Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Görsel ve İşitsel Sanat Yapıtları > Sinema Haberleri > Türk Sinema ve Tiyatro Sanatçıları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 12.06.2018, 00:59   #11
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türk Sinemasının “Çirkin Kralı” | Yılmaz Güney (1937 - 1984)




Ve, 25 Mart 1966 tarihli mektup... Tam 12 sayfa. Yılmaz yazmış da yazmış.








«Dün akşamdan bu yana seni düşünmek beni yordu bebecim... Artık rahatsız oluyorum, beynim zonkluyor. Sanki kırk ton yük taşımışcasına bitik ve tükeniğim. Senin beni anlaman güç. Hatta bu durumlar sence çocukca bile olabilir. Zayıflık olabilir. Hiç zayıf değilim aslında, hiç küçük değilim. Sevgi benim hayatımda bir hastalıktır yavrucuğum, öldürücü bir yaradır. Ve beni sevgilimden, yani senden başkası da sıhhate kavuşturamaz.

Düşüncelerim zaman zaman öylesine ağırlaşıyor ki, altında eziliyorum. Ne yapacağım, nasıl davranacağım benden iyi bilirsin. Fakat senin hiçbir kötü niyet düşünmeden yapacağın herhangi bir hareketin nasıl yorumlanacağını, nasıl büyütüleceğini de bilirsin. Ayrıca, bir anlık sempatilerin nelere yol açacağını da bilirsin. Sen nasıl benim kötü yanlarımı düşünüp, benden uzaklaştığın anlar içinde sorumsuz olabiliyorsan, ben de senin bazı hatalı hareketlerini düşünüp, kuşkuya, endişeye kapılıyorum. Şurası muhakkak ki, sen eski şımarık, ayakları havada, hareketlerini kontrol etmekten uzak Nebahat değilsin. Muhakkak ki taşıdığın ve hürmet ettiğin bir insan, bu insanın sana verdiği inanç dolu bir sevgi var...

Bütün bunlara rağmen gene de boş bulunabilirsin. İnsanların zayıf olduğu, bazı şeylere açık kaldığı anlar olur. Sana güveniyorum yavrum, beni küçük düşürmeyeceğini biliyorum. Ama saygısız çoktur... Hatırlar mısın, Osmaniye'de bir jandarma resim çektirirken elini senin omuzuna atmıştı. Bu tip olaylar her zaman olur. Bu gece Ankara'da olacaksın. Gitmeye mecbursun. Çoktandır ayrı kaldığın dans seni çekecek, biri seni dansa davet edecek, kalkacaksın, adam seni kolları arasına alacak, seni arzulayacak, senin de açık olacak elbisen... Ve ben burada Urfa'da sana aşk dolu mektuplar yazacağım. Bir başka gün filmin bir sahnesinde, ben burada seni düşünürken, o adam seni öpecek... Öpecek... Anlıyor musun beni? Ha? Anlıyor musun? Bunları tabii karşılaman lazım diyeceksin...
Yapamıyorum bebeğim, yapamıyorum anam, yapamıyorum kuzum... Seni böylesine sevmeseydim keşke... Seni sevmek acı veriyor bana yavrum. Öylesine uzaksın ki bana... Beni unuttuğun anlar günden güne çoğalabilir. Kendini tartmış olursun, ayrılıklar iyi oluyor bazen. İnsan düşüncelerini daha iyi görüyor, alışkanlıklarını daha iyi tanıyor... Zannederim aşağı, yukarı yirmi gün daha ayrı kalacağız. Filmi kabul ettiğin an, bizim filme gelmemeyi bile düşündüğünü biliyorum. Dünkü telefon konuşmamızda benden yer yer kopuk olduğunu gördüm, bu, bir acıydı benim için...

Sana şunu hatırlatmak istetirin... Bu ara benimle olan münasebetlerini iyice tart, düşün, o kötü yanlarımı binlerce kere daha düşün ve kararını ver... Beni gerçekten seviyor musun? Yoksa bu, bir alışkanlık mıdır?

Orada çeşitli sıkıntılar içinde olabilirsin. Abdurrahman beş gün önce telefon etmeni söylediği halde, bu kadar geç araman, adresi bildiğin halde geç mektup yazman beni nasıl düşündürmesin? Benden soğuman biraz da olsa gerçek yavrum, bunu benim üstelemem kötü oluyor aslında...

Ayrılmayı düşündüğün anlarda seni alıkoyan çeşitli sebepler var, biliyorum. Gazeteci dedikodusu, şusu, busu... Her neyse önümüzde uzun ve düşünmeye değer zaman var... Düşün...

Geçmişteki iyi ve mutlu günlerimizi düşünüyorum. Beni sevdiğin, benimle dopdolu olduğun günleri düşünüyorum. Benim için şiş ayağınla çorap almaya gittiğin günü... Ev aradığın günleri... Benim hayatımda hatırlanacak ne varsa, bunun yarısı seninle geçmiştir bebecim... Sana kötülükler ettim, seni üzdüm, kaybeden ben oldum... Seni kaybettim gibi geliyor bana. Yanılmıyorsam bu böyle, yanılmıyorsam bana olan sevgin gün geçtikçe pamuk ipliğine benziyor... NE ACI!

Öylesine yalnız ve yorgunum ki... Benim elim, ayağım seninle kuvvetlenmiş yavrum... Seninle varmışım ben... Yokluğun NE ACI. Yüreğim boş, buruşturulmuş bir kâğıt parçası gibi..»

Yılmaz Güney mektubun bu bölümünde, bütün bir sayfaya kocaman bir "NEBAHAT" yazdıktan sonra şöyle devam ediyor:

«Seni yazmak ihtiyacı kötü... Çocuk ediyor beni... Seni seviyorum bebeciğim... Çok seviyorum... Akşam bekliyorum, kaçta telefon edeceksin, altı buçuk, yedi arası...

Melih'i bulamayacaksın, belki de yalnız gideceksin Ankara'ya... Ben kötüyüm Nebahat, çok kötüyüm... Çok kötü şeyler düşünüyorum. Beni affet...

Seni çok özledim bebeciğim, burnunu öpmek istiyorum. Elini bulursam bir gün hiç bırakmayacağım... Uçak olsaydı, muhakkak birkaç kere gelirdim. Yol uzak... Ve gözden ırak olanlar gönülden de ırak olur.

Nebahat, bir türkü vardır, «Çok muhabbet tez ayrılık getirir» diye... Yalvarırım beni gönlünden uzak tutma. Yavrum, hep kuşku içindeyim. Hatırlar mısın, beni sevmediğini hissettiğim bir ara nasıl çözülmüştüm... Mektubu alır almaz, iki gün düşün ve bana telle, seviyorsan eğer bildir, çok rahatsız oluyorum bebecim, çok sıkılıyorum... Sanki benim zorumla, benim baskımla beni sevmeni istiyorum»

Yine bütün bir sayfaya sadece şunlar yazılmış:

«Nebahat! Nebahat! Nebahat! Sevgim seninle değerini bulacak mı? Nebahat!»

Mektubu tekrar okuyoruz:

«Ama bu ayrılığın sonunda sen de bileceksin son durumu. Belki hoşuna gidecek birkaç adamla karşılaşacaksın... İyi ölçüler var hayatta. Uzaklaşan bir insanın hareketleri onu ele verir. Bu ayrılığın sonu beni ya çok üzecek, ya da çok sevindirecek.

Temennim, sevinmek. Çünkü hayatım hep üzüntülerle geçti. Çünkü ben sana mecburum. Çünkü ben seni seviyorum»

Ve tekrar kocaman bir sayfada sadece şunlar yazılı:

«Nebahat! Nebahat! Nebahat! Nebahat! Yeryüzündeki bütün kâğıtları senin isminle doldurmak istiyorum...»

Ve devam ediyor:

«Ben şu anda senden başkası değilim. Beni buralarda daha fazla yalnız bırakma sevgilim. Beni ara... Anneme gösterdiğin yakınlık beni çok sevindirdi. O da seni çok seviyor.

Nebahat, Nebahat, Nebahat, Nebahat, Nebahat, Nebahat, Nebahat yavrum, seni çok seviyorum. Çok, çok seviyorum anam... Sana ihtiyacım var bebeğim...

Mektubu bir türlü bitirmek istemiyorum. Bu bir saat nasıl geçti? Bilmiyorum. Bütün gün sana yazmak istiyorum, ama bu mektubun cevabını aldıktan sonra. Nebahat mümkün değil, ayrılığına dayanmak...

Yılmaz Güney»

















__________________
  Alıntı ile Cevapla
Eski 01.04.2021, 16:08   #12
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türk Sinemasının “Çirkin Kralı” | Yılmaz Güney (1937 - 1984)

Sinemanın 'çirkin kralı': Yılmaz Güney Doğum Gününde Anılıyor


Oyuncu, yönetmen, senarist ve yazar Yılmaz Güney, yaş gününde anılıyor. Türk sinemasının dünyaya açılmasında önemli bir yeri olan sanatçı, kariyeri boyunca pek çok filmde rol aldı ve yönetmen koltuğunda oturdu. Peki, Yılmaz Güney kimdir?

Türk sinemasının ‘Çirkin Kral’ lakaplı sanatçısı Yılmaz Güney, doğum gününde anılıyor. 1 Nisan 1937 tarihinde dünyaya gelen ve 9 Eylül 1984'de yaşamını yitiren Yılmaz Güney, oyunculuğun yanı sıra yönetmenlik, senaristlik ve yazarlık da yaptı. Güney, ayrıca Cannes Film Festivalinde ödüle layık görüldü. Yol, Sürü, Umutsuzlar, Baba, Ağıt, Endişe gibi filmleriyle adını unutulmazlar arasına yazdırdı.

İşte Cannes ödüllü usta sanatçı Yılmaz Güney’in hayatı…


Güney, 1 Nisan 1937 tarihinde Yenice, Yüreğir, Adana'da dünyaya geldi. Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün, kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. Köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Zaza kökenli babası Siverek'in Desman köyünden olup, Kürt kökenli annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalışmıştır. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitmiş Atıf Yılmaz ile tanışmıştır. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazmıştır. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başlamıştır.

SİNEMAYA BAŞLAMASI


Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.

İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.



CEZAEVİ YILLARI

Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi üyelerini sakladığı gerekçe gösterilerek 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 Ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurt dışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde, bir günlük bayram izninde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.

YOL FİLMİ CANNES’TA ÖDÜL ALDI


Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına gittikten sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur.

Güney, ilk resmi eşi Nebahat Çehre ile 1966'da bir birlikteliğe başladı, 1968'de çift boşandı. İkinci evliliği ise 1970'den ölümüne kadar Fatoş Güney'le (Jale Fatma Pütün) olmuştur, doğan çocuklarına Yılmaz adını vermişlerdir. 1963-66 yıllarında Birten Ünal'dan Elif (d. 1966) adlı bir kızı vardır.

Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri hastalığı nedeniyle 9 Eylül 1984 tarihinde 47 yaşında yaşamını yitirdi. Mezarı Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır.



FİLMLERİNDEN BAZILARI


- Yol

- Umut

- Duvar

- Sürü

- Hudutların Kanunu

- Çirkin Kral Affetmez

- Seyyit Han (Toprağın Gelini)

- Bir Çirkin Adam

- Arkadaş

- Baba

- Kaçaklar

- Umutsuzlar

- Acı

- Adana-Paris

- O’na Çirkin Kral Derlerdi

- Zavallılar

- Yarın Son Gündür

- Çirkin ve Cesur

- Silah ve Namus

KİTAPLARI

- Boynu Bükük Öldüler (1971)

- Ağıt

- Arkadaş

- Sürü

- Salpa (1975)

- Ölüm Beni Çağırıyor Gençlik Öyküleri

- Acı

- Sonsuz Bekleyiş Otuz Yılın Şiirleri

- Yol

- Sanık

- Hücrem

- Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz

- Oğluma hikayeler

- Zavallılar

- Sen ve ötekiler

KAYNAK


__________________
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1931


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 00:32.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.