hayatımın en güzel 8 yılını Akarca sahilinde geçirdim diyebilirim. 8 yıl yazların tadını doyasıya çıkardık. O zamanlar evimiz vardı. Artık yok. Ama hala her yaz birkaç günlüğüne gidip kalırım orada.

Sahilin çok yakınında bir ada var. Kıyıdan adaya kadar uzanan taş yığınlarından oluşan bir yol var. Çok zor da olsa arkadaşlarla bir kaç kez gitme cesareti gösterdik. Düşe kalka, ayaklarımıza kestane dikenleri bata bata......

Eğlenceli, huzurlu, sakin bir yer....

Yaz gelse de gitsem...



__________________
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Smyrna'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.01.2010, 18:19   #10
Çevrimdışı
Megan
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Seferihisar İlçesi (İzmir)

Paylaşım için teşekkurler, ellerine saglık.

Seferihisar dogal guzelliklerinin yanında yaşam tarzı nedeniyle avrupa şehirleri arasında sakin şehir unvanını almaya hak kazanan bir ilçemiz, insanlar burada stresten uzak yaşamın keyfini çıkarmaktalar.

Ancak, bir de ilçeye kurulmak istenen balık çiftlikleri konusunda bir gelişme olur ve çiftliklerin kurulması onlenirse bu guzelim ilçemizde yaşamaya doyum olmayacak, aksi takdirde çeşmenin başına gelenler ne yazıkki Seferihisar'ında başına gelecek ve guzelim koylarımız heba olup gidecek.
__________________
Ya çaresizsiniz, yada çare sizsiniz.

Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..

Benim ayakkabılarımı giy
ve benim geçtiğim yollardan,
sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
Benim geçtiğim senelerden geç,
benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk

ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Megan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
konumu, sakin, seferihisar, seferihisar'ın, türkiyenin


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 14:40.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.